AKP’nin kültür-sanat politikası: Sansür, yasak, baskı-4

Tiyatro kavgası AKM ile başlayan AKP, birçok muhalif tiyatrocuyu hedefe koydu, kayyumlarla şehir tiyatrolarını kapattı son olarak Devlet Tiyatroları’nın tüzel kişiliğini lağvetti.

AKP döneminde tiyatrolara uygulanan baskı bu defa yargının belirlediği çerçevelerden ziyade ağırlıklı olarak, hükümete muhalif olma kıstasıyla engellere maruz kaldı. Özellikle DBP’li belediyelerdeki şehir tiyatroları kayyum gaspıyla bir bir kapatılırken İstanbul’daki Şehir Tiyatroları’nda ise birçok tiyatrocunun işine KHK ile son verildi.

Türkiye’de sansür her dönem var olan bir uygulama olmaya tiyatroda da devam etti. AKP’nin tiyatroyla ilk kavgası ise AKM ve Muhsin Ertuğrul sahnesinin kapatılmasıyla başladı. AKM'nin uzun süre tadilat nedeniyle kapatılacağı söylendi. Bu haber birçok tepkiye neden oldu. Nitekim AKM uzun yıllar kapalı kaldı, üzerine bir sürü tartışma dönse de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'nın AKM’nin hemen yan tarafındaki Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine Topçu Kışlası yapılacağını söylemesi, Türkiye’de batı illerine yayılan büyük bir ayaklanmayı beraberinde getirdi.

2013’teki Gezi Parkı Direnişi sonrasında da AKM bir süre daha harabe şeklinde ayakta kalsa da Erdoğan’ın inat etti. 2008’de kapatılacağı açıklanan AKM, 2018 Mayıs ayında tamamen yıkıldı. Bu inat AKP’nin hem eski sistemi yıkmak, hem de politik varlığını da üstüne kurduğu ‘inşaat’ın gereği bir simgeye dönüştü. Zira hükümet AKM yıkılırken Taksim Meydanı’nda tam karşısına Cami inşasına başlamıştı bile.

'OTOKONTROLÜ ÖĞRETECEĞİM'

AKP’nin diğer hedefi Şehir Tiyatroları oldu. Muhalif sesler buralardan ihraç edildi, çoğunun faaliyetleri durduruldu ama sürece gelmeden önce ‘sivrilenler’ yontulmaya çalışıldı. Şehir Tiyatroları’na dair tartışmaların en ses getirenlerinden biri 2012’de İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki yönetim değişikliği ile oldu.

Genel Sanat Yönetmeni olarak atanan Erhan Yazıcıoğlu’nun “Sivri çocuklarımın uçlarını törpüleyeceğim. Otokontrolü öğreteceğim. Bazıları politik konularda çığırından çıkınca otokontrolünü kaybediyor” açıklaması gelecek olan sansür-otosansürün ayak sesleri oldu.

KÜLTÜRÜ İNŞA EDEMEDİ AMA SANSÜR ONLARIN İŞİYDİ

2013’teki Gezi Parkı ayaklanmasında birçok tiyatrocunun eylemlere katılması ve ön saflarda olması ileride özel kanallardaki işlerini etkileyecekti. AKP ilk sansür dalgasını böyle yönetti. Hatta tiyatrocu Mehmet Ali Alabora bizzat Gezi provokatörü olarak hedef gösterildi ve oyuncu yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Alabora bir daha ülkeye dönemedi. Levent Üzümcü ise yaptığı konuşma, basına verdiği demeçler ve bu demeçlerde belirttiği görüşleri gerekçe gösterilerek ihraç ve memuriyetinin feshi istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edilmiş daha sonra ise ihraç edilmişti. AKP, 2013 sonrası PKK ile yapılan çözüm sürecinin de bitmesiyle birlikte estirdiği 'demokrasi' rüzgarının yönünü değiştirdi.

7 Haziran’da AKP’nin büyük bir darbe alması ve sonrasında ülkenin tek adam rejimine doğru evrilmesiyle anti-demokratik uygulamalar artık daha açıktan yapılmaya başladı. AKP, 18 yıllık yeni sistem inşasında kültür sanatı ‘millilik, örf ve adetler’ gibi kavramlar üzerine kurmaya çalıştı. Erdoğan dönem dönem ‘kültür-sanatta’ başarılı olamadıklarını itiraf etse de sansür onların işiydi.

TİYATRODA DA TEK ADAM

AKP Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişte hemen hemen her yerde yaptığı gibi tiyatroda da tüm yetkiyi tek adama bağladı. Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi’nin bağlı olduğu Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tüzel kişiliğini lağvetti. 703 Sayılı KHK ile “Devlet Tiyatroları bir genel müdür tarafından yönetilir” maddesi kaldırılırken; daha önce tüzük ya da Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen yönetim ve ödenek ile ilgili kararlar Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Ayrıca kanunda yer alan “Tiyatronun iç ve yönetim işleri bir tüzükle belirtilir” ifadesi, “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir” olarak değiştirildi.

Aynı düzenlemede “Devlet Tiyatroları Genel Müdürüne en yüksek sanatkar memur ücretine ilave olarak Bakanlar Kurulunca tayin edilecek miktarda idare ve temsil ödeneği verilir” ifadesi, “Cumhurbaşkanınca tayin edilecek miktarda idare ve temsil ödeneği verilir” şeklinde değiştirildi. Bu kamuoyuna Devlet Tiyatroları kapatıldı olarak yansıdı. AKP bunu yalanlasa da tüm yetki tek adama devredildi.

EN ÇOK KAPATMA VE ENGEL OHAL’DE OLDU

Devlet Tiyatroları'nın tüzel kişiliğinin lağvedilmesine giden süreç, 15 Temmuz darbe girişiminden sonrası OHAL ile başladı. Bu dönem tiyatroları kapatmak, tiyatrocuları işten atmak için kayyum ve ‘terör’ kılıfı kullanılmaya başladı: OHAL’den bu yana kayda geçen birçok yasaklama, kapatma ve engelleme oldu. Siyah Bant, SUSMA 24 ve basında çıkan OHAL süresince yaşanan olayların bazıları şöyle:

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, 17 oyuncu, 1 koreograf, 1 müzisyen, 1 dramaturg olmak üzere 20 sözleşmeli tiyatrocunun işine 1 Ağustos 2016 tarihinde son verildi. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda işten atılan 20 sanatçıdan 11′i işlerine iade edildi.

Tiyatro sanatçısı Genco Erkal’ın tiyatro topluluğu “Dostlar Tiyatrosu”nun İstanbul Kadıköy Lisesi’nde Ağustos ayı boyunca sahnelenmesi planlanan “Güneşin sofrasında Nazım ile Brecht” adlı oyununun gösterimleri yasaklandı.

Amed Büyükşehir Belediyesi gaspçısı, Diyarbakır Şehir Tiyatroları’nın (DBŞT) yönetmeliğini değiştirdikten sonra 31 DBŞT sanatçısının sözleşmesini feshetti ve tiyatroyu filli olarak kapattı.

Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü’nün Anlatılan Senin Hikayendir adlı oyunu Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğü’nce iptal edildi.

Batman Belediyesi’ne bağlı Batman Şehir Tiyatrosu Müdürlüğü, belediyeye atanan kayyım tarafından kapatıldı. Batman Şehir Tiyatrosu’nun 8 oyuncusu ve 3 çalışanı bulunuyordu. 3 yılda 15′ten fazla oyun sahneleyen tiyatro ekibinin oyunların çoğunluğu çocuklara yönelikti. Kentte son 6 yıldır tiyatro festivali düzenleniyordu. Tiyatro kapatılmasaydı yeni dönemde Moliere’nin Tartufe, Kurşun Askerin Utancı ve Melayê Cizîrî’nin hayatını anlatan oyunlar sahnelenecekti. Kayyım, Kültür Müdürlüğü bünyesindeki 5 tiyatro sanatçısını Zabıta Müdürlüğü’ne verdi. Tiyatro sanatçılarının tüm itirazlarına rağmen karar değişmedi.

TİYATROCULARA HAPİS CEZALARI VERİLDİ

Muzaffer İzgü’nün Üç Kuruşluk Diktatör oyununu sahneleyen Ankara Birlik Tiyatrosu’na soruşturma açıldı.

Van Devlet Tiyatrosu, Nupelda Tiyatro Topluluğu’nun sahneyi kullanmak için hazırladığı başvuru dilekçesini önce Mala Dinan oyunu hakkında soruşturma olduğu gerekçesiyle kabul etmedi, ardından dilekçenin geç verildiğini öne sürerek salon vermedi.

21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında III. Richard’ı sahneleyecek Schaubühne Berlin, etkinlikten çekildi. Topluluk, Türkiye’deki keyfi ve tutarsız tutuklamaları gerekçe göstererek güvenliklerinden endişe duyduklarını dile getirdi.

Yenikapı Tiyatrosu oyuncularından Nazlı Masatçı rol aldığı oyunla “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve yaklaşık beş ay cezaevinde kaldıktan sonra denetimli serbestlikle özgürlüğüne kavuştu.

Ersin Umut Güler 2016 yılında yaptığı sosyal medya paylaşımları aracılığıyla “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Orhan Aydın’a “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapis cezası verildi.

Bilgi Üniversitesi Kültür ve Düşünce Kulübü’nün düzenlediği Dünden Bugüne Kürtçe Tiyatro başlıklı konferansına Bilgi Üniversitesi izin vermedi. Etkinlik, Boğaziçi Üniversitesi tarafından sahiplenildi.