'KCK' İstanbul ana davaya 'salon' ertelemesi
'KCK' İstanbul ana davaya 'salon' ertelemesi
'KCK' İstanbul ana davaya 'salon' ertelemesi
205 Kürt siyasetçinin yargılandığı 'KCK' İstanbul ana davasında tutsak Kürt siyasetçiler savunmalarını yaptı. Duruşma aynı salonda yarın başka bir davanın görüleceği gerekçesiyle 19 Eylül'e ertelendi.
97'si tutuklu 205 Kürt siyasetçi ve insan hakları aktivistinin yargılandığı "KCK" İstanbul ana davasının 6'ıncı duruşması 5'inci gününde de Kürt siyasetçilerin savunmaları ile devam etti. Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında bulunan adliye binasındaki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda devam eden duruşmada öğlen arasından sonra BDP İstanbul İl Örgütü yöneticisi Şemsettin Dülek savunmasını yaptı. Kürtçe tercüman aracılığıyla yaptığı savunmasında tutuklandıkları süreçte devlet tarafından Kürtlere yönelik tamamen bir güvenlik zihniyetiyle hareket edildiğini belirten Dülek, bu siyasetten dolayı kendisi ve birçok Kürt siyasetçinin yargıladığını söyledi. Bugün ise çok farklı bir siyasetin atmosferin oluştuğunu ve "demokratik çözüm" sürecinin başlatıldığını dile getiren Dülek, "Bugün içinde bulunduğumuz süreç Kürt sorunun demokratik yollar ile çözülmesinin sürecidir. Dolayısıyla bizim burada yargılanmamız anlamsızlaşmıştır" dedi. Yargılamanın başladığı günden bu yana yargılanan Kürt siyasetçiler tarafından mahkemede yapılan savunmaların iddianamenin nasıl hazırlandığı yönünde güçlü bir bakış açısının oluşturulduğunu ve ortaya koyduğunu belirten Dülek, "Bundan dolayı iddianameye ilişkin geniş detaylara değinmeden kendime ait olan bölümü ele alacağım" dedi.
Kendisine yöneltilen iddiaları anlamakta güçlük çektiğini dile getiren Dülek, "Benim telefonum tanımadığım bir kişi tarafından çok rahat bir şekilde elde edilebilir. Zira ben BDP İstanbul İl çalışanıyım ve telefonlarımız il ve ilçelerde panolarda asılıdır. Fakat burada bana 'telefonun şu kişide bulunmuştur, onun için suçlusun' deniliyor. Bu nasıl bir anlayış" diye belirtti. "KCK yöneticisi olmak" ile suçlandığını ifade eden Dülek, "Ben herhangi bir örgüte üye veya yönetici değilim. Yöneticisi olduğum bir örgüt varsa bu da BDP'dir. Ben BDP'de siyaset yürüttüm" dedi. Bir buçuk ay boyunca teknik takibe takıldığını, buna rağmen herhangi bir suç unsurunun bulunamadığını aktaran Dülek, "2 yıldır tutukluyum ve mağdur ediliyorum. Bundan dolayı öncelikle tahliyemi ve beraatımı istiyorum" diyerek, savunmasına son verdi. Dülek'in delil ikamesi yapıldıktan sonra BDP İstanbul İl Örgütü yöneticisi ve Sivil Toplum Örgütleri Komisyonu sorumlusu Dursun Yıldız'ın savunmasına geçildi.
Kendisinin Kürt ve Alevi olduğunu belirten Yıldız, Kürtlere ve Alevilere yönelik bir önyargının olduğunu söyledi. Kürtler ve Alevilere potansiyel suçlu gözü ile bakıldığını ifade eden Yıldız, "Kolluk kimlik kontrolleri sırasında Diyarbakırlı birisine rastlarsa muhakkak onu bekletir. Çünkü 'Diyarbakırlıysa onda bir şey vardır' mantığı vardır. Yine Alevi olduğun bilinse bu yaklaşım aynı oluyor" dedi. "Ben Kürdüm, Aleviyim, demokratım, barışseverim, hümanistim" diyen Yıldız, "Bütün hayatım boyunca insanların özgürlüğü için barış için çalışıyorum. Adalet, eşitlik için ahlak için vardır. Ben de umuyorum ki; heyetiniz bu yönde karar kılar" dedi. Ailesinin kendisinden metropole göç ettiklerinde ve kendisi küçük yaşlarda iken Kürt ve Alevi olmasını saklamasını istediğini aktaran Yıldız, "Aileme 'Neden?' diye sordum. Annem bana 'Oğlum kimliğini gizle bak kimliğimizi gizlemediğimiz için Koçgiri'de, Dersim'de başımıza gelmeyen kalmadı. Bizi toplu kıyamdan geçirdiler' dedi. Ben de bunun üzerine okulu bitirip, öğretmen olana kadar kimliğimi gizledim. Ama sürekli içimde bir şeyler eksikti. Vicdanen bir rahatsızlık duyuyordum" dedi. Bu vicdani rahatsızlığını DTP'de çalışmalara başlayarak giderdiğini ve akabinde BDP'de Sivil Toplum Örgütleri Komisyonu sorumlusu olduğunu aktaran Yıldız, "STÖ Komisyonu görevi diğer STÖ'lerle toplantı almak ve onlar ile belli politikalar çerçevesinde birleşmektir. Yapılan toplantıların sonucunu merkeze aktarmaktır. Barışı ve ekolojinin bozulmamasını savunmak ve emek sorununa çözüm bulmaktır. Ben bunları yaptım. Bunun dışında bir şey yapmadım" diye belirtti.
Yıldız, "Birlikte kardeşlik mücadelesi verdiğim insanlar, kaldırın başınızı ve bugünün adaletine bakın. Unutmayın ki, en büyük adalet insanın vicdanıdır" dedi. Yıllardır barış mücadelesi de verdiğini ve vermeye devam ettiğini aktaran Yıldız, "İddianamede barış için BDP'de yürüttüğüm bütün çalışmalar, 'KCK çalışması' gibi lanse edilmiş. Oysa bu çalışmaların hepsini İstanbul Valisi başta olmak üzere emniyet biliyordu. Zira yaptığımız ya basın açıklamasıydı ya da partimizin resmi toplantılarıydı" dedi. Yaptıkları resmi toplantı ve telefon konuşmalarının iddianamede kriminalize edildiğinin altını çizen Yıldız, "Toplantılarda herhangi illegal bir şey tartışmadık. Tamamen bu ülkenin sorunlarını nasıl çözebiliriz, eksenli tartışmalardı" dedi. "Demokratik Çözüm çadırlarını kimin emri ile yaptıkları" gibi bir sorunun kendisine savcılık sırasında sorulduğunu belirten Yıldız, "Biz kimseden emir almadık. Bu çadırlardan dönemin İstanbul Emniyet amiri Mehmet Altın Ok'un da haberi var. Biz çadır kuracakken, o bize 'tente kurabilirsiniz deyip" nerede kuracağımızı söyledi. Dolayısıyla bunlar tamamen barış eksenli kurulan çadırlardı" dedi.
Yıldız'ın savunmasının ardından duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarın İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülecek olan "KCK Önderlik Komitesi" davasının aynı duruşma salonunda yapılacağı gerekçesiyle duruşmayı, 19 Eylül'e erteledi.