‘Kadının varoluş gerçekliğini Jineoloji ile buluşturduk’
Jineoloji Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Nahide Ermiş, kadının erkeğin getirdiği tanımları artık kabul etmeyeceğini belirterek “kadının varoluş gerçekliğini Jineoloji ile buluşturduklarını” söyledi.
ELİF DOĞAN
AMED
Salı, 7 Haziran 2016, 07:04
Uzun soluklu bir tartışma sürecinden sonra kuramsal ve ideolojik anlamda ortaya çıkmış olan Jineoloji dergisi, geçtiğimiz 8 Mart 2016 tarihinde Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ilk sayısıyla okuyucuyla buluştu. Bir yıllık bir çalışmanın ürünü olan Jineoloji Dergisi, bütün dünya kadınlarının kendi varoluş gerçeğinden bir parça bulacağına yeni bir çalışmanın sesi gittikçe büyüyor.
‘Yaptığımız bu çalışma dünya kadınlarının özgürlük ve hakikat arayışında önemli bir aşamayı ifade ediyor. Kendine, tarihine yolculuk noktasında son derece önemli bir araştırma ve incelemenin ürünü olan jineoloji çalışması; kadın ve toplumsal yaşamın bilimi olarak gelişirken, kapitalist çağın alternatifi bir düşünce ve kuram olma özelliğine sahip. Bundan dolayı çeşitli düzeylerde sistemin ideolojik saldırı ve karalama politikalarıyla amansız bir mücadele içerisinde gelişecek olan jineoloji çalışmaları biz kadınlar için hayati önemdedir’ diyen Jineoloji Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Nahide Ermiş’le derginin çıkış amacını, kadınlar üzerindeki etkisini, kadınların dergiye dair yaklaşımlarını konuştuk.
Jineoloji Dergisi’ni çıkarmak için uzun bir süre çeşitli düzeylerde alt yapı çalışmaları yürüttüklerini ve bunun için başta akademisyen, öğrenci, kadın örgütleri ve politik saha çalışanı kadınların görüş ve önerilerine başvurduk diyen Ermiş, “Toplumsal hayatın üreticisi konumunda bulunan çok sayıda kadınla görüşerek güçlü bir fikir ve düşünce gücü açığa çıkarmaya çalıştık. Bu zemin üzerinden dergi çalışmasını örgütledik diyebilirim. Ancak Jineoloji kavramsal olarak ilk ne zaman gündemimize girdi diye sorarsanız eğer, Sayın Abdullah Öcalan’ın, Özgürlük Sosyolojisi’nde kitabında ortaya koymasıyla gündemimize girdi. Ondan sonra biz Jineoloji tartışmalarına başladık. Sekiz yıllık bir külliyatı, araştırma-inceleme süreci var. Dünyanın birçok yerinde ulusal kurtuluş mücadelelerinde yer alan devrimci kadın duruşlarını, yine birçok toplumsal ve sınıfsal hareketin içinde yer alan kadının cins olarak ve feminist hareketlerin mücadele tarihlerini araştırma, inceleme durumu oldu. Yine Ortadoğu’daki kadınların mücadele ve direniş gerçeğini açığa çıkartmak için önemli bir tarih arkeolojisi çalışması yapıldı. Bir grup arkadaşımız yaklaşık yedi sekiz yılını bu çalışmaya verdi. Aslında kapitalist uygarlık ve demokratik uygarlık sistemlerinin kendi içeresin de kadına öngördüğü bir yaşam tarzı, kültürü, anlayışı var. Bir bütün olarak bu iki sistemi de araştırıp inceleyen bir çalışma yürüttük. Her ne kadar biz kadınlar bugüne kadar egemen erkek aklının ürettiği tarih anlayışından ve kültüründen bahsediyorsak da bununla at başı giden kadının bir mücadele ve direniş tarihi de var” şeklinde konuştu.
‘Biz bu direnişçi mücadele kültürü ile yeniden buluşmak istiyoruz ve erkek egemen aklın kadına biçtiği rolü artık oynamak istemiyoruz. Egemen zihniyetin tarihte kadına biçtiği pasif, vasat ve silik roller aslında özünde kadını toplumsal hafızadan yavaş yavaş silme ve yok etme çabasının bir ürünüdür. Özgür Kadın gerçeğini karalama ve şeytanlaştırma, yine kadının toplumsal hakikatini çarpıtma iktidarcı zihniyetin en önemli silahı olmuştur’ diyen Ermiş, şunları ifade etti: “Kadının kendine biçtiği rol, ne yazık ki erkeğin ona getirdiği tanımdan ibaret olmuştur… Jineoloji bunun artık kabul edilemez ve böyle olmaması gerektiğini söylüyor. Biz erkeğin, dolayısıyla erkek egemenliğinin kadına getirdiği tüm tanımları yerle bir ettik. Kendi tanımımızı geliştirip, kurgulamaya, kadının varoluş gerçeğini yeniden açığa çıkartmaya çalıştık, çalışıyoruz. Bunu çeşitli üretimlerle yapıyoruz. İşte bu dergi çalışması bizim için önemli bir üretim aracıdır. Bu yolla dünyanın birçok yerinde kadınların yaşadıkları sorunlar dile gelecek ve bu platform aracılığıyla kadınlar deneyimlerini ortaklaştıracaklardır. Bizim için önemli olan bu platformun çözüm odaklı tartışmalara aracılık etmesi ve Kadınların üretimlerini birbirleriyle paylaşmasıdır. Son 'Jineoloji'ye Giriş' kitabı bu bilimin yol haritasını önümüze koyan bir manifesto niteliğindedir.”
Hedef kitlelerinin sadece kadınlar olmadığını kaydeden Ermiş, nedenini şöyle açıkladı: “Çünkü özgürlük sorunu sadece kadınların değil, tüm toplumsal kesimlerin yaşadığı bir sorundur. Çalışmalarımıza tüm toplumsal kesimleri katarak ilerlemeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki süreç bizim için çalışmanın çok daha yoğun olacağı bir süreç olacak”.
‘GÜNCEL VE TARİHİ BULUŞTURMAK İSTİYORUZ’
Derginin her sayısı için bir dosya konusu belirlediklerini ve bu dosya konusu dışında 'serbest yazılar' diye bir bölüme de yer verdiklerini ifade eden Ermiş, “Serbest yazılar bölümümüzde örneğin; tarihte bilinen, direnişiyle kadın mücadelesi alanında emek veren kadınların portrelerine yer veriyoruz. İlerleyen sayılarda kadın hakları konusunda yazılmış kitap tanıtımlarını yapmak istiyoruz. Bu yelpazeyi aslında daha da genişletmeyi düşünüyoruz. Her ne kadar kendimizi bilim ve kuram dergisi olarak ifade etsek de, güncele hiç dokunmayana bir yayıncılığın etik olmadığını düşünüyoruz. Hakikaten güncelde yaşanan hiçbir sorunun bugünün sorunu olmadığını biliyoruz. Hep geçmişe dayanan sorunlar bunlar. O anlamıyla güncel ve tarihi buluşturan çeşitli yazılara da yer vermek istiyoruz’’ diye belirtti.
‘TÜM KADINLARIN MÜCADELE ETMESİ GEREKİYOR’
Her derginin çerçevesini yayın kurulu ile tartışıp netleştirdikten sonra içerisinde yer alacak yazıların başlıklarını oluşturduklarını belirten Ermiş, dergide hemen hemen bütün kadınların kendinden bir parça bulacağı yazıların var olduğunu söyledi. Ermiş, “Jineoloji de sadece bizim gibi düşünen, bakan insanların yer almasını istemiyoruz ve öyle bir yaklaşımımız yok. Bize eleştirelde yaklaşılabilinir. Ancak kadın hakları mücadelesi ve toplumsal cinsiyet noktasındaki yaklaşım bizim açımızdan ilkeseldir. Dünyanın farklı coğrafyalarında özgürlük ve demokraşi mücadelesi veren tüm kadınların deneyimleri bizim için önemlidir. Bu deneyimleri ortak bir payda da buluşturmak istiyoruz. Bu anlamda geleceğimizi beraber örmek ve ortak bir gelecek kurgusu etrafında birleşerek özgür ve eşit bir yaşamın mümkün olduğunu haykırmak isteriz. Burada sadece Kürt kadınları olarak gelecek stratejisini belirleyen noktada olmak istemiyoruz’’ ifadelerini kullandı.
‘ÖZGÜR BİR YAŞAMI İNŞA ETMEK İÇİN KADIN ÖRGÜTLENMELİDİR’
Ermiş, Jineoloji eğitim atölye çalışmalarının olduğunu ve çalışmaların devam ettiğini söyleyerek, gerek kurum ve gerekse de halk içerisinde yürüttükleri atölye çalışmalarına da değindi. Ermiş, bu atölye çalışmaları ile toplumdaki atıl bırakılan, ötekileştirilen, düşünce üretemez diye düşünülen kadınlara ulaşma çabası içerisinde olduklarını söyleyerek şu sözlerle devam etti. “Aslında bu çalışmayla birlikte kadınların kendi hayatlarında ne kadar jineolojik yaşadıklarını onlarla yaptığımız tartışmalarla görebiliyoruz. Doğayla, bitkiyle, çocuğuyla kurduğu ilişkiye baktığımızda zaten ekolojik bir yaşam tarzının kadının yaşam tarzı olduğunu gördük. Bu anlamda Kürdistan ve Ortadoğu’daki kadınların kendi hakikatiyle buluşma noktasında biraz daha şanslı olduklarını söyleyebiliriz. Ancak kapitalist modernite kıskacında yaşamaya mahkum kalan kadınlar için aynı şeyleri söylemek zor. Tam da bu noktada en büyük hedefimiz bu parçalı, birbirine karşıt konumlandırılmış kadın gerçeğini ters yüz ederek hakikatiyle buluşturma olmalıdır.
Bu bağlamda jineoloji perspektifiyle kadının toplumsal aydınlama ve bilinçlenme çalışmalarına çok yaygın bir biçimde katılım çabası içerisinde olduğunu söylemek mümkün. Bu çalışmanın toplumda ciddi anlamda karşılık bulduğunu ve heyecan yarattığını düşünüyoruz. Başta ev kadınları olmak üzere tüm kadınların mevcut yaşam tarzından çok memnun olmadığını ve eleştirel baktığını biliyoruz. Son derece apolitik olan kadınların bile bu noktada bir sorgulama içerisinde olduğunu görüyoruz. Kadının kendi gerçeği ve toplumsallığıyla buluşma isteği ciddi bir enerji potansiyeli olarak karşımızda durmaktadır. Önemli olan bu enerji potansiyelini doğru yere kanalize etmektir. onu potansiyel halden çıkarıp daha akışkan ve özgür kılabilmektir.”
‘SİSTEMİN BİZE YARATTIĞI BU ALGIYI DEĞİŞTİREBİLİRİZ’
Ermiş, son olarak Kürdistan, Ortadoğu ve Bütün Dünya kadınlarına, kendi gerçeklerinden kopmamaları için çağrıda bulundu. Ermiş, “Varoluş gerçeğinden uzaklaşmak demek başkalaşmaktır. Yani kendisi olmaktan çıkmaktır. Kendisi olmaktan çıkmak istemeyen her kadının kendi hakları noktasında belli bir tavır sahibi olabileceğine inanıyoruz. Bu noktada kendi haklarımızı ilk önce biz kadınlar savunmalıyız. Elbette ki Bu sadece Kürt kadınlarının sorunu değildir. Bütün dünya kadınların sorunudur. Biz kadınların şimdiye kadar ki en büyük dezavantajımız şuydu, çok parçalı bir mücadele yürüttük. Her coğrafyanın kendi özgünlüğünde bir mücadelesi oldu. Ancak ortak bir paydada buluşmada zayıf kalındı. Bu da sonuca ulaşmayı engelleyen bir durum oldu. Bundan çıkardığımız sonuçla mücadelemizi, fikirlerimizi ve duygularımızı birleştirerek sistemin bize dayattığı parçalılığı aşarak örgütlü bir kuvvet olarak sistemi değiştirebiliriz. Jineoloji bunun için bir fırsattır ve bu fırsatı değerlendirelim ve geleceğimizi kendi ellerimizle örelim” diye konuştu.
Jineoloji Dergisi için yeni bir kampanya başladıklarının altını çizen Ermiş, bütün duyarlı insanların ve özellikle kadınların bu konuda hassas olup kendi kadın haklarına, mücadelelerine bir destek olarak bu kampanyanın bir parça olmasını gerektiğinde bulundu.