Rusya Ýmparatorluðunun 20 yüzyılın başında yaşadıkları sadece hükümet ve devlet aygıtında kalıcı rejim deðişikliklerine yol açmadı aynı zamanda Rusya halklarının kaderini de etkiledi.
1953 yılına kadar Sovyet politikası iki döneme ayrılır: birinci dönem ulusal özerklik ve yerel yönetimlerin kurulması ve ulusal personelin yetiştirilmesidir. Ýkinci dönem ise ulusal soruna yönelik tutum deðişikliði ve tümden ortadan kaldırılmasıdır. Bu 1930larda toplu göçertme ve zorunlu iskana kadar vardırılmıştır.
O dönem bu siyasi baskının özel formları dünyanın çeşitli yerlerinde görülmektedir; ABD Japonları zorla göçertti; Britanya Almanları kendi kolonilerinden sürdü; Doðu Avrupa ise savaştan sonra Almanları sürmüş yine Türkler Yunanlıları, Yunanlılar ise Türkleri yerlerinden etmişti. Sovyetler ise göçertme 1920de başlamış 1955in ortalarına kadar güven duyulmayan unsurlar ın sınırlardan uzaklaştırılması planıyla uygulanmıştı. Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacıkistan sınırları başta olmak üzere 40 sınır bölgesinden göçertmeler yapıldı.
Stalinin baskılarının araştırılması ve totaliter ve otoriter diktatörlüðün işlediði suçların ortaya çıkarılması; o dönem yapılanların üzerinden yarım yüz yıl (yani Sovyet Komünist Partisinin 1956 da yapılan 20 kongresine kadar ) geçmesine raðmen kişisel diktatörler ve tarihteki izleri Rusya toplumunun modernizasyon ve yenilenme çalışmalarına baðlantılı olarak bugün hala günceldir. Kürt otonomisi ve Kürtlerin tehciri güncel ve tarihsel nedenlerini ve yapılanların sonuçlarını aktif olarak araştırılması o dönemde yapılanlara net bir örnek teşkil edecektir.
KÜRDÝSTAN BÖLGESÝ
Rusya, Kürtlerle askeri operasyonlar pahasına sınırlarını genişletmesinin bir sonucu olarak karşılaştı. Türk-Ýran ve Rus-Türk ve Rus-Ýran sınırı boyunca kademeli yerleştirildiler. Birçok Kürt köyü 19. yüzyılın ilk ve ikinci çeyreðinde toplu olarak göçertilmesiyle oluşmuştur.
Rusya Ýran ile 1828 de imzaladıðı Türkmençayı ve Türkler ile 1929da imzaladıðı Edirne anlaşmasıyla Kürt ve Ermenilerin yaşadıðı bazı bölgeleri kendi topraklarına kattı. Ýran bölgelerinden Salmast , Xoye, Urmiye Türkiyeden Van, Erzurum Kars gibi Kürt ve Ermenilerin yaşadıðı bölgeleri Kafkasyaya ekledi. Kürtler bu yüzyıl boyunca Rus imparatorluðu sınırlarında bulunan Erivan, Ýçmezin, Surmeli gibi alanlarda göçebe yaşadı. 19. yüzyılın sonunda Tiflis eyaleti dokuz idari bölgeye (Tiflis, Akhalkalaki, Ahıska, Borchali, Gori, Dusheti, Sognahsky, Telavi, Tionetsky) ve bir ilçeye (Zagatala) bölünmüştü. Kürt nüfus aðırlıklı olarak Akhalkalaki, Ahıska ve Borchali ilçelerinde yoðunlaşıyordu. Azerbaycan'da ise Areşkom, Cebrail, Cevanşehir, Zengezurda yaşıyorlardı. Buralar Elisavetpol bölgesine giriyordu. Kürtler Kafkas ötesinde Kars, Ardahan, Kaðızman, Olti bölgelerinde yoðunluktaydı. 19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan Kürt sorunu Sovyet hükümeti oluşuncaya kadar hiç gündemden düşmedi.
Örneðin 1921 yılı boyunca Kürt bölgelerinde yaşanan kıtlık ve açlıða ilişkin basında birçok yazı ve materyal yayınlandı ve bu dönemde ilk olarak Kürdistan ismi kullanılmaya başlandı. Kürt bölgelerinde yaşanan kıtlık Volga kıyılarında yaşanan Povoljya ya benzetiliyordu. Dönemin Azerbaycan Sovyet başkanı N. Narimanov duruma ilişkin Lenine bir telgraf gönderdi. Lenin Kürdistan da ki açlıðı öðrendikten sonra Kürtlere maksimum yardım yapılmasını emrini verdi. Kürdistan cumhuriyetinin kurulması çok ciddi olarak Uluslar Komiserliði tarafından deðerlendirildi ve bizzat Stalinin başkanlıðı altında tartışıldı. Önemli tartışmalardan sonra 16.07.1923 tarihinde merkez yürütme komitesinin talimatı ile Kızıl Kürdistanın sınırları Azerbaycanın Karabað bölgesi ile Ermenistan Cumhuriyetleri arasında belirlendi ve merkezi Laçin oldu. Kürdistan bölgesine Karakışlak, Kelbecer, Koturlu, Kubatlı ve Kürt-Xaji ve Murathanli gibi Kürt nüfusun yoðun yaşadıðı ilçeler girdi. O dönemki nüfus sayımına göre burada 51200 kişi yaşıyordu ve nüfusun % 73, 1 Kürtü.
Ama bu vilayete ilişkin durum 8 Nisan 1929 deðişti. Sovyetler vilayetlerden bölgelere geçme talimatı verdi ve bunların örgütlenmesini Cumhuriyetlere bırakıldı. Azerbaycan Kongresi Kürdistan örgütlenmeyi laðvetti ve ilçeleri Karabað bölgesine baðladı. Ancak Kürdistan 25 Mayıs 1930 yeniden kabul edildi ve buraya Zengelan ve Cebrail kazaları da katıldı. Ama SSCB Merkez Yürütme Konseyi (MSK) (23 Temmuz, 1930) tarihli kararıyla yeniden ortadan kaldırıldı.
Kürt vilayeti -ki sonradan bölge yapıldı- Kürt toplumu içinde özel bir anlama sahipti. Kızıl Kürdistan Daðlık Karabað sorunundaki belirsizliklere baðlıydı. Azerbaycan demokratik cumhuriyetinin 1918- 1920 arasında Karabaðda Ermeni Nüfusunu temizlemek için etnik bir tampon bölge oluşturduðunu ve Kürtleri oraya yerleştirdiði iddia ediliyordu. Ama öyle veya böyle o dönem orada Ermeniler köylerini terk etmişti.
HAYAL KIRIKLIÐI VE BASKILARIN BAŞLAMASI
Kürtlerin aydınlanma çalışmaları 1924den sonra yani Lenin ölümünden sonra bittiði belirtiliyor. Yani Lenin Sovyetlerde yaşayan Kürtlere sahip çıktıðı söylenir. Ülkede yetkilerin ve gücün merkezileşmesi gerçek ve potansiyel muhalefete yönelik baskıların artmasına yol açtı.
1930dan başlayarak eski uluslar politikasından vaaz geçilip tersine dönmüş ve kültürel otonomiler tasfiye edilmiştir. Bunların çoðu ise diaspora durumundaki azınlıklardı. Çaðdaş tarihçiler bunu savaş hazırlıkları olarak deðerlendirmektedir.
Tasfiyelerin esas nedenlerinden birisi Stalin kültünün merkezileşmesiyle baðlantılıdır. Bir nevi karşı devrimciler ve rejimin politikalarıyla aynı fikirde olmayanların çalışmaların yoðunlaşması, zorla kolektifleştirme ve sanayileşmeye karşı olanlar ve SSCB sınırlarındaki kaypak etnik yapıların tahliye edilmesi o dönemki savaş hazırlıkları arasında sayılıyor. Bütün bunlar Almanya, Finlandiya, Japonyaya karşı savaş hazırlıkları olarak deðerlendiriliyordu. Yani böylelikle Baltık Ýngria ve Uzak Doðudan sonra Kafkasyanın temizlenecekti. Staline göre bu bölgede fazla olan ve temizlenmesi gereken halklar Hemşinliler, Köreliler, Kürtler, Almanlar, Karaçaylar, Kalmıklar, Çeçenler, Ýnguşşar, Balkarlar, Kırım Tatarları, Rumlar, Meshet Türkleri (veya Ahıska Türkleri) ve diðerleri.
9 Mart 1936 da Komünist Partisi Merkez komitesi SSCBnin ajan, terör ve şantaj unsurlarından koruması adıyla bir kararname çıkardı. Böylelikle politik mülteciliklerin ülkeye girişi zorlaştırıldı onun dışında tüm SSCB bölgesinde içerdeki uluslararası örgütleri temizlemek için bir komisyon kuruldu. 1936 de anayasa deðişiklikleri ile ünlüdür yani Lenin anayasasının yerine Stalin anayasası oluşturuluyordu. Bu 5 Aralık 1936 Sovyetlerin 8. kongresinde yarım yıllık tartışmalardan sonra onaylandı.
Stalin anayasası yâda Sosyalizmin zaferi Anayasası ideolojik ve politik olarak dönüşümü başarma ve devrimi saðlamlaştırma iddiası taşıyordu. Dünya devrimi fikrinden vazgeçilip kişilik kültünü yükseltiyordu. SSCB zenginliðinin hepsi halkın mülkiyeti bireyin yasal hakları (örneðin, vicdan özgürlüðü, fikir özgürlüðü, dinlenme, emeklilik hakkı, dünya devriminin fikirlerini vb reddetti )onları kullanmayı halka devir ediyordu. Ama herkes çok iyi anlıyordu ki bütün yenilikler sadece bir görüntüden ibaretti gerçeði çok farklıydı.
Ýç işleri Halk Komiserliði (NKVD) 11. 10. 1930 tarihinde tüm halklara olduðu gibi Kürtler için de çok sert kararnameler çıkardı. Talimnameler çerçevesinde Azerbaycan sınırlarında yaşayan Kürtler göçertilmeye başlandı. 1937ye kadar Orta Asya ve Trans Kafkasyada özel alanlar oluşturuldu ve bu alanlardaki nüfus Orta Asyaya göçertildi (bu dönemde Trans Kafkasyadan Orta Asyaya göçertildiði gibi Orta Asyadaki bazı azınlıklara yer deðiştiriliyordu).
1937 sonunda halkların yerleşik olduðu Cumhuriyetlerdeki ilçe ve köy yönetimleri, ihtiyar heyetleri tasfiye edildi. Böylece 1937-1938 yılında Azerbaycan ve Ermenistan Kürtleri Orta Asya cumhuriyetleri ve Kazakistan'da iskân edildi. Göçertildikleri yerlerde köylere üç dört aile şeklinde yerleştiriliyordu. Kırgızistan ve Kazakistana 1325 civarında Kürt yerleştirildi. 1937 sonlarında Ermenistan ve Azerbaycandan Kazakistana (Almata ve Güney illerine) 1121 Kürt ve Ermeni ailesi tehcire tabi kılındı. Aynı dönemde buradaki Ýranlılar da göçertildi ki bunların da % 10nu Doðu Kürdistanlı Kürtlerdi.
Bu zorunlu göçlerle sırasında anadilde eðitim ve yayınlarda laðvedildi. Aynı şekilde ulusal folklor ve ulusal elbiseye de yasak getirildi ve Kürt kelimesinin kullanılması yasaklandı. Çünkü aynı durum birkaç yıl öncesinde komşu Türkiye de yaşayan Kürtlere karşı da uygulanmaya başlanmıştı.
1925 de Şeyh Saitin önderliðindeki Kürt ayaklanmasının bastırılmasından sonra da aynı şeyler yaşanmıştı. Ayaklanma Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ortaya çıkan yüksek vergiler ve sert baskılar sonucu merkezi yönetimi sevmeyen yurtsever aşiretler tarafından başlatılmıştı. Ayaklanmanın nedenlerinden birisi de hilafetin kaldırılmasıydı. Ülke yönetimi ise Şeyh Sait ayaklanmasını gerekçe yaparak muhalefete yöneldi ve onları bitirmek istedi. Nisan ayının ortalarına doðru Şeyh Sait ve diðer ayaklanma liderleri ile birlikte ele geçirilip idam edildi. Bunu diðer muhalefetin bastırılması izledi, basına yasak getirildi ve çok ilginçtir ki aynı dönemde Mustafa Kemal tek bir defa bile Kürt kelimesini kullanmadı ve bu kelimenin kullanılmasını yasakladı. Politik ayrıcalıða karşı olan Atatürk herhangi bir ulusal özerkliðe izin vermiyordu. Kürt ulusalcılar kendilerine karşı yürütülen bu politikaya Ýnkâr Politikası demişlerdi.
Bunda ilginç olan bir şey yoktu Kemalizm tek ülke tek dil ve edebiyatı öngörüyordu. Kültür bakanlıðı 1926da kültür resmi olarak Kürt ve Çerkez kelimesini yasakladı çünkü onlar Türk ulusunun birlikteliðini bozuyordu. Aynı zamanda diktatörlük kalemisine de yasak getirilmişti. 1925 olayları ve ondan sonra ki gelişmeler Türkiyeye pahalıya mal oldu, sadece Şeyhi Sait ayaklanması için 20 milyon lira harcanmıştı (gerçeðinde ise 50 milyon civarında olduðu söyleniyor). Bu ülke hazinesinin dengesini bozdu. Türkiye Kürdistanın arazisi harabeye dönüştü 1925 ve 1928 yılları arasında 206 Kürt köyü yakılıp yıkıldı. Yaklaşık 15 bin insan öldürüldü yarım milyon Batı vilayetlerine göçertildi. Yani Kürt aşiretlerinin geleneksel hayat tarzları yok edildi.
Lozan konferansı döneminde ve ondan sonra Kürt liderler birçok sefer Sovyet hükümetine yardım istedi, hatta Sovyet rejimi ve himayesini kabul pahasına kendilerine destek sunulmasını istediler. Ama Sovyet Rusyası daha o dönem Ýran ve Türkiye ile dostane ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amaçlamıştı. Sovyetler sadece Türkiyedeki Kürtlere yönelik baskılara karşı diðer ülkelerdeki Kürt hareketlerine karşıda olumsuz bir tutum sergilemiş ve bu daha sonra Sovyet Kürtlerinin kaderlerine yansıdı.
1930lu yıllarda kimlik alan çocuklara uyrukları kısmına Kürt ismini yazmamaları telkin ediliyordu. Başka bir milliyet tercihi yapılırsa onun için her türlü hak ve yaşam perspektifi veriliyordu. Böylelikle gereksiz ve istenmeyen insanların sayısının çoðalması engellenecekti.
Böylelikle birçok Kürt kendini Azeri olarak kaydetmişti. Azerbaycanda kalan Kürtler ise Ermenistan ve Nahçıvan bölgesindekiler gibi göçertilmemek için kimliklerine Azeri yazıyorlardı. Böylece Azerbaycanda Kürt sorunu çözüldü. Yani zorunlu iskândan önce cumhuriyette 50 bin Kürt yaşıyor idiyse 1979deki sayımda bir tane bile Kürt yaşamıyordu. Yani halk yoksa otonomide yok. Gayri resmi istatistiklere göre Kızıl Kürdistanda normal nüfus artışını (Kürtlerin çok çocuklu aile yapılanmasını ) göze aldıðımızda en az 300 bin Kürt yaşamalıydı. Okulsuz kalan Kürt çocukları ermeni Azeri ve gürcü okullarına geçiyordu ve çoðu okulu bitiremiyor başarısızlıktan dolayı okuldan atılıyordu. Çünkü onlar Ermenice ve Azerice bilmiyordu. Böylelikle Kürtlerde eðitimsizlik ileri boyutlara ulaşıyordu ve çok hızlı gelişen Kürt kültürü geriletildi. Böylece halkları yok etme diðer topluluklar için de büyük başarıyla tamamlanmıştı.
Kendi yerleşmiş bölgelerinden çıkarılmaları yüzyıllarca süregelen sosyal yapıları ve geleneksel hayat tarzları yok ediliyordu. Toprakları için durum daha trajikti; nesiller boyu sürülüp verimli hale getirilen toprakları yok ediyor ekonomik çalışmanın dışında bırakılıyordu. Bu o dönemki savaş koşulları göz önüne alındıðında ne tür güçlüklere yol açtıðı anlaşılacaktır.
ÝKÝNCÝ TEHCÝR DALGASI
Kızıl Kürdistan kısa süre var olmasına raðmen ve Kürtler Orta Asyaya sürgün edilmesine raðmen Sovyet Kürtlerinin ulaştıðı başarılar dışarıda yaşayan Kürtlerin Sovyetleri örnek ve Kürt sorunun çözümünde referans gibi gösterip mücadeleyi aktifleşmesine yol açmıştır. Sosyalizmin inşasının ilk dönemlerine Orta Asya büro sekreteri Ý.A Zelennski Merkez komitenin 14 kongresine sunduðu raporunda Hindistanın binlerce kilometre ötesinden insanlar çok farklı doðulu halklar ve aşiretler bize göç ediyorlar. Bunlar Belluciler, Kürtler, Camis, Xazeri ve Berberilerdir. Bunlar var olan kölelik konumundan kaçanlar yâda kendi ulusal sorunlarının hal edilmesini isteyenlerdir. diye yazıyordu.
Kürtler Sovyet ordusunun 1941de Ýrana geçişine yardımcı oldular. Kurye veriyorlardı jandarma ve ordu birliklerine saldırıp Ýran ordusunun direnişini karıyorlardı.
Ýkinci Dünya savaşının başlarında Doðu Avrupa bölgesindeki etnik Almanlar SSCB bölgesinden sürüldüler. O dönem yani 1942-1944 arasında birçok ulus göçertildi. Finliler, Karmıklılar, Çeçenler, Ýnguşlar, Balkarlar, Kırım Tatarları, Nogaylar, Meshet Türkleri, Yunanlılar ve saire. Resmiyette zorunlu göçün nedeni ordudan kaçış, düşmanla işbirliði, Sovyet karşıtlıðı olarak gösteriliyordu. Zorunlu göçe tabi tutulanlar arasında çocukları savaş sırasında Kızıl Ordu saflarında savaşanlar da vardı.
Bu zorunlu göçlerin ilk aşaması büyük bir suç teşkil ediyordu, çok kaba bir tarzda bir nevi talan karakteri taşıyordu. Birçok araştırmacı bu girişimlerin Sovyet topraklarında ilerleyen Almanların işine yaradıðını söylerler. Çünkü Almanlar baskıya uðrayan bu halklara özgürlük sözü veriyordu. Öyle veya böyle göçertme Alman propagandasına malzeme saðlıyordu.
Unutmayalım ki zorunlu göçertme 1944de yani Almanların kovulmasından sonra sürdü. Stalin istihbarat elemanlarının şiddetine maruz kalan uluslar alman ordusuna zaten aktif rol oynadılar. Özellikle de Kafkaslar. Stalin savaştan sonraki hedefi jeopolitik anlamda önemli olduðu için Gürcistan olması şaşırtıcı deðildi.
1944 baharında Gürcistanda tehcir başladı. Bunların sayısı 77,5 bine ulaşır. Bunlar Türkiye ile sınır olan Doðu Gürcistan bölgelerinde yaşıyorlardı. Martın sonlarında başladı 608 Kürt ve Azeri aile (yaklaşık 3240 kişi) göçertildi. Tiflis içinde yaşayanlar Gürcüler SSCB içinde gönderildiler. Stalin Gürcistanda daha çok Müslüman halklarına yöneldi. Yani o dönemin deyimiyle kültürel olarak Türklere meyilli olanlar (Türkler, Kürtler, Xemşiller (Müslüman Ermeniler) ki bunlar Sovyet -Türk sınırında (Axalsik,Adige, Asbinzen, Axalkalık ve Bogdan ) ilçelerinde yaşıyorlardı. Burada Türk diye kast edilenler sonradan kendine Azeri diyen Meshet Türkleri aslında tarihi olarak Gürcistan Meshet bölgelerinden gelmekteler ve Gürcü kökenlidirler. Ama çok uzun süre Türk iktidarlarının egemenliði altında kaldıkları için Gürcü deðil Türk isimleri almış onların dilini kullanmış ve Müslüman olmuşlardır. Onlar zaten 1928- 1937 yıllarında da sürgüne uðramışlar ve Gürcü soyadı almaları zorunlu kılınmıştı ve bu dönemde 3180 insan daha sürgün edilmişti. Beria 24.07.1940 Staline yazdıðı bir mektupta Gürcistan sınır bölgesinde 16700 hanenin Kazakistan ve Özbekistana göçertilmesi gerektiðini söylemişti. Bunlar Kürtler, Türkler ve Hemşinlerdi.
3 Temmuza gelindiðinde 76021 Türk, 8694 Kürt, 1385 Hemşinin tehcir edilecek bunların yerine diðer bölgelerden getirilen 7 bin köylü ve 20 asker yerleştirilecekti. Tehcir hareketini A. Kabulov, Gürcistan istihbaratı ve içişleri bakanlıðı ortak yürütecekti.
Tahliye 15. 11. 1944ün sabahında başladı ve 3 gün sürdü. Farklı kaynaklara göre 190 ila 116 bine yakın insan tehcire tabii tutuldu. Bunların 53135i Özbekistana, 28590ı Kazakistana 10546ı Kırgızistan gönderildi.
O dönem Türkler SSCBnin sınırlarında 30 alay bulundurmasına raðmen Sovyetler bundan daha çok içindeki azınlıklardan korkuyordu. Bariaın (28.11. 1944) Stalin ve Molotof yazdıðı mektupta bu insanlar hakkında şu iddialarda bulunuyordu Türkiyede akrabaları var, kaçakçılıkla uðraşıyorlar ve karşıt fikirleri var. Tüm bu olaylar Türk istihbaratının istihbarat çalışmalarına olumlu bir zemin sunuyor. Ayrıca çetevari grupların oluşturuyorlar
TEHCÝR EDÝLEN HALKLARIN REHABÝLÝTASYONU
Tehcir farklı yoðunlukta Stalinin 1953teki ölümüne kadar sürdü. SSCB ve Komünist Parti yönetimin tümü bu tehcir politikasının ortaklarıdır. Çünkü her bir yönetimin halkın düşmanlarına karşı belgeleri imzalamak ve yürürlüðe koyma görevi vardı. Birçok seferde bu temizlik operasyonlarının organizatörlerine ve istihbarat üyelerine karşı da yapılıyordu. Yani tehcire alet olanlar da öldürüldü G Yagoda, N.I Ezhov bazıları görevden alındı. Öyle veya böyle SSCB yönetiminin tümü bunu onayladı ve rol aldı. 1956dan sonra tehcir Komünist parti içindekiler tarafından bir birine karşı kullanıldı bazıları görevden alındı. Ama bu bir kaç insanla sınırlı kaldı ve suçlular cezalandırılmadı. 1964 den sonra bu gibi yaklaşımlar hiç olmadı. Sürgün edilen Kürtler özel statüleri vardı ve onlara özel yerleşimciler deniyordu. 8 Ocak 1945 de NKVD ve SNK (Sovyet Halk komiserliði) özel yerleşimciler hakkında özel yönetmelik çıkardı, vatandaşlık haklarını geri verildi ve yaşadıkları yerlerdeki katı kurallar yumuşatıldı. Ama göç ve özgürce yaşama hakları yoktu. Yine de bu şekilde kaçışlar oluyordu ve 1.10.1948 2.104.751 kişiden 77 541 insan kaçtı. Bunlardan % 2,2 si alman, % 3,5 Kuzey Kafkasyalılar, % 4,4 Kırım Tatarlarıydı.
Her zaman bunların yaşadıkları yerlerde özel birlikler vardı. NVD ( Ýç istihbarat) SNK (Sovyet Halk Komiserliði) kaçış girişimleri için çok sert kanun ve önlemler alıyordu. 24 Kasım 1948de bunlar Kürtlere karşıda uygulandı.
26 Mart 1953 L.P. Beria yüksek Sovyet konseyi başkanlıðına gönderdiði raporda bu konuda af çıkarılmasını istedi. Sonraki gün yani 27 Mart 1953 yüksek Sovyet başkanlıðı af için genelge çıkardı. Ýçinde siyasi mahkûmların affedilmesi akrabaları ve aile üyelerinin ile birlikte serbest kalmasını da içeriyordu. Ancak bu kararname tehcir edilen halklar için umutsuzluða yol açtı. Bulundukları yerlerde onlara özel uygulanan bazı yasal deðişmemiş ve hakları geri verilmemişti. 1954 -1955 arasında o kamplar veya kolonilerde hızlı bir şekildi 88278 siyasi tutuklu serbest bırakılmış onlardan 32798i davaları yeniden deðerlendirilecek olanlardı. 55480i Sovyetler birliðinin mahkeme başkanı talimatıyla bu da 17 Eylül 1955 yılına kadar sürmüş. 1941- 45 dünya savaşındaki Ýşgalcilerle iş birliði yapan ve onlara yardım ettikleri gerekçesiyle tutuklanan Sovyet vatandaşlarına af çıkarılmıştı. Yine aynı yıl CM Kararı ile bu özel yerleşimciler için pasaport verme kararı alındı (10 Mart 1955).
Kruşçev 25 Şubat 1956 tarihli kişilik kültü ve onun sonuçları üzerine adlı raporuyla bu yasaya son verdi. 1956 pasaport vize kurumunun talimatıyla (ve çok hızlı bir sıralamayla) tüm yasaklar kaldırıldı. Serbest seyahat özgürlüðü ve Moskova gibi büyük kentlerde çalışma izni verildi. 18 Nisanda da Kürtlere ilişkin kısmi serbestlikler tanınmıştı., seyahat ve getirildikleri bölgelerden hariç diðer tüm yerlere gitme ve yaşama özgürlükleri tanındı
Hukuksal olarak kitlesel rehabilitasyondan sorumlu komisyonu başkanlıðına P.N.Pespelov getirildi. 1954 -1961 yılları arasında delil yetersizliðinden 737182 kişi rehabilite edildi ve 208448 kişi suçsuz bulundu. 1962-1983 arası ise 157055 kişi rehabilite edildi.
Rehabilitasyon süreci 1980lerin başlarında Mihail Gorbaçov ve Alexander Yakovlevin Perestroyka ile birlikte tekrar başladı. 1988-1989 yılları arasında 844740 insan rehabilite edildi. SSCB yüksek konseyi 1989 yılının 11. ayında çıkardıðı deklerosyonda şöyle diyordu; Stalin rejiminin barbarca eylemleri sonucunda ikinci dünya savaşından sonra Balkarlar, Ýnguşlar, Kavruklar, Karaçaylar, Kırım Tatarları Almanlar, Mesetin Türkleri ve Çeçenler göçe zorlanmıştır. Tehcir politikaları Kore, Yunan, Kürt ve diðer halkların kaderlerini de felakete uðrattı. SSCB yüksek konseyi Halkların kaderlerine karşı işlenen suçları mahkûm eder. Bunla uluslar arası yasalar ve sosyalist düzenin hümaniter anlayışına aykırıdır. Sovyetler, insan haklarını kabul ediyor ve bu olayların ülkemizde hiçbir zaman tekrar etmeyeceðini garanti eder.
SÜRGÜN KÜRTLERÝN HAFIZASINDA YER EDÝNDÝ.
Tabi çoðunlukla birçok halk diðer halklar arasında asimile oldular. Örneðin 1936- 1941 tarihinde Kazakistan ve Türkmenistan'a tehcir edilen Kürtler bir daha Kızıl Kürdistana dönemediler. Ýkinci Dünya Savaşı sırasında uygulanan politikaların yol açtıðı tahribatlar uzun yıllar giderilmeye çalışıldı. Ve halende bunları düzeltmeye çalışıyor. 26 Nisan 1991 yayınlanan RS kanunda zorunlu göçe uðrayan halkların rehabilitasyonu ve şiddete maruz kalanlar için bu eylemliliklerin şiddetle kınanmasıyla kalınmamış onların rehabilitasyonuna ilişkin kararlar da alındı.
Ulusal kültürlerin gelişimi ve aydınların oluşumu için 1923-1936yı altın dönem olarak deðerlendirebiliriz. Okullarda kendi dilinde eðitim yapabiliyorlardı, yine Şuşada ulusal gazete ve kitap gibi düzenli Kürtçe yayınlar çıkarıldı Kürt öðretmen okulu açıldı. Kürdistan bölgesinin oluşumun etkileri Ermenistanda Kürtçe okul ve basın yayın kurumları açıldı ve bir ulusal tiyatro kuruldu. Gürcistan ve Türkmenistan gibi Kürtlerin yoðun yaşadıkları yerlerde keşfedildi.
1923-1936 yılları ulusal kültür ve aydınlanma açısından altın yıllardı. Okullar açılmış anadilde eðitim imkânı verilmiş Kürt otonomisinde ulusal gazete ve kitap gibi düzenli Kürtçe yayınlar çıkarılmış, Kürt pedagojik enstitüsü, gazeteler ve radyo yayınları olmuştu. Bu gelişmeler Ermenistan Gürcistan ve Türkmenistanda yaşandı. Erivanda Kürt ulusal tiyatrosu bile kuruldu.
Ama sürgün yılları Kürtlerin hafızasında çok aðır bir iz bıraktı. Çok nadir insanlar göçü tasvib etti onlar da kendi özgürlüklerini kaybetme riskinden korkanlardı. Özel bir kararname ile bu özel yerleşimcilerin bulunduðu bölere profesyonel öðretmen veya eðitmenlik yapan insanları sokmadılar. Ama buna raðmen Orta Asyada belli bir entelektüel birikimi oluştu.
* ANJELÝKA POBEDONOSTSEVA KAYA: Sankt-Petersburg Devlet Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Ortadoðu ülkeleri Tarihi bölümü