Kalkan: Bazı kaygılar var ama kendimize güveniyoruz

Kalkan: Bazı kaygılar var ama kendimize güveniyoruz

KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, sürecin daha hızlı ilerlememesinin devletin bir projesinin olmayışından kaynaklı olduğunu söylerken,  bazı kaygıları olsa da kendilerine ve Öcalan'a güvendiklerini kaydetti. Kalkan, Hizbullah'a ilişkin de mesajlar verdi.

Vatan gazetesinden Ruşen Çakır'a konuşan Duran Kalkan, Kürt harekerinin Suriye ve İran'a ilişkin pozisyonları, kısa bir süre önce üniversitelerde yaşanan olaylar ile hükümetin mevcut sürece yaklaşımı konusunda değerlendirmelerde bulundu.

"Suriye’den katılan güçlerin, oradaki savaşa katılmak için kendi ülkelerine döndükleri doğru mu?" sorusuna Kalkan şu yanıtı verdi: "Bazıları gitti tabii. Öyle örgüt ayırıp göndermiş değil. Olaylar başlamadan önce orda çalışıyorlardı. Hareketten etkilenen, önderlik çizgisiyle hareket eden bir oluşum orda vardı zaten ama silahlı güç yoktu. Fakat çatışma patlak verince bazıları kendileri gittiler, bazıları da güvenlik açısından gönderildiler. HPG’yi, PKK’yi oraya gönderme şeklinde değil de orada halkı örgütleme, onlara öncülük etme amacıyla, oradan gelmiş, saflarımızda mücadele vermiş belirli bir kadro çalışıyor. Hatta bazıları bizden kaçıp gittiler."

İlerdeki gelişmelere göre Suriye'ye takviye yapılıp yapılmayacağı konusunda Kalkan, "Sanmıyorum, zaten onların gücü şu anda çok fazladır. Biraz pratik de yaptılar, kendi işlerini yürütebilecekleri de kanıtlandı, bu nedenle fazla ihtiyaç olmaz. Zaten PYD’deki arkadaşların diğer muhalefetle bir ilişkisi var ancak ortak bir sitem oluşturamamışlar. Bize göre demokratik Suriye isteyen, Kürtlere haklarını veren herkesle Rojawa’daki Kürt hareketinin stratejik işbirliği yapması doğru olur" diye konuştu.

Kalkan, "İran’ın sürece soğuk baktığı ve bu nedenle PKK üzerine baskı uyguladığı doğru mu?" sorusunu da şöyle yanıtladı: "İran’ın bizim üzerimizden olmasa da süreci sabote etme imkanları var, bunu herkes bilmeli ve ciddiye almalı. İran bölgesel bir güçtür, bölgesel örgütleri, aktörleri var. İsterse, tümden sabote edebilir demiyorum ama süreci provoke edebilir. Şimdi böyle yapıyor mu, bilmiyorum ama bazı şüphe verici işaretler var. İran’ın önünde iki seçenek var. Birincisi sürece stratejik olarak karşı çıkıp sabote etmek ki bu durumda tedbirli olmalıyız. Böyle bir durum bize olumlu yansımaz, çatışmalı yansır. Fakat illa böyle olacak diye bir kayıt yok. Madem ki Türkiye Kürt sorununda farklı bir yaklaşım gösteriyor, İran da belki örnek alıp benzer bir yaklaşım sergileyebilir. Fakat birincinin işaretleri çoktur."

Dicle Üniversitesi'ndeki olaylar ve Hizbullah ile yeniden çatışma ihtimaline ilişkin bir soru üzerine Kalkan,  "Eğer olaylar planlı değil de kendiliğinden olmuşsa çatışma da gelişmez. Eğer sorun bizim gençlerimizden kaynaklanmışsa bu giderilir. Çünkü bizim siyasi olarak geniş bir çerçevemiz var. Gençlerimiz onların faaliyetlerini engelleme değil tam tersine ittifak halinde olabilirlerdi" dedi.

Hizbullah'a hayat hakkı tanımama gibi bir politkalarının "kesinlikle" olmadığını altını çizen Kalkan, düzenlenmesi plananan dört konferanstan Diyarbakır'da olanına Hizbullah dahil herkese çağrı yapıldığını kaydetti.

Hüda-Par Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, "PKK ile Hizbullah yıllardır süren ateşkesi resmileştirmeli" sözünün hatırlatılması üzerine Kalkan şöyle konuştu: "Aslında böyle olsun istedik biz de, geçmişte bazı çabalar da oldu. Fakat tam gerçekleşmedi. Bu Hizbullah’tan kaynaklandı biraz. Geçmişi daha açık değerlendirebilirdi, özeleştiri vermesi gerekirdi. Tersine bize dönük eleştirileri çok oldu. Biz özeleştiri vermekten çekinen bir hareket değiliz. Fakat 1990-94 çatışma sürecinde hata yapan biz değiliz. Hatalarımız varsa bireyseldir, alansaldır. Onlarsa merkezi politika gereği bu şeyleri yaptılar ve yanlış yaptılar. Açıkça bazı politikaların gereğini yerine getirdiler ve hâlâ o süreç çözümlenemiyor. Aydınlatılmaya muhtaç olan karanlık bir süreç. Bu engel oluşturdu. Olabilse, çözümlense, biz ondan yanayız, iyi olur. Yok etme, hayat hakkı tanımama diye bir şey kesinlikle yok. Keşke başka Kürt hareketleri de çıksa. Ama ulusal demokratik değerlere, ilkelere sahip çıkma temelinde çıksa. Örneğin PKK bu kadar mücadele yürüttü, buna değer vererek çıksa, reddetmeyiz."
 

Kalkan çözüm süreci konusunda  ise iktidarın net bir politikası olmadığı için CHP ve MHP karşısında zorlandığını ifade ederken, Kürt hareketinin süreç gereği üslubunu düzenlediğini ancak eleştirilerini de sürdürdüğünü kaydetti. Kalkan, "Bazı değişikliklerin olma ihtimali var. Eğer olursa biz de görüşlerimizi değiştiririz, buna açığız. Olmazsa eleştirilerimizi sürdürürüz. Bazıları “PKK ile AKP anlaşmış” diyor. Öyle bir durum söz konusu değil tabii. Eleştirilerimizi karşılıklı koruyoruz, mücadeleden vazgeçmiş de değiliz. Bunu AKP’liler de söylüyor ki doğru olan budur. Demokratik kamuoyu bunu çok iyi kavramalı. Biz mücadelenin yöntemlerini değiştiriyoruz. Yöntem değiştikten sonra toplumun tüm demokratik kesimlerine mücadeleye katılma imkanı ve görevi ortaya çıkıyor. Onların hepsi de katılsın istiyoruz. Bu süreç bunu gerektiriyor. Karşılıklı demokratik mücadele sonucunda kimin yanlışı varsa değişsin" şeklinde konuştu.

"Birileri “çözse çözse Erdoğan çözer” derken sizler mesafeli bakıyordunuz. Şimdi durum değişti mi? Erdoğan’ın gözünüzdeki kredisi arttı mı?" sorusu karşısında Kalkan şöyle dedi: "Kısmi bir kredi artışı var ama tam bir çözüm iradesi göremiyoruz. Muğlaklık var. Adına “çözüm süreci” diyorlar ama neyi çözecekler, tanımlayamıyorlar. AKP’nin henüz bir çözüm planı gözükmüyor. Bu biçimde yürütemez süreci. MHP-CHP karşısında zorlanmasının altında da bu yatıyor. Bu nedenle “AKP çözer”den ziyade demokratik siyasetin önü açılsın, demokrasi güçleri harekete geçsin ve süreç üzerinde daha fazla söz sahibi olsun istiyoruz. Yani bizim muhatabımız daha çok toplumdur, halktır. Devletle de bunu dengeli yürütmek gerekiyor ki toplumun önü açılabilsin. Şunu da söylememe izin verin: Biz aslında rejimin sorunlarını hafifletiyoruz. O kadar sorun, zorluk, öfke bize geliyor ki, bunları biz yatıştırıyor, dindiriyoruz. Bazen şöyle de düşündüğümüz oluyor: Şu PKK’yi bir kenara çeksek, belki anında isyan çıkar."

Kürt hareketi çok hazır olmasına rağmen devletin bir projesi olmamasından kaynaklı olarak zorluklar yaşandığını ifade eden Kalkan, "Zorluk ordan kaynaklanıyor zaten. Eğer öyle olmasa süreç çok hızlı ilerler, en ufak bir sorunda sendeleme olmazdı" diye belirtti.

"Çözüm olursa siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Siyaset mi?" diye sorulunca Kalkan şöyle dedi: "Siyaset yapıyorum zaten. Hele bir çözüm olsun ben yapacak iş bulurum. Mesela yazarlık yapmak beni daha çok heyecanlandırıyor."

Çözüm sonrasında PKK kadrolarının yasal alandaki insanları devre dışı bırakacakları yönündeki iddialara Kalkan şu yanıtı verdi: "Yanlış, kesinlikle öyle olmayacak. PKK’nin yüzde 90’ında “şuraları yönetelim” diye bir beklenti yok. Kimse görevden kaçmaz ama illa şunu yapacağız diye bir şey yok. Eğer Kürtler özgür ve güven içinde olacaksa biz dağda da kalabiliriz, hiçbir şeye engel olmayız. Ben bunun güvencesini de verebilirim."

Süreçten "umutlu" olduklarını ifade den Kalkan, "Tabii bazı kaygılar var ama kendimize ve önderliğimize güveniyoruz. Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü bizim için ilkesel bir yaklaşım, temel bir tercihdir. Bu anlamda heyecan yaratıyor. Ama her şey çözüldü diye de bakmıyoruz. Özellikle önderliğin durumu bizim için temel bir konu" şeklinde konuştu.

Öcalan'ın özgürlüğe kavuşması konusunda ise "Siyaset engellemezse bir sorun olmaz bence. Siyaset geçmiş hatalarının özeleştirisini yapabilse çok farklı olur her şey" diye konuştu.