Paris katliamının emri Erdoğan’dan

Özgürlük Hareketi tarafından yakalanan 2 MİT’çi Fransa’nın kendilerine bu katliam konusunda başvurduğunu, ama kendilerinin cevap vermediklerini söylüyor.

Paris katliamının üzerinden beş yıl geçti. Ancak Kürt halkı Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesini unutmadı; Kürt kadınları unutmadı; hiçbir zaman da unutmayacak. Bu devrimcilerin intikamı özgür Kürdistan, demokratik Türkiye ve demokratik Ortadoğu yaratılarak alınacaktır. Bu cinayetler şunu göstermiştir; Türk devleti Kürt soykırımında ısrarlıdır. Bu nedenle mücadele edilip Kürdistan özgürleştirilmeyene kadar bu politikalar son bulmayacaktır.

Paris katliamı, Türk devletinin bir özel savaş ve kontrgerilla devleti olduğunu gözler önüne sermektedir. Türk devleti o kadar insanlık dışı bir zihniyet ve yalan üzerine kurulmuştur ki, gerçekleri saptırmak için özel savaşın tüm yöntemlerini kullanıyor. Katliamlar ve cinayetler de bu özel savaş cumhuriyetinin kullandığı temel yöntemlerden oluyor. Bu cumhuriyet Kürt’ü yok etmek istiyor. Bu topraklardan Kürt’ün varlığını silmek için her yolu deniyor. Anayasası, yasası Kürt’ü yok sayıyor; eğitimi ve tüm okulları yok sayıyor; basını yok sayıyor; Sanatı, edebiyatı ve kültürü yok sayıyor. Bu nedenle bu yok saymaya karşı mücadele eden; Kürt’ün bu toprakların temel gerçeği olduğunu ortaya koyan, Kürt’ü kendi kimliği, dili, kültürü ve özyönetimiyle özgür ve demokratik yaşama kavuşturmaya çalışan herkese saldırılıyor. Türkiye'de en temel düşman, Kürt’ü var etmek isteyenlerdir. Paris Katliamı bunun için yapılmıştır. Kürt’ün ismini bu topraklardan silmeye çalışan zihniyetin yaptırdığı bir katliamdır.

Sakine Cansız, PKK'nin kurucularındandır. Kürt Özgürlük Hareketi'nin her çalışmasında sorumluluk üstlenmiştir. PKK kurucularından olan Sakine Cansız, Merkez Komite Üyeliği, Yürütme Konseyi Üyeliği, Kongra Gel Başkanlık Divanı, Kadın Özgürlük Hareketi sorumluluğunu yapmıştır. Fidan Doğan, Avrupa’da Kürt diplomasisi yürütmüştür. Leyla Şaylemez ise gençlik sorumlusudur. Bu cinayetlerle Kürtlerin Avrupa’daki özgürlük ve demokrasi mücadelesi sindirilmek istenmiştir. PKK’den intikam alınmaya çalışılmıştır. Dünyanın neresinde olursanız olun Kürtlerin özgürlüğü için çalışanların yaşamaya hakkı yok denilmiştir. Soykırımcı Türk devleti Kürtleri faşist anayasa ve yasalarla bile yok edemediğinden bir kontrgerilla ve özel savaş devleti olarak her türlü insanlık dışı yönteme başvurmaktadır. Kürtlere yönelik yürütülen savaşın büyük çoğunluğu anayasa ve yasalar tarafından bile öngörülmeyen yöntemlerle yürütülmektedir. Paris katliamı bunun en somut kanıtıdır. Kürt Halk Önderi’ne karşı geliştirilen komplo da uluslararası hukuk çiğnenerek yapılmıştır. Zaten Türkiye'de sıra Kürtlere geldiğinde hiçbir yasanın da anlamı kalmamaktadır.

Türk devleti Kürtlere karşı yasa dışı, hukuk dışı bir devlet olduğu gibi, dünyayı da Kürtler için yasadışı tutum almaya zorlamaktadır. Kürtler için hiçbir yasa, ahlak ve vicdan olmasın istiyor. Paris’te katliam yapıyor, Fransa’ya buna göz yumun diyor. Özgürlük Hareketi tarafından yakalanan 2 MİT’çi Fransa’nın kendilerine bu katliam konusunda başvurduğunu, ama kendilerinin cevap vermediklerini söylüyor. Fransa’nın yaptığı gibi diğer ülkeler de Kürtler söz konusu olduğunda çıkar için kendi yasalarını ve değerlerini de çiğniyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı Paris katliamı için emir veren Tayyip Erdoğan’ı sarayda ağırlıyor. Almanya Dışişleri Bakanı’nın Türk Dışişleri Bakanıyla görüşmesinden birkaç gün sonra Amed Spor’un futbolcusu Deniz Naki’ye suikast girişiminde bulunuluyor. Buna Almanya devlet tepki göstermiyor. Böylece Avrupa da dünya da Türkiye'nin kirli özel savaş devleti, kontra gerilla devleti gerçekliğini görmezlikten geliyor ve onaylıyor.

Paris katliamı Türk devlet gerçeğini gözler önüne seriyor. Dış politikası kirli ilişkiler üzerine kurulu, iç politikası kirli ilişkiler üzerine kurulu! İçeride de hiçbir siyasi parti Kürtlere karşı uygulanan anayasa ve yasa dışı uygulamalara ses çıkarmıyor. Kürtlere her türlü yasa dışı uygulamanın yapılacağını tüm siyasi partiler de aydını da yazarı da üniversiteleri de sanatçıları da kabul etmiş durumda. En azından sessiz kalarak bu Kürt düşmanı, Kürt soykırımcısı düzen onaylanmış oluyor.

Türkiye'de MİT’in sadece istihbarat toplayan örgüt olmadığı bir kez daha netleşmiştir. Kürtler başta olmak üzere muhaliflere, mevcut siyasi düzeni kabul etmeyenlere karşı cinayet ve komplolar yapan kontra bir kurum olduğu gözler önüne serilmiştir. Paris Katliamı bir istisna değildir. Böyle gizli, anayasa ve yasa dışı, uluslararası hukuk dışı eylemler yapma görevi MİT’e verilmiştir. Paris katliamını yapan Ömer Güney ile Ankara’da bir otelde yapılan görüşmeye katılanların MİT’in önemli sorumluları olduğu netleşmiştir. MİT sorumlusu Uğur Kaan Ayık ve Oğuz Yürek bir MİT memuru olan Ayhan Oran’la birlikte Ömer Güney’le Paris cinayetini planlıyorlar. Yakalanan 2 MİT yöneticisi internete düşen seslerin bu kişilere ait olduğunu doğrulamıştır. Yakalanan 2 MİT’çi, Paris cinayetlerinin onayının Tayyip Erdoğan tarafından verildiğini de itiraf etmişlerdir. Hakan Fidan, Tayyip Erdoğan’dan sözlü talimat almış, bu görevi de Uğur Kaan Ayık, Oğuz Yürek ve Sabahattin Asal’a vermiştir. Bu durum Tayyip Erdoğan’ın birçok hukuk dışı olay için MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a talimat verdiğini ortaya koymaktadır.

Tayyip Erdoğan’ın DAİŞ konusunda da MİT müsteşarına görev verdiği ve DAİŞ’le ilgili konularla bizzat Hakan Fidan’ın ilgilendiği de bilinmektedir. Bu nedenle 5 Haziran 2015 Amed katliamından da 20 Temmuz Suruç katliamından da 10 Ekim Ankara katliamından da Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan sorumludur. Çünkü Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan DAİŞ’i sadece Suriye'de değil, Türkiye içinde de Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı bir saldırı gücü olarak kullanmıştır. Suriye'de yakalanan DAİŞ’liler bu ilişkileri somut olarak ortaya koymaktadırlar.  

Kaynak: Yeni Özgür Politika Kürtçe sayfası