'Direnen bir halkın çocuğuyum; dik durmasını bilirim!'-YENİLENDİ
HDP’nin son seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden Ortadoğu Sinema Akademisi Sanat Yönetmeni, 28 yaşındaki Lisa Çalan’ın hayat mücadelesi sürüyor.
HDP’nin son seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden Ortadoğu Sinema Akademisi Sanat Yönetmeni, 28 yaşındaki Lisa Çalan’ın hayat mücadelesi sürüyor.
Lisa Çalan, HDP'nin Amed seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda iki bacağını kaybetmesine rağmen hayata sımsıkı tutunuyor. Bir ay sonra yapılacak ikinci ameliyata hazırlayan Çalan'ın en büyük umudu protez bacakla da olsa, tekrar yürüyebilmek.
HDP’nin son seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden Ortadoğu Sinema Akademisi Sanat Yönetmeni, 28 yaşındaki Lisa Çalan’ın hayat mücadelesi sürüyor. Evinde ziyaret ettiğimiz Çalan, bizi tebessüm ve sevgi dolu bakışlarıyla karşılıyor. Patlama öncesi Ortadoğu Akademisi’nde sanat yönetmenliği yapan ve asimilasyona karşı direnişi anlatan "Dağların Dili” adlı kısa metrajlı bir film çeken Çalan, tekrar yürüyeceği günleri bekliyor. Ne olursa olsun direnmeyi bir yaşam tarzına dönüştüren Çalan, "Biz Kürtler hep zulme uğradık, ama hep direndik, dik durmasını bildik" dedi.
PATLAMA ANINI ANLATTI
Çalan, 5 Haziran’da HDP’nin son seçim mitingine katılmak için büyük bir heyecanla İstasyon Meydanı'na gelmişti. Patlamanın olduğu noktada bulunmasına engel olacak birçok gelişme yaşanmasına rağmen, kendini bombanın yanı başında buldu. Çalan, hayatını altüst eden patlamayı şöyle anlattı:
"Arkadaşlarımla beraber çalıştığımız akademiyi kapattık ve hep beraber büyük bir coşkuyla mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı'na gittik.Polis arama noktalarından geçtikten sonra, tıklım tıklım olan miting alanına girdik. Orada heyecanla konuşmaları beklerken ablam aradı. Babası cezaevinde olan kuzenimin düğünü olduğunu, kısa süreliğine de olsa gelmemin iyi olacağını söyledi. Alanda bir müddet kaldıktan sonra 18.00 sıralarında üzerimi değiştirmek için eve gitmeye karar verdim. Ablamın, eve gitme buradan düğüne gidelim ısrarlarına ve arkadaşlarımın defalarca, bu yoldan gitme, orası kalabalık sıkışırsın, uyarılarına rağmen oranın kestirme olduğunu söyleyerek kalabalığın içine karıştım.
‘BİR AN ŞAKA OLMASINI ÜMİT ETTİM’
Trafonun bulunduğu noktada sıkışıp kaldım. Önümde, üzerinde semaveriyle terk edilmiş ve yüksekliği diz boyunda bir tezgah vardı. Hareket edemediğim için tezgaha bacaklarımı dayadım. Tam tezgahın üzerinden atlamayı düşünürken büyük bir patlama sesiyle geriye doğru fırladım. Gözlerimi açtığımda kulaklarım çınlıyordu, hiçbir şey duymuyordum. Şokun etkisiyle henüz acıyı hissetmiyordum. Etrafıma baktığımda, insanların kanlar içinde, üst üste yığılmış bir şekilde yattığını fark ettim. Hiçbir kelime oradaki durumu anlatmaya yetmez. Korkunçtu. Önce doğruldum ve bacağımda hafif bir ağrı hissettim. Kurbağa pozisyonunda oturduğum için önce bacaklarımın kırıldığını düşündüm. Sol bacağımı çekip tuttuğumda bir boşluk vardı. Bir an şaka olmasını ümit ettim. Hatta gökyüzüne bakarak, içimden, 'Allah'ım bana şaka mı yapıyorsun' dedim. Bacağımın dizden aşağı bölümü yoktu, sadece et gözüküyordu ve musluk gibi kan akıyordu. 'Ne olur ikinci bacağım yerinde olsun' diyerek ikinci bacağımı yavaşça çektim ve onun durumunun daha kötü olduğunu gördüm. Et paramparçaydı ve kemiğim dışardaydı. İki bacağımı da kaybettiğimi anlayınca, bilincimi kaybetmemem gerektiğini anladım. Çünkü bilincimi kaybetseydim orada ölecektim. Çok şiddetli bir ağrı başlamıştı. Kollarım ve çok uzun olan saçlarımın yarısı yanmıştı.
'AMBULANSIN İÇİ BOŞTU; HİÇBİR ALET YOKTU'
İçinden bir an için, savaş mı çıktı oysa biz mitingde değil miydik, diyorsun. İnsanlar hemen yanıma geldi. Kadınlar 'Bize yaptıkları zulüm yetmedi mi' diye Kürtçe ağıtlar yakmaya başladılar. Kendini toparlayan gençler yaralılara müdahale etmeye başladılar. Oturur bir pozisyonda ellerimle bacaklarımı aramaya başladım. El çantamı buldum. Gözlerim hafifçe kararmaya başladı, bilincimi kaybetmemek için var gücümle direniyordum. Kanamam çok fazlaydı. Daha sonra 8 kilo kan kaybettiğimi öğrendim. İnsanın vücudunda zaten toplam 10 kilo kan vardır. Gençler her iki bacağımı kemerlerle sıktılar. İki genç beni kaldırarak yaralılar için açılan koridordan ambulansa taşıdı. İlginç bir şekilde ambulansın içi boştu. Müdahale edecek tek bir alet dahi yoktu. O gün olay sonrası kendimi çok yalnız hissettim, ailem yanımda yoktu, tek tanıdık ses platformdan anons yapan Şêrko’ydu. Sürekli trafo patladı, diyordu, ben de içimden, 'hayır Şêrko, trafo değil, bomba patladı ve ben birazdan öleceğim' diyordum. Sürekli ölmemem gerek, direnmem gerek, diyordum. Sonradan, iki bacağım olmayacağını bile bile yaşamak için niye o kadar direndim, diye kendimi çok sorguladım ve bunun cevabını biz Kürtlerin gerçeğinde buldum. Biz Kürtler hep zulme uğradık, ama hep direndik, dik durmasını bildik”.
'SAVAŞIN DA BİR AHLAKI OLMALI'
Yolu kapatan polis araçları nedeniyle o haliyle uzun süre ambulansta bekletilen Çalan, bilincini kaybetmemek için sonuna kadar direndi. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ameliyata alınan Çalan, bir ay sonra olacağı ikinci ameliyatı bekliyor. Yürümeyi ve koşmayı çok seven Çalan'ın tek umudu protezle de olsa yeniden hareket edebilmek. "Koca Diyarbakır bana küçük gelirdi. Her yere yürüyerek giderdim" diyen Çalan, "Her şey birden yok oluyor. Hiç düşünmediğin bir anda hayatının seyri değişiyor" diye yaşadıklarını ifade ediyor. En çok daraldığı dönemlerde kırsalda bacaklarını, ayaklarını kaybeden, ancak her şey rağmen direnen gerillaları aklına getirdiğini belirten Çalan, "Benim ağabeyim savaş mağduru. Karda soğuktan kangren oldu ve iki ayağı yok. Aynı kaderi paylaşıyoruz. Annem 'iki çocuğumun da ayakları bacakları yok' diyerek sürekli ağlıyor. Bazen diyorum ki, keşke ablamı dinleseydim ve onunla gitseydim. Ama bu işi keşkelere bırakırsam tıkanacağım. Kurtulamayacağım bu acıdan ve kişiselleştireceğim. Ama ben tek değilim, dağda bir sürü gerilla kaybetmiş bacaklarını, çok da mutlular. Protezlerle dağda yürüyorlar, sürekli onları düşünerek kendimi motive etmeye çalışıyorum. Cenazeleri zılgıtlarla kaldıran bir halkın ferdiyim, direnen bir halkın çocuğuyum, o nedenle bunu atlatmak için savaşmalıyım" diye konuştu.
Savaşın da bir ahlakı olması gerektiğinin altını çizen Çalan, ancak DAİŞ’in bu ahlakı taşımadığını söyledi. "Biz orada sıkışık bir halde olmasaydık belki daha çok insan hayatını kaybedecekti" diyen Çalan, "Gelen giden herkes o saldırgana beddua ederken, ben etmedim. Çünkü o bir insan değil, bir hiç ve bir hiçe beddua edemezsin" dedi.