‘Erkeğin dönüşümüyle 8 Mart daha da anlamlanacak’

Özgürleşmek isteyen her erkeğin Kürt Halk Önderi Öcalan'ın, 'içindeki erkeği öldürme' projesi etrafında kendisini ele alması gerektiğini belirten HPG Basın Sorumlusu Rohat Selçuk, erkeğin dönüşümüyle 8 Mart'ın daha fazla anlam kazanacağını ifade etti.

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan 1996 yılında "Erkeği Öldürme" hususunu kendisine felsefe ve ideoloji olarak benimsediğini dile getirdi. Bu değerlendirme çerçevesinde mücadele eden gerillalar kendilerini yeniden yaratma ve dönüştürme mücadelesini yaşamlarının her anında gerçekleştirme çabası içerisindedirler. Tüm kadınların 8 Mart’ını kutlayan HPG Basın Sorumlusu Rohat Selçuk, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın geliştirdiği erkeği öldürme projesine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Kapitalist sistem egemenliğini sürdürebilmek adına her alanda kadının düşüşünü kendisine esas alıyor. Buna karşı Sayın Öcalan'ın, geliştirdiği kadın özgürlükçü ve ekolojik paradigma ile birlikte Kürt halkı başta olmak üzere tüm Ortadoğu hatta dünya halklarına alternatif bir yaşam ve toplum olanağı sunuyor. Bir toplumun kurtuluşunun temel ayaklarından birinin kadın özgürlüğünün olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kapitalist sistem veya erkek egemenlikli sistem olarak ifade ettiğimiz sistem kendisini var etmek ve sürdürmek için kuşkusuz toplumu hedef alıyor. Kapitalist sistemin temel varoluş koşulu aslında sıfır toplumdur ya da toplumsuzluktur. Dikkat edecek olursak bu sistemlerin olduğu yerlerde fazla toplumsal örgütlenmeyi görmeyiz. Bir mücadele var, toplum direniyor, bir sürü örgütlenme var, bu anlamda toplum kapitalist sisteme direniyor fakat kapitalist sistemin amacı veya onun liberal anlayışının amacı bu direnmeyi sıfırlamak ve devlet aklını her alanda devreye sokmaktır. Her yerde bu zihniyeti egemen kılmak istiyor. Bundan dolayı kapitalizmin sürekli mücadele ettiği ve karşısında durduğu temel öznelerden biri de kadındır çünkü; kadın demek toplum demektir. Kadın demek toplumsal örgütlenme ve toplumsal doku demektir. Bu kadar saldırının olması, metalaştırma, nesneleştirme çabası da bu sebepten kaynaklıdır ve temel uğraşı da budur. Böyle bir insanlık dramı yaşanırken öyle bir sistemde ve zihniyetin egemen olduğu bir toplumda eşitlikten, ifade özgürlüğünden bahsetmek mümkün değil. Biz de tabi bu anlamda Önderliğimizin çalışma, proje, tespit ve fikirlerini anlamaya çalışıyoruz. Bunu da eğitim, okuma ve tartışmalarla kavramaya ve buna layık olmaya çalışıyoruz.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 1998 yılında ilan ettiği Kadın Kurtuluş İdeolojisiyle birlikte 8 Mart’a çok daha büyük bir anlam kazandırmıştır. Sayın Öcalan erkeği öldürme hususunu kendisinde bir felsefe ve ideoloji olarak benimsediğini dile getiriyor. Bu değerlendirme ekseninde kendinizi nasıl eğitiyorsunuz, aynı zaman da mücadelenizde kadın gerillalar ile birlikte kendinizi yeniden yaratma mücadelesini nasıl veriyorsunuz?

Bu sorunuza bir anıyla cevap vermek istiyorum. Erkeği öldürme konusunu ilk kez 1996 yılında Şam’da Önderlik Mahir Sayın ile yaptığı röportajında dile getirdi. Bizler de o okulda hazırdık. Tüm akademi yapısının hazır olduğu bir ortamda Mahir Sayın sorularını soruyordu, Önderlik de cevap veriyordu. Önderlik de Mahir Sayın’a bir soru sordu. Aslında ona sorarken hepimize soruyordu. Önderliğin sorduğu soru şuydu; “Sizce toplumun temel çelişkisi nedir?” Mahir Sayın da bizler de Önderliğin sorduğu soruya eski paradigma ekseninde bu cevabı verdik, "Ezen ve ezilenin olduğu, ezenin burjuvazi, ezilen de proletarya yani işçi kesimidir, emekçilerdir.” Önderlik güldü ve şöyle dedi: "Yok, sorun o değil. Toplumdaki temel çelişki erkekle kadın arasındadır." Önderliğin dile getirdikleri yeni bir tespitti ve tüm ezberleri bozuyordu. Bizde şöyle bir gerçeklik vardı; temel çelişkimiz Kürdistan’ı sömürmeye çalışan egemen güçlere karşı savaşmaktı. Bu bizim baş çelişkimizdi. İnsan bunun için dağa çıkar savaşır da. Elbette bu gerekiyor tabi. Ama asıl olan temel çelişkiye gelince iş değişiyor. Burada Önderliğin bahsettiği devlet eksenli bir egemenlikti. Özgürlük fiziki değildir. Mekanla ilgisi yoktur. Özgürlük her şeyden önce zihinde başlar. Önderlik 5 bin yıllık erkek egemenliğinden bahsediyor. Özelde de erkek egemen zihniyetten bahsediyor. Biz de bu kalıplarla büyüdük. Bu kalıplar çerçevesinde eğitildik. Bu anlamda hepimizin zihniyet anlamında sorunları var. Önderlik açılımda çok şey belirtti fakat en çarpıcı olanı şuydu: "Eğer erkek özgür, devrimci, demokrat, sosyalist olmak istiyorsa bunun temel ölçüsü içindeki erkekliği öldürecek." Buradaki kasıt zihniyet ve şekillenmedir. Kısacası özgürleşmek isteyen her erkeğin bu evrensel proje etrafında kendisini ele almalıdır. Gerisi de tabi ki kişinin özgürlükle olan ilişkisine kalmış. Bizler de tabi bu temelde çaba göstermeye çalışıyoruz. Ne kadar mesafe aldığımız göreceli bir durumdur. Bunun ölçüsü veya sınırı yoktur, geniştir. Hiçbir yoldaşımız, "Ben özgür bir erkeğim" demez. Bu Önderliğimiz tarafından geliştirilen toplumsal bir projedir. Bu proje evrenseldir.

Öcalan’ın erkeği öldürme projesini ilk kez dile getirdiği ortamdan bahsettiniz. Peki sayın Öcalan bunları dile getirdiğinde ortamın refleksi ne oldu ve siz o an neler hissettiniz?

Şunu bilmek gerekir; Önderlik bunları dile getirdiğinde kendisinde oluşturduğu bir felsefe ve yılların birikiminden gelen bir tecrübe vardı. O an hepimiz büyük bir şok yaşadık. İlk defa bunu duyuyorduk. İlk başta anlam vermede zorlansak da zamanla anlama çabası geliştikçe refleksler değişmeye başladı. Önderlik kadın erkek sorunun temel çelişki olduğuna dikkat çekti. Hepimizin bu zihniyeti taşıdığını ve bir nevi köle olduğumuzu dile getirdi. Özgür olmadığımızı söyledi. Tabi biz kendimizi konum, duruş ve pozisyon olarak özgür görüyoruz. Belki de işin kolay olmadığını anladık. İlk defa o an kendimi sorgulamaya başladım. Bu hepimiz için geçerliydi. Erkek, erkeklik nasıl bir şey diye sorgulamaya gittik ve baktık ki aslında Önderlik hepimizi öz eleştiriye davet ediyor. Bu iç mücadelenin eleştiri, özeleştiri, okuma, eğitme ve son tahlilde kendini yeniden inşa etme ile olacağı açığa çıktı. Elbette ki bu süreç hala bitmiş değil. Hala da mücadelesini veriyoruz. Bugün Önderlik fiziki olarak bir adada tutuluyor. Önderlik fikir, düşünce, ruh boyutunda gerçekten özgür ve hep bizimledir. Fakat fiziki olarak yürütülen bu tecrit hepimiz için zor bir durumdur ama Önderliğin başlatmış olduğu bu projeye katılmakla, geliştirmekle destek sunmaya çalışıyoruz. Bu sorun kadın sorunundan ziyade erkek sorunudur. Önderlik yıllarca bunun gerçekliğini ortaya koydu. Tarih bunu hep kadına ait gördü ama Önderlik temel yaklaşımı değiştirdi ve Önderliğin emeği sayesinde bu algı değişti. Bunun daha da gelişmesi için de erkeğin kendisini daha çok sorunun merkezine koyması gerekiyor. Bu şekilde ele alınırsa en azından başlangıç olarak yaklaşım doğru belirlenmiş olur. Gerisi de dediğim gibi eğitimdir, tartışma ve mücadeledir. Bu çerçevede açığa çıkan sonuç şudur ki zihniyet devrimiyle 8 Mart daha da anlamlanacak.

Sayın Selçuk son olarak 8 Mart’a ilişkin dile getirmek istediğiniz bir şey var mı?

Halk ve toplum olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz ama bunun yanında mücadelemizi en fazla yükselttiğimiz bir dönemdeyiz. Eşitlik, demokrasi, özgürlükten yana olan herkesin sesini ve mücadelesini yükseltmesi lazım. Genç, yaşlı, kadın, erkek herkesin meydanlara akması ve bu sese ortak olması lazım.