Sorxwin'in günlükleri kitap oldu

Kürt özgürlük mücadelesine 1993 yılında katılan ve 11 Nisan 2006’da Botan Besta’da şehit düşen kadın gerilla Sorxwin Ciwana Munzur’un (Özgür Kaya) günlükleri kitaplaştırıldı.

Şehit Sorxwin Ciwana Munzur’un günlükleri kitaplaştırıldı. Gerilla Özgür Kaya’nın 1995 yılında başlayan ve 2006 yılında bir çatışmada şehit düşmesine kadar devam eden gerillacılık serüveninden kesitler sunan kitap, Newaya Jin gazetesi tarafından derlendi. Mart ayında ‘Bitmeyen Tarih Bitmeyen Yolculuk’ adıyla Meyman Yayınları tarafından basılan kitap, uzun soluklu bir gerilla mücadelesinin birinci elden tanıklığını okuyucuyla buluşturuyor.

Önsöz’ünü Sorxwin Ciwana Munzur ile bir dönem kalan Sozdar Avesta’nın kaleme aldığı kitap 285 sayfadan oluşuyor. Kitabın kapağı da Sinan Hezer tarafından çizildi.

Gerilla Munzur, ‘sır dostum’ adını verdiği güncesinin kaybolma ihtimalini kendi ölümüyle eş değer göreceğini belirterek, "eğer layıksam kitaplaştırılsın, sade ve yalın olsun" demişti günlüğünde. Kitap bu isteme sadık kalınarak, günlüklerinin bir düzenlemesi biçiminde hazırlandı.

Okuyucu, kitabın her satırında gerilla yaşamının zorluklarına, özellikle Munzur’un Botan’da kaldığı dönemlerde karşılaştığı sindirme politikalarına tanıklık edecek.

GERİLLA YAŞAMININ KAYDI

Açlıkla bitirilmeye çalışılan gerillanın 1995-1999 yılları arasında yoğun operasyonlar karşısında nasıl direndiğinin yanı sıra, Kürt kadınının varlık mücadelesinin adım adım gelişmesi de Munzur'un tanıklığından öğrenilecek.

Onun tanıklığı, gerillanın insana dair her duyguyu; acıyı, öfkeyi, özlemi, sevinci ve inancı en yalın haliyle yaşadığını, gerillanın bir yanıyla çocuk kalabildiği halde bir bilge, bir derviş olduğuna dair yaman bir öğretici aynı zamanda.

Günlükteki anlatılar, onun yaşama sevinci, acılara, ayrılıklara karşı direngenliği, gittiği her alanda yoldaşlarının kalbinde iz bırakan ve onlara kalbinde yer açan bir savaşçı, gerektiğinde katı ve tavizsiz duruşuyla komutan, sanatçı, şair olduğunun kanıtı.

O bir yazar olarak kaleme almadı bu satırları, tersine yaşama karşı direnişin bir biçimi olarak gerilla yaşamının her anının kaydını tuttu. Bu niteliklerin her biri de günlüğündeki detaylarla birlikte Sorxwin Munzur ile bütünleşiyor.

Gerillacılığın bir su gibi akmak olduğunu onun kelimeleri içinde yüzerken anlamak mümkün.

İLKLERİ METİNA'DA YAŞADI

Sorxwin’in gerilladaki ilk pratik alanı olan Metina’da patlattığı ilk mermi, ilk kez bir yoldaşını kaybetmenin acısı, açlıkla sınanması, sonra ulaştığı azimle savaşma kararlılığı, özgücüne ulaşma çabası... Bunların hepsini güncesine not düşerken -tarihin kaydını tutarken- hiçbir kaygı gütmeden hayata olduğu gibi akar satırları.

Zira tarih, büyük ve süslü kelimelerle değil, hayatın ayrıntılarında okunur. Sorxwin’in Günlüğü işte bu yüzden tarih yazımıdır aynı zamanda.
1995’te I. Ulusal Kadın Kongresi’nde Kadın Özgürlük Mücadelesi tarihinin yazanıdır.

Kongre sonrası başlayan Çelik Operasyonu’nun tanığıdır.

Bir bölük güç ile 1998’de Botan’a yol aldığında ve YAJK’ın genel saha komuta gücü olduğunda bu kez kadının özgürlük tarihinin bir parçasıdır.
2000’in başlarında Botan delegesi olarak PKK’nin 7. Olağanüstü Kongresi’ne katıldığında yeni bir paradigmanın inşacısıdır. Ve sonrasında ihanete karşı girilen savaşta Botan’a yol almayı tercih ederek PKK’nin direniş kültürünün yaratıcısıdır.  

BİR SERÜVENCİDİR ARTIK

Gerilla birliklerinin 2003’ten sonra tekrar Kuzey'e dönmesiyle birlikte en büyük hayali Dersim’e geçmek üzere Amed’e doğru yol alır. Özgür’ü Sorxwin yapan en güzel şeydir. Bir serüvencidir.

İki ayrı defter biçiminde yazılmış günceler, sadece onunla gerilla mücadelesini paylaşmanın onurunu yaşayanlar için değil, bu satırları okuyanlar için de Sorxwin’i tanımlamaya yetecek bir sürü özelliği ele verecek nitelikte yazılmış.

Kitabın editoryasında yer alanların Sorxwin’i bu denli akışkan tanımlamasının nedeni de yine ona ait satırlar olsa gerek…

Yeryüzünde kötülüğe dair ne varsa hepsine meydan okuyacak kadar çılgın, umutlu, isyankâr. Masumiyetin ve bilgeliğin sırrını yanıbaşındaki yoldaşlarının kulağına da fısıldayan bir derviş. Kimileri umut satıcısı olarak tanımladı onu; kimileri çocuk yürekli bir kız, kimileri bitmeyen bir maratonun koşucusu, kimileriyse gerçek bir isyancı...

Mevzide düşmanın üstüne giderken de savaşın insanlardan çekip aldığı bütün duyarlılıkları diri tutmaya çalışırken de bir isyancıydı. İsyanın diğer bir yüzü ise, hayatın en zorlu anlarında bile gülebilmeyi becermekti.  O da acılara, hayatın keşmekeşliğine gülerek direnenlerdendi.

HERKESE UMUT DAĞITIRDI

Evrendeki tüm varlıkları bir bilinmezliğe sürükleyen kara deliğe inat o herkesi etrafında toplayabilen, çoğaltabilen, kanayan yaraları sağaltmayı beceren bir çekim merkeziydi. Kah bir uçurumun kenarında, kah bir dağ zirvesinde, kah bir keşif tepesinde belirirdi.

“Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir” belirlemesinin toplamıydı.

Toprağı kızıla çalan Metina’dan Botan’ın yeşil Faraşin yaylalarına, Zagroslar’ın Çadıra boğazından Amed’in ihanet bilmez yamaçlarına, Amediyê’den Zap’a, Kandil’e, bir uçtan başladığı Kürdistan yolculuğu öteki bir uca kadar dur durak bilmedi.  
Önüne gelene, yüreğinin dokunduğu herkese tarihin akışını değiştirmeye yetecek kadar umut dağıtırdı. Çocuk yüreğinin masumiyeti gibi umuda ve yaşama sarılır, sarmalardı sımsıkı.  

ÇOCUK RUHLUYDU

Çocuk ruhluydu, Sorxwin. Çünkü bilirdi, çocukluk açıklıktır, temizliktir, aydınlıktır, sadeliktir ve en önemlisi büyük yürekliliktir. İçinde ne varsa paylaşmaya açıktı ama en çok sevincini. Sözleri de açıktı. Acımasız gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren sözlerini hakikat yoluna meyledenlere bir pusula diye sunardı. Emekle öyle bütünleşmişti ki ‘yük kaldırmasını, odun kırmasını, ekmek yapmasını, mevzi kazmasını bilmeyen komutan komutan değildir’  diye tanımlardı savaşçıları bir komutanı. Sorxwin, erdemlerini toplumsallaştırabildiği için iyi bir komutandı her şeyden önce.

GÜNCEDEN KESİTLER

11 yıllık gerilla mücadelesinin hemen her anını günlüğüne kaydeden Sorxwin’in güncesinden kimi kesitler, okuyucunun kitaba ulaşma sabırsızlığını bir nebze olsun giderebilir…

* Yüksek bir dağın güneşli bir düzlüğünde yaklaşık 120 kişilik bir güçle birlikteyiz. Baharın temiz havasını soluyor, öten kuşların seslerini dinliyorum. 18 Şubat’ta (1995) Kadın Kongresi’ne katılmak için Önderlik sahasından ayrıldım. Tabii ki ülke topraklarına ilk geçiş heyecanımı ve coşkumu, yıllardır gerillaya kavuşmak isteyen birinin duyguları olarak değerlendirebilirsiniz. Ülke aşkı, sevdası yaşanılır anlatılmaz çünkü…

* YAJK’ın ilan edildiği I. Kürdistan Ulusal Kadın Kongresi; “Tarih tekerrür etmeyecek ve kadın kendi öz gücüne, öz iradesine dayalı olarak mutlak özgür bir güç haline gelecektir” kararlılığıyla sonuçlandı.

* Gözüme bir türlü uyku girmiyor. “Düşmanla nasıl çatışılacak, gündüz nasıl vurulacak” sorularını kendime soruyor, bir an önce deneyimlemek istiyordum.

* İlk defa hayatımda ekmeksiz, yemeksiz kalıyorum. Üstelik var olan şekerimiz tükenmiş, çay da içemiyoruz. Birkaç gündür bol bol “hazır çorba” içiyoruz. Yarına o da yok. Bu durumlar moralimizi bozmuyor. Aksine direnme gücümüzü görüyor ve daha bir moralli oluyoruz.

*  İlk defa düşmanla çatışıyordum. Arkadaşlar geri mi çekilmişti, bilmiyordum. Mermiler habire sağıma-soluma değiyor. Otların içinde sürünerek uzaklaşmaya çalışıyorum. Aniden A…’i gördüm. İkimiz de kaybolmuştuk. Tek yapabileceğimiz çatışmaktı. İkimiz birbirimize söz verdik. Savaşacak ve en son kurşunla da kendimizi imha edecektik. Tokalaşıp, “Serkeftin” diledikten sonra, mekanizmayı çekip mermiyi namluya sürdük. Elimiz tetikte. Yaklaşır yaklaşmaz canlarına okuyacağız.

* Kadınlar tabur olduk. İlk kez Metîna’da kadın taburu oluşturuluyor. Tabur komutanımız N.., bölük komutanlarımız Azime ve Devran arkadaşlar.

*Bugün kalp atışlarım, duygularım, beynim savaşa odaklı. Savaşsız kendimi susuz çiçeğe benzetiyorum. Amediyê kuşatması iki gündür sürüyor. (1 Eylül 1997) Doçka ve uçak seslerini Zap tarafından ancak duyabiliyoruz.

* Yine Metîna’dayım. Düşmanın bahsettiği (Şafak) operasyon bugün başladı. Amaçları Metîna'yı düşürmek. Düşman ne denli yönelirse yönelsin hazırlıklarımız, kararlılığımız ve irademiz düşmanı geldiğine pişman edecektir.

* Evet! İşte kocaman bir yüzyılı geride bıraktık. Acılarla, öfkelerle, mutluluklarla dolu bir yüzyıl! Artık sayfalarımıza 2000 diye yazacağız tarihi.

* Çoğu zaman bir kesme şekeri 10 kişiye bölüşür, öyle içerdik cahtır (kekik) çayımızı. Bir parça ekmeğimizi bölüştüğümüz günler de çoktu… Uzun yolculuklarda ağır yüklerde yardımlaşmalarımız da…

* Hatırlıyorum, bir keresinde tam 30 gün banyo yapmamıştık. 1997, işgal operasyonu dönemiydi. Bir ay sonra su bulduk ama sabun bulamadık. Olsun yine de sevinmiştik. Elbiselerimize giren çeteleri (bitleri) kaynar su öldürdü.

* Dün gece Dersim grubumuzun yarısı gitti. Olağanüstü bir şey olmazsa ayın 8’inde biz de çıkacağız yola. Artık Güney’e elveda deyip Kuzey’e gideceğiz...

* Çelişkilerin sürekli olduğu yerde değişimler mutlaklaşır. Değişimlerin olduğu yerde ise doğrular kristalleşir, doğru olan şeyler netleşir.

* Zaman labirentinde dolaşıyoruz hepimiz. Sonu görülmez ve zorlu olsa da her şeye rağmen devam ediyor o zorumuz. Çünkü yükümüz umut, yükümüz zafer, yükümüz sevgi, yükümüz aşk ve hasret…

Dersim/Mazgirt’te 15 Ağustos 1977'de doğan Özgür Kaya (Sorxwîn), 1993’te Almanya’dan Kürt Özgürlük Mücadelesine katıldı. 1994’te yönünü Kürdistan’a veren Sorxwin, 11 Nisan 2006’da 8 arkadaşı ile birlikte Botan’ın Besta alanında girdikleri bir çatışmada yaşamını yitirdi.

Kitabı temin etmek isteyenler için ulaşım adresi ve telefon numarası:

[email protected]
0031 65 79 13 0 39