Somalı aileler: Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz

Somalı aileler, 13 Mayıs 2014 tarihindeki katliamda 301 maden işçisinin ölümüne neden olan sanıklara verilen ödül gibi cezaları protesto etmek için Ankara’ya yürüyor.

Somalı aileler, rant uğruna 301 canı ölüme gönderen maden ocağı sahipleri ve sorumlularının ödül gibi cezalarla kurtarılmasına karşı adalet yollarında. Çocuklarının mezarlarından aldıkları birer avuç toprağı Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) önüne serpmeye götüren aileler, çeşitli konularda kendileri gibi acı çekmiş mağdur ailelerle yol boyunca bir araya geldiler. 16 Temmuz’da Ankara’da olmayı planlayan aileler, adalet arayışlarından vazgeçmeyeceklerini vurguladılar. ANF’ye konuşan aileler, 301 canı göz göre göre katledenlerin aklanmasına izin vermeyeceklerinin altını çizdi.

301 MADENCİNİN YAŞAMI BU KADAR UCUZMUŞ!

Katliamda yaşamını yitiren Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, 4 sene sonunda kendilerine yaşatılan adaletsizliğe, "Bir insan canının bedeli 15 seneymiş. Simit çalan çocuğa 20 yıl hapis cezası verilen bu ülkede, 301 madencinin yaşamı bu kadar ucuzmuş" diye isyan etti. Madencilerle birlikte tüm ailelerini de paramparça edip diri diri toprağa gömen büyük patron Alp Gürkan’ın bir gün dahi cezaevinde yatmadan beraat ettiğini, oğlu Can Gürkan’ın ise sadece 15 yıl hapse mahkum edildiğini hatırlatan Çolak, mahkemenin gidişatından böyle bir adaletsizliğin çıkacağının en başından belli olduğunu söyledi. Hayatını kaybettiğinde 26 yaşında olan oğlunun geride iki küçük çocuk bıraktığını belirten acılı anne, katliamın göz göre göre geldiğini kaydetti.

'BİZ BİTTİ DEMEDEN BU DAVA BİTMEZ'

Anne Çolak, oğlunun çalıştığı zor koşulları şöyle anlattı: "Oğlum evin neşesiydi. Ele avuca sığmayan asi bir çocuktu. Ancak ölümünden birkaç ay önce sürekli kendini yorgun hissettiğini söylüyordu. İş koşullarını sorduğumuzda ise baskı altında çalıştıklarını, madenin hiç olmadığı kadar sıcak olduğunu ve çok zorlandıklarını belirtiyordu. Bu koşullar nedeniyle de sık sık şefleriyle tartışıyordu. Madenin S panosu olarak adlandırılan, havalandırmasız baca kısmında çalışıyordu." Sorumlular cezalandırılana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan anne Çolak, "Biz bitti demeden bu dava bitmeyecek. Adaletin gerçekten yoksullar için de işleyeceği güne kadar mücadeleye devam edeceğiz" dedi.

'PEHLİVANOĞLU DAVAYA ATANINCA ADALET GELMEYECEĞİNİ ANLAMIŞTIK'

25 yıllık madenci olan Uğur Çolak’ın babası ise, mahkemenin kararına şaşırmadığını söyledi. Cumhuriyet Başsavcısı tarafından “Olası kast”tan açılan davada, mahkeme savcısının “bilinçli taksir” suçundan mütalaa verdiğini hatırlatan Çolak, "Böyle bir karar çıkmasaydı o zaman bizim için sürpriz olurdu. Çünkü Çarşamba’nın gelişi Salı’dan beliydi. Elbistan’da Çöllolar Kömür İşletmesi’nde yaşanan ve 11 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan göçüklerle ilgili yargılamada, hapis cezalarını para cezalarına çeviren mahkeme başkanı Salih Pehlivanoğlu Soma dosyasına atanınca zaten adaletin gelmeyeceğini anlamıştık" dedi.

440 ÇOCUK YETİM KALDI

İki torunuyla beraber toplam 440 çocuğun şu an yetim büyüdüğüne dikkat çeken Çolak, "Ankara’da oturanlar, HSK’da oturanlar, Saray’da oturanlar, mecliste oturanlar şunu hiç unutmasınlar ki bir gün adalet onlara da lazım olacak. 301 insanın katlinden sorumlu olanlara hiçbir zaman ödül gibi ceza verilmez; biz bunu asla kabul etmeyiz” dedi.

Kendisinin de aynı madenden emekli olduğunu, o zaman orayı devletin işlettiğini anlatan Çolak, o dönem aşırı karbonmonoksit salınımı olması nedeniyle madenin kapandığını, özelleştirildikten sonra ise tekrar açıldığını belirtti. Soma katliamının, rant sevdasına gereken önlemler alınmadığı için yaşandığını vurgulayan Çolak, ocağın patronları, mühendisleri, genel müdürleri, yöneticileri başta olmak üzere hiç kimsenin asli görevini yapmadığı için 301 madencinin hayatını kaybettiğini kaydetti.

'SON ZAMANLARDA HİÇ HALİ KALMAMIŞTI'

Sporu çok seven ve tekvando siyah kuşak sahibi olan oğlunun son dönemlerde bitkin olduğunu anlatan Çolak, “Normalde akşam mesaiye de kalsa gidip spor yapardı veya arkadaşlarıyla top oynama giderdi. Ama son zamanlarda yerinden kalkamıyordu, sürekli yorgun olduğunu ve başının ağrıdığını söylüyordu. Bir gün çağırdım ve sordum nedir bu baş ağrısı diye; "Ocakta hiç çalışmasam bile bitiyoruz baba" cevabını verdi. İçeride yeterli oksijen olmayışı ve yanan kömürün dışarıya verdiği sıcaklık ve gaz onları mahvetmişti ama hiçbir önlem alınmamıştı. Kâr hırsı nedeniyle yavaş yavaş eriyen çocuklarımız göz göre göre katledildi" diye konuştu.

BU YOLDA ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK!

Katliamda hayatını kaybeden 29 yaşındaki Bilal Malkoç’un annesi Fatma Malkoç, verilen adaletsiz kararı asla kabul etmeyeceklerini kaydetti. Çocuklarının kanının yerde kalmaması için adalet yerini bulana kadar durmayacaklarını vurgulayan anne Malkoç şunları belirtti: "Bu yolda ölmek var dönmek yok. Adalet yerin altında, biz onu yerin üstüne çıkartacağız." İki çocuk babası olan oğlu hayatını kaybettiğinde ikinci çocuğunun henüz doğmuş olduğunu anlatan Malkoç, o sırada 10 aylık olan çocuğun da babasını hiç tanıyamadığını söyledi.

İŞTEN KOVULMAKLA TEHDİT EDİLİYORLARDI

Oğlu Bilal’in çok zor koşullarda çalıştığını belirten Malkoç, şunları anlattı: “Zaten şirketten kredi çekenleri hep ağır işlere sürüyorlardı. Bilal bana, ‘anne bizi hep zor işlere veriyorlar’ diye şikayet ederdi. Maden göçmesin diye oğlumla birlikte iki kişi daha kasa koyuyorlarmış, yorulup durduklarında ise devam etmezlerse işten kovulmakla tehdit ediliyorlarmış; yedikleri yemekler tekmelenip, küfür işitirlermiş.

Eve zaten perişan gelirdi, çocuklarıyla bile ilgilenmezdi; divanda uyuyakalırdı. Günde 8 saat çalışıyordu ama işi çok ağırdı. Özellikle olaydan iki ay önce çok kötü olmuştu. Sıcaktan çamaşır dayanmıyordu. Düşen kömürlerden sırtı yanmış halde geliyordu. Ama hiçbir önlem almadılar, göz göre göre yediler çocuklarımızı."

‘ZENGİNLERE, GÜÇLÜLERE ADALET VAR’

Mahkemeden hiçbir zaman adalet beklemediğini belirten anne Malkoç, "Adalet gelmeyeceği daha ilk duruşmalardan beliydi. Patronlar bizi sürekli tehdit ediyordu. Mahkeme salonunda, ‘Bizim arkamızda Ankara var, boşuna uğraşmayın’ diyerek, resmen bağıra çağıra ‘adaletin’ kendilerinden yana olduğunu söylüyorlardı. Bu kadar rahat davranabildikleri bir mahkemeden adalet çıkmayacağı zaten beliydi. Zenginlere, güçlülere adalet var; bizim gibi garibanlara yok. Paramız olsaydı adalet bizim için de işleyecekti. Biz de adaleti bulana kadar ölümüne yollarda olacağız” diye konuştu.

Malkoç, Ankara yoluna çıkma kararını Gülsüm Çolak ile birlikte aldıklarını, daha sonra iki babanın ve iki gönüllünün de kendilerine katıldığını anlattı. 16 Temmuz’da HSK önünde çocuklarının mezarlarından aldıkları birer avuç toprağı oraya serpeceklerini ve adalet gelene kadar da orada bekleyeceklerini ifade eden Malkoç, çocuklarının kanını yerde bırakmayacaklarını söyledi.

KATLİAMDAN 4 GÜN ÖNCE MADENDE ÇALIŞMAYA BAŞLADI

Katliamda hayatını kaybeden 21 yaşındaki Ali Şahin’in babası Bayram Şahin ise, askerden yeni dönen oğlunun katliamdan 4 gün önce madende çalışmaya başladığına dikkat çekti. “Adalet istiyoruz” diyen acılı baba, “Maden nedir bilmezdi. 4 gün önce çalışmak için girdiği madenden cenazesi çıktı. Biz adalet bekliyoruz, başka bir şey istemiyoruz” dedi.