Muhalif yayınevleri krizle boğuşuyor

Türkiye’deki ekonomik kriz yayınevlerini de vurdu. Bazıları kapandı, bazıları da baskı adetini düşürüp evden çalışmaya başladı. Zaten kitap yasaklama gibi baskılarla uğraşan devrimci sosyalist yayınevleri, ekonomik krizle de boğuşuyor.

Devletin sansür baskısıyla karşı karşıya olan devrimci yayınevlerinin sorunlarına ilişkin Belge Yayınları ve Ceylan Yayınları ile konuştuk. İki yayınevi de baskı sayılarının düşmesine dikkat çekerken, sadece maliyetlerinin değil, yayıncı ile okurun buluştuğu fuarlara katılım ücretlerinin de arttığını, birçok devrimci yayınevinin bu artıştan dolayı fuarlara katılamadığını belirtti.

Ceylan Yayınları’ndan Hüseyin Gültepe, mevcut tabloyu şöyle anlattı: “Bir süredir içinde olduğumuz bu sıkıntılı süreç, yayıncı ve yayınevlerinin ilk defa karşılaştığı bir kriz değil, ancak en şiddetlisi dersek, abartmış ya da yanılmış olmayız. Yayınevlerinin büyük bölümü ücretli fuarlara katılmama kararı almak zorunda kaldı, okurla temasını ciddi oranda düşüren bu durumun yanı sıra yayın programları askıya alındı, hatta kapanan yayınevleri de sayıca hiç az değil. Yayıncılık, tarihinin en sıkıntılı girdaplarından birinde şu an. Sosyalist, devrimci yayın kuruluşları elbette bu krizi en yakıcı şekilde yaşıyor. Sayısız olanaksızlık içinde var olan ve var eden devrimci yayıncılar açısından dayanışmanın dışında özgün örgütlülüklerin zorunluluğunun da bir kez daha karşımıza çıktığını düşünüyoruz.”

Belge Yayınevi’nden Sinan Zarakolu ise ekonomik krizlerin, sol, sosyalist, muhalif yayınevlerini varoluşsal çelişkileriyle bir kez daha yüz yüze bıraktığını belirterek, şöyle devam etti: “Bu yayınevleri yanında spesifik belli alanlarda kültür yayıncılığı yapmaya çalışan yayınevlerini, dernek, kültür merkezi ve sivil toplum kuruluşlarını da dahil edebiliriz. Ekonominin dengeli gidişatı içerisinde tüm bu yayınevleri her ne kadar ticari teşekkül olarak kurulmuş olsalar da kar amacı gütmeden, sadece sürdürülebilir bir çalışmanın koşullarını iyi kötü sağlayabiliyordu. Böylece politik-kültürel ana akımların dışında bilgi çeşitliliğinin sağlanması ve bu alternatif kaynaklara erişimin görece daha okur dostu maliyetlerle kolaylaştırılması hedefleri belli bir ölçüde tutturulabiliyordu.”

KİTAP ALIP OKUMAK LÜKS OLDU

Ekonomik krizin, insanların enerji, barınma, gıda gibi temel ihtiyaçlarında radikal bir enflasyonu beraberinde getirdiğine dikkat çeken Zarakolu, şunları ifade etti: “İnsanların sahip olduğu bu ihtiyaçların dışında varoluşları için harcayabilecekleri kaynaklar, kriz patlak verir vermez bir çırpıda yağmalanmış oldu. Bir okur için ‘bu ay okuyacağım kitapları aldım, rafıma koydum’ diyebilmek, çok hızlı bir biçimde lükse dönüştü. Kuşkusuz bu yayınevleri ve onları ayakta tutmaya çalışan insanlar da aynı derdin kuşatması altında. Bu nedenle mecburen sunulan kitapların fiyatları arttırılıyor. Bu artış, hayatın diğer alanlarında yaşananın çok altında olsa da zaten kaynağı kısıtlanmış okur için kitaba ulaşmayı daha da güç hale getiriyor. Hem okurlar hem de yayınevleri giderek daha da fazla sayıda insanın gelirinin asgari ücret seviyesine indirgendiği bir gidişatın esiri olmuş durumda. Ne kar amacı gütmediği için hiçbir zaman kaynak birikimine sahip olmamış bu yayınevleri okurları ne de kesintisiz biçimde gelir yitimine tabi tutulmakta olan okurlar yayınevlerini sübvanse edebilecek durumda. Yaşamakta olduğumuz yaman çelişkinin özeti bu olsa gerek.”

KAĞIT SIKINTISI

SEKA kağıt fabrikasının kapatılması sonrası zaten bir kağıt sorunu yaşandığını belirten Gültepe, kağıdın ithal edilmesi ve ithal kağıdın da tekeller eliyle dağıtımından dolayı, yayıncılıkta tek seslilik olduğunu belirtti.

Zarakolu ise zaten baskı sayısı adetlerinin azalmasından dolayı kağıt sıkıntısının en çok endüstriyel yayın yapan yayıncıları vurduğunu söyledi.

DÖNEMSEL KRİZLERDEN BAĞIMSIZ

Maliyetlerin artmasından sonra baskı sayılarının azaldığını belirten Zarakolu, bazı devrimci yayınevlerinin dijital baskı denilen az sayıda baskıya yöneldiğini, matbaada kitap basmanın maliyetinin daha fazla arttığını, okuyucu profilinin de değiştiğini belirterek, şöyle konuştu: “Okuyucu profili sürekli olarak değişmekte, ki bunu ötesinde tüm dengelerin değişmekte olduğu bambaşka bir dünyaya doğru gidiyoruz. Dolayısıyla bunu dönemsel krizlerden bağımsız düşünmek gerekiyor. Hayat değiştikçe, yeni kuşaklar geldikçe bu değişim kaçınılmaz. Ancak bu değişimin seyri hakkında bir şeyler mutlaka konuşulmalı. Güncel ekonomik krizden bağımsız olarak bir tez öğrencisinin tezini/araştırmasını gerçekleştirirken duyduğu gibi bir kaynak iştahına sahip okurlar, okuma grupları ile giderek daha az karşılaşıyor olmamızı sorgulamalıyız. Bunu sadece depolitize olan insanlar giderek daha da dijital ortamların esiri oluyorlar, şeklinde açıklayamayız. Dolayısıyla yayınevlerinin sunduğu içeriklerin, yayıncılığın niteliği de bu sorgulamanın bir parçası olmalı. Kısaca bu profil değişimini sürekli olarak okurların yeni gelişen bilgi/içerik beklentileri ve buna karşılık yayınevlerinin ne kadar doyurucu olduğu denklemi içinde takip etmeli... Okurlarla alakalı her sorgulamaya sundukları içeriklerle beraber yayınevlerini de dahil etmek durumundayız, yayınevlerinin ve okurların toplamındaki profil değişimine bakmalıyız.” 

ÇOK DAHA BÜYÜK SORUNLARLA YÜZ YÜZE

Dengesizleşen fiyat artışları sonrası devrimci yayınevlerinin önceliklerinin değiştiğini belirten Zarakolu, yayıncının, yayıncılık yerine işin tüccarlık kısmına daha çok zaman ayırdığını, iş yerlerinin kiralarının artması, gelen faturaların her ay zamlı olarak gelmesi, giderlerin her geçen ay artması sonucu, yayıncılık yerine ‘nasıl ayakta kalırım’ diye düşündüğünü söyleyen Zarakolu, “Basılacak kitapların sıralamasındaki olası değişimleri sadece ekonomik gerekçelerle açıklayamayız, birçok başka nedeni olabilir. Sol, sosyalist, muhalif yayınevlerinin yayın programına girmiş olan tüm kitapların belli bir yayın çizgisi içinde yer aldığını varsaymak gerekir. Eğer bu konuda şüphe varsa zaten bu krizden bağımsız olarak bir kimlik yitimini işaret eder. Konunun nicel tarafına da bakmak gerek. Senede 100 başlık yayınlayan endüstriyel bir yayınevinin sıralama öncelikleriyle ticari avantaj araması söz konusu olabilir ama senede on yirmi başlığı ancak yayınlamış bir yayınevi sıralama değişikliği yapsa dahi büyük bir fayda yaratamaz. Sol, sosyalist, muhalif yayınevleri, yayın programlarındaki bir iki yer değişikliğinin getireceği küçük avantajların telafi edemeyeceği çok daha büyük sorunlarla yüz yüze.” 

TELİFSİZ KİTAPLARA YÖNELME

Gültepe ise yayıncıların, daha az maliyeti olan telifsiz kitaplara yöneldiğini belirterek, “Fiyat artışları, okurla yayınevinin arasında uçurum oluşturmuş olabilir ancak bir büyük problem daha var: Yayıncılar, kur sebebiyle yükselen telif ücretleri sebebiyle telifsiz kitaplara bir mecburi istikamet şeklinde yönelmek durumunda kaldı. Yayın skalasındaki renkleri silmezse de solduran bu durum, yayın politikalarına yeniden yeniden şekil veriyor ve girdabı derinleştiriyor” dedi.