Yeni çözüm süreci ve yol haritası

Tayyip Erdoğan, Saray Gladyosu ve onunla ittifak içinde olan güçlerin Kürt sorununu siyasi yollarla çözeceğini düşünmek büyük bir gaflettir, kendini kandırmaktır. Kürtleri ve demokrasi güçlerini aldatmaktır.

Şu anda Türkiye’de faşist bir iktidar ve faşist bir şef var. Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli başta Kürtler olmak üzere demokrasi güçlerini tasfiye etmek üzere bir faşist ittifak kurdular. Bu faşist ittifakın etrafında demokrasi düşmanı ve Kürtlerin soykırımını hedefleyen başka çevreler de var. Tayyip Erdoğan 12 Eylül’ün cunta şefi Kenan Evren gibi Türkiye’de asayişi ve kamu güvenliğini sağlayana kadar olağanüstü halin kaldırılmayacağını açıkladı. Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri ezilene ve kendi diktatörlüğünü hakim kılana kadar olağanüstü halin sürdürüleceğini itiraf etti. Bu açıklama faşist şef Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir siyasi programa ve yol haritasına sahip olduğunu gözler önüne sermiştir.

Tayyip Erdoğan Kürt düşmanlığı üzerinden iktidarını sürdürmeyi temel bir strateji haline getirmiştir. Bu temelde de tüm Kürt düşmanlarıyla taktik ittifak kurmuştur. İktidarını sürdürmek için Kürt düşmanlarından, dolayısıyla demokrasi düşmanlarından destek almaktadır. Zaten tüm bu şovenist ittifakları da olağanüstü halin uzatılmasını istemektedirler. Bu yönüyle Türkiye olağanüstü halden yana olanlar ile olağanüstü hale karşı olanlar olarak da bölünmüştür. Referandumda hayır verenlerin büyük bölümü olağanüstü hale karşıdır. Referandumda evet verenlerin bir kısmının da olağanüstü hale karşı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Olağanüstü hal demokrasi düşmanlığıdır. AKP iktidarının uyguladığı olağanüstü hal, Türkiye’de daha önce uygulanan sıkıyönetimlerden katbekat baskıcı karakterdedir. Hiç bir sıkıyönetim komutanının aklına getirmediği uygulamaları bugün AKP iktidarı pervasızca yapmaktadır. Tayyip Erdoğan sadece soykırım politikası yürütmüyor; Kürt soykırım politikası önünde engel olan PKK’yi tasfiye ederek Kürt soykırımını da tamamlamak istiyor. Kim, nasıl gösterirse göstersin, PKK’yi tasfiye etme politikası Kürt soykırım politikasıdır. Bugün sadece Bakurê Kurdistan’da değil, Kürdistan’ın tüm parçalarında Kürt’ü var eden en temel gerçeklik PKK’dir. PKK’nin tasfiye edildiği takdirde Kürdistan ve Ortadoğu için kara bir dönem başlar. Soykırımcı faşist karanlık altında halklar tarihin en büyük acılarıyla karşılaşır. Başta Bakurê Kurdistan olmak üzere tüm Kürtler ve hiç bir Kürt siyasi hareketi için yaşama şansı kalmaz. Kim PKK’nin tasfiye edildiği siyasi ortamda varlığını sürdüreceğini sanıyorsa, tarihi gaflet içindedir ve kendini ölüme yatırmıştır. Kuşkusuz PKK tasfiye edilemez. PKK öyle köklü ve toplum içine nüfuz etmiş bir harekettir ki, hiç bir kök kazıma saldırısı sonuca ulaşamaz. Sadece PKK’nin gelişim tarihini ve sahip olduğu düşünce ve toplumsal gücü anlamayanlar böyle bir hayale kapılabilirler. Ancak gafillerin PKK tasfiye olursa başına ne geleceğini göstermek de bizim tarihi sorumluluğumuzdur.

ERDOĞAN’IN KÜRT SORUNUNU ÇÖZECEĞİNİ DÜŞÜNMEK BÜYÜK BİR GAFLETTİR

Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi soykırım politikasında gedikler açmak, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için toplumsal ve psikolojik zemin hazırlamak için çok çaba sarf etti. Makul yaklaşımlar gösterdi. Ancak Türkiye’deki siyasi oligarşinin böyle bir zihniyete sahip olmadığı görüldü. Kuşkusuz dünyada mevcut siyasi iktidarlarla da siyasi uzlaşmayla birçok sorun çözülmektedir. Ancak Kürt sorunu dünyanın başka yerlerindeki sorunlarla karşılaştırılamaz. Çünkü bir uzlaşma arayan değil soykırıma uğratmak isteyen bir zihniyet hakimdir. Tayyip Erdoğan ve ittifak kurduğu çevreler de tamamen bu zihniyettedir. Dolayısıyla yüzde yüz olmaz denmese de bu zihniyet ve mevcut siyasi oligarşi ile Kürt sorununu görüşmelerle siyasi yollardan çözmek imkansıza yakın bir olasılıktır. Bu açıdan Tayyip Erdoğan, Saray Gladyosu ve onunla ittifak içinde olan güçlerin Kürt sorununu siyasi yollarla çözeceğini düşünmek büyük bir gaflettir, kendini kandırmaktır. Kürtleri ve demokrasi güçlerini aldatmaktır. Türkiye’deki mevcut zihniyet ve iktidarlarla Kürt sorununun çözüleceğini sanmak ve böyle bir yol haritasını düşünmek tamamen bir gaflettir ve devekuşu gibi kafayı kuma gömmektir.

TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİK DEVRİME İHTİYACI VAR

Türkiye halen demokratik devrimini yapmamış bir ülkedir. Kürt düşmanı ve demokrasi düşmanı bir karaktere sahiptir. Demokrasi düşmanlığı da esas olarak Kürt düşmanlığından ileri gelmektedir. Bu açıdan Türkiye’nin demokratik devrime ihtiyacı vardır. Türkiye’de sadece ve sadece demokratik devrimle Kürt sorunu çözülebilir. Kürdistan’da bir demokratik devrim gerçekleşmiştir. Türkiye’de uzun yıllara dayalı bir demokratik devrim mücadelesi sürse de demokrasi düşmanı güçler iktidarlarını bırakmamak ve Kürt soykırımını sürdürmek için direniş göstermektedirler. Karşı devrimci saldırılar ve darbeler ile tüm demokrasi güçlerini ezmek istemektedirler.

TÜRKİYE’NİN SORUNLARI DEMOKRATİKLEŞTİRME MÜCADELESİYLE ÇÖZÜLÜR

Mevcut siyasi ortamda Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokratikleşme sorunlarını çözüme kavuşturacak çözüm süreci ve yol haritası demokrasi ittifakı ve buna dayalı Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesiyle gerçekleşir. Bunun dışında şu süreç, bu süreç, şu, bu yol haritası söylemleri tamamen kendini ve toplumu kandırmaktır. Demokrasi ittifakı ve buna dayalı bir süreç ve yol haritası düşünmeyenler soykırımcı özel savaşın aleti olma durumuna düşmekten kurtulamazlar. Gerçek demokratlar ve Kürt sorununun çözümünü gerçekten isteyenler için sadece bir yol haritası vardır; demokrasi güçlerinin ittifakına dayalı demokrasi mücadelesidir. Demokrasi ittifak, demokratik program yol haritası; demokrasi mücadelesi de çözüm sürecidir. Yıllardır dillendirilen, iyi niyetle ifade edilen bir çözüm süreci ancak böyle başlatılabilir, böyle geliştirilebilir.

Önder Apo 2014 öncesi büyük çaba göstererek AKP’yi ve devleti çözüm süreci içine sokmak istedi, ama olmadı. Hatta iyi hazırlanmadığı ve yeterli araca sahip olmadığı için çözüm koşullarını tahrip eden ve çözümü erteleyen bir rol oynadığını söylemek bile mümkündür. Nitekim Önder Apo defalarca 2006 1 Ekim tarihinde yapılan ateşkes için yeterli bilgilendirilmedim, bir emrivaki oldu, değerlendirmesinde bulunmuştur. Böyle bir sürecin başlatılması koşulları yaratılmadan ve olgunlaştırılmadan dayatıldığından söz edip hep eleştirmiştir. Bu nedenle görüşmeler sürecinde bile kaygılarını dile getirmiştir. Bu açıdan bir çözüm süreci yoktu; AKP iktidarını ve devleti çözüm sürecine sokma süreci vardı. Ancak görüşmeler artık bir sürecin içine girme noktasına geldiğinde AKP ve devlet gerçeği gerçek yüzünü göstermiştir. Dolmabahçe Mutabakatı bir yönüyle bir demokratik devrim kapısını açma ve demokratik devrim sürecini geliştirme belgesidir. Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatını reddetmesi ise 30 Ekim Milli Güvenlik Kurulu kararının açık bir biçimde ortaya konulmasıdır. Dolmabahçe mutabakatı için Tayyip Erdoğan tarafından ‘ne demokrasi mutabakatı’ denilmesi bu zihniyetin dışa vurumudur.

Önder Apo zaten her zaman çözümü demokrasi güçlerinin birliği ve mücadelesinde görmüştür. Bu açıdan Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye halklarının demokrasi mücadelesini ortaklaştırma çabasını süreklileştirmiştir. Bu çabası her zaman siyasal mücadelesinin önceliklerinden olmuştur. HDK ve HDP projelerine destek vermesi, 7 Haziran sürecinde rol oynaması da bu nedenledir. AKP iktidarı ile sürdürülen görüşmeler ise bir ihtimali zorlama ve demokrasi güçlerinin mücadelesine zemin açmak için sürdürülmüştür. Önder Apo görüşmeler sürecinde bile esas çözüm sürecini ve yol haritasını demokrasi güçlerinin birliği ve mücadelesi olarak görmüştür.

Tayyip Erdoğan Dolmabahçe Mutabakatını yok sayarak ve Türkiye için bir şans olan 7 Haziran seçim sonuçlarına siyasi darbe yaparak çözüm süreci ve yol haritası olarak demokrasi güçlerinin birliği ve mücadelesinin esas alınması gerektiğini bir daha ortaya koymuştur. Zaten Önder Apo 5 Nisan öncesi “Bundan sonra görüşme olmaz, müzakere olur; hatta müzakere süreci de son bulmuştur, artık çözüm olur” diyerek tutumunu açık ve net ortaya koymuştur.

Artık şu hükümetle, şu devlet görevlisiyle ya da heyetle ilişki ile ne çözüm süreci olur ne de yol haritası olur. Ancak demokrasi güçlerinin birliği ve demokrasi mücadelesi Kürt sorununu çözebilir. Bu mücadeleyle demokratik devrim gerçekleşecek ve sorun çözülecektir. Bunun dışında bir çözüm süreci ve yol haritası yoktur. Daha doğrusu demokrasi güçleri önlerine böyle bir yol haritası ve çözüm süreci koymalıdırlar. Bunun dışındaki her yaklaşım çözüm süreci ve demokratikleşmeyle bağı olmayan kendini, Kürt halkını ve demokrasi güçlerini kandırma tutumu ve duruşu olur.

Şu anda Türkiye’de ve Kürdistan’da acilen böyle bir yol haritası ve çözüm süreci başlatma zamanıdır. Demokrasi güçlerine düşen sorumluluk ve görev budur. Başta Kürt demokrasi güçleri olmak üzere Türkiye’nin demokrasi güçlerinin böyle bir çözüm sürecine yoğunlaşması gerekir. Bunun dışındaki her yaklaşım boş çabadır. Zamana, zemine uygun siyaset yapmamaktır. Ya da bazı güçlere kendilerini makul siyasetçi gibi göstererek kendini ve toplumu aldatma içine girmektir. Mevcut siyasi ortam ve ağır baskılar ortamında farklı çözüm ve yol haritalarından söz etmek sadece hakim güçlerin belasını üstüne çekmekten çekinmek dışında bir anlam taşımaz.

TEK YOL, DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ

Şimdi kaynağı Saray Gladyosu ve MİT olan “Yeniden çözüm süreci başlayacak” lafları dolaştırılıyor. Bazı köşe yazarları da bunu dillendiriyor. Bu tür özel savaş söylemleri ve haberleri Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin mücadelesini önlemeye yöneliktir. Toplumda beklenti yaratılarak mücadele etmesi önlenecek, bu ortamda da Tayyip Erdoğan soykırımcı faşist sistemini oturtacak! Bu haberlerin ortaya atılmasını sağlayanlar soykırımcı Kürt düşmanları olduğu gibi, bu tür haberleri yayanlar da bu soykırımcı Kürt düşmanlarının hizmetine girenlerdir. Bazıları da PKK tasfiye edilecek, ondan sonra çözüm süreci başlatılacak gibi insan aklıyla dalga geçen söylemlerde bulunmaktadır. Yine yönlendirilen bir kesim de PKK ve HDP değil de başka kesimlerle Kürt sorununu çözecek süreç başlatılacakmış biçiminde değerlendirmeler yapmaktadırlar. Başka kesimler dediklerini Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı kullanabilirler. Bu kesimlere silahlı veya silahsız kontralar olarak rol verilebilir. Ama soykırımcı sistemin işbirlikçi olan Kürtlerle de Kürt sorununu çözmesi söz konusu değildir. Sadece ve sadece bazıları tarihe işbirlikçi ve hain olarak geçecek biçimde kullanılırlar. Bunlar olmaktadır ve olacaktır.

Şu anda toplumu aldatma, Kürtleri aldatma ve beklenti içine sokma yönlü çözüm süreci olabilirmiş gibi tartışmalar yapılması; ya da faşist iktidardan bu tür beklentiler ve isteklerde bulunulması, demokrasi güçlerinin birliği ve mücadelesine dayalı çözüm sürecini ve yol haritasını sabote etmekten başka anlama gelmemektedir.

Bir daha vurgulayalım, çözüm süreci için yol haritası çizmek isteyenler için tek yol, demokrasi güçlerinin birliği ve buna dayalı demokrasi mücadelesi olan bir yol haritası ve çözüm sürecini ortaya koymak ve bunu pratikleştirmektir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika