"Bir insanın ölümüne neden olmak alemin ölümüne neden olmak gibidir. Türkiye bugün insanlıðın vicdanı olarak dünyanın yitirdiði erdem ve faziletlerin rehberliðini yapan bir ülkedir. Emin olun ki bütün insanlık bize bakıyor Türkiye'ye bakıyor, herşeyimizle bütün dünyanın gündemindeyiz."
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoðan, bu sözleri bundan bir yıl önce, 21 Aðustos akşamı katıldıðı bir iftar yemeðinde sarfetti. Erdoðan'ın dediði gibi bütün insanlık o gün duyduðu haberle Türkiye'ye bakacaktı ancak gıpta ile deðil öfkeyle; Türkiye bir kez daha gündeme gelecekti ama erdem ve faziletle deðil, bir katliamla... Erdoðan'ın konuşmasından fazla deðil, birkaç saat önce Türk savaş uçakları Güney Kürdistan'ın Kortek bölgesinde bir aileyi yok etti. Aralarında 7 aylık bir bebeðin de bulunduðu 7 sivil katledildi.
Kürtlerin "Kimyasal Necdet" olarak adlandırdıðı Necdet Özel'in Genelkurmay Başkanlıðı'na getirilmesinden hemen sonra Türk devleti bildik bir yönteme yeniden başvuruyor, 'PKK'yi ortadan kaldırma' amacıyla Güney Kürdistan'a hava harekatları düzenliyordu. Genelkurmay hava saldırılarında 90-100 PKK militanının öldürüldüðünü iddia etse de, köyler bombalanıyor sivillerin can güvenliði tehdit ediliyordu. Saldırılarda bir ev yerle bir oldu, köylüler birkaç dakika öncesinde evden çıktıklarından şans eseri can kaybı yaşanmadı.
BÝR AÝLE YOK OLDU
17 Aðustos 2011'de başlayan saldırılar, 5. gününde katliama dönüştü. Savaş uçakları, Kortek-Ranya yolu üzerindeki Bolê köyü yakınlarında sivillerin bulunduðu seyir halindeki aracı hedef aldı.
Araçta bulunan 4'ü çocuk 7 sivil yaşamını yitirdi. Katliamda yaşamını yitirenlerin tümü aynı ailedendi:
Baba Hüseyin Mustafa,
Anne Mêr Mam Kak,
34 yaşındaki Rezan Hüseyin
11 yaşındaki çocuðu Zana Hüseyin
10 yaşındaki Oskar Hüseyin
4 yaşındaki Sonya Şemal
Ve 7 aylık bebek Solin
Kandil halkı, daha yaşamı tanıma şansına eremeyen 4 çocuk ile hamile olan Rezan Hüseyin Mustafa, anne Mer Haci Mam ile Hasan Mustafa'nın ancak parçalarını toplayarak topraða verebildi. Cenaze törenine sadece Ranya'dan deðil, Güney Kürdistan'ın her yerinden binlerce kişi katıldı.
GÜNEY'DE ÝLK KEZ CANLI KALKAN EYLEMLERÝ
Katliam büyük bir infiale neden oldu. Başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürtlerin yaşadıðı her yerde kitlesel protesto gösterileri düzenlendi.
Türk devletinin gerilla ile halkı birbirinden koparma, bölgeyi insansızlaştırma planı burda da tutmadı. Güney Kürdistan halkı topraklarını terketmeyi reddettiði gibi, bir ilke imza atarak Medya Savunma Alanları'na Canlı Kalkan eylemini başlattı.
Hewler, Süleymaniye, Kerkük, Maxmur, Zaxo, Germiyan ve daha birçok merkezden çoðunluðu gençlerden oluşan yüzlerce kişi askeri operasyonlara karşı bedenini siper etmek üzere yollara düştü. Canlı Kalkan eylemcileri birçok kez Güney Hükümeti'nin asayiş güçleri tarafından engellendi, şiddete maruz kalan gençler gözaltına alındı ancak yürüyüşlerinden vazgeçmedi. Eşzamanlı bir eylem de Kuzey Kürdistan'da başlatıldı. Barış Anneleri öncülüðünde 16 kentten onbinlerce kişi Habur Sınır Kapısına yürüyerek Hasan ailesinin acısını paylaştı.
Halkın tepkisi üzerine Güney Kürdistan Parlamentosu da harekete geçti. Gerçekleşen olaðanüstü oturumda Güney Kürdistan hükümetine "Türkiyeyi Lahey Adalet Divanına götür çaðrısında bulunuldu. Af Örgütü de, Türk yetkililerini olayla ilgili adil ve baðımsız bir soruşturma açmaya davet etti.
ATALAY'IN KORTEK ÝTÝRAFI
Türk devleti ise aradan geçen bir yıla raðmen katliamı üstlenmedi. AKP'li Beşir Atalay, Roboski katliamı ardından katıldıðı bir programda "Aðustos'tan beri devam eden operasyonlarda Uludere'den önce bir tek hata oldu. O da Irak bölgesindeydi" diyerek katliamı itiraf etmiş oldu.
Kürtler sözkonusu olduðunda her türlü katliamı, baskı ve şiddeti perdeleme gayretinde olan Türk medyasının Kortek Katliamı konusunda da tavrı ibretlikti. Taraf gazetesi işi,"PKK açıklayamazsa, o ölümlerin hesabı ona yazılır" demeye kadar vardırdı.
Katliamın üzerinden bir yıl geçti, Türkiye hâlâ hava saldırıları ve operasyonlarla "çözüm" derdinde. Türk medyası susarak bu katliamların ortaðı olmaya devam ediyor. Katliamla ilgili bir yıl önce yapılan açıklamalar ise suya yazılmış söz olmaktan öteye geçemedi. Ne Güney Kürdistan hükümeti, ne katliam yerinde inceleme yapan heyet, ne de uluslararası kurumlar olayın takipçisi olmadı. Hasan ailesinin Qeladize Kent Mahkemesi'ne yapmış oldukları başvuru da sonuçsuz kaldı. Ýnsanlık hala vurulduðu yerde, Kortek'te can çekişiyor...