Açlık grevinin bireylerin hür iradesi ile yapılmış siyasal bir eylem biçimi olduðunun altını çizen DTK Eşbaşkanı Aysel Tuðluk, tutsaklara zorla tıbbi müdahalenin vebalinin aðır olacaðını belirterek AKP Hükümetini uyardı. Halka da Cezaevlerine olası müdahaleye karşı duyarlı olunmalı ve böyle bir yönelim karşısında halkımız cezaevlerine akın etmeli ve evlatlarına sahip çıkmalıdır çaðrısında bulundu.
Cezaevlerinde PKK ve PAJKlı tutsaklar tarafından başlatılan ve on bin tutsak tarafından sürdürülen açlık grevleri 66. gününe dayandı. Diyarbakırda DTK binasında 10 Kasımdan bu yana açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı ve Van Milletvekili Aysel Tuðluk, cezaevlerinden her an ölüm haberlerinin gelebileceðini hatırlatarak, talepler belli, o halde artık somut ve icraat aşamasına gelinmiştir. Cezaevlerinde bedenini ölüme yatırmış tutsakların eylemi sonlandırmalarının tek yolu taleplere ilişkin somut adımlar atılması ya da taleplerin karşılanacaðına dair bir garanti verilmesidir dedi. Eylemcilerin iradelerine saygılı olunmasını isteyen Tuðluk, tutsakların kendi rızaları alınmaksızın asla zorla tıbbi müdahalede bulunulmamalıdır. Sürece müdahale etmek, cezaevi basıp zorla tıbbi müdahalede bulunmak deðil, taleplere ilişkin somut adımlar atmaktır diye konuştu.
Tuðluk yaptıðı yazılı açıklamada, 12 Eylülde 65 tutsaðın Kürt Halk Önderi Öcalana özgürlük, anadilde savunma ve eðitim hakkı talebiyle başlattıðı eylemin dalga dalga yayılarak on binlerce tutsaðın katıldıðı açlık grevlerine dönüştüðünü belirtti. Kritik eşiðin aşıldıðı açlık grevinde bedenlerini ölüme yatırmış tutsakların saðlık durumlarının her geçen saniye daha da kötüye gittiðini ifade eden Tuðluk, birçoðunun hayati tehlikesi var. Geri dönülmez bir aşamaya geldiðinden birçoðunda kalıcı rahatsızlıklar yaşanması an meselesi. Uzmanlar artık kritik eşiðin aşıldıðını cezaevlerinden her an ölüm haberlerinin gelebileceðini söylüyorlar dedi.
AKPNÝN TAVRI: HAKARET, YALAN, ŞOV
Tuðluk, Türkiye Başbakanı Erdoðanın, tutsakların Kürt sorununa çözüm ve onurlu bir yaşam talebine yanıt vermek yerine ölümlerden bahsetmesine tepki gösterdi. AKPnin açlık grevlerine karşı tavrını hakaret, yalan, şov olarak özetledi. Tuðluk sözlerini şöyle sürdürdü:
Hükümet maalesef binlerce tutsaðı anlamaktan yoksun, kulaklarını tıkamış durumda. Çünkü vicdanı körelmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Başbakan ve şürekâsı demokratik bir iktidarın gereði olarak bu eylemlere yanıt vereceðine egemenlik taslıyor. Biz yaşamdan bahsederken, onurlu bir yaşam için mücadele ederken başbakan ne yazık ki sürekli ölümden bahsediyor. Başbakan dilini deðiştirmeli ve yaşamdan bahsetmeli, yaşamı savunmalı. Açlık grevlerine blöf diyerek iktidarın o zalim dilini kullanıyor. 19 Aralık 2000deki Hayata Dönüş katliamının ardından Milliyet Gazetesinin attıðı sahte oruç kanlı iftar manşetini hatırlatıyor. Ýktidarın cazibesine kapılar her zaman olduðu gibi açlık grevi ya da ölüm oruçlarındakilerin blöf yaptıðını iddia ederek kamuoyunu manipüle etmeye çalışıyor. Başbakan blöf yapıyorlar diyor. Blöf yapmadıðımızı ispatlamamız için ne yapmamızı istiyor? Blöf yapmadıðımızı ispatlamak için ölmemiz mi lazım? Demokratik biçimde hak aramak şantaj deðildir. Hak arama mücadelesi şantaj deðildir. Siyasi mücadele araçlarından biri olan açlık grevleri modern tarihinde dünyanın pek çok yerinde uygulanmıştır. Hatta Hindistanda ulusal baðımsızlık yolunda en önemli mücadele araçlarından biri olmuştur. Asıl açlık grevlerini bitiremezseniz müdahalede bulunuruz demek şantaj siyasetidir. Açlık grevleri durduk yere, can sıkıntısından başladıðı izlenimini vermek manipülasyondur. Bir basın açıklamasına, bir ziyarete, bir destek eylemine bu kadar sert müdahale edilirse, cezaevlerine yapılacak bir müdahalenin ne kadar şiddetli olabileceðini düşünmek bile istemiyoruz.
TUTSAKLARIN ÝRADESÝNE SAYGILI OLUNMALI
Açlık grevlerinin bireylerin hür iradesiyle yapılan siyasi bir eylem biçimi olduðunu vurgulayan Aysel Tuðluk, zorla tıbbi müdahalede bulunmanın vebalinin aðır olacaðı uyarısında bulundu.
Öncelikle açlık grevi yapmanın siyasal bir eylem biçimi olduðunu ve bireylerin kararlarını hür iradeleriyle aldıðı kabul edilmelidir. Bu nedenle tutsakların iradelerine saygı gösterilmelidir. Açlık grevlerine müdahalenin katliam olacaðı unutulmamalıdır. Bu da Kürt halkının toplumsal belleðinde bir cezaevi travması daha yaratacak, duygusal kopuşu nihayete erdirecektir. Açlık grevindeki tutsakların tıp etiði gereði kendi rızaları alınmaksızın asla dışarıdan zorla tıbbi müdahalede bulunulmamalıdır. Bu tür müdahalenin vebalinin aðır olacaðı unutulmamalıdır. Kimsenin bunun altından kalkmayacaðı unutulmamalıdır dedi.
Aysel Tuðluk, açlık grevlerini bitirmenin tek yolunun tutsakların taleplerine ilişkin somut adım atmak olduðunu vurgulayarak, sürece müdahale etmek, cezaevi basıp zorla tıbbi müdahalede bulunmak deðil, taleplere ilişkin somut adımlar atmaktır. Açlık grevlerinde kritik eşik aşılmıştır. Cezaevlerinde üzücü haberlerin gelmesi an meselesi. Sesinizi duyduk, açlık grevlerini bırakın gibi gerçeklikten ve ciddiyetten uzak söylemlerin sorunun çözümünde hiçbir pozitif etkisinin olmayacaðı ortadadır. Talepler belli, o halde artık somut ve icraat aşamasına gelmiştir. Cezaevlerinde bedenini ölüme yatırmış tutsakların eylemi sonlandırmalarının tek yolu taleplere ilişkin somut adımlar atılması ya da taleplerin karşılanacaðına dair bir garanti verilmesidir ifadesini kullandı.
'TUTSAKLAR ASLA LÜTUF ÝSTEMÝYOR'
AKP iktidarının taleplere yanıt vermek yerine yine oyalama yaklaşımıyla çözüyormuş gibi yaparak hiçbir şey yapmamakta olduðunu söyleyen Tuðluk devamla şunları söyledi:
Kürt tutsaklar asla bir lütuf istemiyor. En doðal haklarımızın tanınması ve iade edilmesi isteniyor. Kürt halkı AKP hükümetinin hak bahşetmesini istemiyor. Tutsaklar anadilde savunma, ana dilde eðitim ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebi ayrıcalık talebi deðildir. Gasp edilen halk olmaktan kaynaklı haklarının iade edilmesini istemektedir. Ne ulusal ne de uluslar arası hukukta hiçbir temeli olmayan, gayri insani yoðunlaştırılmış tecrit uygulamasının 15 ayı aşkın bir süredir uygulanıyor olmasıdır. Bu ekstra hak talebi deðildir. Yapılması gereken bu yanlışlıktan dönülmesidir.
Kürt sorununun çözümünde final dönemindeyiz diyen Tuðluk, tüm gelişmelerin Kürt sorununda çözümü dayattıðına işaret eti. Ancak sürecin ne biçimde şekilleneceðini Kürt halkının verdiði muazzam mücadele belirleyecektir diyen Tuðluk Kürt halkına da şu mesajı verdi:
Kürt halkı bu zorlu yolda mücadelesini daha yoðun ve ısrarcı bir özveriyle sürdürdüðü taktirde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü mümkün olacaktır. Ýnsanlık tarihi göstermiştir ki hak elde etme mücadelesi oldukça çetin ve zorlu bir süreçtir. Halkımızın bu zorlu süreci mücadelesi ve direnişiyle başarıya evrilteceðine inancımız tamdır. Bilmeli ki Kürt halkının evlatları halkımızın onurlu ve özgür yaşamı uðruna bu fedai eylemi başlamışlardır. Herkesi bu haklı talepler etrafında direnişi yükseltmeye çaðırıyoruz. Cezaevlerine olası müdahaleye karşı duyarlı olunmalı ve böyle bir yönelim karşısında halkımız cezaevlerine akın etmeli ve evlatlarına sahip çıkmalıdır.