Tuğluk: Öfkeleri direnişe!
Tuğluk: Öfkeleri direnişe!
Tuğluk: Öfkeleri direnişe!
Van Milletvekili Tuğluk, Türkiye'nin IŞİD'den faydalandığına dikkat çekerek, "IŞİD, bölge gericiliğinin vurucu gücü olarak Kürtlerin üzerine salındı" dedi. Tuğluk, taş atma konusunda da “öfkeleri halkın direnişinedir. Direnişte olan Kürt siyasetine, Kürt halkına Kürt kadınınadır” diye konuştu.
Van Milletvekili Aysel Tuğluk Kobanê saldırısı, DAİŞ ile Türkiye'nin ilişkisi ve 'taş meselesi' üzerine ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...
Van Milletvekili Aysel Tuğluk, DAİŞ'in, 'başta Türkiye olmak üzere bölgenin Sünni aktörlerinin sahaya sürdükleri vurucu/vekil gücün adı olduğunu' belirterek, "IŞİD bir vekalet savaşı yürütüyor. Bu kimi zaman Türkiye’nin adına ya da yararına oluyor; kimi zaman eski Baasçıların veyahut Suriye rejiminin yararına. Herkes bu gücü bir şekilde kullanıyor ve yönlendirebiliyor. Ama en çok da Türkiye bundan faydalanıyor. Zira IŞİD çetesi, en sıkı savaşını Rojava’da Kürtlere karşı veriyor" diye konuştu.
'BÖLGE GERİCİLİĞİNİN VURUCU GÜCÜ'
"IŞİD Sünni ideolojisiyle hareket ettiğini iddia ediyor ama Şİİ/ŞİA çelişkisiyle ya da unsurlarıyla çatışmıyor" diyen Tuğluk, IŞİD'in tamamen Kürtleri, kazanımlarını ve yaşadıkları coğrafyayı hedef alarak varlığını sürdürdüğünü belirtti. IŞİD'in bölge ulus-devletlerinin Kürt çelişkisinden yararlanmak istediğine vurgu yapan Tuğluk, "Bu durum bile, IŞİD denen örgütün aslında bölge gericiliğiyle ve bunu temsil eden devletlerle bağını anlamak açısından dikkat çekicidir. Kesin olan husus şudur; IŞİD, bölge gericiliğinin vurucu gücü olarak Kürtlerin üzerine salındı. Ve İran ile Türkiye bu konuda uzlaşmışlardır" diye ekledi.
GEÇMİŞTEKİ EL KAİDE KONSEPTİ
IŞİD’in küresel güçler ve bölge devletleri tarafından kullanılan ya da kendisini olabildiğince kullanmaya açan bir kukla örgüt olduğunu ifade eden Tuğluk, şöyle devam etti:
"IŞİD konsepti, küresel güçlerin geçmişteki el-Kaide ya da Taliban konseptinden çok farklı değildir. Bu güce alan ve imkan tanınarak stratejik çıkarlar sağlanmaya çalışılmaktadır. Elbette bu çıkarlar bölge devletlerinin çıkarlarıdır. Bakın mesela biz iyi biliyoruz ki, Sünni kesim Maliki’nin tasfiyesi için IŞİD’e yol açmıştır. Hatta İran bile buna ses çıkarmamıştır. Esad, 'makul güç' olarak kendini kabul ettirmiştir. ABD başta Güney Kürtleri olmak üzere herkesi kendisine muhtaç hale getirmiştir. Şimdi aynı şeyi bizlere yapmak istiyorlar. Rojava eğer küresel sisteme dahil olmayı kabul etseydi, bu saldırıların hiçbiri olmayabilirdi. Velhasıl, IŞİD herkesin kendine göre kullandığı ve yararlandığı bir güçtür. Ama kesin olan şudur ki; bu çıkar ilişkileri yeni bir dengeye ulaştığında, IŞİD gereksiz hale gelecek bir şekilde etkisiz kılınacaktır."
'TÜRKİYE KOBANÊ'Yİ İNDİRME PLANI YAPTI'
Tuğluk, Kobanê saldırısının stratejik bir saldırı olduğunu ve tamamen Rojava devrimini boğmayı hedeflediğini belirtirken, "Dışişlerinde Davutoğlu’nun başkanlığında yapılan ve daha sonra basına sızan toplantı diyaloglarını hatırlatarak, şunları ekledi: "Bu toplantıda Kobanê'yi indirme planlaması yapılıyordu. Hakeza Musul’un işgali tam bir tiyatrodur ve Kobanê saldırısıyla bağlantılıdır. IŞİD’in güçlenmesi, alan ve lojistik kazanması sağlanmıştır. Hemen ardından Şengal’e, Maxmur ve Kobanê'ye saldırması hiç de tesadüf değildir. Musul’un işgal edileceğini biz bile birkaç gün önce öngörmüştük. O halde işgale kim izin verdi? Ne için izin verdi? Bu sorular önemlidir. Rojava/Kobanê saldırısından sonra daha iyi anlıyoruz ki, esas stratejik hedef; özgür Kürt iradesini ortadan kaldırmak ya da teslim almaktır."
Rojava devriminin etkisinin, her açıdan bölge için ilham verici olduğunu dile getiren Tuğluk, şu yorumlarda bulundu:
"Rojava devrimi kadın özgürlüğü, kültür ve inançların biraradalığı; kimliklerin özgürce ifade edilmesi ve özyönetim deneyimiyle, başka türlü, yani ulus-devletsiz de yaşanabileceğine dair bir iddia taşıyor ve model artık dünyanın gündemindedir. Hem bölgenin hem de dünyanın dikkat kesildiği ve değişik çevrelerin ilgi gösterdiği bir devrim yapıldı Rojava’da. Ve bu devrim kısa süre içinde aşağıdan gelen-radikal ve katılımcı demokrasi anlamında katalizör olmuş ve rol modeli olmaya başlamıştı. İşte bu 'alternatif yaşam/çizgi' realitesi IŞİD eliyle ortadan kaldırılmak isteniyor. Küresel ve bölgesel güçlerin karşı-devrim hamlesi tam budur. İtalyanların deyimiyle 'qui bono?' Yani kimin yararına? Cevabı basittir bu sorunun: Başta Türkiye, İran, Suriye, ABD, Barzani ve İsrail ve tüm bölge gericiliği... Bu kadar tezatlık ve çelişki barındıran güçler, söz konusu PKK çizgisindeki Kürtler olunca, hemen bir araya gelebiliyorlar. Özetle, Kürtlerin öz gücünden başka güvenecekleri hiçbir şeyi yok ve biz bu müthiş gücü sonuç almak için çok daha etkili kullanabilmeliyiz.
'KOBANE DÜŞERSE ÇÖZÜM SÜRECİ BİTER'
"Diğer ülkeler IŞİD’i manipüle edip kullanıyorlar ama Türkiye gırtlağına kadar IŞİD’le ilişki ve işbirliği içine girdi. Türkiye’nin stratejik hatası budur ve şimdi bu durumdan kendini nasıl kurtaracağını kara kara düşünüyor. Kobanê'nin düşmesini dört gözle bekliyorlar. Kuzeyden sınıra yığdıkları güçle neredeyse 4. Cepheyi açtılar. Koalisyona katılarak, hani derler ya 'altın vuruş' yapmayı istemektedir!"
Tuğluk, Türkiye'yi 'çözüm süreci' üzerinden uyararak, "Türkiye şunu iyi bilmeli ki, Kobanê düşerse çözüm süreci de biter! Yalçın Akdoğan, Başbakan, Cumhurbaşkanı benim attığım o küçük taşla ilgileneceklerine, süreci kurtarmanın çabasına girişmeliler" dedi.
Çözüm sürecinin sadece Kuzey Kürtleriyle ilgili olmadığını ifade eden Tuğluk, çözümün bütünlüklü olarak aranmasını istedi. 'Kürtlerin artık parça temelli düşünmeyi bıraktığını' söyleyen Tuğluk, "Rojava da, Rojhılat da, hatta Güney de, aynı olmazsa bile, Kürtlerin öz yönetimini esas alan bir yaklaşımla ilgili devletler tarafından çözüme kavuşturulmalıdır. Aksi halde Kürt meselesi, her güce kendini çözüm amacıyla dayatacaktır. Ve bu çok şiddetli de olabilir" diye konuştu.
'PKK MÜDAHALE ETMESEYDİ...'
Kobanê'de ciddi bir direnişin olduğuna değinen Tuğluk, şöyle devam etti: "Tanka karşı ferdi silahlarla direniliyor. Asıl 'iman gücü' budur aslında! IŞİD bundan bir ay önce çok daha az bir güçle Hewler'e girmek üzereydi. Eğer PKK gerillaları müdahale etmeseydi Barzani şu an Allah bilir neredeydi! Ama görüyorsunuz, aylardır Kobanê'ye bir ordunun sahip olabileceği silahlarla saldırıyorlar ve halen sonuç almış değiller. Bu direniş asla yenilmez, yenilmeyecektir. Kobanê Kürtlerin ve diğer halkların kentidir ama asla IŞİD’in olmayacaktır! Ama mezar olabilir pekala! Öyle de olacaktır."
Tuğluk, ABD ve koalisyonun tavrına da şu sözlerle değindi: "Burada da bir oyun var. Kaç gündür ya boş araziyi ya da IŞİD’in geri cephesindeki küçük araçlarını vuruyorlar. Biz sınırdan çıplak gözle bile bunu görebiliyoruz. Kürtlere, Rojava devrimine korkunç bir dayatma var: 'ya IŞİD eliyle öldürüleceksiniz, yada bize teslim olacaksınız' diyorlar. Bu Kürt halkına ve hareketine yönelik yeni bir uluslararası komplodur. Elbette buna karşı üçüncü bir yol var; o da direnmektir. Ve Kürtler öz ve örgütlü güçleriyle direnmektedirler.
ABD’den medet umar hale gelmemizi istiyor ve bekliyorlar. Rojava devrimini tasfiye etmek istiyorlar. Aynı Başur’da olduğu gibi kendilerine tabi bir yönetim modeli ve bağımlı bir siyasi irade istiyorlar. Zaten Kürtler buna 'evet' deseydi başına bunca musibet gelmezdi. Direnerek ve mücadele ederek bu komployu da boşa çıkaracağız. Onursuz bir teslimiyettense, onurluca ölmeyi bilecek kadar özgürlüğümüze sevdalı bir halkız çünkü."
"Neredeyse 15 gündür buradayım. Kuzey’de duyarlılık daha da gelişiyor, gelişecektir. Halk Kobanê'ye sahip çıkıyor. İşte bir haftadır sınırdayız ve her türlü saldırıya rağmen vazgeçmedik. Ama daha etkili, zengin ve sonuç alıcı eylemsellikler geliştirmek gerekiyor. Bir yerde toplanmaktansa, her yere yayılmak gibi bir taktik izlemeliyiz."
'KÜRTLER FARKLI İTTİFAKLARA YÖNELİR, TÜRKİYE KAYBEDER'
AKP yönetimine seslenen Tuğluk, Kuzey’in istikrarının artık Rojava’dan geçtiğini belirtti. Bunu Türkiye’ye, AKP iktidarına anlatacaklarını söyleyen Tuğluk, KCK'nin uyarılarını hatırlatarak, süreç bittiği takdirde, herkesin hesabını yeniden yapmak zorunda kalacağını kaydetti.
Türkiye'nin kendini kandırmaması gerektiğine ve Kobanê düşerse, en çok Türkiye'nin kaybedeceğine dikkat çeken Tuğluk, ekledi: "Kürtler çok daha farklı ittifaklara yönelip kendine yeni mevziler açabilir. Stratejik ittifak Türkiye ile sürmeli diyoruz ama bu koşullarda bu pek mümkün görünmemektedir. Türkiye Kürtlerle eşit ve ortak bir ittifak geliştirme konusunda isteksiz davranmaktadır. Kendileri bilirler. Kürtler Ortadoğu’da artık stratejik bir güç olarak farklı dengelere yönelmekte zorlanmayacaktır."
TAŞ MESELESİ: VAHŞİCE SALDIRIYORLAR BİR TAŞ ÇOK MU?
Tuğluk, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, halka saldıran asker ve polislerin üzerine taş atması üzerine kendisine "edepsiz", "densiz" gibi ithamlarda bulunmasına ilişkin şu açıklamayı yaptı:
"Taş atma meselem çok tartışıldı. 'Bir vekil taş atar mı' dendi. Başbakan yardımcısı Akdoğan 'nankör' dedi. Başbakan 'edepsiz' dedi. Cumhurbaşkanı 'densiz' dedi. Tabii bu egemen ve eril zihniyettir. Herkesi kendine ait görürler. Kendilerine benzetmeye çalışırlar. Olmayınca, işte 'nankör' derler. 'Densiz' derler... Bence o koskoca adamlar benim o küçük taşımı konuşmayı bıraksınlar da, bu kadar yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları süreci nasıl kurtaracaklarını düşünsünler.
Biz Kürt vekiller elit değiliz, olmayacağız da. Halkımız neredeyse, ne yapıyorsa yanında oluruz. Bir saldırı olunca kendimizi de halkımızla birlikte savunuruz. O gün 'hepinizi geberteceğiz' diyerek vahşice saldırdılar. Sayın Akdoğan 'asker gelen Rojavalılara yardım ediyor' diyor ama burada olan biten hiç de o bir iki karelik mizansen değil. Çok vahşice saldırdılar, saldırıyorlar. Biz bir taş atmışız, çok mu yani?!"
Tuğluk, "Özellikle Akdoğan, Erdoğan ve Davutoğlu'na söylüyorum" diyerek, şöyle devam etti:
"Bir defa IŞİD’i Rojava'ya saldırtan sensin. Hangi insanlıktan bahsediyorsun? On binlerce insan senin üstümüze saldığın o çeteler yüzünden mülteci oldu, göç yollarına düştü. Gelip ailelerini bırakıp dönmek istiyorlar, bu kez Rojava'ya gidişlerine izin verilmiyor ve saldırılar yapılıyor. İşte kendi küçük ama yankısı büyük taş böyle bir ortamda atıldı. Asla saldırı değil, tamamen savunma amaçlıydı.
Esasında burada sorun benim taş atmam da değildir. Öfkeleri, küfürleri direnişedir. Direnişte olan Kürt siyasetine, Kürt halkına ve Kürt kadınınadır. Asker ve polisin halkımıza zulmünü gizleme telaşındalar. Amaç; Kürt siyasetini baskılamak, pasifize etmek ve kriminalize etmektir. Bu kadar öfkeyle, kibirle, küfürle konuşmalarının sebebi budur."
'EDEPSİZ DE DENSİZ DE SİZSİNİZ!'
Bir başbakanın bir kadın milletvekiline 'edepsiz' demesini "AKP siyasetinin duygu ve düşünce yapısıyla, tarz ve üslubuyla nasıl lümpenleştiğinin bir kanıtıdır" şeklinde ele alan Tuğluk, "Davutoğlu rüyalarında bile Hegel’le tartıştığını söylüyor. Kanımca Hegel onu rüyalarında bile kaale almaz. Kanımca o çok zayıf retoriğinin gücüne güveniyor ama siyaset başka bir şeydir. Ne teorik gücü ne de pratik deneyimi buna yeter" dedi.
"Hırsızlığı, yolsuzluğu, yalanı ve riyakarlığı bu kadar ayyuka çıkmış bir iktidarın başkasını 'nankör, edepsiz, densiz' diye suçlaması şaşırtıcı değildir. Nasıl edepsiz ve densiz olduklarını bu üsluplarıyla gösterdiler zaten! Aynen kendilerine iade ediyorum."
"Sonuç olarak şunu söylüyorum; taş attım evet ama bu asla saldırı niyetiyle değil, tamamen savunma amaçlıydı. Halkımız ve partimiz bu davranışımı onaylamayıp eleştiriye tabi tutuyorsa, özeleştiri vermeye de hazırım. Ancak durmadan şahsımda Kürt kadınına hakaret eden ve halkımıza ve Rojava devrimine karşı pervasızca saldıran iktidar sahiplerinin yönelimine karşı da hep bir demokratik direniş içinde olacağımın bilinmesini isterim.
Herkes, halkımız ve düşmanlarımız iyi bilsin ki; IŞİD çeteleri yenilecek Kürtler kazanacaktır! Herkese, özellikle Kobanê'de direnen yürekli Kürt savaşçılarına serkeftin diliyorum."