İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 352’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp yakınları fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları, insan hakları aktivistleri ile Eylül ayında Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından sahipsiz bırakılan bombanın patlaması sonucu elini ve ayağını kaybeden 12 yaşındaki Yusuf Şık katıldı. Eylemde, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde kaçırıldıktan sonra vahşice katledilen 5 kişinin faillerinin ortaya çıkarılarak cezalandırılması talep edildi.
Oturma eyleminden önce bir konuşmada bulunan İHD Amed Şubesi Hukuk Komisyonu Üyesi Av. Muhterem Süren, bölgede yaşayan halka yönelik sistematik işkence, katliam ve kaybetme olaylarının gerçekleştiğini belirtti. '90’lı yıllardan gerçekleşen olayların yargı organlarında cezasızlık ile üstünün örtüldüğünü ve açılan birçok soruşturma ve davanın zamanaşımına uğratıldığını belirtti. Kimi davaların bulunduğu illerden başka illere nakledildiğini de sözlerine ekleyen Süren, "Failleri daha kısa zamanda ve rahat bir şekilde aklayabileceklerini düşündüler. Musa çitil, Mete Sayar ve geçtiğimiz hafta da Temizöz ile suç ortakları yargı eliyle aklandılar. Failler cezasız bırakıldı. Bu da bize şunu gösterdi. '90’lı yıllarda işkence, kaybetme ve katletmeler nasıl ki sistematikse, failler de yargı tarafından sistematik bir şekilde aklanmaya çalışılıyor. Yargının kurgusal davalarıyla bu kişilerin aklanması, bu kişilerin bizim vicdanımızda aklanacağını anlamına gelmez" diye konuştu.
'ADALET SAĞLANANA KADAR MEYDANDAYIZ',
Kayıp yakınlarından Hayriye Doğan da, Temizöz ve beraberindeki sanıkların beraat kararını eleştirdi. Doğan, "Bu insanların katillerini affetmeye hakları yok. Biz onları affetmeyeceğiz, Allah da affetmeyecek. Biz adalet sağlanıncaya kadar buradayız. Bu meydandayız" diye belirtti. Kayıp yakınlarından Mehmet Mustafa Bayram ise şunları aktardı: "Cemal Temiz, Kamil Atak ve diğeleri dün beraat ettirilmedi. Onlar cinayetleri işledikleri gün beraat ettirildi. Baştan affedilmişlerdi. Bizim yangınımız ciğerimizde olacak ve uykular bize haram olacak. Bu davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bir damla kanımız kalana dek kayıplarımızın, kemiklerimizin peşinde olacağız."
KATLEDİLENLERİN HİKAYESİ
İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde kaçırıldıktan sonra vahşice katledilen Ömer Candoruk, Süleyman Gaysak, Yahya Akman, Mehmet Gürrü Özer ve 12 yaşındaki Aziz Gaysak’ın hikayesini anlattı. Kocaman, katledilenlerin yakınlarının olayla ilgili beyanlarını şu şekilde aktardı: "Eşim hayvan alım satımı yapıyordu. Amcam Ömer Candoruk, taksicilik yapıyordu. Eşim, amcam Ömer’i aradı, birlikte evden ayrıldılar. Olaydan sonra duydum ki onlarla birlikte akrabamız olan İzzettin ve Yahya da onlarla birlikte Silopi tarafına gitmişler. Eşim evden ayrıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra evimizi telefonla arayan tanımadığım bir şahıs, ‘Adamlarınızı kaçırdılar Aşağı Holan Mezrası yakınlarında birini vurdular. Ömer’in ehliyetini düşürdüler, ehliyetini ben aldım ve diğer 3 yakınınızı kaçırdılar’ dedi. Eşim yaralıdır düşüncesiyle hastaneye gittim. Ancak hastanenin önünde panzer vardı. Beni içeri sokmadılar, bana küfür ettiler. Eve döndüm hepsinin öldürüldüğünü duyduk. Eşim ve kaybolan diğer yakınlarımızı aramaya başladık. Ancak askerler, Cizre’nin dışına çıkmamıza izin vermiyorlardı. Bizde 1-2 kişi ayrılıp, telefonda belirtilen Aşağı Holan mevkiine ve civar köylerin arazilerine ulaşmaya çalışıyorduk. Eşimin kaybolmasının ardından üçüncü gün biz Kirij mezrasını geçtikten sonra Bozalan’a doğru giderken, yoldan ayrılan bir aracın teker izi gördük. İzleri takip ederek yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra doğal büyük bir çukur gördüm. Çukur biraz kazılmıştı. Toprağın yeni kazıldığını, üzerine büyük taşların konulduğunu görünce orada gömüldüklerini anladım. Çukuru açtım. Yüzlerini gördüm, hepsini tanıdım. Öylece bırakıp geri döndüm. Akrabalarıma haber verdim. Akrabalarımız Asker ve Koruculara gittiler cesetleri getirip gömdüler. Yakınlarımıza önden ateş edilmişti. Ömer Candoruk’un aracı bulunamadı.
Leyla Gaysak, oğlum ve Yahya da kaybolan akrabalarımızla birlikteydi. Yakınlarımızı aramaya çıktık, bulamadık. Cizre, Silopi ve İdil Savcılıklarına dilekçe vermek istedik. Ancak kapıdaki polisler içeri girmemize izin vermediler. Yanımdaki Reşit ve Abdullah Akman’ı dipçiklerle darp ettiler. 2 gün sonra Botaş Karakoluna, oradan da Bozalan yolunun iki tepe arasındaki vadi içerisindeki derenin halk arasında Besta (Melkemut Azrail )deresinde 3 aracın getirildiğini, araçlardan birinin Ömer Candoruk’a ait olduğu duyunca bende oraya gitmeye çalıştım. Ancak panzerdeki askerler bana engel oldular. Bende gizli gitmeye çalıştım. Uzamış olan ekinlerin arasından giderken lastik izlerini gördüm. Bu izleri takip ederken çukuru gördüm. Leyla yaşıyordu ve çukuru açmaya uğraşıyordu. Oğlumun yüzünü gördüm, yüzünü temizlerken çevremizi asker ve korucular sardı. Oğlumun yüzük parmağı kesilmiş, parmağındaki yüzük alınmıştı. Süleyman’ın burnunu kesmişlerdi. Her dördünün bedenlerini çok hırpalamışlardı, göğüsleri parçalanmıştı. Vücutlarında mermi izleri vardı. Önden ateş edildiği beliydi. Olay yerine gelen askerler bir traktör getirmişlerdi. Cenazeleri traktöre taşıdık. Hastaneye getirdik Askerler bizi yaklaştırmadı Cesetleri tabuta koydular cenazeleri gömdük. Hiç bir resmi kurum bizi bilgi ve ifade için çağırmadı.
Bu olaydan sonra Agit Malgaz isimli şahıs yanıma gelip, minibüsle Silopi’den gelirken Botaş’ta kimlik Kontrolü için durduruldukları sırada, Ömer Candoruk’un aracınında durdurulduğunu söyledi. O sırada Ömer’in ehliyetini dışarı atığını görünce şüphelendiğini, itirafçı Abdulhekim Güven’in, Ömeri zorla kendi aracına bindirmeye çalıştığını, onlar uzaklaştıktan sonra minibüs şoförünün gidip, Ömerin ehliyetini aldığını, kendisinin de Ömer’i tanıdığı için ehliyeti şoförden alıp Koç oteline götürüp, gördükleri hakkında orada bulunanlara bilgi verdiğini bana anlattı. Oğlumu zorla beyaz bir toros araca bindirip götüren Abdulhekim Güven, Bedran ve Selim Hoca kod isimli şahıslardan ve onlara emir veren, onlarla hareket edenlerden davacıyım, şikayetçiyim."
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları da, kayıpların bulunması talebiyle Gülistan Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde 352'inci hafta da bir araya geldi. Kayıp yakınları, Cizre'de JİTEM tarafından 21 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan ve aralarında JİTEM Grup Komutanı Albay Cemal Temizöz ve korucubaşı Kamil Atak'ın bulunduğu 8 sanık hakkında görülen davadan beraat kararı çıkması nedeniyle ağızlarına siyah bantlar bağlayarak kararı protesto etti.
Akıbetleri sorulan kayıpların arasında bu hafta, Ankara Katliamı'nda yaşamını yitirenlerden, İbrahim Atılgan ile 9 yaşındaki oğlu Veysel Atılgan'ın fotoğrafları taşınması dikkat çekti. Yurttaşlar, "21 insani kim öldürdü", "Beyaz Toroslar'ı Ak'layansınız!", "Katiller yargılansın" dövizleri taşıyarak, 21 dakika oturma eylemi yaptı.
YÜKSEKOVA
İHD ve kayıp yakınları Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde de sokaktaydı. "Faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle düzenlenen eylemin 83'üncü haftasında Sanat Sokağı'nda bir araya gelindi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda yurttaş da destek verdi.
Kayıp yakınları bu haftaki buluşmasında, 8 Kasım 1985 tarihinde ilçede askerlerce gözaltına alınıp katledilen Hamza Tutan'ın akıbeti soruldu.
'JANDARMA GÖTÜRDÜ, BİR DAHA HABER ALAMADIK'
Saygı duruşunun ardından dayısının hikayesini anlatan Rugeş Yazgan, dayısının Jandarma Tabur Komutanlığı'na götürüldüğünü söyleyerek, "Ondan sonra ailesinin tüm aramalarına rağmen bulunamadı. Daha sonra Tutan'ı gözaltına alanlar eve gelerek annesi Bınevş Tutan'ı yanlarına alarak Jandarma Tabur Komutanlığı'na götürüyor ve annesine söylüyorlar 'Bak bakalım bu cesede bu senin oğlun mudur?' Annesi cesedi görür görmez acıdan bayılıyor. Yaklaşık bir saat sonra anneyi evlerine geri getiriyorlar" dedi. Aynı gece saat 12 sularında aynı kişilerin evin önüne gelerek cenazeyi oraya attığını kaydeden Yazgan, "Aileye 'Oğlunuz kalp krizinden hayatını kaybetmiştir' diyorlar. Ailesi cenazeyi aldıktan sonra vücudunun çeşitli yerlerinde darp ve işkence izlerini görüyor" diye kaydetti.
Daha sonra ailenin savcılığa başvurduğunu ve işkence iddialarına yönelik savcılığın cenazeyi İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdiğini ifade eden Yazgan, "Kurumun yaptığı inceleme sonucunda işkence yapıldığına karar verdi. Rapordan sonra iddia makamları 5 polisi işkence yaptığına dair görevden aldı. Olaydan altı ay geçtikten sonra aynı iddia makamları görevden alınan polislere görevlerini iade etti ve olay hakkında da 'takipsizlik' kararı verildi. Biz ailesi olarak bu hukuksuzluğu kabul etmiyor ve davamızın takipçisi olacağımıza söz veriyoruz" açıklamasında bulundu.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi de, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle Konak Eski Sümerbank önünde basın açıklaması yaptı. Eyleme, dernek üyelerinin yanı sıra çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri de katıldı.
Eylemde, "Kayıplar belli failler nerede" pankartı açılarak, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Cizre JİTEM davasında çıkan beraata dikkat çeken İHD İzmir Şube yöneticisi Aysel Buzludağ, Türkiye'de kolluk kuvvetleri tarafından işlenen suçların cezasız kalma geleneğinin devam edildiğini belirtti. Buzludağ Reyhanlı, Amed, Suruç ve Ankara
katliamları başta olmak üzere tüm suçların cezasız kalacağını bir göstergesi olduğunu söyledi. İnsanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla yargılanan komutanların teker teker aklandığını gördüklerini söyleyen Buzludağ, "Cemal Temizöz suçsuz ise 21 insanı kim öldürdü" diye sordu.