Rojava halkı ambargoya direniyor

Rojava halkı ambargoya direniyor

Suriye’deki iç savaş Batı Kürdistan’daki yaşamı giderek daha fazla etkiliyor. Bir yandan yaşanan savaş, öte yandan Türkiye ve Güney Kürdistan Hükümeti tarafından kapatılan sınır kapıları halkın günlük zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamada zorluklar yaşatıyor. Gıda, yakacak, elektrik alanlarında yaşanan sıkıntıların yanı sıra, birçok kentte ilaç sıkıntısı da baş gösterdi. Ancak tüm bu sorun ve sıkıntılara raðmen Batı Kürdistan’da halk gerçekleştirdiði devrime sahip çıkıyor ve geleceðe umutla bakıyor.

Batı Kürdistan’da her hafta Cuma Namazı ardından düzenlenen Cuma yürüyüşlerinde bu hafta ambargo özelde de Güney Kürdistan sınır kapısının kapalı olması protesto edildi. “Ýrademiz ambargonuzdan daha güçlüdür” şiarıyla gerçekleştirilen yürüyüş ardından yapılan konuşmalarda Batı Kürdistanlılar, her koşulda devrimlerine sahip çıkacaklarını, baş gösteren sorunlara kısıtlı imkanlarla da olsa çözüm üretecekleri mesajını verdiler.

Tüm yerleşim merkezlerinde ilk göze çarpan uzayıp giden ekmek kuyrukları oluyor. Gece saat 24.00’ten itibaren başlayan ekmek kuyrukları gün boyu azalmadan devam ediyor.

Dirbesiye’de ekmek kuyruðunda beş saat bekleyen Halit Faris, mazot yokluðundan dolayı fırınların sürekli çalışmaması, Derazor, Halep başta olmak üzere çatışmaların şiddetli yaşandıðı kentlerden göç edenlerle birlikte nüfusun daha da artmasının bunda etkili olduðunu belirtiyor.

“Biz bir devrim yaptık. Bu devrimin bedeli elbette olacak. Şimdi yaşadıklarımız bu devrimin bedelidir. Yaşadıklarımız özgürlüðün bedelidir. Bedelsiz özgürlük nerede görülmüştür. Elde ettiðimiz özgürlüðün bedelini ödüyoruz” diyen Faris Türk devletinin bu devrimin kazanımlarını boðma amacında olduðunu belirtiyor.

Sözü Güney Kürdistan sınır kapısına getiren Faris, sınır kapısını kapalı tutmanın bu politikaya destek anlamına geldiðini belirterek Güney Kürdistan hükümetinden bir an önce ambargoyu kaldırmasını istiyor.

YASAKLAR VE ALIŞKANLIKLAR…

Yaşanan sıkıntıların Baas rejiminin yıllardır izlediði politikalardan kaynaklı boyutları da var. Baas rejimi döneminde deðirmenler, yine evlerde un bulundurmak yasaklanmış. Devlet tarafından kentlerde yapılan iki fırınla kentler ve baðlı köylerin ekmek ihtiyaçları karşılanmak istenmiş. Faris bu uygulamanın devletin bir özel savaş politikası olduðunu belirterek, bundan dolayı evde ekmek yapma vb gibi kendi ihtiyaçlarını karşılama alışkanlıðının olmadıðını söylüyor.

Bunun sürekli bir yerlerden bekleme gibi bir durum beraberinde getirdiðine dikkat çeken Faris, “ Bu yüzden şimdiye kadar kendi sorunlarımıza çok fazla kendimiz çözüm bulmaya çalışmadık. Çünkü öyle bir kültür yoktu. Ancak şimdi zorlukları görünce kendimiz çare armaya başladık. Ýlk elden eskiden yasaklanan deðirmenlerimizi yeniden çalıştırmaya başladık. Ancak bu sefer mazot sorunu karşımıza çıktı” diyor.

DÝÐER PARÇALAR AMBARGOYA SESSÝZ KALMAMALI

Faris, mazotun nerdeyse ekmek su kadar hayati bir öneme sahip olduðuna dikkat çekiyor: “Fırınlar mazot ile çalışıyor. Mazot olmayınca ekmek yapılamaz. Su mazotla geliyor. Çünkü kent suları merkezi kuyulardan karşılanıyor. Merkezi kuyulardan mazotla çalışan dev jeneratörlerle merkezi kent depolarına aktarılıyor. Oradan da kente su veriliyor. Mazot olmayınca bu işlemlerin hiç biri yerine getirilmediði için susuz kaldıðımız günler de oluyor.”

Mazot yüzünden şehir içi ve şehirlerarası ulaşımın da durduðuna dikkat çeken Faris, “böyle olunca her yerle her şeyle baðlantılar kesiliyor. Buda kuşatma anlamına geliyor. Ancak biz Kürtler tarihimiz boyunca yüzlerce, binlerce kuşatma görmüşüz. Ama bu kuşatmaların hepsini aşmayı da bilmişiz. Bu kuşatmaları aşmasaydık bu gün olmazdık” diye konuştu. Kürtlerin kuşatmaları ulusal birlik içinde ve ruhsal birlikle aştıklarını söyleyen Faris, Kuzey, Güney ve Doðu Kürdistan halkının bu ambargoya karşı sessiz kalmamaları çaðrısında bulundu.

Halit Faris söylediði bu sözlerden sonra fırının önünde ekmek kuyruðunda bekleyen çocukları etrafına toplayarak zafer işareti yapıyor. Kendisinin de Baas rejimi altında çocukluðunu bunun gibi ekmek kuyruklarında geçirdiðini hatırlatıyor. “Şimdi de bu çocuklar burada ekmek kuyruðunda bekliyor. Ama onların çocukluðu bizim çocukluðumuz gibi fırının önünde ekmek kuyruðunda geçmeyecek. Çünkü artık her sorunumuzu kendimiz çözeceðiz. Deðirmenlerimizi çalıştırıp, kendi fırınlarımızı yaparız. Yine köylerde evlerimizde ekmek yapmaya başlayacaðız. Dolaysıyla bu çocukların sabah erkenden kalkıp fırının önüne gelmelerine gerek kalmayacak” diye de ekliyor.

ZORLUKLAR VAR AMA HUZURLUYUZ

Günlük yaşam ihtiyaçlarındaki sıkıntı Batı Kürdistan halkını zorlasa da çözümsüzlük kabul edilmiyor. Derbisiyê’ye baðlı Berkevirê köyünde bir kaç gündür su akmayınca halk yaðmur sularından su ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Yaðmur sularının biriktiði bir göletten su alan Fadi Ali adındaki kadın hiç bir zorluðun kölelik kadar kötü olmadıðını belirterek bir halkın iradesinin her türlü ambargoyu delmeye yeteceðini özetliyor bizlere:

“Eskiden köleydik. Hatta köleden de daha öte bir durumumuz vardı. Şimdi özgürüz. Tek sıkıntımız bize uygulanan ambargo. Bu sıkıntıları da irademiz ve imkanlarımızla aşacaðız. Belki ekmeðimiz, suyumuz, elektriðimiz yok ama huzurumuz var. Bazı zorluklar yaşıyoruz ama bu zorluklardan sonra özgürlüðün olduðunu biliyoruz. Ýrademiz bizi yaşatıyor ve yaşatmaya yetiyor.”