PKK’den Palme açıklaması: Müdahil olmaya karar verdik

PKK Diplomasi Komitesi, İsveç eski Başbakanı Olof Palme cinayeti soruşturma dosyasının kapatılmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Olaya müdahil olmaya ve direkt olarak takipçisi olmaya karar verdik” dedi.

PKK Diplomasi Komitesi, 34 yıl aradan sonra Palme soruşturma dosyasının kapatılmasına ilişkin açıklamasında, gerçeklerin açığa çıkması ve PKK’ye karşı suçlamaların bir an önce düzeltilmesi için olayın takipçisi olacaklarını bildirdi.

Cinayetin faturasının Palme’in “en çok sevdiği halk Kürtlere çıkarıldığını” belirten PKK, “Cinayet davasının bu şekilde kapatılması İsveç halkı tarafından da kabul edilmemelidir. Bu onlara da yapılabilecek en büyük manipülasyon hareketi ve haksızlıktır” diye ekledi.

PKK Diplomasi Komitesi’nin açıklaması şöyle:

“28 Şubat 1986 yılında öldürülen İsveç başbakanı Olof Palme cinayetinin soruşturma dosyasının bu tarzda kapatılması hareketimiz ve halkımız açısından önemli bir gelişme. Ancak cinayetten ötürü hareketimiz ve halkımıza yönelik yapılan suçlamalar düzeltilmediği için kabul edilemez. Çünkü bu cinayetle bağlantılı, hareketimiz PKK ve onun şahsında Kürt halkı suçlanmış ve kriminalize edilmiştir. Olayın bu tarzda kapatılmasından sonra da ne PKK ve Kürt halkından özür dilenmiş ne de bu suçlamalar sonucunda PKK’nin terörize edilmesine karşı İsveç devleti tarafından olumlu bir girişim başlatılmıştır. Biz PKK olarak şimdiye kadar bu beklenti içinde olduğumuz için tartışmaları izlemek ve adaletin yerini bulmasını bekledik. Bundan dolayı direkt olarak devreye girmedik. Ama tartışmaların bu eksene kaymaması ve Hareketimiz ile halkımıza karşı bu cinayet vesilesiyle 34 yıldır devam eden haksız ve adaletsiz yaklaşımların düzeltilmediğini gördükten sonra olaya müdahil olmayı ve direkt olarak takipçisi olmaya karar verdik.

34 yıldır Kürtlere ve onun özgürlük hareketi PKK’ye karşı yapılan suçlama, karalama, terörize ve kriminalize etme öyle kolayca kabul edilecek ve üstü örtülecek bir olay değildir. Bu tamamen asılsız olduğu ortaya çıkan suçlamalardan dolayı Kürt halkından özür dilenmeden, İsveç ve Avrupa Birliği PKK'ye yönelik “terörist” suçlamalarını kaldırmadan ve PKK ‘terör listesinden’ çıkartılmadan, biz PKK olarak siyasi olarak olayın takipçisi olmayı sürdüreceğiz. Tabi ki cinayet davasının bu şekilde kapatılması İsveç halkı tarafından da kabul edilmemelidir. Bu onlara da yapılabilecek en büyük manipülasyon hareketi ve haksızlıktır.

‘BU DAVA FAİLİ MEÇHUL OLARAK KALMAMALI’

Cinayetin hemen akabinde dönemin Stockholm Polis Şefi Hans Holmer, hiçbir kanıt olmadığı halde PKK'nin Palme'yi öldürdüğünü iddia etmesiyle, Kürtlere yönelik bir cadı avı başlatılmıştı. Şimdi ortaya çıkmaktadır ki; Stockholm Emniyet Müdürü Hans Holmer'in bilinçli olarak suçu PKK ve Kürtlerin üzerine yıkmak için özel bir çaba göstermesi, Türk ve bazı Avrupalı istihbarat örgütlerinin kendi sorumluluklarını ört bas etmek için kurgulanmıştır. Nitekim Palme cinayetini soruşturan yetkililer hiçbir zaman Türk MİT’i, Avrupalı istihbarat teşkilatlarının cinayetteki rolünü araştırmadı. Palme cinayetinin arkasında büyük güçler, adı geçen istihbarat teşkilatları, Gladyo’ya bağlı uluslararası tetikçiler, Türkiye ve bazı Avrupa ülkeleri vardır. Bu cinayette rolü olduğu neredeyse açık olan batılı istihbarat örgütleri, NATO, Türk MİT’inin rolleri netleştirilip mahkum edilmemesi İsveç halkı ve hukuku için de onur kırıcı bir yaklaşımdır. Bırakalım olayın esas faillerini araştırmayı hunharca işlenen bu cinayetten hemen sonra PKK suçlandı ve onlarca Kürt gözaltına alınarak İsveç, Almanya ve Türk basınında Kürtlere karşı büyük bir anti-propaganda ve karalama kampanyası başlatıldı. Bu dava ekseninde Kürt halkını ve PKK’yi suçlayarak aslında halklar arası bir düşmanlık yaratmak istedikleri kadar Kürtlere karşı büyük bir adaletsizlik ve saygısızlık da yapılmıştır. Bu dava faili meçhul olarak kalmamalı.

Bu cinayet ile Kürt halkının özgürlüğü, bölgenin demokratikleşmesi, her ulusun hakkı olan kendi kaderini tayin hakkı ve Türk devletinin soykırım savaşına karşı çok zor koşullarda ve büyük fedakârlıklarla mücadele veren PKK'nin Olof Palme gibi demokrat ve iyi insanları hedefleyen “terörist” bir örgüt olduğu algısı yaratılmaya çalışıldı. Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı Türkiye’nin içerdeki savaşına destek veren bazı devletler bununla da yetinmeyip bu cinayeti PKK’ye mal ederek dışarda da PKK’ye karşı psikolojik savaşı devreye soktular. Maalesef bu yönlü kampanyaları kısmen de başarılı oldu. O tarihten itibaren PKK ve Kürtler dünya kamuoyunda karalanmaya ve her kriminal olayla bağlantılandırılmaya çalışıldı.

‘CİNAYETİN FATURASI PALME’NİN EN ÇOK SEVDİĞİ KÜRTLERE KESİLDİ’

Oysa tüm ezilenler gibi Kürtler de Palme’yi ezilenlere ve Kürtlere kucak açan ve haklarını savunan bir lider olarak görmekteydi. Nitekim Önderliğmiz Abdullah Öcalan’ın 1996 yılında katıldığı bir TV programında dediği gibi Palme’nin: ‘benim PKK’ye karşı çıkmamı istiyorlar, ben neden karşı çıkayım’ diyen değerli bir insan olduğunu söylemişti. Yine Palme Türk faşist generallerin 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle işkencehaneye dönüşen Türkiye’yi, özellikle de Kürtlere saldırılarından dolayı, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na şikayet eden kir başbakandı. Kürtler, Olof Palme 1982’de yeniden başbakanlık koltuğuna oturduğunda “artık bizi savunacak bir avukatımız var” demekteydi. Kürtlerin bu tarzda tanıdığı ve Uluslararası arenada Kürtlerin haklarını ateşli savunan bir lidere PKK ve Kürtler neden saldırsın? Ama cinayetin faturası Palme’nin en çok sevdiği halka yani Kürtlere kesildi.

‘BİR TAŞLA BİR KAÇ KUŞ VURMAK İSTEDİLER’

Böylelikle bu cinayetle bir taşla birkaç kuş vurmak istediler. İsveç, Avrupa ve dünya için sosyal hakları savunan, demokratik sosyalizme inanan, dünyanın ezilen halklarının yanında yer alan, ulusal kurtuluş mücadelelerini destekleyen bir devlet başkanını vurarak demokrat İsveç halkına da zarar vermek istemişlerdir. Anlaşılan demokratlığı ve hümanist yaklaşımı en yüksek olan ve toplumlar tarafından takdir edilen Palme soğuk savaşın son muharebelerinin yapıldığı bir dönemde her ülkede örgütlü olan NATO gladyosu tarafından tehlikeli görüldü. Çünkü o dönem NATO’nun hedefinde olan çeşitli ülkeler ve siyasi liderlerle ilişki kuran ılımlı bir siyasetçiydi.

ULUSLARARASI BİR KOMPLO

Bu konuda Önderliğimiz Abdullah Öcalan katıldığı başka bir TV programında olayın iç yüzüne ilişkin şunları söyledi: “Palme’yi kesinlikle ABD’nin de gözden çıkardığı ve bu arada Avrupa’da Thatcher’in, Kohl’un ve TC’nin en aktif bir biçimde desteklediği bir cinayete kurban gittiği çok açıktır. Buna PKK’yi, Kürtleri bulaştırmak neden düşünüldü? Bir taşla birkaç kuş vurmak için! Endişelendiğimiz şuydu: Bir serseri Kürdü bulacaklar, ‘Ben indirdim, ben vurdum’ dedirtecekler. Ben hemen o akşam dedim ki, Palme’yi yücelteceğiz. Palme, Kürtlere karşı düşmanlık tutumu içine girmeyen tek Avrupalıdır, anısı önünde saygıyla eğiliyoruz, bu bildiriyi yazın dedim.” Bunu takiben 3 Mart 1986 günü PKK olarak yayınladığımız bildiride “Palme’nin öldürülmesi uluslararası bir komplodur’ tavrımızı net bir şekilde ortaya koymuştuk.

‘KAPATILMASI KABUL EDİLEMEZ’

Bu cinayete karşı tavrımız bu kadar net olmasına rağmen olayın bizim üzerimize yıkılmaya çalışılması ve halkımızın haklı özgürlük mücadelesinin kriminalize edilmesi tamamen Türk devleti tarafından planlanan bir tezgahtı. Ve bu tezgaha batılı istihbarat örgütlerini dahil etti. Şimdi olayın bu boyutu bile aydınlanmadan ve Kürtlere karşı oluşan algı ve terör suçlaması ortadan kaldırılmadan olayın İsveç makamlarınca kapatılması kabul edilemez.

‘TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ’

34 yıl sonra PKK ve Önderliğimizin dediklerinin doğruluğu ortaya çıkmıştır. Tarih ve olayın gelişim şekli bunu ispatlamıştır. Şimdi beklenen bunun resmi ve hukuki adımlarının atılarak Kürtlere ve PKK’ye yönelik yaklaşımların ve uygulamaların düzeltilmesidir. Biz bundan sonrada bunun takipçisi olacağız.

Biz PKK olarak Olof Palme cinayetini bir kez daha lanetliyor, gerçeklerin açığa çıkması için İsveç makamlarını göreve çağırıyoruz. Biz tüm ezilenlerin ve Kürt dostu olan liderin cinayetini aydınlatma mücadelesi vererek cevap olmaya hazırız. Bu cinayetin peşini bırakmayarak, açığa çıkması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm dünyada ezilenlere ve onları savunan şahsiyetlere karşı Gladyo’nun işlediği tüm cinayetler ve bunları neden ve nasıl gerçekleştirdikleri ortaya çıkarılmalıdır. Bu yönlü çaba ve mücadeleleri biz insanlığın özgürlük ve demokrasi mücadelesinin parçası olarak görmekteyiz.

İsveç makamları cinayet aydınlatılmadan ve sorumlular tarihsel olarak halkların vicdanında yargılanmadan dosyayı kapatmamalı. Bu vesileyle İsveç halkını, Kürt halkını ve demokratları bu cinayetin sorumlularını açığa çıkarma çabalarını kesintisiz sürdürmeye çağırıyoruz.

Biz bu davanın takipçisi olacağız ve halkımızın kriminalize edilmesi ve hareketimizin terörize edilmesinin bir an önce hem siyasal hem de hukuki olarak sonlandırılmasını bekliyoruz.”