Sedat Dayar: Başka Dilekler ölmesin

İş cinayetinde hayatını kaybeden Dilek Dayar’ın yastaki ağabeyi Sedat Dayar, başka Dilekler'in ölmemesi için davanın sonuna kadar takipçisi olacağını söyledi.

Sirkeci PTT Merkez binası restorasyonu sırasında 26 Temmuz 2018’de iş cinayetine kurban giden restoratör Dilek Dayar’ın ağabeyi Sedat Dayar, iskelenin problemli olduğunun taşeron firmadan mühendislere, çalışanlara kadar herkes tarafından bilindiğine dikkat çekti.

İhmal zincirini ANF’ye anlatan Dayar, kardeşinin göz göre göre ölüme gönderildiğini vurguladı. Başka Dilekler'in ölmemesi için bu davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarının altını çizen Dayar, “Bir insanın canı bu kadar ucuz olmamalı. Bir filenin, bir bariyerin konulmasının, iskelenin olması gereken açıklıkta yapılmasının maliyeti bir insan hayatı kadar önemli olmamalı. Adım Restorasyon taşeron firmasından ana firma Karacan İnşaat’a, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na kadar bu iş cinayetinin sorumlularının peşini bırakmayacağız” dedi.

Mardinli bir ailenin 6 çocuğundan en büyüğü olan Sedat Dayar, henüz 23 yaşındayken iş cinayetiyle yaşama gözlerini yuman kardeşi Dilek için mücadele ederken aynı zamanda tüm işçilerin iş güvenliğinin sağlanması gerektiğini de gündeme getiriyor. Dayar, 6 kardeşinden beşincisi olan Dilek’in İstanbul'da doğup büyüdüğünü, Maçka Akif Tunçel Lisesi’nde okuduktan sonra Işık Üniversitesi Restorasyon Bölümü’nü tam burslu olarak kazandığını söyledi. 2016'da mezun olduktan sonra onu başka iş branşlarına yöneltmek istediklerini belirten Dayar, ancak Dilek’in hep okuduğu restorasyon branşında çalışmak istediğini kaydetti. Kardeşinin Adım Restorasyon Taşeron Firması’nda 12 Mayıs 2017'de eniştesinin ağabeyi aracılığıyla çalışmaya başladığını belirten Dayar, “Dilek işini çok severek yapardı. Patronlarından hep iyilikle söz ederdi. Sorun olduğunu hiç dile getirmediyse de daha önce inşaat sektöründe çalıştığım için onunla her sohbetimde iyi olmanın yeterli olmadığını, iş güvenliğinin esas olduğunu hep söylerdim. İskeleye çıktığını anlattığında hep halatla bağlanıp bağlanmadığını sorardım; o da emniyet halatının olduğunu söylüyordu” dedi.

EN KARANLIK GÜN

Dilek’i hayatını kaybetmeden bir gece önce gören Dayar, kız kardeşinin iş cinayetine kurban gittiği 26 Temmuz gününün hayatlarına en karanlık gün olarak geçtiğini ifade etti. Dilek’in düştüğü haberini eniştesinden aldığını aktaran acılı ağabey, yaşananları şöyle anlattı: “Sabah Dilek’in haberini aldığımda, nasıl düştüğünü sormak aklıma gelmedi bile. Kalbimin bir tarafından bir şey eksildi. Sanki o an onun öldüğünü hissettim. Kaldırıldığı Fatih Medikal Park Hastanesi’ne can havliyle gittiğimizde, 20 metre yükseklikten düştüğünü öğrendik. Doktor bize durumunun çok ciddi olduğunu; omurgasında, kaburgasında, kalça kemiğinde ve ayaklarında kırıklar olduğunu, kalbinin üç defa durduğunu, tekrar çalıştırdıklarını ve yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Bize doğru bilgi verilip verilmediğini teyit etmek için hemen aile doktorumuzu aradım. O da bize durumun çok ağır olduğunu, Dilek’in en büyük hasarı kafasından aldığını aktardı. Biz hastaneye vardıktan 20 dakika sonra da zaten Dilek hayatını kaybetti.”

HASTANEDE DE YALNIZDIK

Hastanede de yalnız bırakıldıklarına dikkat çeken Dayar, kardeşinin çalıştığı Adım Restorasyon taşeron firma sahiplerinin o gün hastaneye uğramalarına rağmen yanlarına gelmediklerini belirtti. “İş cinayeti sonrası bizi aradılar ama en acı günümüzde hastanede olmalarına rağmen yanımıza gelmediler” diyen Dayar, “Böylesi bir günde bile yalnız bırakıldık” diye konuştu.

CİNAYETE GİDEN İHMAL ZİNCİRİ

İş cinayetinin yaşandığı gün Dilek’in yanında olan iş arkadaşını bulan Dayar, kardeşinin o gün yağmurdan korunacak bir yere sığınmak için iskeleden aşağıya inmek isterken ayağının kaydığını ve çok geniş olan aralıktan boşluğa düştüğünü öğrenecekti. Kardeşinin düştüğü noktada incelemelerde bulunan Dayar, kardeşinin göz göre göre ölüme gönderildiğini vurguladı. Dayar, iş cinayetiyle sonuçlanan ihmal zincirini şöyle sıraladı: “Yağışlı bir havada iskelede olmaması gerekiyordu. Günümüzde teknoloji o kadar ilerledi ki meteorolojiye de gerek yok, telefonla bir saat öncesine kadar yağmur yağıp yağmayacağı bilgisi geliyor. Dolayısıyla bunu kardeşimi ve arkadaşını iskeleye çıkartan taşeron firma da biliyordu. İkincisi, emniyet halatları mevcut ancak can halatları kısaymış. Şantiyelerde zaten iki türlü halat kullanılıyor: Birisi çalışırken bağlandığınız emniyet halatı; ikincisi can halatları dediğimiz ve olduğunuz yerden tehlike anında kendinizi kurtarabileceğiniz yere kadar bağlı olduğunuz can halatlarıdır. Bu halatlar maalesef kısaydı. Oysa bir halatın maliyeti 7 TL olarak ifade ediliyor. Bir filenin, bir bariyerin konulmasının, iskelenin olması gereken açıklıkta yapılmasının maliyeti bir insan hayatı kadar önemli olmamalı. İskelenin kurulum şartnameleri der ki, bina ile iskele arasındaki boşluk 30 santim olmak zorunda. Söz konusu restorasyonun yapıldığı iskelede belli aralıklarda 50 santim ve 30 santimken Dilek’in düştüğü yerde 1.5 metrelik bir boşluk vardı. Maalesef ki kardeşim tedbirsizlikler, ihmaller yüzünden hayatını kaybetti.”

İSKELENİN PROBLEMLİ OLDUĞU BİLİNİYORDU

Dilek’in işvereni olan firmanın diğer çalışanlarıyla da buluşan Dayar, iskelenin problemli olduğunun aslında tüm çalışanlar tarafından fark edildiğine, ancak işini kaybetme korkusuyla kimsenin bunu dile getirmediğine işaret etti. Orada restoratör olarak çalışanların hepsinin üniversiteden yeni mezun olmuş, ayaklarının üzerinde yeni duran ve çalışma arzusu içerisindeki gençler olduğunu belirten Dayar, “Bu gençler öncelikle işten çıkartılmama, kendilerini geliştirebilme arzusunda olan insanlar. Bu nedenle iskelenin problemli olduğunu bilmelerine rağmen iskeleye çıktıklarını dile getirdiler. Orada incelemelerde bulunurken bize eşlik eden mühendis de iskelenin cepheye uygun olmadığını söyledi. Ben bu konuda onları değil, bunu bilen ve tedbir almayanları suçluyorum. Zaten onlara defalarca hiçbir şeyin hayatlarından daha önemli olmadığını söyledim” dedi.

Dayar, tedbir alınıp alınmadığının normalde iş güvenliği firması tarafından her hafta denetlenmesi gerekirken bu kontrollerin her hafta yapıldığına inanmadığını ifade etti. İş cinayeti sonrası PTT Genel Merkezi’ndeki inşaatın durdurulduğunu, bilirkişi raporunun beklendiğini aktaran Dayar, en son CİMER’e yazdıklarını ve gelen cevapta dosyanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sevk edildiğini öğrendiklerini söyledi.

TAŞERON SİSTEMİ YASAKLANMALI

Kardeşi Dilek’i kimsenin kalbini kırmayan, kimseyi incitmeyen, şikayet etmeyen bir insan olarak tarif eden Dayar, “Hayat doluydu, hayallerimiz vardı, eksik kaldı. Çocukları çok severdi, en çok da yeğenlerini. Onu son gördüğümde eşim ve çocuklarımla anneme gitmiştik; tüm gece yeğenleriyle ilgilendi” dedi. Kardeşinin ölümü sonrasında Türkiye’de her gün 5 inşaat işçisinin iş cinayeti sonucunda hayatını kaybettiği gerçeğini öğrenen Dayar, “İnsanın canı bu kadar ucuz olmamalı” vurgusunu yaptı. İşçi ölümlerine neden olan taşeron çalışma sisteminin kesinlikle yasaklanması gerektiğini kaydeden Dayar, “Her firmanın kendi bünyesinde çalıştırdığı kadrolu işçiler olmalı. Bu ülkede taşeronun taşeronunun taşeronu var, böyle iş mi olur?” diye tepki gösterdi. Bu sistemin sürekli birilerinin para akladığı, çalışmadan para kazandığı bir sistem olduğunu dile getiren Dayar, “İlla bakanlıkta bir dayımız mı olmalı ki bir iş alabilelim? Ya da sırf birisinin yakını olduğu için bu işi bilmeyenleri mi çalıştıralım? Ben eminim ki Dilek’in çalıştığı firmada da işi bilmeyenler var” diye konuştu.

SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ

Dilek’in ölümü sonrası iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için sosyal medya üzerinden “Dilek’in sesi olalım” blokunu oluşturan Sedat Dayar, “Bizim hayatımızdan bir parça gitti. Bizim Dilekimiz gitti ve bundan sonraki tek amacımız da başka Dilekler'in, başka işçilerin ölmemesi olacak. Özellikle de inşaat işçilerinin çünkü ülkemizde inşaat sektörü esnek çalıştırma ve düşük maliyet nedeniyle problemlerle dolu. Bu sektörde iş güvenliği çok büyük maliyet ve zaman kaybı olarak görülüyor” dedi. Bu davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarının altını çizen Dayar, Adım Restorasyon taşeron firmasından ana firma Karacan İnşaat’a, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na kadar, gereken önlemleri almayarak kardeşi Dilek’in hayatını kaybetmesine neden olan sorumluların peşini bırakmayacaklarını vurguladı.