‘Kadın bedeni hiçbir iktidarın uygulama alanı değildir’

Jineoloji Akademisi üyesi kadın gerillalar, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çocuk yapmayan kadın eksiktir, yarımdır” sözlerine tepki gösterdi. Gerillalar kadın bedeninin hiçbir iktidarın uygulama alanı olmadığını ifade etti.

Erdoğan’ın İstanbul’da “Kadın ve Demokrasi Derneği” şubesi açılış konuşmasında söylediği: “çocuk yapmayan kadın eksiktir, yarımdır” sözlerine karşı kadınlardan tepkiler artarak devam ediyor. Son olarak Jîneolojî Akademisi üyesi kadın gerillalar konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

BU İFADELER MEVCUT İKTİDARIN KADINA BİÇTİĞİ ELBİSEDİR

Jîneolojî Akademisi üyesi Nurhak Gülbahar, Türkiye’de iktidarda bulunan hiçbir gücün AKP ve Erdoğan kadar kadın ve kadının bedeniyle ilgili değerlendirmede bulunmadığına dikkat çekerek, AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana kadının kamusal alandaki yeri, doğuracağı çocuk sayısı, davranışları hatta dış görüntüsünün bile esas gündemlerden biri olduğuna dikkat çekti. Erdoğan’ın yaptığı açıklamada çok keskin bir tanım getirdiğini belirten Gülbahar, “çocuk doğurmayan, kendi deyimiyle ‘evini çekip çevirmeyen’ kadının eksik ve yarım kadın olduğu” nitelemesine dikkat çekerek, bunun “mevcut iktidarın kadına biçtiği bir elbise” olduğunu belirtti.

İktidar olgusunun özellikle kadın ve demografya ile ilgilenmesinin çok eski bir tarihe dayandığını hatırlatan Gülbahar sorunu “Hiyerarşik toplumsallıktan bu yana demografya ve kadın her zaman iktidarların özel olarak ilgilendikleri alanlardır ve bu dönemlerden itibaren kadın bedeni iktidarın uygulama yeri olarak kuşatılmıştır. Çok çocuk doğurmak sadece soyun devam ettirilmesi anlamına gelmemekte, aynı zamanda iktidar ve devlet tekelini de elinde bulundurmanın garantisi anlamına gelmekteydi. Bu uygulamanın 21. yüzyıldaki versiyonu, iktidarın sesi Erdoğan olmaktadır” şeklinde açıkladı.

Gülbahar, Erdoğan’ın sözleriyle kadına sadece ev içi mekanı uygun görmekte olduğunu ve pervasızca kaç çocuk doğuracağının da direktifini verdiğini, aksi takdirde kadınların Erdoğan’ın ideolojik argümanına göre ‘yarım kalmak’ ve ‘eksik olmak’la itham etmekte olduğunu belirtti. Erdoğan’ın daha önce de defalarca yinelediği ‘üç çocuk’ tavsiyesini “bu tavsiyeyi yalnız ben yapmıyorum, Rabbim emrediyor!” şeklindeki açıklamasını da değerlendiren Gülbahar, “Erdoğan elbette bunların samimi kişisel görüşü olduğunu söylerken yeterli kabul görmeyeceğinin farkında olarak aynı zamanda Rabbin de böyle olmasını istediğini belirtmektedir” şeklinde ifade etti.

BU ZİHNİYET DEŞİFRE EDİLMELİ VE KADIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ YARATILMALI

Kadınlar tarafından Erdoğan’ın bu sözlerinin ciddi ele alınması ve yine ciddi bir örgütlülük bilinciyle karşı koyulması gerekliliğine vurgu yapan Gülbahar, “İktidarın en tepesindeki birinin bu sözleri kadını her anlamda bir kuşatmaya alacak sözlerdir. Toplumsal alanda pratik uygulamaları kraldan daha kralcı olanlar için emir telakki edilecektir. Kadın bedenine yönelik bu dayatma, dünyadaki pek çok sorunun sebebi durumuna gelen aşırı nüfus artışının alabildiğine körüklenmesi mevcut iktidarın devamı açısından elzem görülüyor. Çokça dile getirilen toplumun yarısı durumundaki kadının toplumsal alandan uzaklaşarak ev içine hapsedilmesi, istediği kadar değil de dayatıldığı kadar çocukla meşgul olması ve bunu Rabbin de isteği olarak kabullenmesi en büyük muhalefet gücünün aslında bertaraf edilmesi anlamına gelmektedir” dedi.

Sistemin sorgusuz sualsiz boyun eğen, biat eden nesiller istediğini dile getiren Gülbahar, Erdoğan’ın sözleriyle “böyle nesillerin annelerine bu dayatmayı yapmakta” olduğunu söyledi. Buna karşı örgütlü bir mücadelenin esas olduğunu belirten Gülbahar, iktidarın binyıllardır kadın bedeninden elini çekmeyen zihniyetinin iyi anlaşılmasının gerekliliğini vurgulayarak “Toplumun her alanında kadına yönelik bu zihniyet deşifre edilmeli, bilince çıkarılmalı ve kadın örgütlülüğü yaratılmalıdır. Kadın bedeni hiçbir dogmanın, eril ideolojik yaklaşımın ve iktidarın uygulama alanı olmamalıdır” dedi.

ÇOK ÇOCUK, DAHA UCUZ İŞGÜCÜ, DAHA ÇOK ASKER, DAHA ÇOK FAŞİZM DEMEK

Jîneolojî Akademisi üyelerinden Armanc Sarya, Erdoğan’ın Kadın ve Demokrasi Derneği şubesinin açılışında yaptığı konuşmayı “demokrasiye en uzak, kadına en düşman kişinin bu konuşmayı yapması aslında bir paradoks” şeklinde değerlendirdi. Bir kadın derneğinin açısında binlerce kadın ve çocuğun ölümünden sorumlu bir kişinin konuşmasının korkunç bir durum olduğunu ifade eden Sarya, Erdoğan’ın bir birey olarak değil, insanlığa saygısı olmayan bir zihniyetin temsili olarak görülmesi gerektiğini vurguladı. “Bu zihniyet için kadın olmanın ise hiçbir önemi yok” diyen Sarya, AKP’nin kadın ve toplum politikası ulus-devletçi faşist bir politika olarak nitelendirdi ve şunları söyledi: “Kadınlar üç çocuk doğursun demek çok faşizan bir söylemdir. Kadının kaç çocuk doğuracağına kadın kendisi karar verir; hiç çocuk doğurmayabilir, kendisi isterse bir sürü çocukta doğurabilir. Çocuk doğurmak istemeyen bir kadının insanlığının sorgulanması ulus devletçi bir mantığın sonucudur.”

Ulus devletlerin kadınların çok çocuk doğurmasını istemelerinin, demografik politikayla bağlantılı olduğunu belirten Sarya bunu; “Demografya şu anda dünyada en çok politikleştirilen alanlardan bir tanesi. Devlet bizzat nüfusun üzerinde durmaya çalışıyor bunun nedeni sadece ekonomi ve politikayla bağlantılı değil; çok çocuk demek aynı zamanda ulus-millet olarak sayının çoğalması, daha çok ucuz iş gücü, daha çok asker, daha çok memur, daha çok dinci, daha çok faşist demek” şeklinde açıkladı.

YARATILMAK İSTENEN KADIN TİPLEMESİNE KARŞI ÖZSAVUNMA

AKP’nin iktidara geldiğinden beri yürütmüş olduğu kadın karşıtı politikayı değerlendiren Sarya, “AKP’nin yaratmak istediği erkek kimliği sonuna kadar iktidarcı, şiddet yanlısı, kadını sömüren, küçük gören, insanlığı küçük gören faşist bir kimlik. Ve bunun yanında da her anlamıyla sömürülen, kapatılan, köleleştirilen bir kadın kimliği. Bunun için kadrolarını oluşturuyor. Örneğin bugün AKP kadın kolları var, Kadın ve Aile Bakanlığı var ve bunun yanında ülkede bu kadar kadın sorunu var. AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye’de kadın katliamları tavan yaptı. Erdoğan her zaman toplumu tahrik eden, suçluyu öven, mağdur olanı suçlu gösteren bir politika içerisindeydi” dedi.

AKP’nin bu politikalarının her açıdan, her yerde teşhir edilmesinin gerekliliğini vurgulayan Sarya, bunun için kadın hareketleri tarafından yapılan bazı eylemsellikler olduğunu ancak bunların da yetersiz kaldığını belirtti.

AKP’nin politikalarını “kadınları öz savunmasız bırakan” bir politika olarak tanımlayan Sarya, kadın hareketlerinin yapması gerekenin kadınların öz savunmasını sağlamak olduğunu belirterek bunu, “Öz savunma derken sadece eline silah alıp, silahlı eylem yapmaktan bahsetmiyoruz, bu da öz savunmanın bir parçasıdır ama biz her alanda kadının özsavunmasını yapmaktan bahsediyoruz. Özsavunma aslında ben benim, ben kadınım diyerek mücadele etmek anlamına geliyor. Politikada da kadın kendisi olarak, kadın olarak, toplumun yarısı olarak, toplumun öncüsü olarak yer almalı aynı şekilde ekonomi de de, sağlıkta da, eğitimde de. Kadın mücadelesi toplum mücadelesidir. Toplum mücadelesi içerisinde cinsiyet mücadelesi de, sınıf mücadelesi de, politik mücadele de var. Kadın bu alanların hepsinde sorun yaşıyor. Bu nedenle yeni ve özgür bir toplum için mücadele gerekiyor” şeklinde konuştu.

KADIN KARŞITI KAPİTALİST MODERNİYETE ALTERNATİF DEMOKRATİK ULUS

Kapitalist modernite zihniyetinin, kadına ve topluma karşı düşman bir zihniyet olduğunu ve bugün Türkiye’de bunun en fazla temsilini yapanın AKP-Erdoğan olduğunu vurgulayan Sarya, “buna alternatif olarak Demokratik Ulus aslında bir kadın sistemidir ve kadınlar bu sistemin öncüsüdür, bu sadece teorik bir belirleme değil yaşamın gerçeğini ifade eder. Günümüzün dünyası bize ait değil ve bu sistemi biz kurmadık. Kapitalizmin ve faşist zihniyetin bu politikalarına ve bunun temsilcisi olan Erdoğan’a karşı yapılabilecek tek şey kadın mücadelesiyle birlikte toplum mücadelesini daha fazla yükseltmek ve Demokratik Ulus’un inşa mücadelesinde yer almaktır” dedi.

...