800. hafta: Polis saldırdı, anneler direndi-YENİLENDİ I

Galatasaray Meydanı’nda karanfil bırakmak isteyen Cumartesi Anneleri’ne polis saldırdı.

Cumartesi Anneleri, gözaltı ve saldırı eşliğinde direndi ve Galatasaray'a karanfil bıraktı.
Cumartesi Anneleri'nin, eylemlerinin 800’üncü haftasında 101 haftadır "yasaklanan" Galatasaray Meydanı'nda yapmak istediği açıklama bir kez daha polis engeline takıldı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın da aralarında olduğu Cumartesi İnsanları, İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelerek, Galatasaray Meydanı’na yürümek istedi. Polisin engel olması üzerine tekrar İHD binasına dönen Cumartesi İnsanları, buradan birer birer Galatasaray Meydanı’na gitti.

SALDIRI VE GÖZALTI

Meydanda bir araya gelen aileleri ablukaya alan polisler, açıklama yapılmasını engelledi. Kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız elindeki karanfili abluka altındaki Galatasaray Meydanı’na bırakmak istedi. Yıldız’a saldıran polis, alandan uzaklaştırdı. Polise tepki gösteren Cumartesi İnsanı Yaşar Aktaş polis tarafından gözaltına alındı. Yıldız, zorla alanda uzaklaştırılırken, polislerin arasından karanfili meydana doğru attı.
Kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ve gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine ulaşılan Rıdvan Karakoç’un ağabeyi Hasan Karakoç, “Galatasaray’dan asla vazgeçmeyeceğiz” diyerek elindeki karanfili meydana bıraktı. Karakoç ve Ocak’a saldıran polis ikisini de gözaltına aldı.

AİLELERİN METNİNİ BULDAN OKUDU

Tüm engellemelere rağmen HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar meydana karanfil bıraktı. Cumartesi Anneleri adına Pervin Buldan burada açıklama yaptı.
Buldan, "Ailelerimiz, annelerimiz buraya gelemediği için onların hazırlamış olduğu basın metnini sizlerle paylaşmak istiyorum" diyerek, şunları söyledi:
"Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayan insanların aileleri ve insan hakları savunucuları olarak kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması talebiyle başlattığımız barışçıl direniş bugün 800’üncü haftasında. 800 haftadır, Anayasanın, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının, bağımsız yargının ve adaletin sadece bir isimden ibaret olmadığını haykırıyoruz, bu topraklarda tüm baskılara rağmen hakikat adalet istiyoruz. Israrla soruyoruz gözaltına aldığınız yakınlarımız ne oldu? Onları kaybedenler, hukukun bütün kurallarını çiğneyenler neden korunuyor? Delillere, tanıklara, AİHM mahkumiyetlerine rağmen gözaltında kayıp dosyaları neden yargıya taşınmıyor? Hakikate ve adalete ulaşmamız neden engelleniyor? Neden iktidarlar, BM’nin bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına dair sözleşmesini imzalanmıyor, onaylamıyor ve uygulamıyor?

'İLK İCRAATLARI GALATASARAY'I ANNELERE KAPATMAK OLDU'

İktidarlar bu sorularımıza cevap vermek yerine yetkilerini kötüye kullanarak baskıyla, şiddetle bizi susturmak istiyor. Öyle ki 24 Haziran 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de ilk icraatlarından biri 699 hafta boyunca barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray’ı hakikat ve adalet talebimize kapatmak oldu. Biz gidemeyelim diye Galatasaray 25 Ağustos 2018 tarihinden beri TOMA’lar, gözaltı araçları, bariyerler ve ağır silahlı polisler tarafından 24 saat abluka altında tutuluyor.
Anayasanın ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin güvencesinde olan barışçıl buluşmaların mekanı olan Galatasaray “suç mahali”, Türkiye’nin anayasal normlarına ve uluslararası hukuk kurallarına dayanan meşru haklarımızı kullanmamıza da “terör” faaliyeti deniliyor. 800’üncü haftasında başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devleti yönetenlere soruyoruz, Türkiye’de Anayasa hala yürürlükte mi? Eğer yürürlükte ise Anayasa, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını temel bir anayasal hak olarak tanımlıyor. Anayasa 'Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir' diyor. Anayasa'nın gücü bu kadar açık ve netken Galatasaray bize nasıl yasaklanıyor? Adalet talebimizi kamuoyuna duyurma hakkımız nasıl ağır silahlarla bastırılması gereken bir suç sayılıyor?

'SUÇ İŞLİYORLAR'

800’üncü haftamızda bir kez daha tekrarlıyoruz. Barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray Meydanının 101 haftadır polis şiddetiyle bize yasaklanması anayasal haklarımıza yönelik ağır bir saldırıdır. Devletin Anayasayı ihlal etmesi yetkilerini kötüye kullanmaktır ve suçtur. Toplum sessizlikle bu suça ortak olmamalıdır. 800’üncü haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Kararlıyız, bizi insan kılan hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Türkiye, hiç kimsenin gözaltında kaybedilmediği, inkarın ve cezasızlığın son bulduğu bir demokratik ve hukuk devletine dönüşünceye kadar susmayacağız. Adalet ve hakikat mücadelemize son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana kadar devam edeceğiz. Kayıplarımızdan ve buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan asla vazgeçmeyeceğiz."

PROTESTO EDİLDİ

Polis saldırısı sonrası İHD önüne gelen kayıp yakınları, gözaltıları protesto etti. Burada konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, yaşanan hukuksuzluğa tepki göstererek, “Devleti Cumartesi Anneleri’ni görmemezlik tutumuna son vermeye davet ediyoruz. Cumartesi Anneleri gerçeğini kabul etmeye davet ediyoruz. Anneler arasında ayrım yapmamaya davet ediyoruz. 800 hafta geçti. Kayıplarımız bulunana, akıbeti açıklanana kadar mücadelemiz devam edecektir” diye konuştu.

AİLELER: KARANFİLİMİZE DE GÖZ DİKTİLER

Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız de polis saldırısına tepki göstererek, “Kayıplarımızı bizden aldıkları gibi, karanfillerimizi de elimizden aldılar. Kayıplarımızı aramaktan ve alanımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren ise şöyle konuştu: "Bugün bir kez daha hak ihlaline uğradık. Galatasaray Meydanı bizim kayıplarla buluştuğumuz alan. Bu meydandan uzaklaştıralı 101 hafta oldu. Bu hafta sembolik olarak karanfil bırakma eylemi gerçekleştirecektik. Buna da engel olundu. Bu hak ihlali, çifte standart. Birilerin yürümelerine izin verirken, birilerini engellemeye çalışmak bu ülkede hak ve adaletin nerede olduğunun göstergesi. Kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz."