Avesta: Ortadoğu'da kadın öncülüğünde bir devrim yaşanıyor

KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Avesta: Ortadoğu'da kadın öncülüğünde bir devrim yaşanıyor. Bu devrim özgürlük devrimidir, insanlık devrimidir, yeniden değerleri üzerinden yaşama devrimidir, varlık devrimidir.

KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Çira TV'de yayımlanan 'Çira Welat' programında kadın katliamları, soykırım ve Êzidî kadınlarının örgütlenmesini değerlendirdi. 

ERMENİ SOYKIRIMI

Avesta, Almanya'nın Ermeni Soykırımı'nı tanımasına ilişkin şunları belirtti: "Türk devletinin Ermeni Soykırımı'nın Almanya Parlamentosu tarafından kabul edilmesine ilişkin tutumu, gösterilen refleksi aslında hâlâ da Türk devletinin katliamlarının, soykırımların devam etmesidir. Bundan dolayı ki bu kadar tepki veriyorlar. Tabii bu faşizan bir tutumdur, tekçi bir yaklaşımdır. Katliamcı bir tutumdur. Bunun için yaptıklarını da bu halka reva görüyorlar. Hatta Türkiye Başbakanı çok küçük, normal bir şeymiş gibi ele aldı. Cumhurbaşkanı da hiçbir şey olmamış gibi yaklaştı. Kürt sorunu yok, diyor. Aynı zamanda Ermeniler yok, Ermeni Soykırımı yok, diyor. Hiçbir  sorun yok, diyor. Tek sorun 'nasıl iktidar olabilir' sorunudur. Yapılan katliamlarda, soykırımlarda en çok kadınlar etkilendi; kadınlar büyük kırılmalar yaşadı. Tarih sayfaları büyük acılarla yazıldı. Binlerce Ermeni kadını, Êzidî kadınları, kızları gibi pazarlarda satıldı, başka inançtan kişilere satıldı, katledildi, büyük kırımlardan geçildi ve şu anda da binlercesinin akıbeti bilinmiyor."

'KADINI DÜŞÜRMEK TOPLUMU ONURSUZ BIRAKMAKTIR'

Ermeni ve Êzidîlerin yaşadıklarının aynısını Kuzey Kürdistan halkının yaşadığını belirten Avesta, Kuzey Kürdistan'da yerinde göçertmenin söz konusu olduğunu ifade etti. Yapılan katliam ve soykırımların merkezinde kadının olduğunu söyleyen Avesta, şöyle devam etti: "Çünkü kadını düşürmek, toplumu onursuz bırakmaktır. Toplumu düşürmek, toplumun gözünü korkutmak, ezdirmektir aslında. Bunun için Türk devletinden Ermeni Soykırımı'na ilişkin hesap sorulması lazım. Hesap sorulsun ve bütün ilişkiler kesilsin. Şimdi aynı soykırım ve katliamlar Şırnak, Nusaybin, Gever'de yapılıyor, Cizir, Sur ve Silopi'de katliamlar gerçekleştirildi. Almanya devleti bu jenosidlerin hesabını sormak istiyorsa şu anda Kürdistan üzerindeki jenosidlerin tedbirlerini alsın, Türk devleti ile bütün ilişkilerini kessinler ki biz o zaman anlayalım, diyelim ki, Almanya Parlamentosu aldığı karara samimidir."

'KADINI KÖKÜNDEN KOPARMAYI İSTİYORLAR'

Kadının toprakla olan bağına da değinen Avesta, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Kadının toprağıyla, yurduyla bağı çok önemlidir. Toprak anne gibidir. Kadının yurtseverliği, toprakla bütünleşmesi söz konusudur.  Bunun için de kadını toprağından koparmak aslında kadını kökünden koparmak demektir. Nasıl bir yeşilliği kökünden, yerinden çıkartıp başka yerde ekersen aynı canlılığı, aynı kokuyu vermez. Her millet coğrafyasıyla, doğallıyla, çeşme ve sularıyla, kültürleri ile tanınır. Yani toprağından koparılma kişiyi farklı, başka şekillere sokuyor. Kadının kendi topraklarında yaşam sürmesinin aşkı, yaklaşımı, kendisine güveni, o yönüyle çocuklarını büyütmesi farklıdır. Bunun için de soykırımın en büyük acısı kadınlar üzerinden yapılıyor. Ölene kadar unutmuyor o soykırımı, onu saniye saniye yaşıyor. Kadın tarihinin araştırılmaya, değerlendirilmeye, yorumlanmaya ihtiyacı var. Kadın hareketi olarak da bunu yapıyoruz. Reber Apo'nun görüş ve perspektiflerinde yeniden insanlık tarihini yorumluyoruz."

'ŞENGAL DİRENİŞİ KADINLAR ÖNCÜLÜĞÜNDE GELİŞTİ'

Avesta, 3 Ağustos 2014 tarihinde Êzidî toplumu üzerinde gerçekleşen fermana ilişkin de değerlendirme yaparak, bu fermanda da en çok zarar görenin kadınlar ve çocuklar olduğunu belirtti. Avesta, şunları kaydetti: "Êzidîler, Êzidî kadınlar bir kere değil, on, on beş yılda bir aynı travmayı yaşadı. Bu halk fermanlarla yüz yüze bırakıldı. Bunun sebebi dini, inancı, kültürü, yaşayış biçimi, toprağına bağlılığı ve toprağını bırakmamasıdır. Êzidîlere yaşatılan fermanla Êzidîleri kutsal topraklarından koparmak istediler. Bir kısım halkı katletmek geri kalanı da göçertmek istediler. Şimdi Êzidî toplumu şahsında göçertme politikası uygulanıyor. Fermandan sonra büyük bir göçü yaşadı Êzidî toplumu, yurdundan çıktı. Toprağından koparılma ile yaşatılan fermanın devamını getirmek isteyorlar. Ama fermandan sonra Êzidî toplumu özellikle de kadınlar direniş yoluna girdiler. Şengal dağında kalan, kutsal topraklarını terk etmeyen, diz çökmeyen Êzidî kadınları oldu. Kendini savunma, örgütlenme, örgütünü kurma, ekonomisini kurma, geliştirme yaşandı. Bu fermanda kadınların duruşu önemliydi. Êzidî toplumunda bir duruş geliştirdi ve bu duruş ön plana çıktı. Şengal direnişi kadınların öncülüğünde gelişti."

'ÖRGÜTSÜZ KADIN ERKEĞİN İNSAFINA BIRAKILMIŞTIR'

KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, YJŞ'nin örgütlenmesini de ele alarak, son olarak şunları ifade etti:
"Fermana YPJ, YPG, HPG ve YJA-STAR güçlerinin ilk başta alana müdahale etmesi Şengal halkında bir güven duygusu, bir öz savunma bilinci, kendini savunma bilinci geliştirdi. Kadın nedir, kadın gerçeği nedir, kadına nasıl yaklaşılması gerektiğini geliştirdi. Bu güçlerin Şengal'e gidişi sadece DAİŞ'in önünü tutmadı. İnsan kendi savunmasını nasıl yapar, onu da gösterdi. Kadınlar kendilerini nasıl savunur, bunu gösterdi bu güçlerin müdahalesi. Örgütsüz, savunmasız kadın erkeğin insafına, vicdanına bırakılmıştır. Yok olma ile karşı karşıyadır. Buna mahkum edilmiştir. Artık kadın kendisini savunabilir bilinici ortaya çıktı ve YJŞ de bu bilinçle, demokrasi bilinci ile, Önder Apo'nun perspektifleri ile kendilerini örgütlediler. YJŞ 73. fermanın cevabıdır. Fermanın intikamını almadır. YJŞ, ortaya bir irade çıkarttı, kadınlara güç verdi. Ortadoğu'da kadın öncülüğünde bir devrim yaşanıyor. Bu devrim özgürlük devrimidir, insanlık devrimidir, yeniden değerleri üzerinden yaşama devrimidir, varlık devrimidir. Bu devrimlerin bütün öncülüğünü kadınlar yapıyor. Kadın özgürlük felsefesi ile, kadın kurtuluş ideolojisi ile bunu gösterdi."