'Kaygımız salgın sonrası kalıcı olması'

Salgın ile birlikte cezaevlerindeki önlemlerin Haziran ayındaki gevşemeye rağmen çok değişmediğini aktaran ÖHD’li Avukat Barış Marhan, bunun daha fazla tecride yol açması ile kalıcılaşması tehlikesine dikkat çekiyor.

Türkiye’de salgının başlamasıyla en çok tartışılan alanlardan bir tanesi cezaevleri oldu. Yeni İnfaz Yasası ile adli mahkûmların bir bölümü Covid-19 ile mücadele çerçevesinde tahliye edildi. Fakat siyasi mahkûmlar bu kapsama alınmadı. Salgın öncesi hak ihlallerinin doruk noktasına ulaştığı cezaevlerinden 17 Haziran’dan bu yana kaç Covid -19 pozitif hasta olup olmadığı ise bilinmiyor. Adalet Bakanlığı aradan 3 ay geçmesine rağmen bir veri açıklamadı. Bunu yanı sıra dış dünyadan tamamen izole olan mahpuslar, ayda bir aile görüşü yüzünden sadece 1 kişi ile görüşme yapabiliyor.

ÖHD cezaevleri komisyonundan Avukat Barış Marhan yaşanan bu görüşme kısıtlamasını ve cezaevlerindeki son durumu ANF’ye anlattı.

BİRÇOK AİLE MAĞDUR OLDU

Marhan bu görüş kısıtlamasında birçok ailenin mağdur olduğuna dikkat çekiyor: “Pandemi süresince Adalet Bakanlığı çeşitli uygulamalar yaptı, açık ve kapalı görüşler belirsiz bir süre boyunca askıya alınmıştı. Avukatlarla da çok acil olmadığı sürece görüş olmadı. Bunun yanı sıra acil olmadığı sürece hastane sevkleri de yapılmadı mahpusların. Ama 1 Haziran’la birlikte avukat görüşleri özellikle araya bir cam ya da benzeri bir şey çekilerek ve önlemler alınarak yapıldı. Aile görüşü ise ayda bir kere olmak kaydıyla tek kişi ile yapılmaya başladı. En son Başak Demirtaş'ın gündeme getirmesiyle Selahattin Demirtaş’ın iki çocuğuyla aynı anda görüştürülmediğini öğrendik. Aslında bu ilk kez değil, birçok defa gerçekleşti. Hem müvekkillerimiz hem de ailelerin bize verdiği bilgilerden bunu biliyoruz. Aileler Van'dan Bitlis'ten ya da Diyarbakır'dan Edirne, Bolu, Kandıra gibi cezaevlerine gelip aynı muamele ile karşılaştı.”

BU KEYFİ BİR UYGULAMA

Avukat Barış Marhan, görüşmelerin temas olmadan gerçekleştiğini ve bir kişi uygulamasının ise keyfi olduğunu söylüyor: “Pandemi ile tecride giren mahpusların daha da izole olma durumu var. O tek kişilik görüşlerde genelde arada cam oluyor hem mahpus hem de ziyaretçi maske takıp telefonla irtibat kuruyor. Yani bir kişinin yanında ikinci bir kişinin olması aslında mahpus açısından çok da büyük bir risk taşımıyor. Yani önlemsiz bir durum yok. Biz bunu keyfi bir uygulama ile tecridin daha yoğunlaşması olarak görüyoruz. Zaten o ortam koşullarında herhangi bir temas da söz konusu değil. Pandeminin başlangıcında Adalet Bakanlığı şöyle bir açıklama yapmıştı, haftalık 10 dakika olan telefon görüşmesini 20 dakikaya çıkarıyoruz, ailelerle de görüntülü konuşma olanakları sağlayacağız. Ama ilerleyen zamanlarda konuşma hakkı 20 dakikaya çıkarılsa da görüntülü görüşme hiçbir şekilde gerçekleşmediği gibi gündemden de düştü. Öte yandan o telefon görüşmesinde mahpusun 20 dakikayı üst üste kullanması gerekiyor. Örneğin mahpus, ailesinden bir kişiyi aradı ve o görüşme içerisinde karşı taraftan konferansla başka biri daha alındı konuşmaya, cezaevi idaresi konuşmayı hemen kesiyor. Mahpusa da iletişim cezası veriyor. Böyle sorunlar da ortaya çıktı bu dönemde.”

BAZI GARDİYANLAR MASKE BİLE TAKMIYOR

Avukat Marhan, mahpuslara salgın koşulları dayatılırken gardiyanlarda ise önlemlerin Haziran itibariyle gevşediğini kaydediyor: “İletişim konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Görüşler dışında mektuplar ya bazen çok geç veriliyor ya da hiç verilmiyor. Bunun yanı sıra gazete ya da kitaplar da aynı şekilde ya çok geç ya da hiç verilmiyor. Yani mahpuslar bir şekilde pandemi bahane edilerek tamamen dış dünyadan izole ediliyor. Bizim kaygımız pandemi sonrası bu uygulamaların kalıcı hale gelmesi. Mahpusların spor ve havalanma gibi ortak alanları da belirsiz bir süreyle kapatıldı. Ama Haziran ayı itibarıyla bazı uygulamalar gevşetilmişti. Biz bu süre zarfında cezaevlerine gittiğimizde bazı gardiyanların maske takmadığını, koğuşlara girip arama yaptığını ya da yemek verirken eldiven kullanmadığını biliyoruz. Bu tür şeyler gevşese de mahpusların ortak alana çıkması, spor yapması ise hala yasak.”

BAKANLIK HAZİRAN’DAN BERİ AÇIKLAMADI

Covid-19’un cezaevlerindeki son durumunun bakanlık tarafından şeffaf olarak açıklanmadığını da belirten Marhan şöyle diyor: “Bakanlık tarafından şeffaf bir rakam öğrenemediğimiz için açıkçası son durumu bilmiyoruz sadece eski sayılar var elimizde. Nisan ve Mayıs aylarında toplam 6 mahpusun Coronavirüs sebebiyle hayatını kaybettiğini biliyoruz. Haziran ayında 72 mahpusun Coronavirüs sebebiyle tedavi altında olduğunu açıklamışlardı. Nisan ayı itibariyle de 79 gardiyanın Coronavirüs testinin pozitif çıktığı söylendi. Şu an Eylül ayındayız o tarihlerden bu yana herhangi bir güncel bilgiye sahip değiliz.”

HASTANE SONRASI HÜCREYE KONULUYORLAR

Hastane sevklerinin salgın öncesi de kötü olduğunun altını çizen Barış Marhan şimdi çok daha da zorlaştığını belirtiyor: “Pandemi ile birlikte şöyle bir durum oldu, mahpuslar hastaneye sevk edilip döndükten sonra 14 gün karantinada kalıyor. Fakat kaldıkları yer hiçbir şekilde sağlık koşullarına uygun değil, güneş ve hava almayan küçük bir hücrede tutuluyorlar. O yüzden mahpusların birçoğu çok acil olmadığı sürece hastaneye sevk yaptırmak istemiyor, o hücrede kalmamak için. Zira ağır hasta mahpuslar var ve bu insanlar kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Örneğin Metris’te kalan 3 tane müvekkilimiz var, bunlar ağır hasta ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor: Ergin Aktaş ağırlaştırılmış müebbet cezası var. Elleri bilekten yok ve tüberküloz. Serdal Yıldırım hükümlü, 9 yıl cezası var belden aşağısı felç, sırtında platinler var ve ameliyat olması gerekiyor. Cezaevi şartları o ameliyata uygun değil çünkü ölümcül bir ameliyat. Abdullah Turan 7 yıl cezası var, yaşamına geçen yıl son vermek isterken boyundan aşağısı felç kaldı. Adli Tıp Kurumu üçünün de cezaevinde kalamayacağına hükmetti ama savcılıklar toplum güvenliğini gerekçe göstererek tahliye etmiyor. Bunlar aynı koğuşta tutuluyor. Zaten bu haliyle bile hapishanede kalmaya elverişli sağlıkları yokken şimdi de virüse yakalanma riskleri çok yüksek. Ama buna rağmen tahliye edilmediler.”