Dêrsim Soykırımı anması: Yüzleşme ve mezar yerlerinin açıklanması istendi
Dêrsim Tertelesi’nin 88. yıldönümünde, 1937-38 yıllarında yaşanan katliamda yaşamını yitirenler, Dêrsim Merkez’de düzenlenen sessiz bir yürüyüşle anıldı.
Dêrsim Tertelesi’nin 88. yıldönümünde, 1937-38 yıllarında yaşanan katliamda yaşamını yitirenler, Dêrsim Merkez’de düzenlenen sessiz bir yürüyüşle anıldı.
Dêrsim Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde gerçekleşen anma etkinliğine Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), DEM Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Pir Sultan Abdal Derneği ve çok sayıda kurum ile yurttaş katıldı.
Sanat Sokağı’ndan başlayan yürüyüş, Seyit Rıza Meydanı’nda sona erdi. Katılımcılar, ellerinde Seyit Rıza’nın posterlerini ve siyah pankartlar taşıdı. Meydanda yapılan açıklamalarda, 1938’de on binlerce insanın katledildiği, binlerce kişinin zorla göç ettirildiği ve yüzlerce çocuğun kaybedildiği hatırlatıldı. Katliamın ardından kültürel asimilasyonun derinleştiği ve Alevi inanç yapısına yönelik ağır saldırıların sürdüğü vurgulandı.
Dêrsim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Başkanı Alirıza Bilir, Tertelenin fiziksel kıyımın ötesinde bir toplumsal ve inançsal çözülme sürecini başlattığını ifade ederek, mezar yerlerinin açıklanması ve tarihle yüzleşilmesi çağrısı yaptı.
Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Cuma Erçe ise Türkiye’de demokrasinin önündeki en büyük engelin geçmişle yüzleşmeme hali olduğunu vurguladı.
EMEP İl Başkanı Ergin Tekin ve ESP MYK üyesi Orhan Çelebi, 88 yıldır süren acının toplumsal hafızada canlılığını koruduğunu belirterek, sorumluların yargılanması ve toplumsal yüzleşmenin sağlanması gerektiğini vurguladı.
DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eşsözcüsü Yüksel Mutlu ise konuşmasında, Dêrsim Tertelesi’ni bir “soykırım” olarak tanımlayarak, yüzleşme olmadan Türkiye’de demokrasiden söz edilemeyeceğini dile getirdi. Mücadelenin Kürtler, Aleviler, Ermeniler ve tüm halkların eşit yurttaşlık hakkı için süreceğini ifade etti.
Anmanın sonunda konuşan DAD Eş Genel Başkanı Zeynel Kete ise, mezar yerlerinin açıklanmamasının Alevi inancında kutsal sayılan ziyaret yerlerinden mahrum bırakılmak anlamına geldiğini vurguladı. Kete, bu durumun toplumsal hafızaya, kültüre ve inanca yapılan bir saldırı olduğunu belirterek, bu tutumu asla kabul etmeyeceklerini söyledi.