Ýktisat Profesörü Ýzzettin Önder, AKP Hükümeti'nin zam politikasını eleştirerek, 100'den fazla ülke arasında en yüksek akaryakıtın Türkiye'de olduðunu açıkladı. Önder, zamların kışa doðru yapılıyor olmasına dikkat çekerek, yakıt sorununun katlanacaðı uyarısında bulundu. Bunu, kendi harcamaları için yapıyor diyen Önder, ayrıca AKP'nin "cemaat ve sadaka sistemine" dayandıðını belirterek, tüm harcamaların bütçeye yansımadıðına işaret etti.
Prof. Dr. Ýzzettin Önder ile zam ve ek vergileri, bunlarla kapatılmaya çalışılan bütçe açıklarını konuştuk...
-AKP'nin son zamanlardaki ekonomi politikasında, bütçe açıklarını zam ve ek vergilerle karşılayan bir yöntem açıða çıkıyor. Bunu nasıl okumak gerek? Bu bir yöntem olabilir mi ve sonuçları ne olur?Bütçe açıðının önlenememesi faizlerin yükselmesine, faiz yüksekliði ise maliyetleri yükselttiði için olumlu görülmemektedir. Ayrıca, faizler yüksek olunca, yatırımcıların yatırım istekleri azalmakta, bu da ekonomik kalkınmayı duraklatmaktadır. Bütçe açıðını önleyebilmek için harcamaları kısmak kolay olmamakta, zira harcama kısılması iktidara oy kaybettirebilir. Diðer yandan sermaye üzerindeki vergilerin yükseltilmesi de hem yatırımları olumsuz etkiler ham de oy kaybettirir. Zira sermaye üzerindeki doðrudan vergiler hissedilen vergilerdir. Hal böyle olunca halkın algılamasının zayıf olduðu, fiyatların içinde gizlenen vergilere, yani dolaylı vergilere ve doðrudan vergiler içinde stopajla toplanan vergilere başvurulmaktadır. Nitekim böyle tasnife göre saðlanan vergi gelirlerinin toplam vergi gelirleri içindeki payı, yıllara göre oynak olmakla beraber, yaklaşık dörtte üç dolaylarındadır. Oysa dolaylı vergiler daha çok orta ve düşük gelirli kesimler üzerinde yük oluşturduðundan genellikle adaletsiz vergiler olarak görülürler ve gelir daðılımını bozarlar.
-Bu açıðın kapatılması için başka hangi gelirlere başvuruluyor?Bütçe açıðını kapatmada şimdilere kadar önemli ölçüde geçici gelirlere başvuruldu. Örneðin, geçen yolda çıkarılan torba yasa ile bazı gecikmiş vergilerin cezaları hafifletilerek ödenmesi saðlanmaya çalışıldı. Paralı askerlik bir başka gelir kaynaðı oluşturdu. 2B olarak bilinen orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı vb gibi bir seferlik, geçici gelir kaynaklarına başvuruldu, ama burada da sınıra gelindi.
-Hükümetin, açıklarını kapatmada dış borca da yöneldiði oluyor mu?AKP bütçe açıkları için dış borca fazla yüklenmiyor, çünkü faizler biraz gerilediði için gereði kadar nakit ihtiyacını geçici de olsa ve iç borca baş vurarak karşılayabiliyor. Yukarıda söylediðim gibi, şimdilik de olsa bazı satışlar ve gelir kaynakları yaratarak, işleri döndürebilmektedir. Ancak, dış ödemeler açıðı önemlidir. Ulusal gelirin geçen yıl anormal boyutta % 7 dolayında bir boyuta ulaşırken, dış kaynak ihtiyacı arttı. Bilindiði gibi, dış kaynak ihtiyacı ise yüksek faizle sıcak para girişiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Bunun anlamı şu ki, gelen para reel yatırım yapmadan, faiz alarak dışarı çıktıðından, ekonominin büyümesine engel koymakta, bu yük toplumun düşük ve orta gelirli gruplar üzerine oturarak, gelir daðılımını bozmaktadır.
-Ayrıca zamların kışa doðru yapılacak olmasından yola çıkarsak; Türkiye toplumu, ekonomik bakımdan 'yeniden' zorlanacaðı bir sürece mi dahil olacak? Kaldı ki, yerel seçimlerin yaklaştıðı bir dönem...Doðrudur, zamların kışa doðru yapılıyor olması, özellikle yakıt üzerindeki zamlar halkımızı zorlayacaktır. Hükümet zamları kasıtlı olarak kışa rastlatmak istemez, çünkü bu durum oy kaybı yaratabilir. Ancak, kışa doðru hükümetin de harcamaları arttıðı için, zorunlu olarak bunu yapar. Bunu, kendi harcamaları için yapıyor. Ayrıca, seçime doðru gidilirken, hemen seçim öncesi yapılan zamlar seçim açısından olumlu görülmez. O nedenle, seçimden epey önceleri yüklü zamlar yapılır ki, seçim arifesinde zamlar unutulmuş olsun, hatta durum uygun olursa bazı alanlarda vergi indirim ya da, akaryakıtta olabileceði gibi, fiyat indirimi yapılarak, olumlu algılamalar oya dönüştürülebilsin. Her türlü seçim iktidarların seçim bütçesi uygulamasına neden olur. Bu uygulama AKP için de geçerlidir. AKP cemaat ve sadaka sistemine de dayandıðından, tüm harcamalar bütçeye yansımamakta, cemaatçi kuruluşların hesaplarına yansıyan bazı harcamalar, zaman içinde teşvik ve benzer avantalar adı altında bu tür şirketlere kaynak aktarımı yapılarak maliyetler biraz da ucuz olarak karşılanmaktadır. Ne var ki, böylesi masa altı operasyonların kaynaðını ve sonucunu bilmek fazla olanaklı deðildir.
-Petrol ve sigara ürünlerine yönelik vergileri, Türkiye ve onun dışındaki ülkelerle karşılaştırdıðınızda, tablo neyi işaret ediyor?Türkiye'de petrol ve sigara fiyatlarının içinde çok büyük vergi söz konusu. Önce sigara meselesine bakacak olursak; özellikle bu hükümet hem sigara savaşı nedeniyle, hem de sigara gerçek anlamda zaruri mal olmadıðından (tiryakilere söyleyecek fazla sözüm yok) fiyat yükselişinin oy etkisinin fazla olmadıðı düşünülebilir. Akaryakıta gelince, son verilere göre, gerçekten 140 dolayında ülke arasında en yüksek fiyat Türkiyede. Türkiyeye en yakın ülke Norveç. Türkiyede varil başına benzin fiyatı, Norveçe göre % 19, Ýtalyaya göre %23, Japonyaya göre %57, ABDye göre ise % 206 dolayında yüksektir. Türkiyede fiyat seyri ise şöyledir: 2002 de 23,4 $ olan fiyat, 2011de 78,0 $ ve 2012de ise 80,9 $ yükseldi. Bunun nedeni sadece dünya fiyatlarındaki deðişim deðil. Kaldı ki, dünyada varil başına petrol fiyatı 2002 yılında 23,4 $ iken, 2012 yılında 80,9 $ oldu. Buna ilaveten, Türkiyede son krize kadar (2008 yılı) düşük olan döviz kurunun krizde yükselmesi de fiyat artışında önemli oldu. Önceler, yaklaşık 1,0$ = 1,5 TL iken, 2008 sonrasında 1,0 $ = 1,8 TL dolayına çıktı. Vergi meselesine gelince, Türkiyede şu anda kurşunsuz benzin üzerindeki vergi oranı % 65,96dır. Bu oran, Almanyada % 62,06; Ýngilterede % 62,58, Fransada % 60,19dur. Oran bizde yüksektir, fakat tüm fiyat artışı sadece vergi ile açıklanamıyor.
-Mevcut ekonomik durumu böyle özetlediniz. Peki, gelecek için öngörüleriniz ne yönde?Önce şunu söylemeliyim ki; bu tür zamlar ve fiyat artışları ne kadar sürer meselesine verilecek yanıt, şiddeti hakkında bir şey söyleyememekle beraber, kesinlikle devam eder ve edecektir de. Ekonominin geleceði ise kapitalist dünyanın krizinin seyrine oldukça baðlı. Krizin daha devam edeceði, zaman zaman derinleşebileceði düşünüldüðünde, işlerin düzelmesini beklemek kapitalist sisteme olumlu bakmak anlamına gelir ki, tarihsel gerçekler bunun böyle olmadıðını göstermektedir. Ancak, inşaat, bazı alt-yapı işleri ve krizden kaçarak, Türkiye ve çevre pazarlardan yararlanmaya çalışan bazı yabancı reel yatırımlar, ekonomiyi soymak pahasına, ülkede geçici parıltılar oluşturabilir. Halkımız olayları anlayıncaya ve siyasal tercihlerini deðiştirinceye kadar daha çok soyulur, emperyalizmin oyununu ve onların içerideki sivil ve siyasi işbirlikçilerini anladıðında (eðer böyle bir şey olursa!) biraz geç olabilir. Bekleyip, göreceðiz.