Bayık: 2020 Newrozu'nda Türk devletine tutum alınmalı

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Newroz’da demokrasi ittifakı ve ulusal birliğe çağırırken, “2020 Newroz'u Türk devletine karşı bir tutumun alındığı Newroz olmalıdır” dedi.

Stêrk Tv'de yayınlanan Özel Program'a katılan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, programın ikinci bölümünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın son görüşmesinde verdiği mesajları, 2020 Newrozu'nu ve Türk devletinin Kürdistan'daki kirli politikalarını değerlendirdi.

Türkiye'de AKP-MHP iktidarına karşı çok zayıf bir muhalefet yürütüldüğünü söyleyen Bayık, "Muhalefet görevini yerine getirmediği için AKP-MHP bu durumdan faydalanarak ayakta kalıyor. Hatta zora düştüğü zaman nasıl Almanya, ABD destek veriyorsa muhalefet de özellikle CHP de aynı desteği veriyor. Türkiye'de esas demokrasi gücü HDP'de gelişiyor. Esas muhalefet onlar. Bundan dolayı Rêber Apo iki ayaklı masa sağlam duramaz, bir ayak daha lazım dedi. İşte üçüncü ayak da HDP içerisinde yer alan demokrasi güçleridir" diye konuştu.

Mart ayının hem PKK, hem de Kürt halkı için de çok önemli bir ay olduğunu söyleyen Bayık, "Newroz ayını Kürtler kutluyor ama bu bayram sadece Kürtlerin değil. Bütün halkların özellikle de ezilen halkların bayramıdır. Çünkü Newroz adaletsizliğe, zulme, iktidara, köleliğe karşı çıkmaktır. Özgürlük için başkaldırıdır, direniştir. Tarihte Dehaq'a karşı nasıl bir ittifak kurulduysa, bu gün de yeni Dehaq'a karşı demokrasi ittifakının kurulması lazım. Tarihteki Dehaq'ın gibi yeni Dehaq'ın yenilmesi gerekiyor. Bu da büyük bir ittifakla olur" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık'ın Stêrk Tv'de yayınlanan röportajın ikinci kısmı şöyle:

MART AYI KATLİAMLARI VE NEWROZ

12 Mart'ta Qamışlo katliamı, 16 Mart Öğrenci katliamı, 16 Mart 1988 Halepçe katliamı, Kızıldere katliamı oldu. Hareketiniz temelleri de Newroz'da oluşturuldu. Yine Mart ayında Kahramanlık haftası da var. Bu yüzden Mart hem Serhildan, hem katliam ayıdır. 2020 yılının Mart ayında da önemli süreçler yaşanıyor. Buna ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Mart ayında yaşanan katliamlar Kürtlere ve demokrasi güçlerine yönelik soykırım siyasetinin bir parçasıdır. Türkiye'de, İran'da, Suriye'de, Ortadoğu'da Kürt ve demokrasi sorunu çözülmediği sürece bu katliamlar devam edecektir. Eğer bu katliamların yaşanmasını istemiyorlarsa buna karşı mücadele etmek gerekiyor. O zaman katliamların önü alınır. Bu vesile ile Mart ayındaki katliamlarda yaşamını yitiren şehitleri saygı ile anıyorum. Onlar demokrasi, özgürlük şehitleridir. Sadece bir hareketin veya bir halkın şehitleri değiller insanlığın şehitleridirler. Mart ayı hem serhildanların, hem büyük şahadetlerin yaşandığı bir aydır.

Mart ayında önemli günler de var. Bu günlerden biri de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. PKK 8 Mart'ı sadece 1 gün olarak görmüyor. Bütün günleri 8 Mart olarak görüyor. Bu vesile ile Kürdistan ve tüm dünyadaki kadınların 8 Mart'ını kutluyorum. Rêber Apo halkların özgürlüğünü kadının özgürlüğünde gördü. Bu yüzden kadınlar için özgürlük ideolojisini geliştirdi. Kadınların kendilerini nasıl örgütleyeceğine, nasıl mücadele edeceğine dair bir sistem geliştirdi. Rêber Apo kadınların, toplumun özgürlüğü için tarihi bir iş yaptı. Belki önceden de kadınlar erkek egemen sisteme karşı rahatsızlıklarını dile getiriyordu ama nasıl bir sistem kuracaklarını, nasıl mücadele edeceklerini, nasıl örgütleneceklerini bilmiyorlardı. Rêber Apo hangi ideoloji ve sistemle, ne şekilde mücadele edeceklerini geliştirdi. Bu gerçeklik üzerinden Kürt kadınları mücadele etmeye başladı.

Kadınlar gün geçtikçe daha da güçlü bir şekilde mücadele ediyor. Erkek egemen iktidarı sallıyor. Kadınların mücadelesi yaşamda bir çok şeyin değişmesine öncülük ediyor. Bu mücadelede öncülüğü de Kürt kadınları yapıyor. Hem Kürt kadınını, hem Kürt toplumunu, hem de Kürt sorununun tanınmasını sağlıyorlar. Bu yüzden dünya kadınları Kürt kadınlarının mücadelesinden güç alıyor. Bu vesile ile Kürt kadınlarını bir kez daha kutluyorum. Rêber Apo'nun kadınlar için verdiği emeğin çok iyi görülmesi lazım.

PKK NEWROZ’U HER ZAMAN ULUSAL KONGRE OLARAK GÖRMÜŞTÜR

Mart ayı hem partimiz, hem de halkımız için de çok önemli bir aydır. Newroz ayını Kürtler kutluyor ama bu bayram sadece Kürtlerin değil. Bütün halkların özellikle de ezilen halkların bayramıdır. Çünkü Newroz adaletsizliğe, zulme, iktidara, köleliğe karşı çıkmaktır. Özgürlük için başkaldırıdır, direniştir. PKK de bir Newroz günü temelini oluşturdu. Bu yüzden Newroz ruhu PKK ruhu oldu. Newroz ruhunda birlik, direniş ve başkaldırı esastır. PKK tarihine baktığımızda da bu esaslar üzerinden geliştiğini görmüş oluruz.

PKK Newroz'u her zaman ulusal kongre olarak görmüştür. Neden? Çünkü Kürt halkı da ulusal kongre olarak görmektedir. O kongrede, düşüncelerini, taleplerini, amaçlarını dile getiriyorlar. Newroz'da alınan kararlar mücadelenin hedefi oluyor. Hem Kürt halkı, hem de PKK için öyledir. PKK bu yüzden Newroz'u kongre olarak görüyor ve halkın kongredeki taleplerini esas alarak mücadele ediyor.

DEHAQ’A KARŞI DEMOKRASİ İTTİFAKI KURULMALI

Newroz bizim için, halkımız ve ezilen tüm halklar için yeni yılın başlangıcı demektir. Yeni yılda insanlar, doğa kendisini yeniliyor, güçleniyor, eksikliklerini gideriyor. Newroz'da bir çok direniş ve başkaldırı var. Bu başkaldırılar Kürt halkının tarihinde yeni bir dönem başlatmıştır. Çünkü bu başkaldırılarda bir çok devrim gerçekleşti. Bu devrimler de toplum güçlü bir değişime yol açtı. Bu yüzden Rêber Apo Kürt halkı Newroz halkıdır, başkaldırı halkıdır dedi. Tarihte Dehaq'a karşı nasıl bir ittifak kurulduysa, bu gün de yeni Dehaq'a karşı demokrasi ittifakının kurulması lazım. Tarihteki Dehaq'ın yenilmesi gibi yeni Dehaq'ın da böyle yenilmesi gerekiyor. Bu da büyük bir ittifakla olur.

Mart ayında bir çok arkadaşımız kahramanlık yaptı, şahadete ulaştı. Bütün Newroz şehidi arkadaşlarımızı saygı ile anıyorum. Bu büyük şehitlerimizden biri Mazlum Doğan, biri de Egid (Mahsum Korkmaz). Bu iki şahsiyet de Newroz, PKK ve Rêber Apo ruhu vardı. Bu ruh özgürlük ve demokrasi ruhudur. Bu yüzden büyük bir ruhtur. O yüzden bu arkadaşlarımız hem hareketimiz, hem de halkımız için büyük şahsiyetlerdir. Bu şehitlerimiz hem halkımız, hem partimiz, hem de insanlık tarihi açısından unutulmayacak şehitlerdir. Onlar bize önderlik ediyor. Onların yolunda mücadele etmeye devam edeceğiz.

2006 AMED SERHILDANI

28 Mart 2006 yılında Amed'de de büyük bir serhildan yaşandı...

Doğru, Amed serhildanı tarihte yeni bir süreç başlattı. Bütün serhildanların ardından zirveye çıktı ve günlerce devam etti. Büyük bir değişim yarattı. O serhildan Amed toplumunun, Amed ruhunun ortaya çıkmasıydı. Amed halkımız bu serhildan ile daha da güçlendi. Amed halkımızda özgürlük ruhu var, bu ruhu daha da büyüttü. Amed halkı Newroz ve serhildan halkıdır. Bu vesile ile Amed halkımıza selamlarımı iletiyorum.

Sema Yüce arkadaşımız da büyük bir direniş sergiledi. İhanetçi çizgiye karşı geldi. Kürt halkına büyük bir mesaj verdi. Çünkü Kürt halkı bugüne kadar bütün darbeleri kendi içindekilerden yedi. Sema Yüce de buna dikkat çekti.

Yine Mart ayında Mahir Çayanlar Kızıldere'de büyük bir destan yazdı. Tüm Türkiye toplumunu etkilediler. Devrim yolunu gösterdiler. Yani Türkiye'de devrim yapmak isteyenlerin hangi yolla devrimi gerçekleştireceklerini gösterdiler. Sosyalist güçlerin ittifakını ortaya koydular. Rêber Apo ve hareketimiz Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere'de verdikleri mesajı kendisine esas aldı. Bu mesaj üzerinden mücadelesini sürdürüyor.

İTTİFAKLAR GELİŞTİRİLMELİ

Ezilen dünya halkları ve özellikle de Kürt halkı ile Ortadoğu halkı 2020 Newroz'unu nasıl karşılamalıdır?

Bu dönem Newroz ruhu direniş, özgürlük, ittifak ve birlik istiyor. Bu yüzden 2020 Newroz'unda herkesin bu Newroz ruhunu esas alması gerekiyor. Kürtler arasında ittifakların gelişmesi, Kürt toplulukları ile demokrasi ve sosyalist güçler arasındaki ittifakın güçlenmesi esas alınmalıdır. Hareketimiz bu gerçeklik üzerinden mücadele ediyor. 2020 Newroz'u zorlu ve kritik bir süreçte kutlanıyor. Çünkü bütün Kürdistan parçalarında saldırılar var. Soykırım siyaseti yürütülüyor. Rêber Apo'ya yönelik yürütülen siyaset dünyada hiç kimseye karşı yürütülmemiştir. Yine Bakur halkımıza karşı uygulanan politikaları herkes biliyor. Öldürme, tutuklama, işkence var. Bir çok kurum kapatılıyor. Meclisteki vekilleri, belediye başkanları zindanlara atılıyor. Keyfi bir şekilde ağır cezalar veriliyor.

BU NEWROZ’DA TÜRK DEVLETİNE KARŞI TUTUM ALINMALI

Rojava'da Efrîn, Serêkaniyê, Girê Sipî tamamen işgal edilmiş durumda. Oralarda da soykırım siyaseti yürütülüyor. Böyle bir atmosferde Newroz'u kutluyoruz. Bu yüzden halkımızın her yerde Newrz'a katılım sağlaması gerekiyor. Sadece bir kaç yerde değil her şehirde Newroz kutlanmalı. Herkesin bu Newroz'a katılıp mesajını iyi vermesi lazım. Yani Türk devleti halka karşı yürüttüğü siyasetin hiç bir sonuç vermediğini görmelidir. Eğer direniş gelişirse Türk devleti ona göre yaptıklarının ters teptiğini anlayacaktır. İşte o zaman yürüttüğü siyasetten vazgeçecektir. Eğer vazgeçmezse o zaman tutumumuzda bir zayıflık görüyordu. Halkımızın bunu görmesi lazım. Bu yüzden daha net ve daha güçlü bir tutum sergilenmeli ki, Türk devleti soykırım siyasetini sürdüremesin. Bundan dolayı 2020 Newroz'u Türk devletine karşı bir tutumun alındığı Newroz olmalıdır. Böylelikle soykırım siyasetleri boşa çıkacaktır.

ÜÇÜNCÜ AYAK

Sayın Öcalan daha önce demokrasi ittifakını önermişti, son değerlendirmelerinde de, 'Siz 3. ayaksınız. Sizi görmek istemeseler de mücadelenizle kendinizi ifade edin, güçlendirin ve 3. ayak olun' dedi. Türkiye ve Bakur'da muhalefet bu mesajı nasıl ele almalıdır?

Türkiye'de belki bir muhalefet var ama bu muhalefet çok zayıf. Görevini yerine getiremiyor. AKP-MHP iktidarı düşmek üzere. Eğer güçlü bir muhalefet olursa düşmeleri daha hızlı olur. O zaman demokratik bir sistem gelişir. Kürtlere, demokratik güçlere karşı yürütülen siyaset sona erecektir. Fakat muhalefet görevini yerine getirmediği için AKP-MHP de bundan faydalanarak ayakta kalıyor. Hatta zora düştüğü zaman nasıl Almanya, ABD destek veriyorsa muhalefet de özellikle CHP de aynı desteği veriyor. Bu yüzden iktidarda kalabiliyorlar. Türkiye'de esas demokrasi gücü HDP'de gelişiyor. Esas muhalefet onlar.

Bundan dolayı Rêber Apo 2 ayaklı masa sağlam duramaz 1 ayak daha lazım dedi. İşte 3. ayak da HDP içerisinde yer alan demokrasi güçleridir. HDP de bir ittifaktır. Bir çok güç içerisinde yer alıyor. Fakat bu ittifakın daha da güçlenmesi lazım. Aleviler, diğer halklar, kadınlar, gençler, emekçiler, aydınlar var HDP'nin bu güçlerin hepsini kucaklaması lazım. O zaman Türkiye halkının taleplerini yerine getirebilirler. Doğru olan da budur. Yani devrimler de, demokratik sistemin gelişmesi de, faşizme karşı mücadele de ittifaksız olmaz. Ancak ittifaklarla demokrasi gelişir.

TÜRK DEVLETİ ÖZEL SAVAŞ ÜZERİNE KURULU BİR DEVLETTİR

Bakur'da ve Türkiye'de yürütülen özel savaş ile toplumu kandırmak istiyorlar. Binlerce operasyon yaptıklarını, binlerce gerilla öldürdüklerini söylüyorlar. Bazı yazar ve analistler, bu haberlerle iktidarın kendi yıkımını saklamak istediğini söylüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti özel savaş üzerine kurulmuş bir devlettir. Eğer özel savaş yürütmezse ayakta kalamayacağını biliyor. Dikkat edilirse sürekli kendisine düşman yaratıyor. Bu şekilde özel savaş yürütüyor. Toplumu zayıflatıp, teslim alarak politikalarını sürdürmek istiyorlar. Şuan AKP-MHP iktidarı özel savaşı daha güçlü bir şekilde yürütüyor. Çünkü Türk devletini bütün tecrübelerinden faydalanıyor. Üstüne bir de psikolojik savaşı eklemiş durumdalar. Hem özel savaş, hem psikolojik savaş yürütüyorlar. Bu savaşı yürütmek, toplumun aklını karıştırmak için Türk medyasının hepsini ele geçirmiş.

Bütün TV'lerde, Radyolarda, Gazetelerde yalan haberleri yayıyorlar. Öyle yapmışlar ki kimse düşünmesin istiyorlar. Yani bir kişi bile küçük bir eleştiri de bulunamıyor. Eleştiri yapıldığı zaman, sen bize karşısın, sen vatan hainisin, Türkiye'ye karşısınız, Türkiye'yi yok etmek isteyen güçlerin adamlarısınız diyerek herkesi susturuyorlar. Bu şekilde iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Geçmişte 'Mehmetçik basını' vardı. Her gün PKK'nin sonunu getirdik, şu kadar kişi öldürdük, bu sene yok ediyoruz diye program yapıyorlardı. Bu şekilde Kürt ve Türkiye halkını kandırmak istiyorlardı. Fakat hiç bir sonuç alamadılar.

KÜRDİSTAN'DA ÇOK KİRLİ BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

Şimdi de havuz medyası, yandaş medya deniliyor. 'Mehmetçik basını'nın daha önce yaptığını şimdi bunlar yapıyor hatta daha fazla yalan söylüyorlar. PKK'yi bitirdik diyorlar madem bitirmişlerse o operasyonlar nedir, bu özel savaş neden yürütülüyor? Bu da yalanlarını ortaya çıkarıyor. Rojava'da bu kadar öldürdük, Kandil'de şu kadar öldürdük diyorlar. Hiç alakası olmayan şeyler söylüyorlar. Bu şekilde savaşçıların, Kürt halkının moralini bozmak, yandaşlarına da moral vermek için bu tür yalanlar söylüyorlar.

Geçmişte AKP-MHP'ye oyunu verenlerin bir kısmı artık onları bırakmış durumda. Artık onlara inanmıyorlar. Neden? Çünkü dini çok kötü bir şekilde kullanıyorlar. Nasıl Kürdistan'da eroini kullanıyorlar, dini de öyle kullanıyorlar. Yani dine en büyük düşmanlığı AKP-MHP geliştirdi.

Kürdistan'da şuan çok kirli bir savaş yürütülüyor. Çünkü çok zayıf düştüler. İktidarda kalmak adına zulüm ediyorlar. Faşist ve diktatörler her zaman zulmü esas almışlardır. Çünkü ancak bu şekilde toplumu etkileyip ayakta kalabiliyorlar. Tarihe baktığımız zaman hiç bir diktatörün zulüm etmeden iktidarını sürdürdüğü görülmemiştir. Ama bu siyaset hepsinin sonunu getirmiştir. Türkiye'de de AKP-MHP bu siyasetle kendi sonunu hazırlıyor.

AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ

Bakur'da özellikle de Botan bölgesinde devlet ahlaki çöküntüye neden olacak bir politika yürütüyor. Botan halkı bu politikaya karşı nasıl bir tutum göstermelidir?

Soykırımı, işgali esas alan devletler her zaman toplumsal ahlakı yok etmeyi hedeflerler. Çünkü toplum ahlak ile ayakta durabilir. Toplumu ortadan kaldırmak ve iktidarlarını devam ettirmek için ahlakı yok etmek istiyorlar. Eğer ahlak bozulursa her şey bozulur. AKP-MHP tüm Kürdistan'da özellikle Botan gibi bazı bölgelerde ahlakı bozmayı hedefliyorsa sebebi Kürtleri yok etmek istemesidir. Türk devleti "uçaklarımız, keşiflerimiz, ajanlarımız, polislerimiz, jandarmalarımız var, PKK ve gerilla üzerinde 24 saat denetim kurabiliyoruz, nerede ne olursa bizim kontrolümüzdedir" diyor.

Madem öyle, Kürdistan'da eroin her yerde satılıyor, hem de polisler, ajanlar, çeteler, subaylar, subay eşleri tarafından herkesin gözü önünde satılıyor. Peki neden bunları görmüyorlar? Kürt gençleri arasında uyuşturucu kullanımını geliştiriyorlar. Fuhuşu, ajanlığı devlet eliyle geliştiriyorlar. Çünkü ahlakı yok ederek Kürtleri ortadan kaldırmak istiyor. Gençleri buna teşvik ediyorlar. Hatta Siirt'te bir fuhuş olayına karşı tepkiler oluşmuştu, yanlış hatırlamıyorsam oranın valisi, 'Dağa gideceklerine, gerillaya katılacaklarına, fuhuş yapsınlar daha iyi' dedi. Bu Türk devletinin valisidir. Yani bu durum her şeyi ortaya koyuyor. Halkımızın Türk devletinin fuhuşu, ajanlığı, hırsızlığı, uyuşturucuyu bilinçli bir şekilde geliştirdiğini bilmesi lazım.

Kürtleri ve Kürt toplumunu gençleri zehirleyerek yok etmek istiyorlar. Bu yüzden Kürdistan'da açlığı geliştiriyorlar. Toplumu açlığa mahkum ederek kendilerine mecbur olmalarını istiyor. Toplum ekonomik olarak kendini geçindiremezse onlara muhtaç olacaklarını düşünüyor. İşte bu şekilde topluma uyuşturucu, fuhuş, ajanlık, hırsızlığı dayatıyorlar. Bu siyaseti yürütüyorlar.

BOTAN HALKI ÇOCUKLARINA SAHİP ÇIKMALIDIR

Botan başkaldırının, direnişin, Kürt halkının değerlerinin olduğu bir bölgedir. Botan toplumunu bu yüzden hedef alıyorlar. Botan'da toplumu yok ederlerse her yerde yok edeceklerini hesaplıyorlar. Çünkü Botan Kürt halkının, gerillanın direniş sembolüdür. Değerlerin yaratıldığı bir alandır. Botan'daki direnişlerle toplum ayağa kalktı, bilinçlendi, değişime uğradı. Botan toplumundan bu şekilde intikam almak istiyorlar. Botan şahsında tüm Kürdistan halkını yok etmek istiyorlar.

Bu yüzden halkımız çocuklarına, kendilerine, komşularına, akrabalarına, sahip çıkmalıdır. Köyüne, sokağına sahip çıkmalı. Eğer kendisini, çocuklarını, ailesini iyi örgütlerse o zaman devlet bu siyaseti yürütemez. Bir köyde, bir şehirde insanlar örgütlü olursa orada nasıl fuhuşu, uyuşturucuyu, hırsızlığı nasıl geliştirsinler? Geliştiremezler. Eğer devletin bizi yok etmesini istemiyorsak bizim kendimize sahip çıkmamız lazım.

Rêber Apo bu yüzden kendinize, her şeyinize sahip çıkın. İşgalcilerin dayattığı siyasete karşı çıkın dedi. Bu her Kürt insanının bir görevidir. Eğer bu şekilde örgütlenirlerse Türk devleti Kürt toplumunu ortadan kaldıramaz. O zaman mecbur kalıp gelin bu sorunu çözelim diyeceklerdir.

Son olarak 2020 Newroz'u bütün insanlığa kutlu olsun. Herkese başarılar diliyorum.