Rojava’da sanat rüzgarı esiyor

Rojava’da sokaklar, meydanlar, tiyatro salonları ve kültür merkezleri festival ve sinema gösterimleriyle hareketli günler yaşıyor. Sinema aracılığıyla özgür Kürt’ün hikayesi bazen bir gerilla, bazen özgürleşmiş bir kadın karakteriyle sunuluyor.

Rojava’da kültür sanat merkezleri yediden yetmişe dolup taşan mekanlar haline geldi. Türk devletinin Rojava’ya yönelik işgal savaşına rağmen toplumun öncüleri tarafından halkla beraber kültür ve sanat çalışmaları da hızla devam ediyor. 

Rojava’da kültür sanat devrimi rüzgarı esiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’den Halep ve Şehba’ya kadar halkların kültür ve sanat hünerleri festivallerde seyirciyle buluşuyor. Festivallerin yanı sıra film ve belgesel gösterimleri de paralel bir biçimde biri bitmeden diğeri gösterime giriyor. Rojava’da sokaklar, meydanlar, tiyatro salonları ve kültür merkezleri festival ve sinema gösterimleriyle hareketli günler yaşıyor. 

Bir yandan toplumun tüm kesimleri öz savunma eğitimleri alırken diğer taraftan da kültür ve sanat festivalleri dayatılan savaşın gölgesinde kalmadan programlar planlandığı gibi hayata geçiriliyor. Gençler sadece cephede eli tetikte savaş hazırlıkları yapmıyor, aynı zamanda bulundukları hem askeri, hem toplumsal zeminlerde kültür ve sanat dallarında yetkinleşerek müzik, sinema, tiyatro, folklor gibi alanlarda kendilerini geliştiriyor. 

KÜLTÜR DEVRİMİ İNŞASI HIZ KAZANIYOR

Çok renkli bir toplum olan Rojava’da kültür devrimi inşası hız kazanıyor. Dünyada kapitalist sistemin bir tüketim aracı haline dönüştürülen sinema, Rojava’da bir var olma sanatı olarak toplumu yeniden kendisiyle buluşturuyor. Sinema aracılığıyla Kürtler sömürge kişiliğini kırarak özgür Kürt’ün yeni hikayesini bazen bir gerilla, bazen özgürleşmiş bir kadın karakteriyle seyirciyle buluşturuyor. Yılmaz Güney ve Halil Dağ’ın en zor şartlarda ve en kıt imkanlarla geliştirdiği Kürt sinemasından etkilenen sinemacılar dört parçadan Rojava’ya gelerek, Kürt Özgürlük Hareketinin yarattığı kahramanlık öykülerinin bir yandan filmini çekiyor, diğer yandan çektiklerini seyirciye ulaştırıyor. Kürt sinemacılığına önemli bir mekan haline gelen Rojava’nın sokaklarında yürürken sinema, dizi ya da daha farklı çekim ekipleriyle mutlaka karşılaşabilirsiniz. 

RÛPELA SOR

Sokak ve meydanlarda mutlaka asılı bir film veya sanatsal etkinliğin duyuru afişine gözünüz takılır. Rojava’da birçok film, gösterim sırasını bekliyor. Geçtiğimiz aylarda Dersim Zêrevan’ın “Rûpela Sor” filminin gösterimi için, Qamişlo’da duvar ve reklam panolarına filmin afişleri asılmıştı. Duyuruyu görenler, filmi izlemek için Mihemed Şêxo Kültür Merkezi’nde gösterime katılmıştı.

NÛJIYAN

Jînda Asmen’in Şengal’in Xanesor alanında haber takibi yaparken KDP’ye bağlı Roj çeteleri tarafından suikast ile katledilen gazeteci arkadaşı ve yoldaşı Nûjiyan Erhan’ın hayatını anlatan “Nûjiyan” belgeselinin de afişleri Dêrik’ten Şehba’ya kadar birçok yerde asıldı. 

Jînda Asmen, belgeselin yapım süreci ve gösterimi için verdiği emek, seyircinin yoğun ilgisine mazhar olmuştu. 73 dakikalık “Nujîyan” belgeselinin yönetmeni Jînda Asmen hem sinemacılardan hem de seyirciden büyük beğeni alarak gösterimlerini başarıyla tamamlamıştı. 

GAVA ŞITIL MEZIN DIBIN

Kobanê, hem direnişiyle hem de sanatıyla ön plana çıkan Rojava kentlerinden biri. Büyük kahramanlık öykülerinin yaşandığı kent olan Kobanê’de, bu kez film sıradan insanların günlük yaşamına fokuslanıyor. 

Yönetmen Rêger Azad’ın ilk filmi olan Gava Şitil Mezin Dibin” (Fidanlar Büyürken) filmini de Kobanê’de çekti. Film, Rojava Devrimi’nden sonra Kobanê’de yaşayan bir ailenin; baba ve kızının günlük köyden şehre gelip yoğurt satma hikayesini anlatıyor. 

Her aşamasına yediden yetmişe aktif katılan Kobanêliler, filmin galasında yoğun katılım gösterdi. Yönetmen Azad, zor koşullarda filmi çekmesine rağmen kurduğu ekiple kollektif çalışmanın başarısı seyirci ve sinema severler tarafından büyük beğeni toplamıştı.

DEMA DIRÎREŞKAN

2022 yılı Rojava’da savaş gündemi bütün yoğunluğuyla kendisini hissettirse de kültür sanat gündemi de savaşın ağır acısını ve yaşamı anlamı kılıyor. Sözünü ettiğim film ve belgesellerin devamında Kürt sinemasının başarılı yönetmeni Haşim Aydemir’in çektiği Dema Dirîreşkan filminin galası, 6 Eylül akşamı Qamişlo’nun Mihemed Şêxo Kültür Merkezi salonunda yapıldı. Filmin galasında dikkatimi çeken renkli enstantaneler vardı. 

Galaya katılanların çoğu gençlerden ve annelerden oluşuyordu. Filmin afişini gören ve duyan, galaya katılmıştı. Devrim ülkesinde, devrim halkıyla film izlemenin ayrı bir anlamı vardı. 

Salon, film gösterim saatinden yarım saat önce dolmuştu. Gruplar halinde, çocuklarıyla, kucaklarında bebekleriyle, savaşçı arkadaşıyla, yaralı, gazi, öğrenci, sinemacı adayları gibi birçok profilden insanlar salonda yerlerini almıştı. Seyirciler, beyaz perdeden yansıyacak olan bir gerillanın serüvenini anlatan filmini izlemek için sabırsızlanıyordu. Bekleyişleri her haliyle bunu hissettiriyordu. 

Galanın açılış konuşması için sahneye çıkan filmin oyuncularından ve sinemacı Numan Yiğit, seyirciye film hakkında kısa bilgi verdi. 

Meraklı bekleyişin ardından Kürt sinemasının son yıllarındaki önemli yapıtlarından biri olan Dema Dirîreşkan, Qamişlo halkının heyecanla izlediği filmlerden biri oldu. 26 yıldır Türkiye zindanlarında tutsak Murat Türk’ün ‘Böğürtlen Zamanı’ kitabının Erol Balcı tarafından senaryoya uyarlandığı film, yönetmen Haşim Aydemir’in titiz çalışması sonucu gerillanın mücadelesi, yaşamı, zorlukları yalın bir gerçeklikle halkla buluşturulmuştu. Film, başından sonuna kadar nefes nefese izlenmekle kalınmadı, kimi zaman atılan sloganlar, kimi zaman duygusal hıçkırıklar ama en çok da gerillanın eylemciliğinde açığa çıkan umut ve zaferden duyulan büyük keyif, fazlasıyla kendini dışa vurdu. 

Zap, Metîna ve Avaşîn’de 14 Nisan’dan bu yana Türk ordusunun kapsamlı işgal saldırıları karşısında inanç, irade ve zafer kararlılığıyla savaşan özgürlük gerillası için salonu dolduran her yürek, kendi hikayesini, en azından kendinden bir parça buldu. Kardeşini, ağabeyini, ablasını, annesini, babasını, yoldaşını hatta kendisini… Sanki bir sinema salonu değil de bir savaş meydanı gibi izleyiciler filmin karelerinde geçen sahnelerle adeta bütünleşmişti. Kimisi içinden geçen öfkeyi, kimisi duasını, kimisi hıçkırıklarını, kimisi gerillayla buluşma umudunu seslendirmekten geri kalmıyordu.  

Kürdistan’ın tek özgürlük umudu olan gerillayı film karelerinde savaşırken, yaralanırken, aç kalırken görmesi, ısrar ve inatla iyileşme çabası gösterip yaşama tutunması ve koptuğu yoldaşlarına ulaşma serüveni salondaki tüm izleyicileri derinden etkiledi. 

Salonda en çok dikkatimi çeken ise önümde oturan Hezên Parastina Cevherî üyesi 60’lı yaşlardaki bir annenin tüm savaş sahnelerini pür dikkat izlemesi ve filmin kötü karakteri olan ihbarcı ajanın yaptıklarını öfkeyle izleyip, ardından başrol karakteri olan Şervan’ın bir bombayla sabotaj eylemi yaparak ajanın etkisiz hale getirmesini derin bir “oh” çekerek izlemesi, sonra arkasına dönüp seyircilere “başardık” der gibi gülümsemesiydi. Gerilla tarafından o hainin ve yanındaki JİTEM elemanlarının vurulması, annenin yangın yerine dönmüş yüreğine su serpmişti. Film icabı da olsa halkına ve gerillasına ihanet eden birinin cezaya çarptırılması, anayı heyecanlandırmış, adeta kendini başrol karakterinin yerine koymuştu. 

O ananın ön sırasında oturan 11 ve 12 yaşlarındaki dört erkek çocuğu da anneleriyle gelmiş, merak ve heyecanla filmi izliyorlardı. Gerillanın bir grup askere yönelik sızma eylemi ve ardından askerlere yönelik çatışma sahnelerindeki başarılı aksiyon sahneleri nedeniyle çocuklar yerinde duramaz hale gelmişti. Her biri gerillaymış gibi sesleriyle, el ve kol hareketleriyle filmle bütünleşmişlerdi. Elbette gerillanın kahramanlığını sadece filmlerde öğrenmiyorlardı. Daha doğar doğmaz büyüklerinin anlatımlarından öğrenmişlerdi gerillayı. Her birinin gönlünde bir kahraman gerilla çoktan yerini almıştı. Büyük bir hayranlık duydukları kahramanlarıyla beyaz perdede buluşmaları, onlar için ayrı bir keyif olmuştu. Çocuklar kendi aralarında gerillanın yaptığı eylem için “Gerilla li eskerên Tirkan didin; heyfa me radikin (Gerilla Türk askerlerine vuruyor; intikamımızı alıyorlar)” diye fısıldaşmaları, savaş konusunda edindikleri bilincin derinliğini tüm çıplaklığıyla dışa vuruyordu. 

Arkamda oturan küçük bir kız çocuğu ise ilk kez sinemaya gelmiş olmanın şaşkınlığı içindeydi. Annesiyle gelmişti sinemaya. Annesinin kulağına fısıldayarak film hakkında sorular soruyordu. Annesi de kendini o kadar filme kaptırmış ki çocuğunun sorularına yanıt olmayı geçiştirmeye çalışsa da çocuk cevabı almakta ısrar ediyordu. 

Bir halk devriminin gerçekleştiği bu coğrafyada Dema Dirîreşkan filminin birçok anlamlı yanı vardı. Sayısı halen bilinmeyen binlerce gerilla Rojava’ya gelerek savaşmıştı. Devletlerin baş edemediği dünyanın en kötü, en zalim, en korkunç örgütü olan DAİŞ çetelerine karşı savaşmıştı. Yine DAİŞ’i besleyen, kollayan Türk işgalciliği ve onun örgütleyip saldırttığı çetelere karşı savaş vermişti. Bu nedenle gerilla tüm Rojava halkının yüreğinde ayrı bir yer edinmişti. Hele hele Zap, Metîna ve Avaşîn’de gerçekleşen savaşla beraber halkın gündemi de gerilla olmuştu. Çünkü gerilla bu alanlarda başarılı olduğu sürece tehditler savuran ve her gün uçaklarla, SİHA’larla, tanklarla, toplarla saldıran Türk ordusunun kolay kolay Rojava’yı işgal edemeyeceğini biliyordu. O nedenle gerillanın zamanı yaşanıyor Rojava’da. 

Her anne, her çocuk, her baba, her genç gerillanın direnişiyle ve yarattığı moral değerleriyle özgürce nefes alabildiğinin farkındaydı. Gerilla sadece Rojava’da savaşmadı, özgürlük ülkesinin her yerinde hem işgalciliğe, hem gericiliğe karşı savaştı, hem de özgür yaşamı da inşa etmede rol oynadı. 

Beyaz perdeden izlenen sadece bir kitaptan uyarlama olan film değildi, gerillanın hakikatiydi. Halkın filme bu kadar yoğun bir ilgi göstermesi tesadüf de değildi. 

Qamişlo halkı, gerillanın direnişinin bir halkası. Kendini gerilladan bağımsız görmüyordu. Filmin sonunda Türk ordusunun yakıp yıktığı köylerin yeniden köy halkı tarafından inşasına gerillanın da katılması yönetmen Aydemir’in bir ütopyası değil, Rojava’daki hakikatin dile gelmesiydi. Kürdistan’ın bir parçasında gerçekleşen bu ütopyanın diğer parçalarında da gerçekleşeceğine olan inancı da güçlendiriyordu. Kürdistan’ın ağaçlarına, bitkilerine, doğasına, insanına, suyuna ve havasına, tarihine ve hafızasına savaş açan işgalcilere karşı savaşan gerillanın zaferi her gün daha büyüyor. Sanatın yedinci dalı olan sinema aracılığıyla gerilla zamanı geçmişi, şimdiyi ve geleceğin üçlemesini çok doğru bir perspektifte işlemişti filmde. 

Filmin dakikalarca ayakta alkışlanması, halkın gerillaya ve gerilla direniş hikayesine odaklanan filmin başarısınaydı. Halk, büyük bir sevinçle izlediği filmin finalinde gerilla savaşını ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın direnişini selamlayan sloganlarla salondan ayrıldı.

Rojava’da sinema projeleri Rojava Film Komünü bünyesinde yürütülüyor. Bütün bu gösterimler, Komün öncülüğünde halkla buluşuyor. Komüne bağlı Şehba, Kobanê ve Cizîrê Bölgesi’nde komünler bulunuyor ve TEV-ÇAND bünyesinde çalışmalarına devam eden Komün’ün çektiği filmler de, Dêrik başta olmak üzere birçok kentte gösterime girdi. Rojava halkı önümüzdeki günlerde de birbirinden güzel filmlerle buluşmaya devam edecek.