Şemdinli Ýlçesi'nde HPG'lilerle karşılaşan BDP ve DTK'lilere yönelik hükümet yetkililerinden gelen ve hakaret boyutuna varan açıklamalara tepki gösteren DTK ve BDP Eş Başkanları, "Şemdinli, Türkiye'nin gerçeðidir" dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın sözlerine sert tepki gösteren BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Gerçekten de bunlar şuurlarını yitirmişler. Din ticaretini bıraktılar kan siyasetine başladılar dedi.
DTK Eş Başkanı Aysel Tuðluk ile BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Şemdinli'de HPG gerillaları ile karşılaşmalarına ilişkin devlet yetkililer tarafından yapılan açıklamalara dikkat çekmek için basın toplantısı düzenledi. Düzenlenen toplantıya BDP'li milletvekilleri Nursel Aydoðan ile Emine Ayna, BDP Diyarbakır Ýl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt ile BDP'li yöneticilker katıldı. Toplantıda ilk konuşan Kışanak, artan çatışmalara dikkat çekerek, "Tüm dünya kamuoyu ve Türkiye kamuoyu az da olsa biliyor. Bir ayı aşkındır çok yoðun bir savaş yaşanıyor. Son 30 yıldır yaşadıðımız savaş ve çatışma durumundan daha fazla karşı karşıya kaldıðımızı herkes biliyor. Fakat bu konuda hükümet hala ısrarlı, kamuoyunu, duyarlı insanları susturmaya, medyayı susturmaya çalışıyor" dedi. Hükümet yetkililerin herkesi tehdit ettiðini söyleyen Kışanak, yaşanılanların 90'lı yılları hatırlattıðını belirterek, "O dönemde medya, basın tehdit edildi, korkutuldu. Zorla bir kampta yer almaya bir savaşın gerçeðini gizlemeye zorlandı. Köylerin yakıldıðını, faili meçhullerin yaşandıðını medya biliyordu ama yazmıyordu. Yazanlar ise çarpıtarak 'bunu örgüt yaptı' diye yazmak zorunda kalıyordu. Ama 10 yıl geçti, ülkede binlerce insan yaşamını yitirdi, 4 bini aşkın köy yakıldı, 5 milyona yakın insan yerinden yurdunda edildi. Ondan sonra şimdi kısmi de olsa 90'lı yıllarda yanlış yapıldı diye bir tartışma var" dedi.
HÜKÜMET, MEDYA VE AYDINLAR GERÇEKLERE GÖZLERÝNÝ AÇMALI
Hakkari'ye gittikleri zaman medyanın ilk defa oraya girebildiðine dikkat çeken Kışanak, "Oradaki gerçeði gördü. Orada atılan toplardan bombardımandan dolayı evlerin duvarlarının çatladıðını gördü. Evlerin duvarlarında panzerlerden atılan, helikopterlerden atılan aðır silahların mermi izlerini gördü. Orada bu yoðun saldırılar altında insanların ne kadar tedirgin olduðunu gördü. Yanmış, yıkılmış bað bahçe gördü, ormanlar gördü, top atışlarından dolayı kulaðı saðır olan çocukları gördü. Yine orada Şemdinli'nin çıkışında tanklarla en yüksek teknolojiyle donatılmış askerlerle özel timlerle kurulmuş şehir çıkışındaki barikatlar gördü ve barikattan birkaç kilometre ötede gerillanın olduðunu gördü. Ancak bunlar bu gün Türkiye'de konuşulmuyor. Bu gerçeðin tartışılması gerekir, gerçeðin ta kendisi budur. Buna gözlerinizi kapatarak bir görüntüyle siyasi malzeme elde etmiş gibi uðraşırsanız ve görüntüyü anlamaktan uzak bir anlayış içerisinde olursanız bu ülkeye yazık edersiniz. AKP hükümetinin, Türkiye kamuoyunun, medyanın, aydınların, demokrat insanların, barış isteyen insanların, bu gerçeklere gözün açması gerekir" diye kaydetti.
ŞEMDÝNLÝ TÜRKÝYENÝN GERÇEÐÝDÝR
Köyün hemen 2 kilometre ötesinde top atışlarının yapıldıðını belirten Kışanak, "Bir gün önce o köylerin baðları bahçeleri yakılmıştı ve o sabahta hala çatışma sürüyordu. Bu gerçeði görmeyen, bunu konuşmayan, bunu tartışmayan bir Türkiye kaybeder. Ve o karakolda medyanın bugün her can kayıplarında üzerinde çokça durdurduðu ileri teknoloji ile donatılmış bir karakol. Ama 2 kilometre ötesindeki çatışmayı önlemeyen bir karakol. Adeta sıðınak gibi yapılmış, yerin altına yapılmış bir karakol. Ama 2 kilometre ötesinde gerilla var. Türkiye bu gerçeði görmek zorunda. Bizim o gün Şemdinli'den köylere giderken gördüðümüz, karşılaştıðımız, Türkiye'nin gerçeði ve realitesidir. Türkiye bu gerçeði görmeli bu realiteyi kabul etmeli. Bu gerçeði ve realiteyi tartışmalı. Çözüm zihniyetiyle tartışarak bu ülkede çatışma gerçeðini ortadan kaldıracak halklarımızın kardeşlik içerisinde, eşitlik içerisinde yaşamasını saðlamalı ve böyle bir ortama ihtiyacı var. Orda ortaya çıkan bu görüntünün sadece ve sadece bir parçasını siyaset malzemesi yapmak için, milliyetçiliði tırmandırmak için partimize, bizlere yönelik saldırılara teşvik etmek için kullanan bir iktidar var. Biz geldikten sonra o gerçek orada devam etti. Ýdris Naim Şahin'in Hakkari'de yaşadıklarını bütün sansürlere raðmen bütün dünya biliyor. Tüm Türkiye biliyor" şeklinde konuştu.
YOL KONTROLÜ OLDUÐUNU BÝLMÝYORDUK
BDP ve DTK, siyasi parti temsilcileri ile oluşturulan güçlü bir heyetle hakikatin peşinde gittiklerini dile getiren Kışanak, "Her şeye raðmen bu gerçeði görebilmek ve bu gerçeði kamuoyuna gösterebilmek ve buradan bir çözüm çıkarmak istiyoruz. Hükümetin yaptıðı gibi bir kışkırtma deðil, biz bir çözüm çıkarmak istiyoruz. Medya o gün bizimle birlikteydi. Orada bulunan medya korkmazsa, kaygılanmazsa, taraflı davranmazsa, izlenimlerini bütün çıplaklıðıyla anlatsa, gerçek ortaya çıkacaktır. Gerçek şudur arkadaşlar; biz köylerde sivil halkın yaşadıklarını ve çatışma bölgesinde yaşananları görmek üzere gittik. Ancak sık sık herkesin de duyduðu gibi gerillalarının kimlik kontrolünün yaptıðı bir bölgeye gittiðimiz biliniyor. Fakat bizim böyle bir gerçekle karşılaşıp karşılaşmayacaðımızı bilmiyorduk. Hatta bir parça belki biz gittiðimiz için, belki medya orada olduðu için görülmeyecekler zannediyorduk. Fakat gördük ki onların böyle bir kaygısı da yok. Medyadan, kamuoyundan gözlerden ırak olma gibi bir kaygıları yok. Deðerli arkadaşlar orada ki basın mensupları ne olduðunu çok iyi biliyor. Yaklaşık olarak 100 araçlık bir konvoyduk. Ve bizim önümüzde milletvekillerinin olduðu araçların önünde 25-30 belki de 40 araç vardı. Araçlar birden arka arkaya durmaya başlayınca biz önde ki araçlardan birinin kaza yaptıðını ve bu yüzden kaza yaptıðını zannettik. Ýndik ta araçların önüne gidene kadar ne olduðunu anlamadık. Fakat biz oraya gidene kadar yaklaşık 10-15 dakika sürdü" ifadesinde bulundu.
DÜŞMANLAŞTIRARAK BU ÝŞÝN ÝÇERÝSÝNDEN ÇIKILAMAZ
Yolun kesildiði alana gittikleri an HPG'liler ile halk arasında bir mücadelenin olduðunu gördüklerini söyleyen Kışanak, "Bu mücadele neyin mücadelesi biliyor musunuz? Gerilla kendisinin resmi prosedürünün gereði bir yol kesme eylemi yapmak istiyor, insanları kendisinden ayırarak karşıya geçirmek istiyor ve onlara propaganda yapmak istiyor, ama insanlar öyle bir duygu seli içerisindeler ki onların bu resmiyeti kurmasına bile izin vermediler. Açıkçası orası bir gerilla kontrol noktasıydı. Orada bir kontrol istemişlerdi. Ancak bu kontrolü kuramadılar. Orada duygular hakim oldu, orada insanlar analar, halk, bizler hepimiz bir duygu seli yaşadık. Herkesin bunu bilmesi gerekiyor. Orada ki medya da bunu biliyor. Orada medyaya konuşma yapan gerillanın 10-15 dakika insanları karşıya ayırıp 'geçin size hitaben bir konuşma yapacaðız' dediðini ama böyle bir ayrıştırmanın yaratılamadıðını gördüler. Deðerli arkadaşlar bizler bu halkın temsilcileri olarak Kürt sorunun çözülmesi noktasında sorumluluk ve misyon üstlenmiş kişiler olarak bu ülkenin bütün deðerlerine saygı göstererek bu sorunun çözebileceðimize inanıyoruz. Düşmanlaştırarak, karşıtlaştırarak bu işin içerisinden çıkılamaz. Ama hükümet ne yapıyor buradan bir düşman siyaseti çıkarmaya çalışıyor" diye kaydetti.
ARINÇ ŞUURUNU YÝTÝRMÝŞ,
AKP hükümetinde yer alan bir bakanın şuurunu yitirdiðini ifade eden Kışanak, "Deðerli arkadaşlar bu hükümetin bir bakanı şuuru yitirmişçesine şu sözü kullanabiliyor, 'Kaça aldıysak ona satarız.' Tüccarlar böyle söylüyormuş. 'Bu ülkeyi şu kadar kan dökerek kurduk, ancak o kadar kan dökerek veririz' diyor. Gerçekten de bunlar şuurlarını yitirmişler. Din ticaretini bıraktılar kan siyasetine başladılar. Böyle bir mantık olabilir mi? Bir ülkenin hükümetinin bakanı ülkeyi kanla satmaktan bahsediyor. Bu nasıl bir zihniyettir. Siz bu ülkeyi kanla satışa çıkarırsanız alıcısı çok olur. Irak'ın, Suriye'nin, Afganistan'ın nasıl kan gölüne döndüðünü herkes biliyor. Bunlar akıllarını, merhametlerini vicdanlarını duygularını her şeylerini yitirmiş durumdalar. Tüm Türkiye halkının bunlara bir dur demesi 'Biz düşman deðiliz kardeşiz' demesi gerekiyor. 'Daðda ki gerilla da bu halkın çocuðudur' demesi gerekiyor. Daha kaç kişi ölecek? Sayın Arınç çık açıkla, bedeli ne, kaç bin can, yetmedi mi? Bugün yetmedi mi sizin gibi vampirler yüz bin mi can istiyor? Bu nasıl bir mantık? Bir nasıl bir vicdan?" dedi.
DAÐDAKÝ GENÇLER KÜRT HALKININ EVLATLARIDIR
Bazı yetkililerin halkı kendilerine karşı kışkırttıðını ifade eden Kışanak, "Halkı bize karşı kışkırtıyorlar, linçlere teşvik ediyorlar, gittiðimiz her yerde millet bize hesap soracakmış. Ben Türkiye'nin her yerine gidiyorum. Hiç kimseden böyle bir tepki ile karşılaşmıyorum" dedi. Daðda bulunan PKK'lilerin Kürt halkının çocuklarının olduðuna dikkat çeken Kışanak, "Daðlardaki gençler Kürt halkının evlatlarıdır, yakınlarımızdır, eşimiz, dostumuzdur, akrabamızdır, kapı komşumuzdur, köylümüzdür, bizim çocuklarımızdır. Kimse bize onlara terörist muamelesi yapmamızı dayatamaz. Bu dünyadaki en büyük zulümdür. Bir halka kendi çocuklarına zorla terörist diyeceksin dayatması dünyanın en büyük zulmüdür" dedi.
Konuşmasının bitiminin ardından bir basın mensubunun "Orada duygu seli yaşadık, nasıl duygular yaşadıðınızdan bahseder misiniz?" sorusuna Kışanak şöyle cevap verdi: "Çok karmaşık duygular bunlar arkadaşlar, benim de siyaset yoluyla kalemimle, sözümle, eylemimle, mücadelesini verdiðim bir halkın özgürlük mücadelesi için ölümü göze almış, eline silah almış kişilerle karşılaşmak çok farklı duygular yaşamamıza neden oldu. Ýsterdik ki bu ülkede Kürt halkının demokratik haklarını kazanabilmesini demokratik yol ve yöntemlerle mümkün olsaydı. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu ülkede demokratik yollarda hakkını aramak isteyen, mücadele etmek isteyen herkesin karşısına statükocu devlet anlayışı çıkıyor. Zulüm, işkence, gözaltı, tutuklama, Amed zindanları çıkıyor" dedi.