Hayatın mücevherleri, tohumlar...

'Hayatın Mücevherleri' adında açtığı sergi ile tohumun insan yaşamındaki değerine vurgu yapmayı amaçlayan Tohum Bilimci Lalehan Uysal, “Hayatın özü tohum!” diyor.

Adana Seyhan Merkez Parkında ‘Hayatın Mücevherleri’ adında açtığı sergi ile tohumun insan yaşamındaki değerine vurgu yapmayı amaçlayan Tohum Bilimci Lalehan Uysal, çektiği yüzlerce tohum fotoğrafını sergiliyor.

Her biri sanat eseri olan fotoğrafları çok ilgi görüyor. ‘Buğday Derneği’nde aktif olarak çalışma yürüten Uysal, “Ekolojik pazarın kurucularından biriyim. Kitap editörlüğü yapıyorum, fotoğraf çekiyorum” diyor.

“Son numaram da şu” diyerek dikkat çeken Uysal, şöyle anlatıyor: “Hayatımda önemli bulduğum iki şeyi birleştirdim. Tohumlar ve fotoğraf... Benim hayalim, farklı açılardan bakarak tohumu görünür kılmaktı. Uzun zaman önce anladım ki ancak çok estetik fotoğraflarını çekersem yaşamın özünü taşıyan bu küçücük tohumlar fark edilir olacak. İşte o zaman sadece botanikçiler değil, herkes onların adlarını bilecek. Kayda alınacaklar, korunacaklar. Azalanlar fark edilecek. Çeşitliliği, güzelliği ortaya çıkacak...”

‘HAYATIN ÖZÜ TOHUM’

Uysal, bütün bunları yapmaktaki hedefini ise şöyle ifade ediyor:

“İnsanlar ne yediklerinin tohumunu biliyorlar, ne de gölgelerinde oturdukları ağacın rüzgârla bir coğrafyadan diğerine uçan tohumlarının farkındalar... Doğanın bir parçası olduklarını da unutmuş durumdalar. Ama büyük bir kibirle boş zamanlarında bir ‘hobi’ gibi doğayı korumayı planlıyorlar! Oysa dünya doğanın döngüleriyle ahenk içinde dönüyor, tohum da... Hayatın özü tohum! İnsanoğlu fark etse de fark etmese de bu gezegende hayat var olduğu sürece tohum toprakla buluşacak, yeşerecek. Yeter ki tohum olsun...”

‘EN ZORU ACI OLANLAR’

Tohumları görünür kılmak için neden fotoğrafçılık sanatını tercih ettiğini anlatan Uysal, “Tohum da fotoğraf da benim hayatımda hep vardı. İkisini birleştirmem zaman aldı. Amacım asla teknik açıdan şahane bir fotoğraf çekmek, sanat yapmak değil” diye belirtiyor.

Uysal, devamını ise şöyle getiriyor: “Fotoğraflarımda filtre, rötuş, photoshop yok. Tohumlara müdahale etmediğim gibi onları güzel göstermeye de çalışmıyorum. Tek yaptığım çok yakından bakmak. Artık onları görüyorum. Ve nasıl çekilirlerse daha iyi görüneceklerini bana tohumların kendileri söylüyor. Güzel yanlarını ele veriyorlar. Ama kaprisli olanları da var, yerinde duramayanları da var. Çabuk bozulanlar var. En zoru acı olanlar! Antep biberlerini çekerken hayli gözyaşı döktüm. Taze antepfıstığı gibi lezzetli olan tohumları çekmek de zor. Bir bakıyorsun çekecek tohum kalmamış.”

‘TOHUM İSTEMEYE GİDİLİRMİŞ’

Uysal’a göre bizler de tohumuz, tıpkı gölgesinde oturduğumuz ağaçlar gibi. Tohumların önemini “tohum hayatın kaynağıdır” diyerek özetleyen Uysal, şöyle konuşuyor:

“Hayatı! Anadolu’da gelin kıza çeyiz olarak tohum verilirmiş. Ölen kişinin avucuna bir ağacın tohumu konur, öyle toprağa verilirmiş. Bir ağaç olarak yaşama dönmesi beklenirmiş. Yörük kadınları boyunlarında bahçesini taşırmış. Geride bıraktığı toprağından bir meyvenin çekirdeğini ve onu besleyecek tohumu alır, bir ipe dizer, boynunda göç ettiği coğrafyalara götürürmüş. Kız istemeye gider gibi tohum istemeye gidilirmiş. Bugün hâlâ tohum alışverişinde paranın geçmediği, takas geleneğinin sürdüğü topraklarda yaşıyoruz. Şükür hâlâ atalık tohumunu nemden korumak için küllerin arasında saklayan yaşlılarımız var! Tohum hayatın kaynağıdır. Ama ne tuhaftır ki insan kendinin de bir tohum olduğunu unutarak yaşıyor! Tohumu sadece ekilen, filizlenen, yemek için önümüze gelen şeylerin kaynağı sayıyor... Oysa bizler de tohumuz! Tıpkı gölgesinde oturduğumuz ağaçlar gibi...”