Halkların Demokratik Kongresinin (HDK) Eşitlik ve Barış Buluşmasında konuşan HDK Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, barışı istemenin çözümü istemek anlamına geldiðini belirterek, Ancak Sayın Öcalana yönelik ayrımcı ve hukuksuz uygulama ile bir halk aşaðılanıyor. Biz senin siyasi temsilcini dikkate almıyoruz, hiçbir demokratik normlarda kendimizi baðlamıyoruz demek yok saymaktır Kürt halkını. Çözüm de bu tür uygulamalara karşı böylesi bileşenlerin bir araya getirilerek siyasi programa dönüştürülmesiyle mümkün dedi.
HDKnin Ölüm deðil çözüm, çatışma deðil müzakere kampanyasının final etkinliði Ankarada başladı. Etkinliðe Vişne Restoranda yapılan etkinlikte ilk olarak divan oluşturuldu. 81 ilden gelen temsilcilerin yer aldıðı etkinliðin açılış konuşmasını HDK Ýstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder gerçekleştirdi. Türkiyenin yakın dönem siyasi tarihine şiddetin temel bir yöntem olarak egemen olduðunu belirten Önder, bugünlerin bunun da tek belirleyici olduðu diðer tüm proseslerin de bu şiddetle baðlantılı ve onun bir uzantısı olarak kullanılmaya başlandıðı günleri içerdiðini ifade etti.
Bu toplantının da en temel amaçlarından birisi mücadelemizin temel şiarı, tüm kavgalarımızın, itirazlarımızın en temel talebi olan barış nasıl gelecek? Artık şunu biliyoruz ve altını bir kez daha çizmeliyiz ki, barışı savunmak, çözümü savunmak demektir diyen Önder, çözümü içermeyen, önermeyen, çözüme dair bir programa, ilkelere önerilere sahip olmayan hiçbir söylemin barışa dönük faydalı işlem göremeyeceðinin altını çizdi.
ASKERÝ MÜDAHALELER CUMHURÝYETÝ
Çözüm ne olmalı hususunda tekrar sorunun ne olduðunu bir kez daha tanımlamak gerektiðini belirten Önder, Birkaç gün önce 12 Eylülün yıldönümüydü. Hatırlayalım. Dünyada Latin Amerika ülkelerinde başlayan emperyalist sistemin önemli bir tıkanıklık yaşadıðı, büyük bunalımların eşiðinde olduðu sırada geliştirilen yeni politikanın sistem tarafından temel politika olarak benimsenmesiyle başladı. Bu politika emekçiler ve yoksullar aleyhine, hak talep edenleri bastırmaya dönük yönelim olduðu için demokratik bir uyguma olarak hayata geçirilmesi mümkün deðildi diye konuştu.
Sistemin Latin Amerikada başlayarak domino taşı etkisiyle dünyada bu politikayı uygulayacak tüm ülkelerde görünürde bile olsa demokratik işleyişi olan ülkelerin yönetimlerini tasfiye etmeye başladıðını dile getiren Önder şöyle devam etti: Bunu da askeri darbeler eliyle başladı. Türkiyede bunun işaretleri çok verilmişti. En talihli ülkelerden birisiydik. Neye göre talihli, gelecek kişinin neye göre hareket edeceðiydi. TÝSKin o dönemdeki başkanı Halit Narin, işçilere bir konuşma yaptı. Bugüne kadar siz güldünüz bundan sonra biz güleceðiz diyordu. Bu aynı zamanda darbenin sınıfsal kökenini ve sınıfsal yönelimini açık bir şekilde ortay koyan cümleydi. Nitekim de öyle oldu. Emekçilerin hızla yoksullaşması, yoksulların açlık sınırın altında yaşamaya başlaması, her türden örgütlük taleplerini zalim bir şiddetle bastırıldıðı günler yaşadık.
Ülkenin cumhuriyet dönemi boyunca askeri müdahaleler cumhuriyeti olarak adlandırılabileceðini vurgulayan Önder, Ancak 12 Eylülü diðerlerinden ayıran özellik vardı. O da sistemin içinde ilk kez kendini kurumlaştıracak toplum mühendisliðine soyunacak düzenlemeler yaptılar. Bunu öyle bir yaptılar ki, bundan sonra görünürdeki askeri müdahalelere gerek bırakmayacak şekilde devletin tüm kurumlarında kendilerini sabitlediler. Bu YÖKte böyle oldu ve üniversiteleri böyle denetim altına aldılar. Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasasını öyle bir düzenlediler ki, iki buçuk siyasi partiden fazlasına hayat hakkı tanımayacak sistem oluşturdular. Saðlık alanında emek alanında böyle oldu. Hayatın tüm alanlarına kendilerini dayattılar. Ýşte Kürt meselesinin ya da son Kürt isyanının silahlı bir direniş boyutuna geçmesinin hem sebebi hem ilk sonuçları bu dönemin ürünüdür diye konuştu.
1978DE BÖLGEDE YAPILAN OPERASYONLAR
1978de Kürt coðrafyasında tatbikatlar yapıldıðını hatırlatan Önder, şu çarpıcı açıklamalarda bulundu: Bu tatbikatlarda temsili düşman kıyafetleri Kürtlerin geleneksel giysileri içindeydi. Bunu 78de öngören sistem vardı. Diyarbakır cezaevleri ve tüm Kürt köylerindeki insanları yanındaki diðer insandan koparacak onur kırıcı ne uygulama varsa hepsine şahitlik ettik. Fakat Kürtler ilk kez belki bu kadar yaygın, bu kadar örgütlü ve kararlı bir şekilde bu uygulamaları kabul etmeyeceklerini göstererek daða çekildiler.
Önder, meselenin birkaç kez yenişememe durumuna geldiði zaman devletin büyük bir acz içine düştüðü zaman demokratik hak ve özgürlükleri ulusal demokratik kimliðini de içeren şu ve ya bu oranda bir dizi müzakere ile birkaç kez barışın ya da silahlı boyuttan meseleyi çıkarmanın eşiðine gelindiðini vurguladı. Fakat bu fırsatla her defasında masanın kalabalıklaşmasının giderek meselenin savaş boyutuyla sürmesinden hayati çıkarı olan emperyal güçlerin, provokasyonlar gibi sebeplerle her seferinde barışın eşiðinden döndüðüne dikkat çeken Önder, Bugüne kadar olanların bugün olanla farkı vardı. Geniş kamuoyunun buralarda ne oluyor bunu bile şansına sahip deðildi. Ýlk kez iletişim olanaklarının gelişmesi, kendi içlerinde çatlama neticesinde devletin bu konuda ne kadar sıkışmış olduðun ortaya dökülen Oslo müzakereleriyle herkes anlamış oldu. Ondan gerisinin birebir tanıðıyım. Herkes gibi süreci dışarıdan izleyen her devrimci, demokrat gibi dışarıdan oluşturulan bilginin farkındaydım. Meselenin güvenlik konsepti olduðu dedikleri yere evrilmesinde bizatihi devletin kesin bir tutum içinde olduðunu kendi gözlerimle görüp kendi kulaklarımla işittim dedi.
AKP KENDÝ KENDÝNE MÝSYON BÝÇÝYOR
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın Bakanlarla yaptıðı kimi görüşmelerde Bu politikalardan netice alıyoruz tekrar müzakereye dönmeyeceðiz dediði konuşmaların tanıðı olduðunu söyleyen Önder, Bugün Ortadoðuda hükümete biçilen misyon kendisine biçtiði misyon var. Sünni mihver oluşturma politikalarının oluşturduðu program ve gündemleri var. Bu ikisi askeri olarak test edilmedikçe Ortadoðuda siyaseten herhangi bir caydırıcılık yönlendiricilik içermediðinden hareketle dillerini acımasızca savaş diline çevirdiler diye belirtti.
CHPNÝN ROBOSKÝYE GÝDECEK YÜZÜ YOK
Bu durumun demokrasi tarihi açısından utanç verici olduðunu kaydeden Önder, 17 Ekimde yeni bir savaş tezkeresinin oylanacaðını, bunun her yıl yapıldıðını ve tezkerenin uzatıldıðını söyledi. Önder şöyle konuştu: Kimse bunun hesabını vermiyor, her yıl meclisten yetki alıyorsunuz fakat bu savaş hiçbir sorunu iyileştirip çözmediði gibi ortada yitip giden gençlerin canı kanı ve hayatı, halkların refahı için ayırdıðı kaynaðını tahsis ettiði acımasız bir savaş endüstrisi var. Şunu görmedik biz hiç; Sizden geçen yıl yetki aldık o süreçte bunları yaptık, şunları yapamadık diye bir konuşma yok. Bunu bence buradaki bütün arkadaşlarımızın barışa dönük çaba konusunda herkese yayması gereken ilk materyali içeriyor. O da bu savaş tezkeresine kimler evet kimler hayır oyu veriyor. Kestirmeden söyleyeyim. Meclisin tutanaklarında var. BDP hayır oyu veriyor AKP, MHP ve CHP evet oyu veriyorlar. Ve riyakarlık da buradan başlıyor. Geçen sene CHPli vekiller içinde buna oy vermeyeceðiz diyen partiyi serbest bırakacak diyen insanlar var diyorlardı biz de umutlandık ama Faruk parti olarak tezkereye son defa evet oyu vereceklerini söyledi. Grubumuz adına konuştum. CHPnin on yıla varan tezkere ve müdahale konularına baktım. Hepsi son defa olarak bu yıl evet oyu vereceðiz diye bitiyor. Her yıl böyle yapıyor. Vahamet buradan başlıyor dedik. Niye buradan başlıyor dedik? Çünkü Roboskide masumların üzerine yaydırılan bombaların hukuksal temeli meclisin hükümete verdiði bu savaş tezkeresi sayesindedir. Normalde üzerimizdeki ambargolar nedeniyle yaygınlaştıramıyoruz bunları. O insanların acısını paylaşanlara saygı duyuyoruz ama CHPnin oraya gitmeye yüzü yoktu. O bombaların üzerinde CHPlilerin parmak izi vardı. Çünkü evet oyu verdiler tezkereye bakalım 17 Ekimde ne yapacak CHP? Göreceksiniz ki baðırış çaðırış arasında yine evet oyu verecekler.
HDK olarak ne yapılacaðının tek bir yanıtı olduðunu kaydeden Önder, Barış talebini hakim kılanın yolu, arkasındaki sistematiði ve sınıfsal çıkarı yeterince teşhir etmek gerekiyor. Bu HDK, BDP meselesi deðil. En temelde insan kalabilme meselesidir. Ýnsan çekirdeði barışa dönüktür savaşa deðil. Bizim bunu herkese bu sadelikte anlatabilmemizdedir. Bunu yapabilirsek barış talep eden insanların sayısı yüzbinlerden beşyüzbinlere, beşyüzbinlerden milyonlara ulaştıðında vazgeçtiðim CHPden, MHP bile böyle pervasız davranamayacaktır. Çünkü halklardan başka hiçbir güç yoktur diye konuştu.
ÖCALANA YÖNELÝK UYGULAMAYLA KÜRT HALKI AŞAÐILANMAK ÝSTENÝYOR
Bu ülkede dört yılda bir sandık kuruluyorsa savaşı reddedemiyorsa artık kuşkuyla yaklaşıyorsa herkesin bundan çıkaracaðı önemli sonuçlar olur diyen Önder, şunları ifade etti: Çok pervasız davrandılar. Ne yaptılar? Dünyanın hiçbir yerinde yok. Beş on sene sonra bu hukuksuzluðun hesabını vermek üzere yargılanacaklar. 72 milyon nüfusu olan ülkede herkes için başka Ýmralıda yatan sayın Öcalan için başka hukuk geçerli. Meclise kanun tasarısı gelince bir telaş başlıyor. Ya bundan Ýmralıda yararlanırsa? Böyle bir şey olabilir. Evrensel bir norm koyarsanız yararlanan yararlanır. Ama şu uygulamalarla görünürdeki demokrasi ye kimseyi inandıramazsınız. Savaşın bu boyut a gelmesinden kesilen müzakereler ve Ýmralı tecridinin çok büyük bir payı var. Bu teknik bir sorun var. Orayla görüşülmemesi Ýmralıya ambargo uygulanması teknik bir kesinti deðil. Bir halkın onurunu en çirkin şekilde aşaðılama yoludur. Biz senin siyasi temsilcini dikkate almıyoruz, hiçbir demokratik normlarda kendimizi baðlamıyoruz demek yok saymaktır halkı. Çözüm de bu tür bileşenler, bunların bir araya getirilmesi, siyasi programa dönüştürülmesiyle mümkün.
Bu toplantının sizlerin iradesinin Türkiye coðrafyasının her yerinden gelen her kimliðe mensup insanın oluşturduðu büyüyen barış halkalarına dönüştürdüðünü biliyorum. Bunun için gerekli olan bizim irade ve kararlılıkla çalışmamızla mümkün. Barışa kardeşliðe ve özgürlüðe hizmet etmesini diliyorum. HDK vekilleri adına ve barışsever insanlar adına şükranlarımızı saygılarımızı sunuyorum.