Hasan Oral: Sistem uslu çocuk olmayı dayatıyor

Hasan Oral: Sistem uslu çocuk olmayı dayatıyor

Sima Doðu Karadenizliler Hizmet Vakfı adını Sima Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı olarak deðiştirme talebinde bulunan vakıf yetkililerinden Av. Hasan Oral, vakıf deðişikliði isminin “amaç dışı” olmadıðını, 16 yıl önceki koşullarda bunun gerçekleşmesinin imkansız olduðuna dikkat çekerek, amaçlarının halen Laz dili ve kültürünü yaşatmak olduðunu söyledi.

Lazların devletin tekçi ve asimilasyoncu politikalarıyla dezenformasyonu önemli oranda yaşadıðına vurgu yapan Oral, “Samimi olmayan bu sistem uslu çocuk olmayı dayatıyor. Eðer bunu kabul ederseniz de yok olmanızın önünü açıyor zaten. Demokratikleşme gelişecekse samimiyet çerçevesinde gerçekleşmesi gerekiyor. Samimiyet konusunda devletin eksikliðini görüyorum. Bu, Kürd’e de Türk’e de Laz’a da emekçiye de yansıyor. Buna karşı da talebimiz eşitlik ilkesi gereði demokratik bir yaklaşımla halk olmamızdan kaynaklı dilimizi ve kültürümüzü yaşatmamız önündeki engellerin kaldırılmasıdır” dedi.

Sima Doðu Karadenizliler Hizmet Vakfı’nın ismini Sima Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı olarak ve tüzüðündeki 4. ile 5. maddelerinde deðişiklik talebinin “amaç dışı olduðu” gerekçesiyle reddedildi. Lazların kimlik ve kültürel hakları, taleplerini, devletin Kürtlere, Alevilere karşı bilinen tavrının Lazlara karşı da benzer uygulamalarını vakıf yöneticilerinden Av. Hasan Oral ile konuştuk.

Mahkemenin isim ve tüzük deðişikliði talebinize yönelik kararı ve tutumu size göre nasıl bir anlam taşıyor?

Dava dilekçesinin red sebebi tüzüðün amaç kısmının ilk kuruluşuyla şimdiki deðişikliði arasındaki çok farklılıklar olması ve amacın tamamen deðiştirilmesiyle söz konusu olduðu belirtilerek vakfın adının deðiştirilmesi. Halbuki durum öyle deðil. Vakfın eski tüzüðündeki şeklinde Fındıklı, Hopa, Arhavi, Çamlıhemşin, Pazar, Ardeşen’de yaşayan insanların dillerini koruması amaç edinmişti, vakfın ilk kuruluşunda. Şimdi deðiştirdiðimiz metin ise orada yaşayan halkın adının konulması yani Laz adının konulması. Bu mahkemeye göre farklı amaç taşıyormuş.

Farklı amaçlar taşımıyor. 16 yıldır vakıf var. Laz adını 16 yıl önce kullanamıyorduk. Nitekim Ogni isimli dergi sırf Lazca metinler içeriyor diye aðır ceza mahkemelerinde, DGM’lerde yargılandı. Ýlk Lazca dergidir. Bunu çıkaranlar sırf Lazca metin var diye, Lazca şiirler var yargılandı. Şimdi bu atmosferde vakfı kuranlar, bu kaygıyı taşıyarak Lazların yaşadıðı ilçelerin adlarını yazarak, orada yaşayan insanların dilini kültürünü korumak adına bu vakfı kurdular. Sima adını koydular. Sima Lazca. Si sen, ma ben demek. Amaç tamamen birbirinden farklı deniyor. Deðil. Zaten biz orada coðrafya gösterdik. Lazların coðrafyasını gösterdik ilk tüzük yazıldıðında. Orada yaşayanlar zaten Laz ve konuşulan dil Lazcaydı. Türkçe anlamda taşıyan Sima ismini koymamızın nedeni de buydu. Hukuki yaptırımlara maruz kalmamak adınaydı. Buradaki niyeti de gösteriyor bir bakıma. Sırf hukuksal bir yaptırımın uygulanmaması kaygısıyla bu isim konuluyor. Biz son dönemde demokratik gelişmeleri düşündüðümüz için böyle bir gelişimin gerekliliðini öngördük ve mahkemeye, Vakıflar Genel Müdürlüðü’ne başvurduk. Ama her iki taraftan da ret kararı aldık.

Başvuruyu ne zaman yapmıştınız?

Ýki yıl önce başvurmuştuk. Kararlar yeni geldi. Bir buçuk yıl önceki genel kurulumuzda bu kararı çıkardık. Vakıf senedi deðişikliði Vakıflar Genel Müdürlüðü ve mahkemeye başvuruyla oluyor. Reddedilince temyiz ettik. Şimdi mahkeme bunun antidemokratik olduðunu göstermemek için bir yandan da yol gösteriyor. Farklı bir vakıf kurabilirsiniz diyerek. Engel yok diyorlar. Lazca isim konusunda bir şey demiyor. Ama hangi koşullarla yeni bir vakıf açarsın? Ekonomik olarak aðır kriterler getirildi? Ekonomik aðırlıktaki kriterleri taşıyıp vakıf kurmamız imkansızlık taşımakta.

‘AÐIR ASÝMÝLASYON KOŞULLARI NEDENÝYLE HUKUKU DOLANDIK’

Zorluklar sadece ekonomik mi?

Laz kültür hareketi halen emeklemekte. Bu işi yapanlar ekonomik sıkıntı yaşıyor. Yeni bir vakfın önü açılsa bile eski vakfı zaten bu amaçla kullandıðımız için Lazların yaşadıðı coðrafi yerlerin isimlerini kullanıyor. Niyetimiz de bu kültürün yaşatılmasıydı. Bunu o dönemin aðır asimilasyon koşulları bize bu şekilde hukuku dolanma zorunluluðunda bıraktı. Mademki bugün demokratik uygulama var. Vakfımız emekle kuruldu. Sadece parasal bir durum deðil. Ayrıca yoðun emekleri gerektiriyor. Zaten bir vakfımız var. 17 yıldır örgütlediðimiz, emek harcadıðımız vakfımız var. Bu zaten bizim zaptu rapt altına alınmamız anlamını taşır.

Ýsim deðişikliði konusu temyizde de reddedilirse peki?

Vakfın çalışmaları devam ediyor. Sima Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı olarak devam ediyoruz. Karar kesinleşene kadar bu ismi kullanıyoruz. Kesinleşirse eski ismi kullanacaðız ama faaliyetlerimizi yine sürdüreceðiz. Biz yeni bir vakıf kurmayı tercih etmiyoruz. Amaç kısmında Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Pazar ve Çamlıhemşin’de yaşayan halkın kültürünü, dilini yaşatmaktır. Laz adından bu kadar çekiniliyor olması bizde üzüntü yaratıyor.

‘SAMÝMÝ OLMAYAN BU SÝSTEMDE USLU OLURSANIZ YOK OLURSUNUZ’

Demokratikleşme-reform süreci yaşanıyor deniliyor. Bu söylemlerin havada uçuştuðu bir atmosferde siz bu yaklaşımı nasıl ele alıyorsunuz?

Hükümetin, devletin samimi olmadıðını düşünüyorum. Her ne kadar yerel dillerin korunmasına yönelik işler yaptıklarını söyleseler de. Kürtlerle ilgili gelişmeler tek başına yerel halkları kapsamıyor. Bu olumlu bir durum ama eksik ve eşitlik ilkesine aykırı bir durum. Sistem uslu çocuk olmayı dayatıyor. Uslu olduðunuzda da yok olmanız için önünüzü açıyor. Yok olmanız için elinden geleni yapıyor. Bunlar eşitlik ilkesine aykırıdır. Türkler dışında Kürtler, Çerkezler, Lazlar ile birlikte kaybolmakta olan 15 ayrı dil var. Her dil bir miras, zenginlik. Kültürel çeşitlilikten bahsediyorsak, sistem bu kültürlere ilişkin pozitif ayrımcılık yapmalı.

Ateş düştüðü yeri yakıyor. Kürdün kendi dilini koruması kadar Laz’ın da kendi dilini koruması doðal. Lazcanın ve Laz kültürünün yok olmamasına odaklıyız. Bu ülkenin vatandaşlarıyız. Herkes kadar bizim de eşit haklardan yararlanma imkanı olması gerekiyor. Devlet genel düzenleyici işler yapmalı. Uygulamada da her halka eşit kriterlerle yaklaşmalı. Bu kriterlerden biri bozulduðunda samimiyetsizlik buradan doðuyor. Kürtlerin yaşadıðı sıkıntılar, Lazların, Çerkezlerin sıkıntıları genel düzenleyici işlemlerin düzensizliði ve asimilasyoncu politikaların sürdürülmesinden kaynaklanıyor. Bundan vazgeçilmemesinden kaynaklandıðını düşünüyorum. Demokratikleşme gelişecekse samimiyet çerçevesinde gerçekleşmesi gerekiyor. Samimiyet konusunda devletin eksikliðini görüyorum. Bu, Kürde de Türk’e de Laza da emekçiye de yansıyor. Gömleðin yanlış iliklenmesi gibi. Sonuçlar hepimize bu şekilde yansıyor.

‘SÝSTEM TEKÇÝLÝÐÝ VE DEZENFORMASYONU EMPOZE EDÝYOR’

Vakfın çalışmaları Laz toplumunda ne tür etkiler yarattı, gelinen düzey itibariyle çıtası nedir?

Kürtlerin mücadelesinin Laz kültür hareketine yansımaları oldu belli düzeyde. Alevilerin de belli düzeyde oldu. Kültüre yönelik çalışmaların etkisi Lazlara da oldu. Bazen olumlu bazen olumsuz sonuçlar doðurdu. Birlikte deðerlendirmek lazım. Çalışmalarımızda en önemli karşılaştıðımız sorun “bölücülük” oldu. Herkesle deðil ama bu yapılan “bölücülük mü yıkıcılık mı” sorularıyla karşılaşıyoruz toplumda. Bu aslında Laz kültürüne karşı da bir dezenformasyon. Tulumun sesini duyuyor Laz duyguları kabarıyor ama kafasında da bu düşünceler şekilleniyor. Bunun nedeni ise sivil asimilasyon. Topluma enjekte edilen asimilasyon bilinci. Kendi insanımızda karşılaştıðımız asimilasyoncu bir karşı duruş bakış açısı. On onbeş yıl önce Rize Federasyon başkanı, “Biz kendi dilimizi torunlarımıza öðretmeyeceðiz, Lazca kursu da açtırmayacaðız” dedi. Devletten çok devletçi, Türk’ten çok Türkçe kesim de var. Bir kültürü yaşatmak asla ayrımcılık, bölücülük duruşu deðildir. En radikallerimizde bu duruş, böyle bir tercih yok. Sistemin tekçi politikası ile topluma enjekte ettiði ruh halidir.

Toplumdaki “bölücülük” fobisi sistemin Türkiye toplumunun tamamını kapsayan, Lazların da içinde olduðu bu topluma dönük asimilasyoncu, tekçi algıyı ve zihniyeti empoze etmesinden mi kaynaklanıyor?

Artık halk cephesinden de belli bir desteði alıyoruz geçmiş yıllara oranla. Kürt hareketinin Laz kültür hareketine olumsuz olarak yansıması “Bölücülük mü ayrımcılık mı yapıyoruz?” sorularıyla karşılaşmak oldu. Ama asimilasyon halen devam ediyor. Vakfın amacının halen aynı olduðu halde, mahkeme orada konuşulanın Lazca olduðunu bildiði halde amacından farklı olduðunu ileri sürmesi, deðişikliði kabul etmiyor olması aynı zihniyetin ürünüdür. Hatta başkanımıza mahkeme başkanı “Bırakın bu işleri, bölücülük yapmayın” diyerek de şifai olarak uyarı getirmiştir. Sözlü olarak söylemiştir bunları. Mahkemenin bakış açısı da Laz kültür hareketine böyle. Toplum ne yapsın?

‘LAZLAR IRKÇI DEÐÝL, AYDIN VE DEMOKRATTIR’

Bu durum yani asimilasyon, dezenformasyon politikalarının Lazlarda geldiði nokta itibariyle mevcut hali nedir? Algı ve yaklaşım itibariyle soruyorum. Sonuç itibariyle Lazlar da asimilasyon, dejenerasyon potasında eritilmek isteniyor ama Kürtler Karadeniz’e çalışmaya gittiðinde fiziki ve psikolojik bir tepkiyle karşılaşıyor. Bunun toplumsal yansıması ise “Lazların ya da Karadenizlilerin ırkçı yaklaşımları” biçiminde. Hal böyleyken bunun ayrımına nasıl varacaðız?

Bu konuda yanılıyorsunuz. Bu sistemin dezenformasyon politikasının bir ürünü. Karadeniz’de Lazların bütünleşmesi meselesi yeni deðil. Temel fıkraları, Dursun fıkraları, aslında yine belli ölçülerde dezenformasyondan geliyor. Karadeniz’den nereye giderse gitsin insanlar, kendini Laz olarak ifade ediyor. Samsunlu, Trabzonlu, Rizeli kendini Laz olarak ifade ediyor. Bunlar bizim için güzel. Yaşayış olarak benimsenmiş olmamız adına güzel. Ama Karadeniz’deki olayların Lazlara mal edilmesi sıkıcı. Lazların yaşadıkları yerleri saymıştım. Onun dışında Lazlar, Sakarya, Kocaeli gibi yerlere de göç ettiler. O bölgelerde kendi dillerini kullanırlar göç eden Lazlar. Bu bölgelerde bu tür sorunlar pek görülmez. Hopa duyarlı bir yerdir. Fındıklı’da HES’lere karşı verilen mücadele konusunda duyarlı kesimdir. Toplum aydındır Lazlarda. Yazarlarımız, sanatçılarımız, edebiyatçılarımızın yoðun olduðu yerlerdir buralar. Bu tür eleştirilerin Lazlara yönelik oluyor olmasının tarihsel bir süreci var. Karadenizli olmak Lazlıkla bütünleşmek olarak eşdeðer görülüyor. Trabzon Lazların yaşadıðı bir yer deðil. Orada olan olayların Lazlıkla alakası yok. Dezenformasyondur. Bir halkı yok etmek, yaşamasına izin vermemek Lazlar da olmadı. Yapılan hukuka ve insan haklarına aykırılıðın Lazlarla alakası yok. Bu tür olaylar bu coðrafyada yaşanmaz. Bunu da göz önüne almak lazım.

Vakfın işlevine dönecek olursak, Laz dili ve kültürünün korunması ve yaşaması adına yaptıklarınızdan bahseder misiniz?

Her şeyden önce Lazca kursu veriyoruz. Bir diðer konu da sık sık bir araya gelerek, Laz kültürünü yaşatan etkinliklere ön ayak oluyor olmamızdan ibarettir çalışmalarımız. Onun dışında da fiiliyatta çok aktivitemiz yok. Kurslarımızda alfabemizde farklılıklarımızı taşıyan harfler var. Grameri öðretiyoruz.

Temel haklar baðlamında talepleriniz neler?

Talebimiz Lazcanın seçmeli ders olması. Anadilde, yani Lazca olan yer isimlerinin iade edilmesi. Devlet üniversitesi kapsamında bir enstitü kurulmasını istiyoruz. Lazca yayın yapan bir televizyon kanalı istiyoruz. Vakfın kuruluş amacı da bu.

Son olarak şu hususun altını çizmek istiyorum, çünkü önemli. Bölücülükle ilgili meseleyi konuşmuştuk. Şimdi Laz kültür hareketini bölücülükle itham edenler var. Biz bölücülükle deðil, dil ve kültürümüzü yaşatma derdindeyiz. Bunu söylüyoruz. Kimseyi bölücü olarak da itham etmek, bununla suçlamak gibi derdimiz de yok. Bunu ifade etmek istiyorum.