Çağın Direnişi’nde bir dolunay sureti: AMARGÎ

Amargî, tıpkı adı gibi anaya dönüşün simgesi. ‘Xwebûn’ halinin Efrîn’de somutlaşmış hali, Çağın Direnişi’nin kahramanı. Geride bir başkası aldığı bayrağıyla kavgasını sürdürecek. Yeryüzü kadın rengine bürünene dek...

Göç yurdunda bir kadın doğum sancısı çekiyor. Sürgünlük yurdunun orta yerinde bir kadın doğum sancısıyla kıvranıyor. Gökte dolunay… Aydınlatıyor geceyi, yeni bir doğumu müjdeliyor. Yeni bir yaşamı... 

Bir kız çocuğu geliyor dünyaya. Adını ‘Qamar’ koyuyorlar. Qamar, ‘ayın yüzü’ demek. Heleb’te; Kürtlerin sürgünlük yurdu Şêxmeqsud’da… Bir çocuk doğuyor sancılı tarihin içine. Büyüyor sonra, dolunaya benziyor yüzü. Annesi “Dolunayda doğurdum, o yüzden ay yüzlü oldu benim kızım” diyor. 

Dolunayda doğan kız çocukları için ‘tanrıça sureti taşır’ derlermiş. Söylencelerin kutsallığına inanan annesi, kızı Qamar’ı bu özenle büyütmüş. Onun geçmişten gelen bir yadigar olduğunu hissederek… Qamar, dolunayda doğmasının hayatın ona biçtiği anlamdan mı yoksa doğduğu gecenin getirdiği yükten mi ‘farklı’ bir çocuk olarak serpilmiş. 

Mahallenin bütün çocuklarını bir araya toplayıp oyunlar oynamış, yol gösterici olmuş, Şêxmeqsud’un bütün sokaklarında koşmuş, iz bırakmış arkasında geçtiği her karış toprağın. 

Sürgün yurttan ‘Ana’ya dönüş vakti’ gelip çattığında acayip bir heyecan sarmış Qamar’ı. “Nereye gidiyoruz? Burası bizim yurdumuzsa neden çıktık? Neden geri dönüyoruz, neden evimizi terkediyoruz?” sorularına cevap aramış.  

‘Sınır’larla karşılaşmış bu kez Qamar. Yanıbaşında başka bir sınır olan Karababa köyünde, zeytinlikler arasında derme çatma bir evi yurt edinmiş ailesiyle birlikte. 

Hayata dair pek çok sorusu olmuş Qamar’ın. Bir gün sorduğu soruların yürüdüğü yollara yetmediğini fark ettiğinde annesine; “Zeytin hasadı bitsin, sorduğum soruların karşılığını alacağım yerlere gideceğim” demiş. İçinden geçtiği coğrafyanın bir baharı müjdelediğini ve bu müjdenin sadece kendisi için olmadığını biliyormuş. 

***

Yıl 2015… Toprak kendini yeniliyor ve yaşıtları, hemcinsleri yürüyor karanlık cellatların üstüne. 

El sallıyor ve gidiyor... Bu gidiş başka bir gidiş… Bunu bilerek erken büyütüyor yüzündeki çizgileri, öyle gidiyor.

Yürüdüğü yolun Ana’ya dönüş olduğunu bildiği içindir belki de, ay yüzlü kadın kendine isim olarak Amargî’yi seçiyor. 

Herkes kendi hikayesini yaşar, efsane olur… Doğanın tılsımıdır, kendini varlık yokluk savaşında sınar. Qamar’dan Amargî’ye kendi hikayesini yaşıyor. Yazı bir anıyı, bir durumu anlatır, betimler, soyutlaştırır. Oysa yaşam soyutluk kabul etmez, yaşamın kendisinde yazar hikayesini.

İçinde geçtiğin zamanın ve mekanın telaşıdır kendini ve birilerini anlatmak. Oysa hiç bu telaşa girmeye gerek yok. Evren sonsuz döngüsünde herkese yer verir. Işıldayan gözleriyle Amargî, kendi hikayesini yazıyor; efsaneden hakikate, hakikatten erdeme… 

Naif bir var olma telaşı Amargî’ninki. Bu çağın çoktan unuttuğu değerlere yürüyüştür belki. Anlaşmalı bir yola çıkış ve zeytin hasadının bittiği anda başlayan bir yolculuk.

Efsaneler içinden çıkıp gelmiş ve yine efsane olarak uzaklaşmış Amargî’yi anlatmak için kuru cümlelere değil biraz hakikate sığınmak gerekiyor. Adı Amargî Çiya. Ailesinin verdiği isim Qamar Abdulrehman. 

Amargî, tıpkı adı gibi anaya dönüşün simgesi. Toprağa dönüşün, kendine dönüşün, ‘xwebûn’ halinin Efrîn’de somutlaşmış hali, Çağın Direnişi’nin kahramanı. 29-30 Ocak’ta toprağını ana yurdunu işgalcilere, talancılara, çağın cellatlarına karşı savunurken Bilbilê’nin Qurne köyünde düştü toprağa. 

Sade gülümsemesiyle hafızalara kazındı, yeryüzüne inmiş masumiyet tanrıçasının suretiydi baktığımız yüzü. Efrîn’in yeşil ile mavinin bütünleştiği dağlarında, ovalarında Ana‘ya dönen binlerce kadın gibi... Geride bir başkası aldığı bayrağıyla kavgasını sürdürecek. Yeryüzü kadın rengine bürünene dek... 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA/ ZEYNEP KIZILIRMAK