Kayyumlara tepki devam ediyor

Toplumun birçok kesiminden demokrasi mücadelesi verenler Amed, Mardin ve Van’daki kayyuma tepki göstererek ortak mücadeleyi işaret etti.

Amed, Van ve Mardin belediyelerine dün içişleri Bakanlığı’nca kayyum atandı yine buralarda yapılan çeşitli ev baskınlarında 500’e yakın kişi de gözaltına alındı. Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Beleyesi Eş başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan ise görevden uzaklaştırıldı. 31 Mart yerel seçimleri öncesi Erdoğan ‘yine kayyum atarız’ sözlerini yerine getirirken Kurban Bayramı’nda yaptığı zafer konuşmasını da hayata geçirmiş oldu. Bunlar yaşanırken demokratik kamuoyundan kayyum uygulamasına tepkiler yağdı.

BİRLİKTE OLMAKTAN BAŞKA ŞANSIMIZ YOK

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yaşananların demokrasiye bir darbe olduğunu dile getirse de hemen ardından ekliyor “Uzun zamandır bir baskı ve korkutma politikası olduğu için demokrasiden söz etmenin de çok geçerli olmayacağı kanaatindeyim.” Fincancı Türkiye’deki bu baskının Kürt illerinde daha fazla yaşandığını kaydederek yakın zamanda Artuklu Üniversitesi’nde Kürtçe eğitimde dair yaşanan gelişmeleri hatırlatıyor: “Daha geçen hafta Kürt enstitüsü kapatıldı, Kürtlerin yıllarca mücadele ile elde ettiği kazanımlara saldırı var. Her gün KHK ile yasalaştırılmış bir sürü uygulama hayata geçiyor. Tüm bunları düşününce demokrasiden bahsetmek zor. Başkanlık sistemi tümüyle bir baskı sistemine dönüştü. Ben kayyumu daha erken bekliyordum seçimlerden hemen sonra. Elbette çok üzücü çünkü kayyumlarla ile beraber çocuk ve kadın haklarıyla ilgili birçok kurum, çalışma kapatıldı. Belediyelerin bu çalışmalara verdiği destek kuruyemişe ya da nedenini anlamadığımız hamamlara dönüşmüştü. Tam bunları toparlanmaya çalışılırken ve yeni bir umut yeşermişken bu müdahale kabul edilemez. Tüm demokrasi güçlerinin bu anlama orada olması destek vermesi gerekiyor. Tüm seçilmiş belediye başkanlarının buna tepki koyması lazım. Aslına 31 Mart’tan sonra mazbatası verilmeyen belediye başkanları vardı ama herkes İstanbul’a odaklandı ve onlar göz ardı edildi. O zaman da buna ses çıkarmak gerekiyordu ama şimdi daha da güçlü bu ihtiyaç. Çünkü birlikte olmaktan başka şansımız yok.”

NE ZAMAN BARIŞ KONUŞULSA İKTİDAR BUNU YAPIYOR

Doğu-Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu Başkanı Abdülhakim Daş ne zaman barış görüşmesi yapılacak denilse iktidarın kendi elini güçlendirmek için faşizan uygulamalara başladığını söylüyor: “Özellikle Diyarbakır, Mardin ve Van’da yapılan sivil ve siyasi bir darbedir. Demokrasiye, insan haklarına uluslararası hukuka hatta buradaki kendi hukukuna da bir darbedir. Bu darbe sadece bu illerdeki hak gaspı değil aynı zamanda demokrasinin daha da geriye gitmesi anlamına geliyor. Bunu hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değil. Halk iradesini göstermiş ve sandıkta devletin tüm imkanlarıyla propaganda yapan iktidara karşı oyunu kullanmıştır. Bunun yarın öbür gün iktidarın elinde olmayan diğer büyükşehir belediyelerine sıçramayacağı anlamına gelmiyor. Bunun için de Türkiye’deki demokrasi güçlerinin bir araya gelip tepki göstermesi gerekiyor.”

12 EYLÜL’DEN BİLE BETER

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAK) Başkanı Ercan Geçmez,12 Eylül Darbesi’nin bile demokrasiyi ve halk iradesini bu kadar yok saymadığını belirtiyor ve şunları ifade ediyor: “Seçimle gelen kişiye ancak halk git der. Madem bu insanlarla sıkıntınız var o zaman yargın bağımsız ise şayet o merci karar verir onun suçlu olup olmadığına. Hem yargının hem de halk iradesi üzerinden sadece cumhurbaşkanı kararlarının geçerli olmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye’ye çok büyük zararlar veriyor bu yaşananlar. Birlik beraberliğe asıl bunlar baltalıyor. Demokrasi, bağımsız ve güçlendirilmiş bir hukukla halkın iradesine saygı ile güçlenebilir ancak. Türkiye’yi yönetenler belli ki demokrasiyi sevmiyor. Bu üzücü bir karar çünkü oradaki insanların iradelerine saygı duyulmuyor.”

KÜRTLER HER ŞEYE RAĞMEN DEMOKRATİK SİYASETTE ISRARCI

78'liler Girişimi Sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can ise 5 ay önce yapılan seçimlerde bu illerde alınan oyların toplamının hem Cumhur hem de Millet İttifak partilerinin toplamından bile fazla olduğunu hatırlatarak söze başlıyor: “Daha önce de kayyum atandı, güya kayyum tüm sorunları çözdük dedi ama tüm bunlara rağmen daha ilk seçimde HDP tüm partilerin toplamından çok oy aldı buralarda. Erdoğan’ın sandık meşruiyeti çoktan ortadan kalktı. Sadece AKP’ye hizmet ediyorsa halk iradesi diyor artık. Demokratik siyaset tasfiye ediliyor, meşruiyet tasfiye ediliyor. Peki Kürtler bir halk değil mi? Kendileri seçim yapamayacak mı, onların iradesi yok mu? Seçtikleri kişiler hep görevden mi alınacak? Kürtleri yasal olmayan zemine itmeye çalışıyorlar ama onlar demokratik siyasetten vazgeçmiyor.”

KUZEY SURİYE’DEN AYRI DÜŞÜNÜLMEMELİ

Can, yaşanan bu gelişmelerin Erdoğan’ın Kuzey Suriye’de kurmak istediği ‘güvenli bölge’den ayrı düşünülemeyeceğini kaydederek ise şunları dile getiriyor: “Oraya istedikleri gibi müdahale edemediler. Ama Erdoğan’ın yakın zamanda Ağustos ayı Türkiye’nin zafer günleri demesi müdahaleden vazgeçmediklerini gösteriyor. Hulus Akar’ın B, C planlarımız var demesi de öyle. Oradan sonuç almaya çalışırken Kürt illerindeki bu kayyumun neden olduğu ortada. Her şeye rağmen barış politikalarında ısrar etmeliyiz. Halk olarak artık sokağa da dökülmemiz lazım. Kürt halkı da dostlarıyla bu süreçte yan yana gelecektir. Bu süreçte birbirimize kızmamıza ya da eleştirilere vaktimiz yok. Karşımızda hukuk diye derdi olmayan bir iktidar var çünkü. Çelişkileri bir taraf koyup direniş hattı kurmalıyız. 78’liler olarak bu yaşananlara karşıyız ama bu barış umudumuzu kırmamalı.”

Celalettin Can sadece 3 kişinin görevden alınmadığını 500 yakın kişinin de gözaltına alındığını hatırlatarak şunları söylüyor: “78'liler Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Gani Alkan da bu alınanlar arasında. Bunun amacı çok açık 3 eş başkan görevden uzaklaştırılınca toplumdan gelecek tepkileri önlemek için bunu örgütleyecek insanları da baskı altına aldılar.”