KJK: CPT’nin tavrı kabul edilemez

KJK Koordinasyonu, İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) son Türkiye ziyaretinde İmralı’ya gitmemesine tepki göstererek, uluslararası kurumları “asıl rollerini oynamaya” çağırdı.

Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, 13-22 Şubat tarihlerinde Türkiye’ye ziyarette bulunan ancak İmralı’ya gitmeyen CPT’nin bu tavrının “kabul edilemez” olduğunu belirtti.

KJK’nin açıklaması şöyle:

"Bugün Kapitalist modenite güçlerinin tüm kurumları iktidar savaşlarının birer aygıtına dönüşmüş bulunmaktadırlar. Bu kurumların adı BM, AİHM, AİHS, CPT de olsa bu durum değişmemektedir. Maalesef hukukun üstünlüğü ve evrensel insan hakları normlarının sesi ve uygulayıcısı olması gereken bu kurumlarda bugün bu kanlı, vicdansız adaletsiz sistemin aparatları olmaktan öteye bir rol oynamıyorlar. Birkaç gün önce Türkiye’ye gelen CPT heyetinin Kürt halkının ve dostlarının tüm direniş ve çağrılarına rağmen İmralı’da uygulanan soykırım ve ağırlaştırılmış tecrit sistemini göz ardı edip ziyarette bulunmayışı manidardır. İmralı’dan tüm zindanlara yayılan bu soykırım çarkını parçalamaya dönük zindanlarda başlatılan açlık grevi eylemini de yok sayan bu tutum CPT’nin devletlerin kirli iktidar hesaplarıyla asıl özünden ve amacından kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. KJK olarak etik bulmadığımız pragmatik hesaplarla devletlerin kirli siyasetlerine hizmet eden CPT’nin bu tavrını kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz. Bu vesile ile insanlığın etik değerleri adına hareket eden tüm uluslararası kurumları asıl rollerini oynamaya davet ediyoruz.

ULUSLARARASI KURUMLAR GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMELİ

Biz Kürt kadınları olarak şunu çok iyi bilmekteyiz; Önder APO’nun demokratik ekolojik, kadın özgürlükçü paradigması Ortadoğu halkları başta olmak üzere, dünya halklarına ilham kaynağı olmuştur. Önder APO’nun bu büyük düşünce gücü ve ideolojik etkisi önderliğimiz üzerinde ağırlaştırılmış tecridin geliştirilmesini beraberinde getirmiştir. İmralı’da uygulanan emsali görülmemiş soykırım ve işkence sistemi önderliğimizin insanlığa umut olmuş paradigmasından duyulan korkunun sonucudur. Uluslararası komplonun geliştirilmesinden bugüne dek kadınlar başta olmak üzere, halkımız ve dostlarımız önderliği en güçlü şekilde sahiplenmiş, evrensel bir nitelik kazanan bu direniş komployu boşa çıkartmıştır. Bu direniş hiç olmadığı kadar devletli iktidarcı uygarlık güçlerini zora sokmaktadır.  En başta önderliğimizin, Halkımızın, kadınların dostlarımızın direnişi bu barbar, vicdansız sistemi zayıflatmıştır. Emsali olmayan bir direnişin yanı sıra kapitalist moderniteye karşı alternatifini paradigmasıyla ortaya koyan önderliğimiz bugün ağır saldırıların odağındadır. 26. yılına giren İmralı soykırım ve işkence rejimini mutlak anlamda yenilgiye uğratmayı olmazsa olmazımız gördüğümüzü bir kez daha yenilerken halklarımızın geleceğini, yaşamını iktidar savaşlarının, çıkarlarının kurbanı kılmak isteyen uluslararası güçleri tezgahladıkları İmralı siyasetini tanımadığımızı belirtmek istiyoruz. Özgürlük mücadelesi veren, yine kapitalist faşist sistemin saldırılarını en yakından yaşayan bir halk ve hareket olarak bu sistem gerçeğini çözmüş ve ona karşı en radikal mücadeleyi yürüten bir hareketiz. Umudu kendi direnişiyle, örgütlü gücüyle yaratmayı bilmiş bir hareket olarak eskide olduğu gibi bugünde öz gücümüzü esas alarak mücadele ediyor olsak da uluslararası kurumları kendi görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.

‘AÇLIK GREVİNDE DİRENEN YOLDAŞLARI SELAMLIYORUZ’

Bugün AKP-MHP faşist rejimi Kürt kadınlarına ve halkına dönük sistematik olarak saldırılarını her türlü hukuk ve insan haklarını ayaklar altına alarak sürdürmektedir. Yaşamın tüm alanlarında dağlarımızda, zindanlarda, tüm toplumsal alanlarda özel- psikolojik savaşın her biçimini uygulayarak soykırımı amaçlayarak saldırlar yürütmektedir. Lakin özgürlük gerillası yoldaşlarımız bu işgalci ve soykırımcı güçlerin amaçlarını engellemek ve halkımızın özgürlüğünü sağlamak için tarihin en görkemli direnişini ortaya koymuş, fedaice bir direniş yürütmüş, AKP-MHP faşizminin sonuç almasını engellemiştir.  Siyasi gelişmelere yön veren, kadınların ve halkların özgürlük ve demokrasi özlemlerini canlı tutan, umutları yükselten, mücadelenin gelişmesinin her türlü zeminini yaratan bu direniş daha da gelişecektir. Yine zindanlarda yükselen direniş sürecin karakterini belirleyen bir nitelik kazanmıştır. Bu vesile ile 84 gündür açlık grevinde direnen yoldaşları da selamlıyoruz.  Halklarımızı, dostlarımızı, kadınları yükselen bu direniş etrafında mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”