Dağların doruklarına yolculuk

Dağ yaşamının zirvelerine konukluk edebilmek için çıktık yollara. Uzun bir yolculuğun ardından Behdînan alanındaki Egîd Tepesi’ne misafir olduk.

Egîd Tepesi’ne varınca sıcak ve dost canlısı bir merhabanın ardından yeraltı konaklarına buyur edildik. İçeriye girer girmez emeğin ve fedakarlığın buram buram kokusunu almamak mümkün değil. Gerillanın elleriyle günlerce emek vererek yaptığı bu konaklar, daha ilk anda insanda şaşkınlık yaratıyor.

Bu ilk buluşmaların tadındayken yaşam alanına ulaşıyoruz. Burada bizi bekleyen gerillalar ile tokalaştıktan sonra meşhur bir gerilla çayı ikram edildi. Çayın tadı tüm yorgunluğumuzu alıverdi. Kendimizi derin sohbetlerin içerisinde buluverdik. Şunu söyleyebilirim ki; bu yaşama tanık olmadan, bu insanları tanımadan bu mücadelenin özünün ve güzelliğinin tam anlamıyla anlaşılabileceğini düşünmüyorum.

GERİLLA İLE YENİ BİR SABAHA

Dinlendikten sonra sabah gerillanın ‘rojbaş’ sesiyle yaşama katılarak şahitlik etmeye çalıştık. Kahvaltının ardından etrafı ve yaşamı gözlemlemeden önce kadın komutanın telkinlerini dinledik. Türk devletinin saldırılarına karşı olabilecek herhangi bir durumda kendimizi nasıl koruyacağımız anlatıldı.

Etrafa baktığımızda dışarıda dikkatimizi çeken ilk şeylerden birisi de yere düşen ağaçlar ve yüksek kayalardan kopan parçalardı. Türk hava saldırılarında bu ağaçlar zarar görmüş, kimi ağaçalar ise köklerinden koparak yere düşmüştü. Ekolojik yaşam inşasını bir paradigma olarak benimseyen gerillanın, doğanın talan edildiği bu görüntüleri anlatırken yaşadıkları üzüntü, ses tonlarından anlaşılabiliyordu.

HER KARIŞTA ALIN TERİ VAR

Bu dağlarda yaşam ilmek ilmek el emeğiyle örülüyor. Baktığın her karışta alın teri ve emek görülüyor. Sabahın erken saatlerinde işlerine koyulan gerillalar, insanlığa borçlu olduklarını ve boş geçen her anın ihanet olduğunu söylüyor. Bu anlayışla yaşamı bir bütün olarak ele alıyor ve hiçbir işin ayrımını yapmadan kendilerini yaşamın bütününden sorumlu görüyor. Gerilla, kapitalist sistemin yaşamı parçalayarak yönetme biçimine karşın yaşamı bütününleştirmenin temsilciliğini üstlenmiş bulunuyor.

SÖZCÜKLERLE RESMEDİYOR VARLIĞI

Sabahın erken saatlerinde kahvaltı hazırlayan eller, bir saat sonra hamur yoğuruyor. Arkadaşlarına pişirdiği sıcak ekmeğin ardından kürek kullanıyor. Daha teri soğumamışken eline kalem alıyor ve resmetmeye başlıyor sözcüklerde varlığı, var olmanın anlamını. Aynı eller kitap tutup kendisini ve arkadaşlarını eğitiyor. Herhangi bir saldırı olduğunda ise o eller bir savunma duvarına dönüşüyor. Silah tutuyor düşman saldırılarına karşı; siper oluveriyor yurduna.