Paris Katliamı çözülürken

Paris’te 9 Ocak 2013’te üç Kürt kadını katledildi. Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkına söz verdi. Sözünü tuttu; MİT yöneticilerini yakaladı, katliam bütün yönleriyle çözüldü.

Sara, Rojbîn, Ronahî…

Nasıl anlatmalı onları; hayallerini, kavga dolu yaşamlarını…

Sakine Cansız, Serxwebûn dergisinin 25. yılı dolayısıyla 373. sayıya bir yazı yazar. Orada dergi için “bir yaşam romanıdır, yürüyen tarih, her acıya ve kahramanlığa tanıklık etmiş bir serüvendir bence” demiş. Aslında bu sözler ile ‘hep kavga olan’ yaşamını da özetlemiştir sanki. Hem kendi yaşamını hem de KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketinden Leyla Şaylemez’in yaşamını…

Fata Reş, Mina Qazî, Leyla Qasım, Gulnar Xanım, Hanım Yaverkaya, Beritan, Viyan Soran, Sema, Zilan, Rindexan ve daha nicelerinin yolunda birer meşale olarak yerini alan üç devrimcimizi, katliamlarının 6. yılına girerken anıyor; yürüyor, haykırıyor ve hafızamıza tekrar tekrar nakşediyoruz miraslarını, mücadelelerini. Yaşamlarıyla olduğu kadar şehadetleriyle de kadın özgürlük mücadelesine ve Kürdistan Devrimi’ne ne denli büyük güç verdiklerine tanığız.

KATLİAMIN OLDUĞU DÖNEM

Katliamın olduğu dönem kritik bir süreçti. Görünürde devam eden bir 'çözüm süreci' vardı. Bunu bile sabote edici nitelik taşıyan, 9 Ocak 2013’teki Paris katliamı oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeler yeni başlamıştı, sürecin nasıl gelişebileceğine dair taraflar tartışıyordu. Öcalan, hayati planlar için ter döküyor ve diplomasi yürütüyordu. Hareketin yönetiminden görüşler alarak ortak görüş düzeyinde bir planla devletin karşısına çıkmak istiyordu. Böyle bir karşılıklı tartışmanın, ortak görüş oluşturma çabasının sürdüğü bir ortamda 9 Ocak’ta Paris'te Sara, Rojbin ve Ronahi katledildi. Öcalan daha sonra “Bizim görüşmede olduğumuz gün yapıldı. Doğrudan tehdit edildik” dedi. Bu açıklama, devletin ne kadar kirli bir yapı ve niyetinin çıkmazı derinleştirmek olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Zaten bu korkunç cinayet ile Öcalan’ı masada güçsüz düşürmek, tehditlerini derinleştirmek peşindeydiler.

HER YÖNÜYLE SARSICIYDI

Katliam her yönüyle sarsıcıydı. Paris, “Paris ahlak, ilke ve samimi duygulardan yoksun bir kenttir” tespitini haklı çıkarırcasına son 30-40 yılda bünyesine kattığı sayısız politik cinayete ev sahipliği yapmıştı. 9 Ocak’ta ise 3 devrimci Kürt kadını şahsında tekrar kanlı belleğine geri dönüş yapıyordu. Daha cenazeler defnedilmemişken dönemin AKP’li ismi Mehmet Ali Şahin “benzer durumlar Almanya’da ve diğer yerlerde de olabilir” dedi. Devletin girişimi sistematikti, Kürt halkını tasfiye ve sindirme girişimine hız verdiği bir kez daha anlaşılmıştı. Fakat bu katliama başta Avrupa olmak üzere Kürdistan’da gösterilen dev protestolar, öfke patlamaları ve en önemlisi görkemli sahipleniş, devleti bir süre de olsa geri adım atmaya itti.

FRANSIZ YARGISININ REZALETİ

Diğer dikkate değer gelişmeler de katil zanlısı Ömer Güney şahsında gerçekleşiyordu. Fransa yargısının da yüzü buradan deşifre oluyordu. İlk olarak cinayet zanlısı Ömer Güney üzerine yoğunlaşan Fransa yargısı, çoğu açık pek çok delilin varlığına rağmen istenilen girişimlerde bulunmadı. 12 Ocak 2014’te internette yayınlanan Ömer Güney'e ait bir ses kaydında MİT üyeleri olduğu belirtilen kişilerle bir görüşme sırasında katil zanlısı cinayet planlarını anlatıyordu. İki gün sonra, 14 Ocak'ta MİT'in doğruluğunu reddetmediği bir belge ortaya çıktı. MİT yetkililerinin imzasının bulunduğu belgede, Sakine Cansız'ın ortadan kaldırılması için 6 bin Euro ödeme yapıldığı kaydediliyordu. Ocak’ta ayrıca Express dergisi Ömer Güney'in Türkiye'deki telefon numaralarına yönelik görüşmelerine dikkat çekerken, M6info sitesi ses kayıtlarının 22 Ocak günü sorgu yargıcı tarafından katil zanlısı Ömer Güney'e sorulduğunu duyurdu. Siteye göre soruşturmacılar açısından sesin Güney'e ait olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmuyordu.

TETİKÇİ KAÇMAYA ÇALIŞTI

ANF, 2 Şubat günü Paris İstinaf Mahkemesi’nin Paris Katliamı soruşturmasıyla ilgili Türk yetkililere gönderdiği belgenin detaylarını yayınladı. Katil zanlısının avukatları Anne-Sophie Laguens ve Xavier Nogueras, müvekkillerinin “ağır bir tümör” hastası olduğunu öne çıkararak, bulunduğu cezaevi koşullarına karşı itirazda bulunacaklarını söyledi. İtirazlar işe yaramayınca Ömer Güney kaçmaya çalıştı.

TAM DA MAHKEMEYE ÇIKACAKKEN

Tam da mahkemeye çıkacağı zaman Ömer Güney’in ölüm haberi geldi. Aralık 2016 tarihli bu haber yepyeni soruları da beraberinde getirirken, katliamın aydınlatılmaması yönünde çok güçlü bir işbirliği olduğu tezi daha da güçlendi ve gerçeklik kazandı. Sakine Cansız'ın kardeşi Metin Cansız, Fidan Doğan'ın babası Hasan Doğan ve Leyla Şaylemez’in babası Cumali Şaylemez’in ortak açıklamayla “Soruşturma 2015 yılı ortalarında sonlandığı halde neden 2017 Ocak ayına ertelendiğini?” sordular. Yine “Dosya içeriğinde ve iddianamede de belirtildiği gibi, olay organize bir olaydır, fail tek kişi değildir ve Türk MİT'i olayın arkasındadır. Bu kadar bilgiye rağmen neden başka faillere ulaşılmadı ve sürekli olarak tek sanıklı bir dosya yaratıldı?” diyerek, katliamın planlı olduğuna dikkat çekti.

BAŞINDAN BERİ İŞARET EDİLDİ

Oysa başından beri başta Öcalan olmak üzere Kürt Özgürlük Hareketi, tüm yönleriyle “açık” bir katliam olduğunda ısrarlıydı. İşaret edilen tek yer, “AKP ve MİT” idi. Yani Erdoğan ve onun kirli politikası…

Hatırlanacak olursa katliamın 1. yıl dönümünde (9 Ocak 2019) KCK Yürütme Konseyi yaptığı açıklamada, “Bu üç devrimci kadının katillerinden mutlaka hesap sorulacaktır" sözünü verdi. Devamında ise "Bu katliamın kimler tarafından yapıldığını Türk devleti, AKP hükümeti ve MİT çok iyi bilmektedir" dedi.

Ayrıca Katliamın 1.yıldönümünde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, hedefin barış süreci olduğuna dikkat çekerek önemli bazı vurgularda bulunmuştu. Özellikle AKP’yi işaret ederek, yeni Gladio uyarısı yapmıştı. Hozat, “Paris katliamından önce Ömer Güney birçok defa Türkiye’ye geliyor. O süreçte Türkiye’de birçok toplantının yapıldığına dair somut bilgiler vardır. Bu toplantılardan ve öncesi yapılan birçok toplantıdan AKP’nin haberdar olmaması mümkün değildir. Kaldı ki Erdoğan bir ay boyunca Sara arkadaşı izlediklerini bizzat kendisi belirtti. Paris Katliamı’nı da bu güçler yaptı. NATO bağlantılı olarak Almanya ve Fransa da bu işin içindedir” şeklinde konuşmuştu.

PKK KÜRT HALKINA SÖZ VERDİ

Bir diğer önemli nokta; PKK başından beri süreci takip edeceğini, elindeki belgeleri açıklamayan Fransız yetkililere güvenmediğini ve kendi soruşturmasını ayrıca yürüteceğini, cinayetin mutlaka aydınlatılacağını Kürt halkına deklare etmişti. Ayrıca Paris Katliamı’nın sorumlularının ortaya çıkarılmasının Kürt sorununun çözümünü engelleyenlerin ortaya çıkarılması anlamına geldiğini de eklemişti.

PKK VERDİĞİ SÖZÜ TUTTU

Şimdi 5. yıl dönümüne girilirken bambaşka bir kulvara girdik. Paris Katliamı aydınlatıldı, diyebiliriz. 3 Ocak 2018’de ilk olarak ANF’de yayınlanan MİT operasyonu detayları yılın ilk büyük sarsıcı haberi olma niteliği taşıyor. Çünkü belki de ilk defa modernitenin bağrında işlenen bir cinayetin içeriği bu kadar netleştiriliyor. Bu aynı zamanda kapitalist modernite ruhuna da darbedir. Bu süreç ise tarihin gördüğü ve kaydedeceği en önemli bir karşı operasyon ile gerçekleşti. ŞEHİT SAKİNE CANSIZ DEVRİMCİ İNTİKAM OPERASYONU adı verilen operasyon, Ağustos 2017’de başladı ve sonu ‘muhteşem’ oldu. Çünkü bu operasyon kapsamında MİT’in kurumsal yapısı, örgütlenmesi, mensupları, merkezleri, ikametgahları, içte-dıştaki ağları, devletlere-örgütlere sızdırdığı elemanlar büyük oranda deşifre edildi. Paris Katliamı, Rojava’daki suikastlar gibi birçok eylem ve yasadışı gizli sorgu evleri de ayrıntılarıyla öğrenildi. Ayrıca başta Bakurê Kürdistan ve Türkiye olmak üzere Avrupa, Rojava, Başurê Kürdistan alanlarındaki MİT üyeleri ile bunlara bağlı ajanları, yerel haber elemanlarının kimlikleri açığa çıkarıldı. Bu ajanların ve bağlı elemanların önemli bir kısmı özel operasyonlarla tutuklandı. Birçok alanda MİT’in örgütlenme ağına ölümcül darbeler vuruldu. Her tutuklanmada açığa çıkan yeni bilgi-belgelerle operasyon genişlemiş ve hem Türkiye içinde hem de dışında MİT çalışmaları pratik olarak felç edildi.

KCK, tüm bunları kamuoyuyla paylaştı ve paylaşmaya devam edeceğini açıkladı.

KATLİAMIN PLANLAYICISI DA AÇIKLANDI

KCK’nin "Tarihin gördüğü en büyük devrimci karşı istihbarat operasyonuyla ele geçirilen 2 MİT yöneticisinin Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı Erdoğan’ın talimatıyla Hakan Fidan’la birlikte doğrudan çalışan daire başkanları olması bu operasyonun büyüklüğünü ortaya koymaktadır” denilen açıklamasında Paris katliamı ile ilgili önemli bilgiler paylaşıldı. Katliamın planlayıcısının ismi ilk defa kamuoyuyla paylaşıldı. Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarının çatışmasızlık ortamında ve İmralı’da görüşmeler sürerken imha siyasetini yürüttüğüne vurgu yapılan açıklamada şunlar belirtildi: “İmralı görüşmelerine devlet heyeti adına Muhammed Dervişoğlu’yla birlikte katılan Sabahattin Asal’ın bir MİT yöneticisi olarak 9 Ocak 2013’te gerçekleşen Paris katliamının planlayıcısı olması, AKP iktidarının ve MİT’in komplocu karakterinin kanıtı olmaktadır. Şu bir daha görülmüştür ki, Türk devleti ve onun kirli işlerini yapan MİT için Kürtleri yok etmede her yol mubahtır. Yine bu operasyonda ele geçen bilgiler ve belgeler ortaya koymaktadır ki, Suriye'deki yıkımın gerçekleşmesinde en büyük payı Tayyip Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarı oynamıştır.”

Evet, KCK tarihi bir açıklamada bulunarak verdiği sözün arkasında olduğunu gösterdi. KCK’nin operasyonu ve bu cinayet şahsında aydınlattığı gerçekler derslerle doludur.