Önce DAİŞ’in zulmüne terk ettiler, sonra da para teklif ettiler
Geçtiğimiz Mayıs ayında devlet yetkilileriyle görüşmek üzere Mardin’e gelen Êzîdî lideri Mir Tahsin’in oğlu Mir Hazim Tahsin’in Nusaybin’deki AFAD kampında kalan Êzîdîlere para teklif ederek KDP çizgisinde hareket etmelerini istediği ortaya çıktı.
ZEYNEP KURAY
AMED / ANF
Salı, 14 Temmuz 2015, 10:33
Geçtiğimiz Mayıs ayında devlet yetkilileriyle görüşmek üzere Mardin’e gelen Êzîdî lideri Mir Tahsin’in oğlu Mir Hazim Tahsin’in Nusaybin’deki AFAD kampında kalan Êzîdîlere para teklif ederek Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) çizgisinde hareket etmelerini istediği ortaya çıktı. ANF’ye konuşan ve DAİŞ’in Şengal’deki zulmünden kaçarak Amed’deki Yenişehir Êzîdî kampında kalan İdo Heskani, Nusaybin AFAD kamplarında kalan akrabalarını ziyaret eden Êzîdî lideri Mir Tahsin’in oğlu Mir Hazim Tahsin, yeğeni Ferec Xeyri ve Êzîdîlerin ruhani lideri Babê Şêx’in oğlunun KDP ile işbirliği karşılığında deste deste dolar teklif ettiklerini söyledi. KDP’nin Şengal’de Êzîdîleri DAİŞ’in zulmüne terk ettiğini hatırlatan Heskari, “Bir de utanmadan ruhani liderimizin çocuklarını kullanarak bizi satın almaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir onursuzluk” dedi.
Ailesiyle birlikte Amed Yenişehir Belediyesine ait Êzîdî kampında kalan İdo Heskani, daha iyi bir yaşam umuduyla geçtiğimiz haftalarda Edirne’den Bulgaristan’a geçmek isteyen yüzlerce Êzîdîden biri. 7 çocuk babası olan Heskani, Ağustos 2014’te Şengal’de DAİŞ saldırısı başladığında Irak Merkezi Hükümeti’nin Êzîdî bakanı Dexil Qasim Hesun’un korumalığını yapıyordu. Oturduğu Tilqesep köyünü kuşatan DAİŞ çetelerine karşı saatlerce direnen Heskani, o gün bakan aracılığıyla ulaştığı KDP Şengal Örgütlenme Bürosu sorumlusu Serbest Bapiri’nin kendisine, “Siz çatışın, biz takviye güç gönderiyoruz” demesine rağmen kimse gelmediği gibi, peşmergelerin kaçtığını hatırlattı.
DAİŞ ile gün ağarıncaya kadar çatıştıklarını anlatan Heskani, DAİŞ’in köyün etrafını sarması üzerine arabaya binip köyü terk etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Saldırılar esnasında bacağı kırılan oğlu da dahil çocuklarıyla dağa sığınan Heskani, HPG gerillalarının yardıma gelip koridor açmasıyla kurtulabildi. Çocuklarını sırtlayıp kilometrelerce yürüyen Heskani, Türkiye sınırından girip Amed Yenişehir Belediyesi’nin Çınar’da açtığı Êzîdî kampına yerleşti.
BU NASIL BİR ONURSUZLUK!
Edirne’ye gitmeden bir ay önce Kuzey Kürdistan’a gelen Êzîdî lideri Mir Tahsin’in oğlu Hazim Tahsin, yeğeni Ferec Xeyri ve Êzîdîlerin ruhani lideri Babê Şêx’in oğlunun Nusaybin kampında bulunan akrabalarını ve tanıdıklarını ziyaret ettiğini aktaran Heskani, Mir Tahsin’in KDP çizgisinde hareket etmeleri karşılığında deste deste dolar teklif ettiğine dikkat çekti. Akrabaları bu parayı kabul etmezken, 15 kişinin parayı aldığını anlatan Heskani, “Amerikan dolarlarını alan bu 15 kişi kamptaki Êzîdîler tarafından darp edildi. Paralarını ellerinden alan akrabalarım hepsini yırtıp attı” diye konuştu. KDP’nin Şengal’de tek bir kurşun dahi sıkmadan Êzîdîleri DAİŞ zulmüne terk ettiğini hatırlatan Heskari, “Bir de utanmadan ruhani liderlerimizin çocuklarını kullanarak bizi satın almaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir onursuzluk” dedi.
‘ÖNCE YOL VERDİLER, SONRA DARP ETTİLER’
Bu olay sonrası Avrupa’ya gitme fikirlerinin daha ağırlık kazandığını belirten Heskani, kamplardan oluşturdukları bir heyetle önce Bulgaristan Konsolosluğu’na gittiklerini, onların yönlendirmesiyle de Avrupa Birliği Temsilciliği’ne başvurduklarını anlattı. Temsilciliğin bu talebi değerlendirmek üzere 20 günlük bir süre vermesine karşın cevap gelmemesi üzerine, aralarında bir tarih belirleyip gitme kararı aldıklarını söyledi. Gitmeden önce Diyarbakır valisiyle görüşme talebiyle Çınar’a bağlı TRT Jandarma Karakolu’na gittiklerini belirten Heskani, karakol komutanlığının da yola çıktıklarında engel olmayacaklarını ifade ederek, Edirne’den Bulgaristan’a geçme konusunda kendilerini cesaretlendirdiğine dikkat çekti. 12 otobüsle Newroz kampından Edirne’ye doğru yola çıktıklarını dile getiren Heskani, yaşananları şöyle anlattı: “Yol boyunca herhangi bir polis kontrolüne tabi tutulmadık. Türkçeyi anladığım için şoförün ara ara jandarma ile konuştuğunu fark ettim. Ama jandarma bize engel olmayacaklarını daha önce belirttiği için bunu önemsemedim. Edirne’ye girdikten sonra sınıra birkaç kilometre kala jandarma önümüzü kesti. Biz araçlardan indirilirken şoför kaçtı. Etrafımız birden çevik kuvvet tarafından sarıldı. Neye uğradığımızı şaşırdık. Orada o şekilde dört saat bekletildik. O süre zarfında Edirne valisi geldi. Bize ‘Gelin sizi bir yere yerleştirelim, bu arada biz Bulgaristan ile görüşelim, sizi kabul ediyorlarsa gidersiniz, kabul etmezlerse kalırsınız’ dedi. Ancak biz valiye güvenmediğimiz için bu teklifi kabul etmedik. Bu sefer polisler bizi darp ederek, zorla araçlara bindirdiler.
BİR İSTANBUL HATIRASI…
Bizi sınıra uzak, saha gibi bir yere getirdiler, orada yemek verdiler. Dönüş için otobüslere verecek paramız olmadığı için şoförler bizi İstanbul’daki otogara bıraktı. Saat geç olduğu için cami bahçesine sığındık. Ancak gecenin bir vakti camiyi aydınlatan projektörleri kapatan polis bize coplarla saldırdı. Kadınların çocukların bağrışları da onlara engel olmadı. Gazetecileri uzaklaştıran polisler hepimizi darp ederek otobüslere bindirdi. Sivil polisler eşliğinde bilinmeyen bir yolculuğa doğru yol aldık. O kadar övülen İstanbul’dan bana kalan tek hatıra bizi coplayan polislerin ‘Hadi hadi’ deyişi oldu. Sonra da plakaları kapatılmış otobüslere bindirildik ve sivil polisler eşliğinde nereye gittiğimizi bilmeden yola koyulduk.”
ÊZİDİ KAMPI DEĞİL SANKİ DAİŞ KAMPI
Cumhurbaşkanının her fırsatta öve öve bitiremediği ve dünyanın en güzel mülteci kampları olarak lanse ettiği kamplardan, Nusaybin’deki AFAD Kampına Êzîdîler ve ailesi ile birlikte getirilen Heskani, burada çok kötü karşılandıklarını aktardı. Zindana benzeyen ve dört bir tarafı özel güvenlikçiler ve askerler tarafından çevrilen kampın girişinde baştan aşağı arandıklarını anlatan Heskani, “Êzîdî kampı değil, sanki DAİŞ kampıydı. Asker girişte eşyalarımızı yere dökerek aradı. Cep telefonlarımıza el koydular. Gözetleme kulübeleriyle çevreli kamp bölmelere ayrılmıştı ve bir bölgedeysen diğer bölgede bulunan akrabanı ancak izinle, o da birkaç saatliğine ziyaret edebiliyordun. Bizi yerleştirdikleri çadırlarda DAİŞ bayrakları çiziliydi, DAİŞ’in lehine Arapça yazılar yer alıyordu. Bunu gördüğümüzde orada kalmayı reddettik. Diyarbakır’da bulunan Yenişehir Belediye kampına geri dönme talebimiz karşılanmadığı sürece yemek yememe kararı aldık. Gelen kamp sorumlusuna talebimizi ilettik ve Yenişehir Belediyesi kamp koordinasyonunun araya girmesiyle sonunda o zindandan kurtulup kampımıza ulaştık” dedi.