İsveç kapitalistleri sığınmacıların trajedilerini kara dönüştürüyor
Her türlü olanağı servetlerine servet katmak için değerlendiren İsveç kapitalistleri, Suriye’den ve Irak’dan İsveç’e olan göç dalgasından da aşırı karlar elde ediyorlar.
Her türlü olanağı servetlerine servet katmak için değerlendiren İsveç kapitalistleri, Suriye’den ve Irak’dan İsveç’e olan göç dalgasından da aşırı karlar elde ediyorlar.
Her türlü olanağı servetlerine servet katmak için değerlendiren İsveç kapitalistleri, Suriye’den ve Irak’dan İsveç’e olan göç dalgasından da aşırı karlar elde ediyorlar. İsveç’in en büyük kapitalisti Wallanberg ailesinin denetimindeki Aleris Şirketi, aylık kirası 5 bin kron olan daireleri sığınmacıların barınmaları için ayda 60 bin krona kiraya veriyor. Ölümü göze alarak Akdeniz’e açılan ve büyük trajediler yaşayan sığınmacıların sırtlarından milyonlarca kron kar ediyor.
Suriye ve Irak’taki savaştan kaçarak İsveç’e sığınanların sayıları rekor düzeye ulaştı. Bu yıl içinde şimdiye kadar bin 223 kişi iltica başvurusunda bulundu. Göç dalgasına hazırlıklı olmayan İsveç, sığınmacılara barınacakları yer bulmakta güçlük çekiyor.
İsveç halkı, “Sığınmacılar Hoşgeldiniz” adını verdiği bir örgütlenme oluşturarak savaştan kaçan sığınmacılar için gıda ve giysi toplar ve bazı sığınmacıları evlerinde misafir ederken, İsveç kapitalistleri göçten kar etmek için hiç bir etik ve insani değer tanımıyor.
WALLENBERG AİLESİ DE İLTİCA SEKTÖRÜNE EL ATTI
İsveç’in en büyük kapitalisti Wallenberg Ailesi, aralarında Atlas Copco, ABB, Astra Zeneca, Ericsson, Saab ve Elextrolux’un de bulunduğu onlarca tekeli Invastor adlı şirketi aracılığıyla denetiminde bulunduruyor. Stockholm Borsası’nın 1846 milyar krona tekabül eden % 40’ı ailenin denetiminde.
Daha önceki İsveç hükümetinin yeni liberal politikalara hız vermesi, sağlık ve konut sektöründe özelleştirmelere gitmesinden sonra pastadan pay kapmak isteyen Wallanberg Ailesi, Aleris adlı şirketi kurarak sağlık ve konut sektörüne de el attı.
2000’li yılların başlarına kadar İsveç’e iltica eden mültecilerin bakımı ve barınmasından İsveç Göçmen Dairesi sorumluydu. İlticacılar devlete ait kamplar ve evlerde kalır ve ihtiyaçları Göçmen Dairesi tarafından karşılanırdı. Geçmişte devletin üstlendiği bu görevler özel sektöre devredildi.
Hükümet her yıl 8,9 milyar kronu İsveç’e iltica edenlerin masraflarını karşılamak için dağıtıyor ve bu paraların önemli bir bölümü göçmenleri barındırmayı üstlenen tekellere gidiyor.
İsveç’e yönelik sığınmacı akımının artmasından sonra günlük yayımlanan Svenska Dagbladet Gazetesi tekellerin çalışmalarını ve karlarını mercek altına aldı.
Wallenberg Ailesi’nin şirketi Aleris’in aylık kirası 5 bin kron olan daireler için devlet ve belediyelerden ayda 60 bin kron alıyor. İsveç’e yanlız gelen çocuklara tahsis edilen dairelerde kapasitenin üzerinde çocuk bir arada yaşamak zorunda.
Gazetecilerin çocukların sıkışık bir şekilde yaşamalarının uygun olup olmadığı sorusunu “Şirket kar etmek zorunda” diyerek yanıtlayan Inverstor’un Genel Müdürü Johan Forsell, tekellerin zor durumdaki ilticacı çocukların sırtlarından para kazanmak için hiç bir insanı ve ahlaki değerlere önem vermediklerini gösteriyor.
POLİTİKACI TEKEL İŞBİRLİĞİ
Özelleştirmeler Hıristiyan Demokrat Parti’nin hükümet ortağı olduğu dönemde gerçekleştirildi. O sıralar Hıristiyan Demokrat Parti’nin Genel Başkanlık görevini üstlenen ve Sosyal Hizmetler Bakanı olan Göran Hägglund ile dönemin Başbakanı Fredrik Reinfeldt’in o zamanki eşi Flippa Reinfeldt şimdi Aleris’in yönetim kurulundalar. Şirket bu yılın ilk çeyreğinde 12 milyon kron kar etti. Bu karın önemli bir bölümü sağlık sektöründen ve barındırdıkları göçmen çocuklarından geliyor. Özelleştirme kararı alarak tekellerin aşırı kar elde etmelerinin yolunu açan bu politikacılar, bugün geçmişte aldıkları kararların avantajlarından faydalanıyorlar.
‘Göç Krizi’nden en faza pay kapan şirketlerden biri de Attendo. Stockholm’un Solna semtinde bulunan şirkete ait dairelerde bir odada dört çocuk barındırılıyor. Çocukların sayısı artıkça odalara yeni ranzalar konuluyor ve şirket karlarına yeni karlar katıyor. 2011-2013 yıllarına 199 milyon kar eden şirket devlet bir kron vergi ödemedi. Geçtiğimiz yıl Atttendo 67 milyon kron kar etti.
IRKÇI ESKİ PARTİ LİDERİ DE PASTADAN PAY ALIYOR
Bert Karlsson 1990’lı yıllarda kurulan ırkçı ve yabancı düşmanı Yeni Demokrasi Partisi’nin lideriydi. O yıllarda iltica hakkının kısıtlanmasını savunan ve göçmenlere yönelik ırkçı açıklamalar yapan Karlsson, göçmenlerin trajedilerinden büyük pay kapan kapitalistler arasında.
Özelleştirmelerin ardından Jokarjo AB adlı şirketi kuran Karlsson, çok sayıda gayrı menkul aldı ve kiraladı. Göçmen Dairesi ve belediyeyle anlaşarak binlerce ilticacıyı satın aldığı dairelerde barındırmaya başladı. 20 yıl önce Sırbistan ve Kosova’dan İsveç’e iltica edenlerinin sınır dışı edilmelerini talep eden Karlsson, İsveç’in değişik illerinde bulunan 33 ilticacı kampı ve konutun sahibi. Şirketi Jokarjo AB geçtiğimiz yıl 23,7 milyon kron kar etti.
Karlsson barındırdığı ilticacılar başına Göçmen Dairesi’nden günde 300 kron, ayda 9 bin kron alıyor. Expressen Gazetesi’nde yer alan bir haberde Karlsson’un bazı kamplar ve dairelerden % 40 kar ettiği belirtiliyor.
Şirkete ait kamplarda en az 200 kişi kalıyor. Karlsson, sığınmacılara son derece iyi hizmet verdiklerini söyler ve kampları “Lüks otel” olarak nitelerken, kamplarda kalan ilticacılar tam tersini söylüyor.
Stora Ekberg yerleşim biriminde Karlsson’a ait kampta kalan 5 kişiden oluşan Alhawari Ailesi, iki ay önce Suriye’den gelerek kampa yerleştirildiklerini söylüyor ve bir an önce kendilerine kalacak başka yer bulunmasını istiyor.
Siba Husein Alhawari, “Lütfen bize yardım edin. Burada bitlendik. Yemekler çok kötü. Bizi başka yere gönderin” diyor.
BİTLER SIĞINMACILARIN ÇANTA VE ELBİSELERİNDE VAR
Mayıs ayında Suriye’den eşi ve bir çocuğuyla gelip kampa yerleştirilen Omar Alsayed de, yemekhanelerde sürekli kavga çıktığını, tuvalete gitmek için uzun süre kuyrukta beklemek zorunda kaldıklarını söyledikten sonra, “Burası korkunç bir yer. Tuvaletler bozuk. Kapılarda kilit yok. Defalarca söylememize rağmen önlem almadılar” diyor.
Karlsson, sığınmacıların şikayetleri “Kim iltica kampında kalmak ister? Bitlerle başa çıkamayız. Bitler onların çanta ve elbiselerinde var” diye yanıtlayarak sığınmacıları suçluyor.
İLTİCA SEKTÖRÜ VAHŞİ KAPİTALİZMİN EN KÖTÜ SEKTÖRLERİNE DÖNÜŞÜYOR
Wallenberg Ailesi ile Bert Karlsson gibi ırkçılar, yeni liberal politikaları yürürlüğe koyan ve daha sonra bundan pay alan politikacılar sayesinde servetlerine servet katalarken, ölümü göze alarak Akdeniz’e açılan ve İsveç’e varmayı başaran ilticacılar son derece ilkel ve sağlığa uygun olmayan koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyor. İsveç’te iltica sektörü insanların acı ve trajedilerinden tekellerin büyük paylar kaptığı kapitalizmin en kötü sektörlerinden birine dönüşüyor.
Tüm bunlar olurken Sosyal Demokratlar ve Yeşillerden oluşan hükümet, daha önce sağcı hükümetin yaptığı özelleştirmelere dokunmak ve tekelleri kızdırmak istemiyor. Göçmen Bakanı Morgan Johansson, ilticacıların sırtından para kazananlara kızgın olduğunu söylemekle yetiniyor.
Başbakan Stefan Löfven ise, “Herkesin yardımlaşması” gerektiğinden söz ediyor ve tekellerden “olanları düşünmelerini” istiyor.