GÖRÜNTÜLÜ

Acıların tarifsiz olduğu Roboski'de anne olmak

Her annenin 34 tane katledilen çocuğa sahip olduğu Roboski'de acılar tarifsiz, hasret ve özlem yüreklerde, yaşam kaynağı ise adaletin tecellisi adına verilen onurlu mücadeleden geçiyor.

Şırnak'ın Uludere (Qileban) ilçesine bağlı Roboski köyünde sınır ticareti yaparak geçimlerini sağlayan Roboskili köylülerinin üzerine 28 Aralık 2011'de Türk savaş uçakları tarafından yapılan bombardıman sonucu 19'u çocuk 34 Kürt katledildi. Katliamın üzerinden 4 yıl geçmesine ve Roboskili ailelerin faillerin yargılanmaması ve cezalandırılmaması adına verdikleri tüm mücadeleye rağmen, katliamın failleri yargılanmadı. Roboski'ye de uğramadı adalet. Türkiye'de yüzyıllardır Kürtler için hiçbir zaman işlemeyen adalet, Roboski'ye de böylelikle uğramadı. Katledilen yoksul Kürt çocuk ve gençlerinin fotoğrafları, sadece her evde bir çerçeve içerisine sığdırılmamış Roboski de. Anne, baba, kardeş ve yeğen kim baksa derin bir iç çekiyor bu karede. Ve Roboskili her ananın kafasını kaldırdığında gördüğü bu tablonun verdiği acıyı tarif etmek imkansız elbette.

'DAHA ÖNCE FAKİR VE MAĞDURDUK AMA MUTLUYDUK'

Katliamda 21 yaşındaki oğlu Hamza Encü'yü kaybeden Kadriye Encü'nün (56), yitirdiği evladının ardından döktüğü göz yaşları ve yaktığı ağıtlar dile getirilemez elbette. Hamza'sız geçen son 4 yılını sorduğumuzda doluyor gözleri hemen daha bir kelime etmeden Kadriye ananın ve sessizce dökülüyor damla damla göz yaşları bir bir. Kadriye ana kendi kendisini teskin etmesinin ardından başlıyor içini bize dökmeye. İlk kurduğu cümle "Ben 34 Roboski şehidi ve Kürt halkının tüm şehitlerinin anasıyım" demek oluyor Kadriye ananın. Her birine karşı duyduğun acının farksız, aynı olduğunu söyleyen Kadriye ana, oğlunun tek amacının annesine bakmak ve ailesini geçindirmek olduğu için düştüğü yollardan bir daha dönemediğini anlatıyor hıçkırıklar içerisinde.

Zorunlu gittiği askerden daha 2 ay önce oğlunun geldiğini söyleyen Kadriye ana, "Daha özlemimi gideremeden aldılar onu benden. Yeterince göremedim bile. Gittiğinde yolluğunu ben hazırlayıp koydum çantasına. Devletin başımıza böyle bir şey getireceğini nereden bilebilirdik. Her gün sınıra gidiş gelişler oluyordu. Bilsem gönderir miyim oğlumu. Nereden bilebilirdik Erdoğan çocuklarımızı katledecek. Daha önce fakir ve mağdurduk ama mutluyduk. Şimdi her gün yastayız. Bayramımız yok, düğün derneğimiz yok. Siyahlar giyinip, karalar bağlıyoruz. 34 fidanımızı aldılar bizden. Bize gülmek haram. Ta ki çocuklarımızın failler cezalandırılıncaya kadar. Adalet yerini buluncaya kadar" diye ifade etti.

'CİĞERİM YANIYOR'

Yeğeni Adem Ant (19) ve çocuğu Yüksel Ürek'i (16) katliamda yitiren Emine Ürek de yitip giden 34 canın ardından dünyaların kendisine verilmesinin dahi kendisi için bir şey ifade etmeyeceğini söylediğinde gözlerindeki kararlılık, katliamın üzerinden geçen yıllarından da biriktirdiği öfkeyi dile getirtiyordu. Yaşadıkları coğrafyanın içerisine sürüklediği yaşamlarına karşın karşılaştıkları katliamın anne ve babaların suçu olmadığını söyleyen Emine anne, bunun Türkiye'nin bir ayıbı olduğunun altını çizdi. 34 insanın dedelerinden, babalarından gördükleri gibi ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için günlük ihtiyaçlar için çıktıkları yoldan dönmemesiyle başlayan acı ızdırabı tarih etmeye çalışan Emine ana, "Çocuklarımız katledildikten sonra yastığımın altı dolarlar ile dolu olsa, dünyalar benim boş. Boğazımızdan ne geçtiğini bilmiyorum. Ne yediğimi bilmiyorum. Ne yesem kum yemiş gibiyim. Ciğerim yanıyor" diyerek acısını tarif etmeye çalıştı. Kürt coğrafyasında yapılan katliamların yüreklerini sızlattığını ifade eden Emine anne, "Kürt halkı ne kadar yeter diyorsa onlar bir o kadar katliam, baskı ve zulüm için Kürt bölgelerine yöneliyorlar. Bu katliamları izleye izleye psikolojimiz bozulmuş. Artık canımı düşünmüyorum. Çocuklarımın da canını düşünmüyorum. Ne olacaksa olsun artık" diyerek tepkisini dile getirdi.

'SAĞ OLDUĞUMUZ SÜRECE DAVAMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Serhat Encü'nün annesi Halime Encü (50) de 34 canım içerisinde yitip giden fidanının diğer anneler gibi geriye kalan giysileri, takıları ve anılarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Halime ananın öfkesinin adalet gelmediği her geçen gün daha da arttığını görmek mümkün konuşmalarında. Nasıl yaşadıklarını anlayamadıklarını söyleyen Halime ana yapılan katliamın hemen üzerinin örtülmeye çalışıldığına dikkat çekerek, "Çocuklarımızın yanına birer keleş bırakıp PKK'li diyeceklerdi. Biraz daha çocuklarımızın katledildiği yere ulaşmakta gecikseydik yapacakları ilk iş buydu. Tayyip Erdoğan'ın vicdanı var mı? Onun gibi başka bir zalim yok. Yaşadığımız sürece bu acıyı unutmayacağız. 4 savaş uçağıyla 34 çocuğumuzu, gencimizi katlettiler. Tayyip Erdoğan'ın yaptığını bu dünya'da İsrail bile yapmıyor. Şimdi de başka Roboskiler yaşatmak istiyorlar Kürt halkını. Şehirlerine yasaklar koyuyor. Sivil halkı katletmeye devam ediyor. Ama biz sağ olduğumuz sürece biz de mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz adalet yerini buluna kadar" diye konuştu.

'KATLİAM YERİNDE İKİ DAMLA GÖZYAŞI DÖKMEMEMİZE BİLE İZİN VERMİYORLAR'

Üniversite son sınıf öğrencisi olan ve hazırlandığı YGS sınavları için çalışma kitapları almak için ilk kez katıldığı kervanın kendisini sonsuzluğa uğurlandığı 22 yaşındaki Selam Encü'nün annesi Semira Encü (42), inşaat mühendisliği okuyan oğlunun hayalleri ve geride bıraktığı anılarını aklına getirdikçe döktüğü göz yaşları içerisinde verdiği adalet mücadelesinde teselliyi buluyor. Aldığı kitapların parasını çıkarmak için düştüğü yollardan bir daha eve dönemeyen oğlu Selam'ı her aklına geldiğinde kahrolan anne Semira, katliam yerinde bulduğu çocuğuna ait cep telefonu parçaları ile ders kitapları kendisine hatıra kalan eşyalar olmuş. Çocuklarının katledildiği katliam yerine gitmelerine dahi izin verilmeyerek kendilerine yaşatılan acıyı tarif ederken göz yaşlarına boğulan Semira anne, "Çocuklarımızın katledildiği yerde iki damla gözyaşı dökmemize bile mani oluyorlar. Bu katliamı bizim başımıza getiren AKP'den, Erdoğan'dan Necdet Özel'den bunun hesabını sorana kadar bize yaşam haram. 34 değil hepimizi de katletseler, bizim aramıza sınır çizemezler. Bu halkın geçimi ve tüm ilişkileri bu yollar üzerinden yapılıyor. O taraf Kürdistan bu taraf Kürdistan. Bizi birbirimizden koparamazlar. Hiçbir zaman zulüm ve baskıları kabul etmedik etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

'BİR ÖMÜR BOYU UNUTMAYACAĞIM'

Katledildiğinde 18 yaşında olan Salih Ürek'in annesi Medine Ürek (40) küçüklüğünden beri çok coşkulu ve şakacı olan, evin ve köyün de neşesi haline gelen yitirdiği çocuğu için döktüğü gözyaşları bir tarafa çektiği acısını görmemek mümkün değil. Son gidişinden önce kız arkadaşına aldığı hediye kolyeyi saklaması için verdiği annesine Türk savaş uçaklarının paramparça ettiği cenazesi gelen Salih'in geri dönüşünde kendisinin vermeyi planladığı hediyesi annesinin avuçlarında kalakaldı. Medine anne, geçimleri için sınıra giden çocuğunun günahsız ve tertemiz kalpliğini anlatırken, hıçkırıklar içerisinde yaşadığını acıyı dile getirdi. Medine ana 4 yıldır yaşadıkları ve çektikleri acıların tarifinin imkansız olduğunu dile getirerek, "En son beni sınırda durdurduklarında aradı. Sonra paramparça edilen cenazesini gördüm. Gördüklerim bir ömür boyu unutamayacağım görüntülerdi" diyerek adalet için faillerin yargılanması mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.