Amazigh Film Günleri’nde Amazigh halkı ve Kürtler

Uluslararası 5.Amazigh Film Günleri Fransa’nın Metz kentinde 21 -26 Kasım arasında düzenlendi. Mısır, Tunus, Libya, Cezayir ve Fas’tan filmlerin gösterildiği festivale bir çok yönetmen, senarist katıldı.

Arap, İtalyan, Fransız, İngiliz sömürgeciliği döneminde asimilasyona uğrayan ve Kuzey Afrika’nın en büyük vatansız halklarından biri olan Amazighlerin kültür ve yaşamına dair bir çok yapımın gösterildiği film günlerinde; kültürel asimilasyon, iktidara karşı kadın mücadelesi ve Amazigh halkının varoluş sorunları işlendi.

Festivalin ilk gününde yönetmen Malek Bensmail’in 2014 Cezayir Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında El Vatan Gazetesi çalışanlarının seçim süreci boyunca yaptığı röportajlardan oluşan belgesel çalışması gösterildi. Belgeselde seçim döneminde, Fransız ve Arapların seçim sonuçları üzerindeki etkileri ele alınarak, “haber yapma özgürlüğünün” kısıtlandığı dile getiriliyor.

Festivalin ikinci gününde Güney Tunus’ta yaşayan Amazigh halkının sosyal yaşamlarına dair yönetmen Wassim Korbi’nin “Azul” belgeseli gösterildi. Belgeselde Amazighlerde önemli bir gelenek olan dövme kültürü (deq) işlendi.

Kadim bir kültür olan “dövme”nin ele alındığı belgeselde, bu kültür arkeolojik ve tarihi bulgularla anlatılıyor. Katliamlardan kaçarak dağlara sığınan Amazigh halkının, yeni katliamlar ve asimilasyon karşısında kültür ve yaşamını nasıl koruması gerektiği üzerinde de duran belgesel, Amazigh halkının Kürt halkı ile aynı tarihsel süreci yaşadığına da dikkat çekiyor.

İkinci gün, yönetmen Mounia Meddour’un yönettiği Papicha filmi de gösterildi. Cezayirli “güzel kadınlar” için kullanılan “Papicha”dan adını alan film, ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunların derinleştiği dönemde kadın sorunu ele alıyor. Filmde, üniversite öğrencisi bir kadının, “cihatçı” darbe sonrası yaşadığı dramı anlatıyor.

Festivalin üçüncü gününde Caroline Fourest’in yönettiği ve Kürt kadınlarının DAİŞ’e karşı mücadelesini anlatan “Soeurs d’armes” filmi gösterildi.

Festival komitesinin davetiyle festivalde yer alan TJK-F Diplomasi Sözcüsü Hazal Karakuş film sonrasında bir konuşma yaptı. Hazal Karakuş filme yönelik eleştiride bulunarak, DAİŞ’e karşı Kürt kadınlarının mücadelesini anlatan filmin, bazı gerçekleri ise gözardı ettiğini dile getirdi.

DAİŞ’e karşı mücadelede Kürt kadınları başta olmak üzere, bölgede yaşayan diğer kadınların büyük bir direniş gösterdiğine değinen Hazal Karakuş, DAİŞ’e karşı mücadele veren kadınların PKK ve YPJ’li olmasına filmin değinmediğini belirtti.

Kürt kadının Rojava’da ekolojik, cinsiyet eşitlikçi ve eşit hakları esas alan devrimin öncüleri ve savunucuları olduğunu belirten Kadın Kurtuluş İdeolojisi (Jineoloji) hakkında da bilgi verdi. Karakuş, kadın sanatçı, entellektüel ve yazarları mücadelenin bir parçası olmaya çağırdı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kadın özgürleşmeden, toplum özgürleşemez” sözünü hatırlatan Karakuş, “Jin, jiyan, azadi” diyeren konuşmasına son verdi.