Yılmaz Güney'in 'Arkadaş' filmi anıldıðında, filmin aynı ismi taşıyan şarkısı da hafızalara kendiliðinden düşer. Bundan, film müziklerinin en şanslılarından sayılabilir. Şanar Yurdatapan sanatıyla, 'Arkadaş'ı yazdıðından bu yana daha iyi tanınırken; hiç ertelemediði insan hakları ihlallerine karşı mücadelesiyle de, sivil toplumcu kimliðiyle tanınıyor. Kendisiyle, sanatı ve siyaseti konuştuk... Yurdatapan, 'KCK' davalarını örnek göstererek AKP Hükümeti'nin 'Kürt politikası'nı eleştirirken; gençlere de 'askere gitmeyin' çaðrısında bulundu. Yurdatapan, öncüsü olduðu 'TkMM'lerin faaliyetlerini de anlattı...
'ŞÝMDÝKÝ AKP, 2002'DEKÝ AKP'YE BENZEMÝYOR!'
Şanar Yurdatapan'la sohbetimize, insan hakları savunucusu kimliðiyle başladık. Dolayısıyla, AKP dönemini eleştirerek giriş yaptı: "Nasıl SSCB daðılınca sosyal demokrasiye filan gerek kalmadıðından Avrupa ülkelerinde bütün sosyal programlar tek tek geri alındıysa, aynen onun gibi, ABye girme işi başka bahara kalınca, onun yüzü suyu hürmetine katlanılan demokratikleşme adımları da Türkiye'de, AKP tarafından tersine atılmaya başlandı. 2012deki AKP, 2002dekine hiç mi hiç benzemiyor. Evet, askeri vesayet kaldırıldı, ama vesayet bitmedi, el deðiştirdi, o kadar."
'KÜRTLERE DÖNÜK POLÝTÝKA, TÜRK OLARAK BENÝ UTANDIRIYOR'
Şanar Yurdatapan, Türk Hükümeti'nin özellikle Kürtleri kapsayan politikalarında gerici karakterini sergilediðine vurgu yaparak, bunun son örneði olarak 'KCK' davalarını işaret ediyor: "Kürtlerin insan olmaktan, vatandaş olmaktan doðan haklarının bir lütufmuş gibi verilmesinden söz etmek bile rencide edici bir yukarıdan bakma hali. Lozan Antlaşması'nın 39. maddesinin açık hükmüne raðmen 'KCK' davalarının Kürtçe savunmada kilitlenmesi, bir Türk olarak beni utandırıyor."
'ASKERE GÝTMEYÝN' ÇAÐRISI
Yurdatapan, askeri politikaların Kürt sorununu çözmeyeceði gibi; çözümsüzlüðün sebebi olarak ele alarak, "askere gitmeyin" çaðrısında bulunuyor: "Halkı askerlikten soðutmak' suçlamasıyla -ki ben bunu suç saymıyorum- Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yargılanarak aldıðım 2 aylık hapis cezasını AÝHMe taşımış ve devleti mahkum ettirmiştim. Vicdani Ret' bir hak. Avrupada bunu kabul etmeyen tek ülke biz kaldık. Devlete bu ayıbı bir an önce kaldırmasını, gençlere de bu hakkı kullanmalarını tavsiye ederek; TCKnin eski 155., yeni 318. maddesini (halkı askerlikten soðutmak) bir daha çiðniyorum."
'ERDOÐAN, SANATI ÖZGÜR BIRAKMIYOR'
Yurdatapan'la sohbetimizi sanatçı kimliði ile sürdürdüðümüzde, sanatın güncel politikayla baðına takılıyor ve Türkiye özelinde, hükümetin sanatla ilişkisi-ilişkisizliðini konu ediyoruz. Yurdatapan'ın eleştirisi, şöyle: "Ne yazık ki hükümetin sanata yaklaşımı için hoş şeyler söylemek mümkün deðil. Erdoðan kendi hoşuna gitmeyen her şeye ucube damgasını basınca bütün AKP'liler de koro halinde aynı şeyi tekrarlıyor. Sanat, doðası gereði özgür düşünce ile, özgür yaratıcılık ortamında gelişebilir. Hiçbir emre, komuta, kurala sıðmaz. Beyninizi başka bir şeye, başka bir yere, başka bir kişiye teslim etmişseniz ancak onun ölçüleriyle sınırlı bir alanda sanat yapma olanaðınız var, demektir. Bu, kendinizi sanatçı olarak nitelemenizi de tartışmalı hale getirir."
'70'lerdeki sanat işleriyle şimdikilerin kaba bir karşılaştırmasını yapmasını istediðimizde Yurdatapan'ın, 'yozlaşma' kabulüne pek de inanmadıðını anlıyoruz: "Ticari kaygı hep vardı. Müziði kendiniz için deðil başkaları beðensin diye üretiyorsunuz ve yaşamınızı da müzikle kazanacaksanız, başkalarının beðenip beðenmemesi beni ilgilendirmez diyemezsiniz. 1970lerin başlarında Attila Özdemiroðlu ile kurduðumuz ŞAT yapım, adı üstünde bir müzik yapım firması. Besteden şarkı sözüne, düzenlemeye, reklam müziðinden film müziðine kadar bize sipariş edilen müzikleri hazırlayıp, teslim ediyorduk. Tabii ki sipariş edenin isteði doðrultusunda. Oradan kazandıðımız para ve şöhretle kendi inancımıza uygun çalışmaları da rahatlıkla yapabiliyorduk. O yıllara bakıp da her şey ne kadar güzeldi, şimdi yozlaştı demek anlamlı deðil. Geçmişe doðru baktıðınızda, aynen teleobjektifle çekilmiş fotoðraf gibi, sadece bugüne kadar yaşayabilmiş şarkıların hepsini yanyana görüyoruz. Oysa o zaman da bir yıðın ıvır zıvır şarkı vardı, hatırlamadıðımız için resimde görmüyoruz bile. Hiç kuşkunuz olmasın; şimdi de çok güzel müzikler yapılıyor. Sezen Aksu ve okulundan mezun olanlar az mı eser verdiler?"
YILMAZ GÜNEY'ÝN ÖNERÝSÝYLE, 'ARKADAŞ'A SÖZ YAZILDI
Arkadaş, Yılmaz Güney tarafından, 12 Mart döneminde konulduðu hapishaneden çıktıðında çektiði film. Filmin aynı isimli müziði de, Yurdatapan'a ait. Dinlenmeye, sevilmeye devam ediyor ve birkaç nesil de, aynı tadı yakalama şansında.
Yurdatapan, 'Arkadaş'ı şöyle özetliyor: "Arkadaş'ı filme fon müziði olarak çok kısa bir sürede hazırladım. Yılmaz çok beðenmişti. 'Bu müziðe söz yazıp plak yapılsa ne güzel, filmle müzik birbirini destekler dedi. Ama sesi güzel olmadıðı için kendi okuyamayacak. Kim okuyacak peki? Filmdeki kızın sesi güzelmiş. Annesi öyle diyormuş. Filmdeki kız (Melike Demirað) stüdyoya geldi. Bir deneme kaydı yaptık. Hem sesi, hem kulaðı, hem ritmi mükemmel. Ben de müziðe, gene filmdeki iki arkadaşlık öyküsüne de uygun sözler yazdım. 'Arkadaş' böyle ortaya çıktı." Yurdatapan, sinema müziði yapmayı sürdürseydi, Büyük Adam, Küçük Aşk ile Babam ve Oðlum üzerine beste üretmeyi isteyeceðini de, sözlerine ekledi.
'TÜRKÝYE küçük MÝLLET MECLÝSLERÝ'
Şanar Yurdatapan, şimdilerde ise zamanının büyük bölümünü 'TkMM'ye, yani Türkiye Küçük Millet Meclisleri'ne ayırıyor. 'Bir diyalog alanı' olarak tarif ettiði TkMM'yi de, şöyle anlatıyor: "TkMM / Türkiye küçük Millet Meclisleri, sivil toplumla siyasetin, seçenle seçilenin 4 yılda bir deðil her ay, aracısız, yüzyüze, önyargısız ve sansürsüz diyalog alanı. Bir ilin sivil toplumunun temsilcileri ile o ilin milletvekilleri ve belediye başkanları ayda bir gün, üç saatlik bir toplantıda yanyana gelerek iki konuyu konuşuyor. Biri Türkiyenin genel gündeminden, biri de o ilin yerel gündeminden, iki güncel konuyu. Önce sivil toplum görüşlerini anlatıyor, sonra dönüp seçilmişlere düşünceleri, önerdikleri çözümler soruluyor. Toplantıların özet tutanakları 10 gün içinde internet sitemizde yanyana geliyor. Sonra bunlar, ortak paydalarını içeren bir rapor hazırlanıp o ay bitmeden TBMMde bir basın toplantısıyla açıklanıyor. Şu an 25 ilde her biri özerk olan- kMMler var."
Kürtlerin çözüm modeli olarak ortaya koyduðu Demokratik Özerklik de, Yurdatapan tarafından ilgi çekici bulunuyor: "Yerinden yönetim, Türkiyenin girmek istediði Avrupa Birliðinin de kurallarından biri. 12 yıla yakın Almanyada yaşamak zorunda kaldım. Köln Şehir Ýdaresi (Belediye) her şeyin görüldüðü idari birimdi. Bizdeki valilik benzeri bir daire olduðunu, bir bürokratik işlem için yönlendirildiðimde, 12. yılda ilk kez öðrendim. Herhalde geçmişten kalmış bir şey. Ne görüyorsunuz, ne duyuyorsunuz; hepsini seçimle gelen belediye yönetiyor."