Yazılı bir açıklama yapan KBDH Genel Konseyi, eylemlerde gözaltına alınan kadınlara yönelik cinsel işkenceye sert tepki gösterdi.
Açıklamada şunlar ifade edildi: “Kadınlar, patriarkal kapitalizmin günümüzdeki temsilcisi AKP-MHP faşizminin uyguladığı kadın düşmanı politikalarını, 2025 yılında da yaşamlarında en ağır bir şekilde hissetmeye ve yaşamaya devam ediyor. 2025 yılını “Aile Yılı” olarak belirleyen AKP-MHP erkek egemen iktidarın ‘aileyi güçlendirme’ politikaları yürürlükte. Devlet şiddetiyle, evdeki erkeğin şiddeti birbirini toplumsal baskı olarak kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere yönelik, sindirme, baskı altında tutma biçimleriyle sürüyor. Kadınlara şiddet uygulayan, tekrar uygulamakla, hatta öldürmekle tehdit eden ve bunun için harekete geçen erkeklere, gözaltında cinsel şiddet ve taciz uygulayan faşist Türk devletinin polisine cezasızlık politikası da kadınlara yönelik şiddetin ve cinsel tacizin artarak devam edeceğini gösteriyor.
AKP-MHP iktidarı sadece kadınlara değil toplumun tüm kesimlerine yönelik istikrarlı bir şekilde devam ettirdiği baskı ve şiddet politikalarıyla ezilen toplumsal kesimleri zapturap altına almayı hedeflemektedir. 19 Mart'ta İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ne dönük polis operasyonuyla başlayan süreçle birlikte gerçekleşen eylemlerde her türlü demokratik hakkı yok sayarak süreci baskı ve zorla yönetmeye çalışmaktadır.
AKP-MHP iktidarı özellikle gözaltına alınan kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere yönelik taciz ve cinsel şiddet saldırılarıyla erkek egemen faşist politikalarını gözler önüne sermektedir. Gerçekleşen eylemlerde özellikle kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere yönelik cinsel şiddet ve taciz saldırıları faşist iktidarın 90’lı yıllarda ki politikalarının bugün de tekrar açığa çıkması esasta cinsel işkence politikasının sürgit devam ettiği anlamına gelmektedir.
Kürt ulusunun özgürlük mücadelesinde, Türkiye devrim mücadelesi ve kadın özgürlük mücadelesi içerisinde defalarca sosyalist ve feminist kadınlara dönük gözaltında cinsel şiddet ve taciz saldırıları faşist iktidar tarafından kimi zaman dozu artarak, kimi zaman yoğunlaşarak devletin sindirme politikası olarak uygulanmıştır. Biz yaşanan tüm bu saldırıların tanığıyız. Bu saldırıları Asiye Zeybek, Kamile Çiğci, Remziye Dinç, Şükran Aydın, Zeynep Avcı, Leman Çelikaslan’a uygulanan cinsel işkencelerden biliyoruz.
Cinsel işkence kimi zamanda sokaklara taştı. YJA Star gerillası Ekin Van katledildikten sonra bedeni çıplak teşhir edildi. Garibe Gezer, hapishanede cinsel işkencelere maruz bırakılıp katledildi. Berçem Rênas ve Ekin Su’nun kaldıkları parti üslerinde katledildikten sonra vajinalarına kurşun sıkıldı. Bunlar faşist rejimin kadın düşmanı yüzünün bir kısmını oluşturuyor.
Kürdistan'daki belediyelere dönük atanan kayyumlar karşısında halkın gelişen eylemlerinde faşist iktidarın özellikle kadın düşmanı politikaları daha fazla ön plana çıkmaktadır. İktidar kayyum atadığı şehirlerde ilk önce kadınların toplumsal dayanışma kurumlarını kapatmakta ve kadın mücadelesine düşman pratikler uygulamaktadır.
AKP-MHP iktidarı erkek egemen politikalarıyla yaşamın her alanında kendini güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Ekonomik yoksulluk ve artan hayat pahalılığı, dayatılan açlık sınırında yaşam kadınlar için her günü daha da zorlu bir hale getirmektedir. Yoksulluk arttıkça kadın emeğinin sömürüsü daha yoğun bir şekilde kendini hissettirmektedir. İktidarın mevcut uygulamaları böylesi süreçlerde egemen sınıf burjuvaziyi korumak temelinde olmaktadır. Farklı uluslardan, inançlardan işçi-emekçi kadınlara, Kürt kadınlarına, ezilen cinsel kimliklere düşman bir iktidar politikası vardır.
Elbette iktidarın bu zorbalığına, faşist düzenine direnen, mücadele eden kadınlar her daim olmuştur. Bugün de var olmaya devam etmektedirler. Kadınlar dün de maruz kaldıkları cinsel işkenceye karşı cesaretlerini kuşanıp işkencecilerin üzerine yürümüşlerdir. Kadınların bu direnişi geleneksel, toplumsal cinsiyetçi rollere karşı mücadelenin bayraktarlığını yapmışlardır. Böylece erkek egemenlikçi faşist devlet geri adım atmıştır. Bugünde zorbalıkla kadın iradesini yenemeyen faşist rejim cinsel işkenceyle teslim almaya çalışmaktadır.
Kadınlara dönük her türlü işkence ve cinsel şiddetin karşısında mücadeleyi yükselterek faşist iktidardan ve bu politikaların uygulayıcısı olan erkeklerden hesap sormak bizlerin tarihsel sorumluluğudur. Bu mücadelede kadın özgürlük mücadelemizin deneyimlerine yaslanarak gözaltında taciz ve tecavüze karşı mücadelenin sesi olmuş kadınların cesaretinden, cüretinden, hesap sorma bilinci ve ısrarından güç almak önemli bir yerde durmaktadır.
Bizler Kadınların Birleşik Devrim Hareketi olarak dün olduğu gibi bugünde gözaltında cinsel tacize ve işkenceye uğrayan kadınlarla en güçlü duygularla dayanışma içerisinde olacağımızı belirtiyoruz.
İçinden geçtiğimiz tarihsel süreçte iktidarın baskı ve zulüm politikaları karşısında kadın dayanışmasını yükseltmek ve her türlü hak arama mücadelesi için meydanlarda olmak tarihsel bir öneme sahiptir.
Gün erkek/faşist devlet iktidarın saldırıları karşısında alanlarda olma kadın özgürlük mücadelesinin bayrağını yükseltme günüdür. Gün erkek egemenliğine ve faşizme karşı örgütlenme ve ondan hesap sorma günüdür. Kadın düşmanları uyguladıkları cinsel işkence ve şiddetin hesabını verecektir."