‘Yeni rejimin aklı, yıllardır İmralı’daki sistemi kuranlardır’

Öcalan’ın avukatlarından Rezan Sarıca, İmralı’da yıllardır sürdürülen tecridin ve sistemin yürütücülerinin bugün yeni rejimi ortaya koyan aklın ta kendisi olduğunu söyledi.

İmralı’da daha önce KHK’larla getirilen birçok yasak, 2 Mart 2018’de yeni bir İnfaz Hâkimliği Kararı ile yasalaştı. Zaten hâlihazırda bir tecrit içinde yaşayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bu yeni düzenlemelerle birlikte süresiz bir tecridin içine sokuldu. Öcalan’ın avukatlarından olan Asrın Hukuk Bürosu’ndan Avukat Rezan Sarıca bu yasanın daha önce OHAL’e dayandırılan düzenlemelerin ve yasakların kalıcı hale getirilmesi anlamına geldiğini söylüyor.

Yeni rejimin OHAL’den önce tecridi de birçok düzenlemeyi de İmralı üzerinden esinlendiğini dile getiren Sarıca, yeni İnfaz Hakimliği Kararı’nın neler getirdiğini ve bu noktaya nasıl gelindiğini ANF’ye anlattı.

Yeni bir İnfaz Hâkimliği kararı Mart ayında çıktı. Öncelikle bu karar neleri getiriyor ve içeriyor İmralı için?

İmralı’da zaten hâlihazırda bazı uygulamalar varken alındı bu karar. Uygulamada ziyaretçi kabulünün yasaklanması ki bunun içinde aile ve avukat ziyaretinin yasaklanması yer alıyor. Aynı şekilde haberleşme ve her türlü iletişim kanalı konusunda bir yasak getirmekte. Bununla birlikte biz avukatların Sayın Öcalan’a göndereceği evrakların da denetlenmesi ve kısıtlanması hatta temelde o yolunda bir şekilde kapatılmasını içeren bir karar var karşımızda. Tabii bu karar bazı gerekçelere dayanıyor.

Nedir bu gerekçeler?

2005 ile 2009 arasında yani 10 yıl önce infazı da yapılmış hücre hapisleri gerekçe gösteriliyor. O dönemin cezaları bugün yeniden gerekçe yapılıyor bu karara. Burada hukukun da ikinci defa ayaklar altına alındığına tanıklık ediyoruz. Çünkü bir defa verilen cezanın tekerrür etmesi söz konusu. Öte yandan müvekkilimiz Sayın Öcalan, hükümlü statüsünde ama getirilen karaların dayandığı maddelerden bir tanesi de tutuklulara özgü kanun maddesi. Oysaki bu kıyas yoluyla bir kısıtlama getirilemez, ancak kanunla doğrudan bir kısıtlama varsa bu dile getirilebilir. İlk etapta görüşme yasağı kararı süresiz addediliyordu daha sonra bizim itirazımız üzerine belli sürelere bağlandı. Öte yandan varsayım ve ihtimaller üzerine verilen bir karar bu.

Nasıl yani?

Ziyaretçi, aile ve avukat görüş yasağı ancak yasa ile getirilebilir. Bu da yasama yetkisiyle yapılır. Ama burada yasama yetkisi tanınmayarak ‘şöyle olabilir, böyle olabilir’ gibi varsayıma dayalı, yargı makamlarının kendi iradesiyle ortaya koydukları bir kısıtlama var. Zaten İmralı’da getirilen yasaklar öncelikle OHAL ileri sürülerek getirildi. Daha sonra çıkarılan KHK’lar dayanak yapılmaya çalışıldı. Söz konusu yasakların kalıcı hale gelmesi amaçlandı ve KHK’larda yer alan düzenlemeler tek tek yasalara yerleştirildi. Bu güya meclis eliyle yapıldı ama yasa yapma ve içtüzük süreçlerine, OHAL hukukunun bağlı olduğu kurallara uyulmadan gerçekleştirildi. Böylece konu ve süre ile sınırlı KHK’lar hiçbir konu ve süre sınırı tanımayarak yasalaştı.

Peki, İmralı için OHAL KHK’ları öncesi ve sonrası değişen bir şey var mı?

Sayın Öcalan açısından OHAL öncesi ve sonrası ile KHK’lerin varlığı veya yokluğu fark etmiyor. İmralı’da süreklilik kazandırılan ve OHAL’i de aşan askeri yasak bölge olarak sıkıyönetim uygulamaları bulunuyor.

Madem KHK’lar ve darbe süreciyle işleyen kararlar var bu neden yasallaştırıldı?

İmralı’da öncelikle bütün uygulamalar keyfi ve fiili başlatılır. Ondan sonra uygulamalara bir hukuk kılığı giydirilmeye çalışılır. Avukat ve aile görüşmelerine yıllarca izin verilmedi, mektuplar sansürlendi ya da hiçbir şekilde ulaştırılmadı. 2016 darbe sürecinden sonra ise nerden bakarsanız tutarsız bir infaz hâkimliği kararı ile bu uygulamalar resmileştirildi. Hukuka aykırı KHK’lar İmralı’ya uygulanmaya başlandı ta ki 2 Mart 2018 tarihinde çıkarılan yeni bir infaz hâkimliği kararına kadar. Bu kararın diğer uygulama ve mahkeme kararlarından farkı; artık KHK veya doğrudan OHAL’e dayanmamasıydı. Çünkü OHAL ve KHK’lar 5275 Sayılı Yasa’nın maddelerine yerleştirilmişti ve karar bu kanun maddelerine dayanıyordu. Tabii bizlerin demokratik hukuk mücadelesi devam ediyor. Bu karar ile ilgili tüm başvuru süreçleri işletilecek ve son bulmasını sağlayacağız.

Bu yasaya karşı başlatmış olduğunuz hukuki süreç ne durumda?

Şu an dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımış durumdayız. İnsan onuruna yakışır, demokrasiden yana, insan haklarını düzenleyen hiçbir hukuk kuralı İmralı’daki sisteme cevap vermez. Ancak önümüzdeki uygulamalar ile bundan sonraki süreç bir anayasal rejim olmayacağı gibi demokratik de olmayacaktır.

Anayasa Mahkemesi’nin karar verme ve bu uygulamaların yasalaşmasındaki ve süreçteki rolü nedir?

Anayasa Mahkemesi, OHAL KHK’ları ve bahsettiğimiz şekilde adı yasa haline getirilen KHK’ların her iki haline de karşı yapılan başvuruları reddetti. Yeni rejim inşa edilirken Anayasa Mahkemesi kilit rol oynadı. Hukukun esamesinin okunmadığı OHAL KHK’ları ile yasalaştırılan KHK başvurularının her ikisinin de kabul edilmesi gerekiyordu. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden dolayı KHK ve yasalaştırılan KHK’ların iptali gerekiyordu. Bu olsaydı ne OHAL sürdürülebilirdi ne de tüm sistemi alt üst eden KHK’lar çıkarılabilirdi. Hatta belki 24 Haziran seçimleri de olmayabilirdi ya da sonuçları farklı olurdu. Kısaca yapılan ve yaşanan bir seçim süreci değildi. Kurgulanan bir süreç ile yapısal değişikliğe gidildi. Anayasa Mahkemesi’nin susmasını ve hatta sürece dâhil edilmesini sağlayan akıl, yeni rejimin baskı ve zora dayalı aklıdır. İmralı’da yıllardır sürdürülen sistemin akıl yürütücüleri kimlerse bugünkü rejimi oluşturanlar da onlardır.

Peki, hem bu tecrit hem de bu tecridin tüm ülkede uygulanır hale gelmesi sürecine bakacak olursak bu noktaya nasıl gelindi?

Bizler sürekli olarak İmralı’nın yaygınlaştırıldığı ülkeye uygulanan bir sistem haline getirilmeye çalışıldığı bir süreç yaşandığını ifade ediyorduk. Sindirilmiş, sesini çıkarmayan bir toplum tahayyül eden iktidar, İmralı’daki uygulamalardan esinlenmiştir. İmralı uygulamalarının tüm toplumsal kesimleri ilgilendirdiği bir gerçekti. İmralı’da başlayan kısıtlamalar ve yasaklar tüm karar hapishanelerinde kısıtlamalara dönüştü ve tecrit yaygınlaştırılarak kalıcı hale getirildi.

İmralı açısından uluslararası komplo tarihinden bu yana ulusal ve uluslararası bir mutabakat hali var. İmralı sistemine etki edecek, değiştirecek veya kapatılmasını sağlayacak hukuki süreçler elbirliği ile hiçleştirildi, anlamsız hale getirildi. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün zemini olabilecek, AİHM’in ağır ihlallerin yaşandığı dört birleşik dosyada verdiği tek ihlal kararı dahi Türkiye ve Avrupa tarafından işlevsiz hale getirilmektedir.

Sayın Öcalan’ın özgür olduğu veya demokratik haklarını kullanabildiği bir süreç ile tamamen toplumdan ve dünyadan koparıldığı mutlak tecrit edildiği süreçleri karşılaştırmak mümkün; Sayın Öcalan, bizleri demokratik bir anayasa arifesine getirmişti. Toplumun tüm kesimlerinin özgür iradesi ile mutabık olduğu özgür bir yaşamın ve doğrudan demokrasinin zemini olacak temel yasa ortaya çıkacaktı. Ancak bugün temsili demokrasinin dahi ortadan kaldırıldığı ve adına otokrasi diyebileceğimiz baskı, şiddet ve zora dayalı keyfi, hukuki ve toplumsal hiçbir denetleme mekanizmasının bulunmadığı bir sürece girdik.

Bu durumu değiştirecek ve Türkiye’yi demokratikleştirecek tek güç, halkın, toplumun ve demokratik tüm kesimlerin Sayın Öcalan’ın baskıcı ve demokratik olmayan başkanlık rejimini kabul etmeyen destansı direnişine sahip çıkması ve onun etrafında kenetlenmesidir.