‘Belgeseli engellersiniz ama Sur’dan bir anne çıkar yine konuşur’

Hicran Urun ve Zana Kibar’ın çektiği, Sur’un yaşadığı 2 yıllık ablukayı anlatan “Sûr: Ax û Welat” belgeselinin geçen pazar yapılacak gösterimi polisinin hukuksuz baskısıyla engellendi.

Amed Sur’da 2 yıl önce başlayan abluka ve yıkımı anlatan “Sûr: Ax û Welat” belgeselinin 3 Aralık Pazar günü yapacağı özel gösterim, polis tarafından engellendi. Hicran Urun ve Zana Kibar’ın buradaki abluka ile yıkımı tanıklarıyla birlikte anlattıkları belgeselin yasaklanması ise herhangi resmi bir prosedürle bildirilmedi.

İstanbul Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde yapılması planlanan belgesel gösterimi, polisin ‘sözlü’ uyarısı sonucu iptal edildi.

EMNİYET SALON YETKİLİLERİNİ SÖZLÜ UYARMIŞ

ANF’ye konuşan yönetmenlerden Hicran Urun polisin Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi'ne baskı yaparak bu gösterime engel olduğunu anlattı: “Emniyet bizimle hiçbir şekilde irtibata geçmedi. Yani bize söylenen bir şey yok. Sadece salona gidip oradaki yetkilere baskı yapıyorlar. Bu baskıyı yaparken de ‘HDP etkinliğine nasıl izin veririsiniz’ denilmiş. Halbuki bu belgeselin HDP ile bir ilgisi yok. Salon yetkilileri de bu baskı karşısında güya tırnak içinde tedbir olarak ‘HDP bayrağı belgeselde hiç yok değil mi?’ diye sorular sordu. Son derece mantıksız ve absürt sorularla karşılaştık. Sanki HDP illegal bir partiymiş gibi. Halbuki mecliste olan bir siyasi partiden bahsediyoruz, olsa ne olur? Böyle bir illegalize etme durumu var ortada. Hem il emniyetten hem de Şişli emniyetinden salona birkaç kez gidiliyor ve uyarı yapılıyor.”

‘TANKLAR, TOPLAR KONUŞTU AMA ANNELER SUSTURULDU SUR’DA’

Yazılı bir bildirim ya da tebligat olmadığını belirten Urun, bunun zaten olamayacağını çünkü böyle yasal bir prosedürün var olmadığını ifade etti: “Yasal prosedürü işletemedikleri için böyle absürt bir yolla engellemeye çalıştılar. Bunlar olunca salon yetkilileri de gidin emniyetten izin kağıdı alın dediler ama bu çok saçmaydı bunun için oraya gitmemize gerek yok ki. Biz de gitmedik. Çünkü bunu için en fazla başvuracağınız merci Kültür Bakanlığı olur.”

Urun, izleyicilerin belgeselde Sur’un hikâyesini bizzat yaşayanların dilinden dinleyeceğini söyleyerek, en önemli amaçlarından birinin de o insanların kendilerini ifade edebilmelerine olanak yaratmak olduğunu belirtti. Surluların kendilerini ifade edecek bir yer bulamamasından kaynaklı belgeseli bir yöntem olarak seçtiklerini belirten Hicran Urun “Mesela Rozerin’in (Çukur) annesi ‘tanklar, toplar konuştu ama anneler susturuldu Sur’da’ dedi. İşte biz o susturulanların sesi olmak istedik orada” şeklinde konuştu.

‘1915 DE BİLE KESİNTİYE UĞRAMAYAN YAŞAM YOK EDİLDİ’

Bunun yanı sıra Sur’da talan edilen bir miras olduğunu dile getiren Urun, “7 bin yıl boyunca kesintisiz devam etmiş bir kültür var orada. Mesela biz Sur’da sadece Kürtler değil, Ermenilerle de konuştuk. Kilise yetkilileri ya da farklı Ermeni çevrelerden kişilerle. Onlar da şunu söylüyor ‘1915 de bile hiçbir şekilde kesintiye uğramamış yaşam burada ilk defa ablukayla böylesine yok edildi.’ Tabii kesintiye uğrayan yaşamla birlikte kültürel miras da tarihi hafıza da talan edildi” diye konuştu.

Sur’da anlatılacak daha birçok şeyin var olduğunu, bunların bir belgesele sığmayacak kadar derin ve geniş boyutları bulunduğunu kaydeden Hicran Urun, “Sûr: Ax û Welat”belgeseliyle bunu binde birini ancak derleyebildiklerini sözlerine ekledi.

ORADA YAŞAYANLAR SUR’LA ÇOK GÜÇLÜ BİR BAĞ KURMUŞ

Urun, orada yaşayanların Sur’la çok güçlü bir bağ kurduğunu dile getirerek kolektif bir yaşamı inşa ettiklerini de söyledi: “Bu güçlü bağın en önemli nedenlerinden biri de orada kolektif bir yaşam kurmaları. Her ne kadar yasak ve abluka tarafından oradan çıkmak zorunda kalsalar da Sur’u terk etmemişler. 6 mahalle hâlâ yasaklı ama oradan çıkanlar Sur’n diğer mahallelerine yerleşmiş. Misal bunu da şöyle ifade ediyorlar yaptığımız söyleşide, tuttukları evlerin girişi, taşı diğer eviyle aynı olduğunda buraya gelmişler. Orayı terk etmemeye de kararlılar çünkü bu mekânla aralarında derin ve büyük bağlar var.”

KÜLTÜR BAKANLIĞI DEVREDEN ÇIKARILDI, TARİHİ YAPILAR YIKILDI

Hicran Urun, yıkımın ablukadan sonra ortaya çıktığını belgeleyen rapora dair de şunları dile getirdi: “Bizler çekimleri yaptığımız zaman yasaklı mahallelere girmedik tabii orada aynı abluka devam ediyor. Fakat çatışma ve savaş yok ama yıkım da devam ediyor. Özellikle şöyle bir şey de vardı oradaki birçok yapı Kültür Bakanlığınca koruma altına alınmıştı. O yapıların yıkımı esnasında şöyle bir prosedür izleniyor; Kültür Bakanlığı tamamen devreden çıkarılıyor ve o yapı tamamen İçişleri Bakanlığı’na devrediliyor. Elbette İçişleri Bakanlığı da hangisi koruma altında hangisi tarihi yapı gözetmeksizin hepsini yıkıyor. Ki bunların hepsi de çatışmalardan sonra yıkılan yerler. Zaten buradaki en büyük amaç Sur’u insansızlaştırıp var olan kültüründen, kolektif yaşamdan, dayanışmadan koparmak. Çünkü oradaki insanların yaşam tarzına müdahale var. Misal Sur’daki avlulu evler kolektif yaşama olanak sağlayan mimari yapılar.”

Belgeselin eksikliklerini tamamlayıp tekrardan gösterime sokacaklarını belirten Hicran Urun, yeniden engellemeyle karşılaşabileceklerini ama bu orada yaşanan gerçeği değiştirmeyeceğini ifade ederek şunları söyledi: “Belgeseli engellersiniz ama Sur’dan bir anne çıkar yine konuşur. O insanlar orada duruyor ve her şeyin canlı tanıkları. Belgeseli yasaklarsınız ama o insanları yasaklayamazsınız.”