Türkiye’de ekonomi istatistikleri gerçekleri yansıtmıyor

Türkiye’de ekonomi istatistikleri gerçekleri yansıtmıyor

Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olarak övünen Türkiye’de bu büyümenin yaşamdaki karşılıðı ne? Başta işsizlik olmak üzere ekonomik alana ilişkin yapılan resmi istatistikler gerçeði ne kadar yansıtıyor? Nüfusunun yüzde 75’i işsiz olan Hakkari’de “uzay mekiði parçalarının” ihraç edilmesi ne anlama geliyor? Hızla büyüyen bu ekonomiden işçi ve emekçiler neden yararlanamıyor? Ekonomi yukarı doðru giderken, özgürlükler neden aşaðı doðru serbest dalışta? BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye’nin ekonomik durumunu ANF’ye deðerlendirdi.

Türkiye Ýstatistik Kurumu'na (TÜÝK) göre ülkede işsizlik Temmuz ayı sonu itibariyle bir önceki yılın aynı ayına oranla 0,7 puan azalarak yüzde 8,4 oldu. Diðer bir ifadeyle bir önceki yılın aynı ayında 2 milyon 509 bin kişi olan işsiz sayısı, 286 bin kişi azalarak, Temmuz 2012’de 2 milyon 323 bin kişiye geriledi.

Resmi rakamlara ve hükümetin açıklamalarına bakılırsa, işsizlik sürekli düşüşte, büyüme olaðanüstü, kişi başına düşen milli gelir hiç olmadıðı kadar yüksek, vatandaşlar eşit hizmet görüyor ve eşit haklara sahip. Peki neden ardı arkası gelmeyen zamlar ve hak ihlallerindeki rekor veriler?

ERDOÐAN’IN DUBLE YOLLARI

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Eylül ayı başında Gümüşhane'de Aydın Doðan Spor Salonu'nda düzenlenen bir törende yaptıðı konuşmada “81 ildeki bütün vatan topraklarına eşit bir şekilde hizmet götürülürken, birileri bundan rahatsız olmaya başladılar. Tekrar Türkiye'nin önüne terör belasını koydular” diyerek AKP rejiminin “eşitlik” anlayışını ortaya koydu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoðan’a göre ise zaten “duble yollarla” bütün sorunlar çözüldü. “79 senede Türkiye’de duble yol olarak 6 bin 100 kilometre yol yapılmıştır. Fakat biz bu 8 yıl içine 13 bin 600 kilometre duble yol sıðdırdık” diye övünen Erdoðan kişi başına düşen milli gelirin 10 bin doların üzerine çıkması ülkesi için “mutluluk kaynaðı”.

DÜNYANIN EN PAHALI AKARYAKITI TÜRKÝYE’DE

ANF’ye konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise çok daha farklı bir tablo ortaya koyuyor. Demirtaş, “Türkiye dünyanın en pahalı akar yakıtını kullanıyor. Doðal gaza zam yapılacak, elektriðe zam yapılacak. Temel gıda malzemelerine bu zamlar yansıyacak. Ýşçi-emekçi ücretlerinde reel olarak düşüşler gerçekleşecek” diyor.

“Yani savaşın bütün maliyeti yoksul halkın sırtına yükselecek” diyen Demirtaş, şunları ekliyor: “Bu zaten bilinmeyen bir şey deðil. Fakat bunu daha fazla teşhir etmek, yoksul-emekçi halkların bu savaşın kendi ceplerinden ödenen bombalarla, silahlarla yürütüldüðünü anlatabilmek ve savaş karşıtı pozisyona getirmek çok önemlidir. Biz bu nedenle işin ekonomi kısmını, savaş maliyeti kısmını daha çok gündeme getirmeye çalışıyoruz.”

SAVAŞA AYRILAN BÜTÇE

BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Eylül ayında Başbakan Erdoðan’ın yanıtlaması üzere verdiði bir soru önergesinde son 30 yılda savaşa ayrılan bütçeyi sormuştu. Tuncel, şu dikkat çekici verilere işaret etmişti: “Temmuz ve Aðustos aylarında savaşa bütçeye ayrılan giderleri Sekiz aylık bütçe rakamlarına bakıldıðında son iki ayda (Temmuz ve Aðustos 2012) bütçeden silah araç ve gereçlerine yapılan harcamalarda eşi görülmemiş bir artış yaşanmıştır. Temmuz ve Aðustos aylarında, bütçeden silah, araç gereç ve mühimmata yapılan harcamalar, yılın ilk altıayında yapılan toplam harcamanın üzerine çıkmıştır. Ocak-Haziran döneminde, 'Güvenlik ve savunmaya yönelik mal, malzeme ve hizmet alımları' tutarı, toplam 732.7 milyon lira’yı, bu harcamalar temmuz ayında 473.5, aðustosta ise 372.4 milyon lira’yı bulmuştur”

Tuncel, bütçede, 'gizli hizmet giderleri' kalemi altındaki örtülü ödenekte Ocak-Haziran döneminde toplam 431 milyon lira olan örtülü ödenek harcamasının, son iki ayda yapılan 156.5 milyon liralık harcamayla, 587.7 milyon liraya yükseldiðine dikkat çekiyordu.

Bir yandan şiddetli bir savaş, aðır bir yoksulluk ve büyük zamlara raðmen verilen yaşam mücadelesi, diðer yandan hükümetin bahsettiði ekonomik büyüme ve zenginleşme. Peki bu paralar nereye gidiyor?

SAVAŞTAN PALAZLANAN AKP’LÝ YÖNETÝCÝLER VE CEMAAT

Demirtaş’a göre ekonomideki reel durum AKP tabanını da etkiliyor ancak ama savaştan palazlananlar var. Demirtaş şöyle diyor: “AKP yöneticileri, AKP müteahhitleri, AKP holdingleri bu savaşta palazlanıyorlar. Devletin bütün olanaklarını birbirlerine peşkeş çekiyorlar. Bütün ihaleler şu anda AKP ve cemaatin kontrolünde, kendilerine yakın müteahhitlere daðıtılıyor. AKP Türkiye’nin her yerinde karayolları ihalesi, baraj ihalesi, karakol ihalesi, okul ihalesi, kamu binaları ihalesi, kentsel dönüşüm ihalelerin tamamını kedine yakın müteahhitlere daðıtarak, onlar eliyle bir şekilde istihdam yaratmaya çalışıyor. Ve yarattıðı istihdamı, yani o müteahhitlerin şirketlerinde çalışan elemanları da kendisine baðlamaya çalışıyor. Bu yöntemle geçici de olsa işsizliði kullanarak, herkesi AKP’ye muhtaç bir pozisyona getirmeye çalışıyor. Tabi işin kaynaðını da AKP’li holdingler, müteahhitler ve cemaat yiyor.”

ÝSTATÝSTÝKLER GERÇEKLERÝ YANSITMIYOR

Ya istatistikler? BDP Eş Genel Başkanı, istatistiklerin gerçekleri yansıtmadıðını vurguluyor: “Reel durum farklıdır. Türkiye’de Avrupa gibi kayıt içi ekonomi çok güçlü deðil. Türkiye çok büyük bir kayıt dışı ekonomiye sahip. Türkiye’de yapılan alışverişin, dönen paranın çok önemli bir kısmı kayıt dışıdır, devletin resmi kayıtlarının dışındadır. Devlet de bunu biliyor. Bu kayıt dışı ekonomi aslında devleti ayakta tutuyor. O nedenle açıklanan işsizlik rakamları, gayri safi milli hasıla, kişi başına düşen milli gelir, ihracat rakamları, ithalat rakamları, bütün bunlar aslında tam olarak gerçeði yansıtmıyor.”

Demirtaş, gerçek işsizliði şu örneklerle ifade ediyor: “Biz biliyoruz ki, Muş’ta işsizlik yüzde 70 civarındadır, Hakkari’de yüzde 75, Diyarbakır’da yüzde 60 civarındadır. Adana’da reel işsizlik yüzde 70 ila 75 civarında, ki Adana Türkiye’de işsizliðin en yüksek olduðu ildir, göçlerden de kaynaklı. Dolayısıyla gerçekleri yansıtmıyor.”

KÝŞÝ BAŞINA DÜŞEN MÝLLÝ GELÝR HAKKARݒDE NE KADAR?

Demirtaş, kişi başına düşen milli gelir konusunda da resmi rakamlardan farklı bir tablo ortaya koyuyor: “Kişi başına düşen milli gelir yıllık 10 bin doları neredeyse aşmış gibi görünüyor ama Muş’ta kişi başına düşen milli gelir halen 400-500 dolardır. Hakkari’de 600 doları geçmiyor.”

YÜKSEKOVA’DA UZAK TEKNOLOJÝSÝNÝN ÝŞÝ NE?

Resmi istatistiklerdeki çelişkilere işaret eden Demirtaş, Yüksekova’da açıklanan ihracat rakamlarındaki bir garipliðe dikkat çekiyor: “Şimdi Yüksekova’da ihracat rakamları açıklanıyor; Yüksekova’dan dünyaya uzay mekiði parçaları ihraç edilmiş. Yani bunu Yüksekovalılar yapmamış. Kim yapmış? AKP’nin holdingleri, oradan sınır kapısından dünyaya mal satmışlar, vergi kaçırmışlar. Sanki Yüksekova’dan dünyaya uzay mekiði parçaları satılmış veya işte uçak parçaları satılmış, Yüksekova ihracat yapıyormuş gibi bir veri ortaya çıkıyor. Yani rakamların hepsi çelişkili ve gerçeði yansıtmıyor.”

ÖZGÜRLÜKLER BAŞ AŞAÐI

“Ekonomik gelişme” ile gölgelenen diðer bir gerçeklik ise hak ihlallerindeki rekor artış. AKP hükümeti ve Batılıların övdüðü bu ekonomik büyümenin aksine özgürlükler baş aşaðı gidiyor. Ýnsan Hakları Derneði’nin (ÝHD) 2011 yılı raporuna göre sadece geçen yıl 29 bin 366 hak ihlali yaşandı, 3 bin 252 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, 6 bin 504 internet sitesine erişim engellendi, 6 dernek kapatıldı, 173 kez parti ve derneklere saldırı oldu. 2011 sonu itibariyle 128 bin 604 olan tutuklu sayısı, Şubat 2012 itibariyle 130 bin 617'ye çıktı. Yine aynı rapora göre son üç yılda 27 bin 503 gözaltı ve 6 bin 444 tutuklama yaşandı.

BDP kaynaklarına göre 8-10 bin dolayında kişi KCK adı altında yürütülen operasyonlarda tutuklandı. Mart 2009’da Kürtlerin tarihi başarı elde ettiði yerel seçimlerden sadece birkaç hafta sonra başlayan KCK operasyonları, geçen üç yıl içinde sadece Kürtleri deðil, Kürtlerle dayanışma içinde olan tüm muhalifleri hedef aldı.

Türkiye bir çok alanda dünyanın en büyük cezaevi durumunda. 9 Ekim 2012 itibariyle Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’na göre 13’ü imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere 77 gazeteci cezaevindeydi. Yine 6’sı BDP’li olmak üzere 8 vekil, 30’u aşkın Kürt belediye başkanı, 60’ı aşkın sendikacı, BDP’nin 56 Parti Meclisi üyesi, 2 bini aşkın üniversite ve lise öðrencisi, yüzlerce kadın aktivist, çok sayıda aydın ve insan hakları savunucusu cezaevlerinde bulunuyor. Tüm bunlar buzdaðının sadece görünen yüzü. Özellikle son yıllar, hükümetin basın ve ifade özgürlüðü, emekçi ve kadın düşmanı politikaları ile öne çıktı.