Çocuklar İstopmotion atölyesiyle hem kameraman, hem yönetmen

İstopmotion Sinema Atölyesi’nin mekanları sokaklar. Bazen kahramanları, bazen kameramanları olan çocukların dünyası da bu mekanlarla bütünleşiyor.

Sinemacı Gürşat Özdamar’ın çocuklar için yürüttüğü, çocukların kendi filmlerini çektiği İstopmotion Sinema Atölyesi’nde bazen kendi yaşadığı mahallenin sokaklarında, bazen parklarda bazen de gönüllü mekanların kafelerinde ücretsiz sinema eğitimi veriyor. Atölyelerde çalışmalar çocukların katılımı, ilgisi ve talepleriyle şekilleniyor. Özdamar, çalışmalarındaki en büyük engelli de belediyelerden görüyor.

2000’li yılların başlarından bu yana yürüttüğü bağımsız atölyelerinde çocukların gelişiminde oldukça ilerlemeler gözlemlemiş. “Kendi hayallerimi çocuklarda gördüm” diyerek anlattığı çalışmalarında çocuklar, atölyelerde oynayarak, eğlenerek, ezberlemeden, yarışmadan keyif alarak öğreniyor, kendi filmlerini yapıyorlar. Bir yaş grubu da yok atölyenin, on iki yaşında olan var, 8 yaşında olan da.

‘KENDİ HAYAL GÜCÜMÜ ÇOCUKLARIN DAVRANIŞLARDA GÖRDÜM’

İlk olarak Özdamar, Aziz Nesin Vakfı’nın çocuklarla olan etkinlikleriyle tanışmış çocukların dünyalarıyla ve süreci de şöyle anlattı: “Sinema benim için bir özgürlük alanıdır. Sinemanın farklı alanları var. Bunların hepsinin içinde yer aldım. Bütün bunlar kendisine sinemacı demek için yeterli sayılabilir. Beni çocuklarla çalıştıran şey daha önce Aziz Nesin Vakfı’na gidip gelmem oldu. Sinemadan olmadan önce ben insanım ve bilgilerimi paylaşan biriyim. Hayallerime yakın şeylerin Nesin’de yaşatılıyor olması beni heyecanlandırmıştı. Bu atölyelerde de kendi hayal gücümü çocukların davranışlarda gördüm. Bu güven ortamı ayrıca. Güven ortamı kurulmadan okullardaki gibi bir ilişki olur. Bu atölyelerde çocuklar bana ben de onlara güveniyorum. Belirli bir zaman gerekiyor, bunu gözlemledim.”

‘KENDİMİ ŞAŞIRTTIĞIM, ÖZGÜRLEŞTİĞİM BİR ALAN OLDU’

Atölyelerinde sadece Türkiyeli çocuklar yok. Suriye iç savaşından kaçan ailelerin çocukları da yer alıyor bu atölyelerde. Çocukların ırkçılığa karşı da önemli bir etken olduğunu ekledi sözlerine. Beraber çıkarılan eserlerde çocukların kolektif olmayı da öğrendiklerini söyledi. Atölyenin işleyişi olarak da her üretilen sunulmuyor ve çocuklar da bunun bilincinde diye belirtti Özdamar, “Çocukların eline kamerayı da veriyorum. Kendi çektiklerini çocuklar kurgu yapıyor ayrıca. Hikâyeyi oluşturan çocuklar da var. Tamamen her şeyi onları yapıyor. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında çocuklar bu bütünlüğü çıkarabiliyor.

Ben çocuklara bir şeyleri ezberletmiyorum. ‘Filmler izleyin sorular soracağım’ demiyorum. Kapaklı kameralardan birini vermiştim bir kere bir çocuğa ve herkes düz çekerken o ters çekmeyi tercih etti. Görüntüleri bilgisayara aktarınca kendisi fark etti ve yanlış çekmişim dedi. Kendisi fark ediyor ya da öyle çekişmesi hoşuna gidip öyle de devam edebilir kurguya. Her defasında benim de yeniden bir şeyleri keşfettiğim bir alan oldu bu atölyeler. Kendimi şaşırttığım, özgürleştiğim bir alan oldu.”

SOKAKLARDA ATÖLYELER DÜZENLİYORUM

“İnsanlar yaş aldıkça hayallerini kaybettiklerini gözlemledim” diyen Özdamar, çocukların atölyelerinde sınav kaygısı olmadan, aile baskısı olmadan özgür ve hayal güçlerinin yönlendirdiği oranda hareket ettiklerini söyledi. Baskıların zamanla çocukların bilincinde köşelere neden olduklarını ekledi sözlerine. Bütün bu çalışmaların yanın da Özdamar belediyelerle yaşadığı sorunları da var ve şöyle anlatıyor: “Atölyelerden topladığım paralarla kitabımı çıkardım. Büyük paralar dönmüyor. Çoğu kez ben parklarda çocuklarla yapıyorum bu atölyeyi. Benim belediyelerle de yaşadığım sıkıntı bu.

Bana mekan verin diyorum. Kitapları çocuklara dağıtın ya da kullanılan malzemeleri karşılayın diyorum. Hatta çocuklara atıştırmalık da ver diyorum ama bana dönüşleri şu, ‘önceki dönemden borçlar var’. Her belediye kendinden öncekinden başka bir yöntem kullanıyor. Bunu da ben parti olarak değil de zihniyet olarak düşünüyorum. Örneğin ben parklar da atölye düzenlemeyi planladım. Salgın sürecinde çalıştığım bazı yerler kapandı. Ben de baş başa kalınca buna karar vermiştim. Bulunduğum sokaktaki çocuklarla yapmaya başladım.”

ZABITA GETİRSE NE OLACAK? İŞPORTACILIK GİBİ OLACAK

Parklarda başlamasına da salgın koşulları neden olmuş. Yerel yönetimlerin bu anlamda bu tarz çalışmaları desteklemesi gerekirken aksine bahanelerle çalışmaları baltalamaya çalışmış. Özdamar, sözlerini şöyle noktalıyor: "Daha yerel yönetimin düşünmesi gereken bir etkinlikti. Tersine Şişli, Kadıköy, Kartal belediyesinden yerimiz yok dönüşleri almıştım. Asfalt döküyorlar ama. İnşaatçı olsaydım belediyeyle iş yapmıştım. Ortada bir rant olmadığı için destek vermediler.

Çocuklarla çalışmanın onlara bir getiri yok, oy getirmez. Popüler olmazlar bizim atölyelerle. Belediyelerin bana başka dönüşleri de belediyemizin on beş farklı noktasında tiyatro çalışması yapıldığından kabul etmiyoruz diyorlar. Hala tiyatro ve sinemanın farklılığını bilmiyorlar. Ben bunlardan ne bekliyim? Bunları sürdürebilir bir mekan peşindeyim, şimdilik parklar ve sokaklar. Zabıta getirse ne olacak? İşportacılık gibi olacak."