Tuncel: En yoksullar Kürtler ve kadınlar

Tuncel: En yoksullar Kürtler ve kadınlar

BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Türkiye’de yoksulluðun etnik olarak Kürtleştiðini, cinsiyet olarak da kadınlaştıðına dikkat çekerek, “Kadınlar hem erkek şiddetine hem de politik şiddete maruz kalıyor. Bu politik şiddete kim maruz kalıyor? Kürt kadınları maruz kalıyor, “KCK" adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonunda yüzlerce kadın tam da eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdikleri için cezaevindeler” dedi.

BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, dün gece Meclis Genel Kurulu’nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıðı bütçesi üzerine söz aldı. 2013 bütçesinin halkın lehine olmadıðını ve bu bütçenin sadece belli bir zümreyi korumaya dönük olduðunun en iyi gösteren boyutun, kadına ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımla hazırlanmamış olmasından görülebileceðini ifade etti. Tuncel, AKP döneminde “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlıðı”ndan kadın” kelimesinin çıkartılarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıðı’na dönüştürüldüðünü de hatırlattı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in twitter hesabından yazdıðı “bu işe başladıðımızda en zengin yüzde 10’la en yoksul yüzde 10 arasındaki fark 18 kattı. Şimdi bu farkı 12 kata indirdik” sözlerini hatırlatan Tuncel, “Sevgili arkadaşlar, düşünün, bu ülkede en zenginle en yoksul yüzde 10’luk arasındaki dilim 12 kat. Bu bir felaket. Bunda övünülecek bir şey yok. Bu ciddi anlamda problemli bir durum ki gerçek durum bundan çok daha fazla” dedi. Kadına yönelik şiddet yasa tasarısı çıkartılmasına raðmen kadına yönelik şiddetin devam ettiðini anlatan Tuncel, “ Yasaya raðmen Van’da Gülşah Öðretmeni koruyamadık, başka yerde kadınları koruyamıyoruz. Bunlar eski eşleri tarafından hâlâ öldürülüyor. Demek ki bir sorun var. Zihniyet deðişmediði sürece kadına yönelik şiddet deðişmeyecektir. Zihniyet deðişmediði sürece kadınların toplumsal yaşama katılımı deðişmeyecektir” diye ifade etti.

Türkiye’de yoksulluðun etnik olarak Kürtleşttiðini, cinsiyet olarak da kadınlaştıðına dikkat çeken Tuncel, “Yani bakın, en yoksul yer neresidir? Kürt illeri. En yoksul kim? Yine kadınlardır. Eðer siz hâlâ bu ülkede kadınları ikincil olarak görüyorsanız, eðer yok sayıyorsanız oradan bir eşitlik ya da bir refah beklemeniz mümkün deðil. Eðer hâlâ bu ülkede Kürt sorunu gibi bir sorun çözülemiyorsa, ‘Kürt sorunu yoktur’ diyorsak, ‘Kürt yurttaşların sadece ekonomik sorunları vardır’ gibi bir yaklaşımla, mevcut olan sorunu, savaşı, çatışmayı görmezden gelirsek ne toplumsal adalet olur ne toplumsal barış olur” şeklinde konuştu.

‘KADINLAR, ERKEKLERÝN VE POLÝTÝK ŞÝDDETÝN HEDEFÝNDE’

Bütün haksızlara karşı mücadele eden, mevcut sistemi eleştiren, kadınların bu toplumda bireyler olarak eşit yaşamasını gerektiðini savunan kadınlara yönelik de bir şiddetin olduðuna işaret eden Tuncel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yani, üstelik, buradan Ýçişleri Bakanlıðı tarafından özellikle yönlendirilen bir şiddet. Bakın, kadınlar iki şiddete maruz kalıyor: Bir, erkek egemen sistemden, zihniyetten kaynaklı erkek şiddetine maruz kalıyorlar. Bütün kadınlar buna maruz kalıyor. Ýkinci şiddet de politik şiddet. Bu politik şiddete kim maruz kalıyor? Kürt kadınları maruz kalıyor, “KCK" adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonunda yüzlerce kadın tam da eşitlik mücadelesi verdikleri için, kota mücadelesi verdikleri için, eş başkanlık sistemi için mücadele ettikleri için, kadına yönelik şiddete karşı durdukları için, bunun için, mücadele ettikleri için şu an cezaevindeler. Bakın iddianamelere, buradaki vekilleri, Ýstanbul KCK’ye ya da Diyarbakır KCK davalarından birini izlemeye davet ediyorum. Bakın, bütün kota yargılanıyor, eş başkanlık yargılanıyor, 8 Marta katılışımız yargılanıyor”

Kürtaj yasaðına karşı çıktıkları için Ankara’da 27 kadının yargılandıðını anımsatan Tuncel, örgütlü mücadele yürüten KESK’li kadınlarında “KCK” operasyonları kapsamında gözaltına alındıklarını ve tutuklandıklarını dile getirerek konuşmasını şu sözleri ile tamamladı: “Bu toplumun, Türkiye’nin yarısı da kadınlardan oluşuyor. Kadınları yok sayan bir yaklaşımın gelişmesi mümkün deðil, böyle bir devletin de güçlü devlet olması mümkün deðil.”