Sancar: AKP-MHP iktidarını gönderecek, yeni hayatı inşa edeceğiz

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "İktidar çok büyük kaybetti. İlk seçimlerde hem bu iktidarı göndereceğiz hem de yeni hayatı inşa edecek toplumsal gücü ortaya çıkaracağız" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

SURUÇ KATLİAMI

Sancar'ın konuşmasının satır başları şöyle:
"Suruç Katliamı, acının coğrafyasında acının tarihine kapkara bir sayfa olarak eklendi. IŞİD Türkiye’de bütün barbarlığı ile saldırmaya devam ediyordu. En son gözünü Kobanê'ye dikmişti. Ama Kobanê'de beklemediği bir direnişle karşılaştı. O direnişin sonucunda IŞİD yenildi. Suriye’de gerçekten baharı müjdeleyen bir gelişmeydi bu. Tam o sıralarda dünyada ve Türkiye’de Kobanê ile dayanışma etkinlikleri de yayılmıştı. Türkiye’nin de çeşitli şehirlerinden gençler bu dayanışmaya katılmak için Suruç'a gelmişlerdi. Yakılmış yıkılmış bu coğrafyada Kobanê’ye çocuklara oyuncaklar götüreceklerdi. O gençler dayanışmanın zarafetini temsil ediyorlardı ve bombalarla katledildiler.
Suruç davası bir kara mizah örneğine dönüştü. Bugüne kadar toplam 14 duruşma görüldü. Ama olayı aydınlatmaya ve sorumluları ortaya çıkarmayı öngören herhangi bir gelişme bugüne kadar yaşanmadı, sağlanmadı maalesef. Ama ne düş yolcularının umutları yok edilebilir ne o miras herhangi bir şekilde kirletilebilir. Biz o mirasın sahipleriyiz, o gençlerin düşlerini emanet aldık ve sözümüz var o düşleri mutlaka gerçekleştireceğiz.

CEYLANPINAR VE 7 HAZİRAN

Suruç Katliamı’ndan iki gün sonra yine aynı bölgede bir başka kanlı karanlık oyun devreye sokuldu. 2 polis memuru evlerinde katledildi. Bu olay bahane edilerek savaş politikalarına dönüş ilan edildi iktidar tarafından. Bu kanlı cinayetlerin de üstünü örtmek istiyor iktidar. Bugüne kadar hakikati aydınlatmak için yapılan tüm girişimleri engelledi, sonuçsuz bıraktı bu iktidar. Bakın sanık avukatlarından Hüseyin Atay'ın açıklamaları ibret verici bir belge olarak karşımızda duruyor. Bir polis memur delilerle oynadıklarını itiraf etti.
Ceylanpınar’da gerçekleşen bu cinayetler devlet ve iktidarın karanlık bir senaryosudur. Bu senaryo ile Türkiye’de Kürt sorununun yeniden savaş politikalarına dönülmek istendi ve demokrasi umutları yıkılmak istendi. Aradan geçen 5 yılda iktidar Ceylanpınar olayını konuşmak istemedi. Biz meclis grubu olarak defalarca araştırma önergesi vermemize rağmen bunların hiçbir kabul edilmedi tamamı iktidar blokunun oylarıyla reddedildi.  
Tıpkı Suriye’de IŞİD’in yenilmesini baharı müjdelemesi gibi, Türkiye’de de 7 Haziran seçim sonuçları bir bahar müjdesi gibi gelmişti. Ama iktidarın bugünkü ortakları kararlarını ta 8 Haziran günü vermişlerdi. Bu baharı boğacaklardı. Suruç Katliamı o kanlı boğma planının ilk önemli adımıydı. Amaç umudun boğulmasıydı, mücadelenin çökertilmesiydi, hakların buluşmasını önüne kanlı duvarların örülmesiydi. Çünkü 7 Haziran halkların buluşmasının bir zaferiydi. Kobanê direnişi de halkların buluşmasının güzel bir örneği ve parlak bir zaferiydi.

OHAL REJİMİ

OHAL rejimi aslında geçici bir tedbir olarak düşünülmemişti. 16 Nisan 2017 referandumu ile adına Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi dedikleri yeni bir düzen kurdular. Bu düzen gerçek anlamda OHAL'i kalıcılaştırma anlamına geliyordu. O nedenle olağan bir yaşamın ortadan kalkması için ne gerekiyorsa yapmak zorundadır OHAL rejimi.
Zihniyetlerin doğalarını bir gereğidir düşman ve kutuplaşma yaratmak ve gerilim üretmek. Böyle bir rejimin vazgeçilmez araçlarından biri de savaş yaratmaktır. İçeride savaş, dışarıda savaş. Ama dikiş tutmuyor bu rejim. 100 binleri aşan insanları ihraç ettiler KHK’lerle, keyfi işlemlerle. Hukuku kendilerinin bir oyuncağı haline getirdiler. Yargıyı topluma hiza vermek için bir sopaya dönüştürdüler, basını susturdular. Her itiraza şiddetle yöneldiler ama yine de dikiş tutturamıyorlar. Bu toplum bu rejime rıza vermiyor.
Bu rejim dikiş tutmuyor. Bunun son örneği, son kanıtı, yerel seçimler olmuştur. 31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçimleri. İktidar çok büyük kaybetti. İlk seçimlerde hem bu iktidarı göndereceğiz hem de yeni hayatı inşa edecek toplumsal gücü ortaya çıkaracağız.

'HDP'NİN İLKELERİ SAĞLAMDIR'

Geçtiğimiz hafta, HDP olarak bizleri derinden sarsan üzüntüye ve utanca boğan iki çirkin olay yaşandı. Partimize mensup iki milletvekili kadına karşı şiddet ve cinsel saldırı olaylarıyla gündeme geldiler. Bu tür olaylarla gündeme gelmek elbette bizi sarsar. Saflarımızda bu çirkinliklerin yaşanması elbette bizi utandırır. Ama HDP'nin ilkeleri sağlamdır, değerleri köklüdür. Bu değerlerin bu ilkelerin en güçlü sütunu kadın mücadelesidir. Bu parti kadın mücadelesi ile var olmuş bir partidir. Kadın Meclisi, HDP’nin omurgasıdır.
Kadın Meclisi bu gelişmeler üzerine hemen harekete geçti. Mensur Işık için Disiplin Kuruluna başvurdu ve derhal bu milletvekili Merkez Disiplin Kurulumuza sevk edildi. Merkez Disiplin Kurulunun süreci devam ediyor. Belli usuli işlemler var, o yüzden henüz sonuç çıkmadı. Bu usuli işlemlerin gerçekleşmesi için belli sürelere ihtiyaç var ama Merkez Disiplin Kurulumuzun gerekli kararı vereceğinden şüphe duymuyoruz.
Diğer çirkin olay, Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in bir kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla gündeme geldi. Bu olayla ilgili Kadın Meclisimiz bir açıklama yaptı. O açıklamada da olaydan daha önce haber alındığı, haber alındıktan hemen sonra da harekete geçildiği açıkça belirtiliyor. Bu olay haber alındığında Kadın Meclisi bekleneceği üzere gecikmeden araştırmasına başladı. Yine Kadın Meclisimizin açıklamasında vurgulanan nokta; kadınla doğrudan görüşmeler gerçekleşti. Elbette bizde ‘kadının beyanı esastır’ ilkesi tartışmasız geçerli. Kadına ısrarla sorulmasına rağmen cinsel saldırı veya taciz ile ilgili herhangi bir beyanı olmadığı kayda geçildi. Ancak daha sonra kadının savcılığa başvurduğu anlaşıldı ama bizim bundan haberimiz olmadı. Bir eksiğimiz varsa budur, gecikmişliğimiz varsa budur, bunun sebeplerini araştırır ortaya çıkarırız. Kusurumuz varsa önce kendi içimizde bunların gereğini yerine getiririz. Bir eksiğimiz varsa halkımıza hesap vermekten asla kaçınmayız.
HDP olarak bizlerin kadına karşı şiddet ve kadına yönelik suçlar konusunda en ufak tereddüdü olamaz.
(...) HDP, bu olayın içimizde gerçekleşmesinden elbette utanç duyar ama gereğini yapar. Buradan daha fazla arınarak, değerlerimizi daha da güçlendirerek yürüyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Nitekim Disiplin Kurulumuz da Tuma Çelik ile Kadın Meclisimizin yaptığı başvuruyu hızla sonuçlandırdı ve Çelik’in partiden hızla uzaklaştırılmasına, kesin ihracına karar verildi. Bütün siyasi partilerin ve devlet yetkililerin yapması gereken şey, kadına yönelik şiddetle dürüstçe mücadele etmektir. Siyasi partilerin de nerede ortaya çıkarsa çıksın bu şiddete fırsat vermeden karşısında durmaları görevleridir, sorumluluklarıdır.
HDP olarak bizim yaptığımız da tam budur. Biz kadına karşı saldırıların her türüne karşı durduk, bundan sonra da karşı durmaya devam edeceğiz. HDP yıllardır örülen kadın mücadelesini ve kazanımlarını hiçbir gücün ve hiçbir erkeğin yok etmesine izin vermeyecektir. Bunun sözünü bir kez daha sizlere ve bütün halkımıza veriyoruz. Partiden on binlerce kadının emeği var. Bedel ödeyen on binlerce kadının emeği ile parti buraya geldi.
Bu mücadelede biraz önce söylediğim gibi eksikliklerimiz ortaya çıkabilir, geç kalmışlıklarımız olabilir, bunun özeleştirisini kendimize, kurumlarımıza ve halkımıza vermekten tereddüt duymayız. Biz herkesi bu gibi çok önemli konularda daha samimi ve açık ve dürüst davranmaya davet ediyoruz. Bize yapılan eleştirilerin hepsini- saldırıları demiyorum- dikkate alırız ama burada ‘senin de dibin kara’ söylemine sığınacak da değiliz. Ama gerçekler de herkesin gözü önündedir. Kadını nefessiz bırakmayı varoluşunun temeli gören güçler, elbette mesele bizim içimizde olunca söz söylesinler ama dönüp aynaya baksınlar. Biz hem içimize hem bütün Türkiye’ye hem de bütün güçlere bu temiz değerlerin aynasını tutmaya devam edeceğiz.”