Gerilla hamlesi demokratik özerkliði inşa etme hamlesidir!

Gerilla hamlesi demokratik özerkliði inşa etme hamlesidir!

YJA Star Anakarargah Komutanı Delal Amed, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki aðırlaştırılmış tecrit koşullarını, bununla baðlantılı olarak gelişen gerilla hamlesini ve bu hamleyi daha da yükseltmeye yönelik olarak Kürt halkının serhildan duruşunu deðerlendirdi. Delal Amed, Öcalan’ın bir direniş tutumu içerisinde olduðunu ve bu tutumunun AKP hükümeti tarafından gizlendiðini belirterek, geliştirmiş oldukları devrimci hamleyle birlikte Öcalan’ın özgürlüðünü saðlayacaklarını ve Kürt halkının kendi öz yönetimi olan demokratik özerkliði inşa edeceklerini ifade etti.

Amed devamla, gerillanın denetiminde bulunan alanları ve bu alanlarda gerçekleşen çatışmalarda yaşanan kayıpların Türk ordusu tarafından neden gizlendiðini ve gerilla hamlelerinin asıl amacına vurgular yaptı. Aynı zamanda Amed, YJA Star gerillalarının hamleye katılım düzeyini ve Kürt analarının mücadelelerini destekleyen tutumunu deðerlendirdi.

“AKP HÜKÜMETÝ ÖNDERLÝÐÝMÝZÝN DÝRENÝŞ TUTUMUNU GÝZLEMEKTEDÝR”

413 gündür Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeler engelleniyor. Siz bu yoðunlaştırılmış tecrit koşullarını nasıl deðerlendiriyorsunuz? Halkın bu uygulamaya dönük bir tepkisi söz konusu. En son Avrupa’da “Önderliðe özgürlük inisiyatifi”nin girişimiyle Sayın Öcalan’ın özgürlüðünü gündemine alan bir kampanya başlatıldı. Yine PAJK’lı ve PKK’li tutsakların süresiz ve dönüşümsüz olarak başlattıkları açlık grevleri var. Bu tepkilere raðmen Türk devletinin tecrit uygulamasındaki ısrarını nasıl deðerlendiriyorsunuz?

27 Temmuz 2011 yılından bu yana Önderliðimiz üzerinde aðırlaştırılmış tecrit koşullarının olduðu doðrudur. Fakat mesele bununla sınırlı deðildir. Zaten Ýmralı sisteminin kendisi bir işkence sistemidir ve Önderliðimiz ’99 yılından bu yana uluslararası bir konseptle bu koşullar altında tutulmaktadır. 27 Temmuz öncesi de böylesi bir tecrit söz konusuydu. Önderliðimiz başından beri Ýmralı sürecini tersine çevirme ve Kürt sorununun kalıcı çözümü için demokratik çözüm arayışlarında oldu. Hareket olarak Önderliðimizin bu çözüm çabalarını kalıcı bir barışa dönüştürmek için birçok kez çözümü destekleyecek adımlar da attık. Ancak AKP hükümetinin Kürt sorununun çözümüne dönük yaklaşımları oyalama temelinde oldu. Kendisini sürekli Kürt sorununu çözüme ulaştıracak bir parti ve iktidar gücü olarak lanse etti. Bu yönlü bir kitle tabanı da yaratmaya çalışarak, kamuoyunu aldatma yaklaşımı içerisinde oldu. Aslında AKP hükümetinin esas zihniyeti, inkar ve imha zihniyetidir. MHP’nin şoven ve faşist politikalarından, yaklaşımlarından da daha geri bir zihniyettir. Önderliðimizin Ýmralı sürecindeki demokratik çözüm çabaları hem Kürt sorununa kalıcı çözüm yaratmak hem de AKP hükümetinin bu çözümsüzlük politikalarını ve esas yüzünü deşifre etmeye dönüktü. Zaten bu süreç Önderliðimiz, Türk devleti ve onun iktidar gücü arasında geçen kıran kırana bir mücadele süreciydi.

Önderliðimiz çözüme yönelik yaklaşımlarını defalarca yol haritasından tutalım, hazırladıðı protokollere kadar somut çözüm projeleriyle sundu. Yine Önderliðimizin çaðrılarıyla özgürlük hareketimizin çözüme katkı sunması için yaptıðımız ateşkes süreçleri oldu. Ancak tüm bu çabalara karşılık olarak AKP hükümeti ve TC devleti Kürt halkını inkar ve imha zihniyetinden bir nebze geri adım atmadıðı gibi Önderliðimize, özgürlük hareketimize ve direnen halkımıza inkar ve imhayı dayattı. Önderliðimiz, AKP hükümeti ve Türk devleti arasında geçen karşılıklı bu 14 yıllık mücadele süreci, AKP’nin tüm politikalarını deşifre ettiði gibi esas yüzünü de açıða çıkarttı.

Önderliðimiz son olarak 27 Temmuz 2011 yılı tarihinden itibaren AKP’nin tüm oyalama girişimlerine ‘dur’ diyerek, büyük bir direniş tutumu içerisine girdi. Devlet, avukatlar ve aile görüşmelerini reddetti. AKP hükümetinin oyalama politikalarına bir son vererek, Kürt sorununun çözümünün AKP hükümetiyle mümkün olmayacaðını belirterek aradan çekildi. Önderliðimizin bu direnişine cevaben özgürlük hareketi olarak kendi çözümümüz olan devrimci halk savaşıyla Kürdistan’a demokratik özerkliðin inşa sürecini başlattık.

Neden tecridin bu kadar aðırlaştırıldıðına ve bu kadar süredir Önderliðimizle görüştürülmediðine gelecek olursak: Birincisi; Önderliðimiz AKP’nin gerçek yüzünü açıða çıkardı, kamuoyu nezdinde deşifre etti. Ýkincisi; Önderliðimiz heyetlerle görüşmelerin bir oyalama olduðunu gördüðü için tavır koydu. Ailesi ve avukatları dahil tüm görüşme taleplerini reddetti. Kürt sorununun çözümü için Önderliðimizin saðlıðı, güvenliði ve özgürlüðünün saðlanması Kürt sorunun önkoşulu da olacaktı. Bunun için AKP hükümeti Önderliðimizin direnişini gizlemek istiyor. Görüşmeleri engelleyerek, bu süreci kendisinin yarattıðını lanse etmeye çalışıyor. Ýşin gerçeði AKP’nin başlattıðı bir süreç deðil bu süreç, Önderliðimizin başlattıðı bir süreçtir. Çünkü Önderliðimiz ve halkımız Kürt sorunun çözümünde hiçbir zaman alternatifsiz olmadı. Demokratik ve barışçıl yollarla çözümü geliştirecek bir muhatap olmadıðını bilerek, kendi çözümünü ortaya koyacak gücü göstermektedir.

AKP’nin tüm siyaseti Kürt sorununu çözecek tek alternatif olduðu üzerineydi. Bugün Önderliðimizin direnişi bu siyaseti yerle bir etti. Onun için AKP hükümeti bu kadar saldırgan ve pervasız bir biçimde Önderliðimi üzerindeki tecridi derinleştirmektedir. Üçüncüsü de; tecrit ile Önderliðimizi susturup hareketimizi ve halkımızı perspektifsiz bırakarak, aslında hareketimizin kendi başına direnişi geliştiremeyeceðine kanaat getirmişti. Ve zaten bunun böyle olmadıðı da çok net bir biçimde açıða çıkmıştır.

Ýmralı işkence sistemi altında bulunan Önderliðimizin saðlık, güvenlik ve özgürlük koşulları kaygı vericidir. 1 yıldan fazla bir süredir Önderliðimizden haber alınamamaktadır. Türk devleti ve AKP hükümeti Ýmralı işkence sistemini meşrulaştırarak, normalleştirerek halkımızı da buna alıştırmaya çalışmaktadır. Buna karşın hareket olarak biz zaten Önderliðimizin özgürlüðünü direniş mücadelemizin esas hedefi yaptık ve 2011 yılından bu yanadır da bu yönlü mücadelemizi yükseltmekteyiz.

Bu mücadele Önderliðimizi sahiplenme biçiminde Kürdistan’ın dört parçasında, yurtdışında ve zindanlarda da devam etmektedir. Önderliðimizin özgürlük öðretisine inanan ve bu temelde mücadele eden tüm güçler, bu yönlü duyarlılıklarını yükselterek bu uygulamalara olması gereken tavrı da göstermelidirler. Bu anlamda başta Kürdistan’ın dört parçası ve yurtdışındaki halkımız olmak üzere Önderliðimizin özürlüðünü saðlamaya dönük başlatılan demokratik eylemlilikleri ve zindandaki özgürlük tutsaklarının başlatmış olduðu direnişi selamlıyor, yüksek bir duyarlılıkla daha da yükseltmelerini bekliyoruz. Özgürlük ve yaşam gerekçemiz olan Önder Apo’nun özgürlüðü için YJA Star gerillaları olarak direniş mücadelemizi daha fazla yükselteceðiz.

“HAMLEMÝZ KÜRDÝSTAN’IN TÜMÜNÜ KAPSAYACAKTIR”

Daha önceki açıklamalarınızın çoðunda Öcalan üzerindeki uygulamaların sizin açınızdan aynı zamanda bir savaş gerçekçisi olduðunu okuduk. Türk devletinin Kürt sorununa dayattıðı çözümsüzlük politikası ve Öcalan üzerindeki uygulamalara cevaben HPG ve YJA Star güçleri olarak aktif eylemsellik içerisindesiniz. Yine ‘devrimci halk savaşı’ olarak tanımladıðınız hamle çerçevesinde Şemzinan, Oramar, Çelê ve Beytüşşebap’ı da içine alan bir gerilla eylemselliði söz konusu. Bu hamle sürecine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

Yukarıda da bazı şeyleri ifade etmeye çalıştım. Önderliðimizin ve halkımızın özgürlüðünün mücadelemizin asıl eksenini oluşturduðunu ifade ettim. Önderliðimizin Ýmralı esaret koşullarında daha fazla tutulmasına sessiz kalamazdık. Önderliðimizin özgürlüðünü gerçekleştirmek için bize herhangi bir seçenek bırakılmadıðı için devrimci halk savaşı sürecine girdik.

Günümüzde iradesini herhangi bir güce teslim edecek güç kalmamıştır. Kürtler artık bilinçlenmiş ve kendi özgürlüðünün farkına varmıştır. Bırakalım teslim olmayı, özgürlüksüz tek bir gün bile geçirmek istememektedir ve bu temelde direniş içerisindedir. Halkımızın özgürlük taleplerini karşılayacak farklı bir mücadele yöntemi ya da yol bırakılmış olsaydı, zaten bu yapılırdı. Ama siz de biliyorsunuz ki, bugün demokratik siyaset yürüten insanlarımız üzerinde bile bu kadar baskı var. 12 Eylül faşist askeri rejimini aratmayacak uygulamalar söz konusu. Sayısı 10 binlere varan insanımız tutuklu. Kürt çocuklarının bedenleri havan toplarıyla paramparça edilmekte. Mesela Roboski gizlenemeyecek kadar açık bir katliam örneði. Analarımız ve kadınlarımız sokaklarda sürüklenmekte. Kısacası mücadelemizi bu düzeye taşırmamıza yol açan fazlasıyla neden var. Bizler de soykırım tehdidi altında bulunan bir halkın özgürlük savaşçılarıyız.

Biz bu sürece halkımızı, kendimizi savunmak ve özgürlüðümüzü saðlama temelinde girdik. Mücadelemizin asıl hedefi budur. Devrimci halk savaşımızın asıl hedefi, varlıðını koruma ve özgürlüðünü saðlamadır. Bir taraftan halkımız direnişini yükseltmekte, diðer taraftan da bu sürece öncülük etmekle yükümlü gerilla güçlerimiz de direniş savaşını yürütmektedir.

Gerilla güçlerimiz geçen süreçte ciddi bir yenilenme yaşadı. Hem Önderliðimizin yeni paradigması ekseninde ideolojik donanıma kendisini kavuşturdu hem de gerilla tarz ve taktiðinde derinleşip yeniden yapılanma sürecini yaşadı. Yeniden yapılanan gerilla güçlerimiz Karadeniz’den Şemzinan’a, Amanoslar’dan Hakkari’ye kadar tüm Kürdistan’da yaygınlaşan mevzilenmesiyle TC devletinin saldırılarına karşı direnmektedir. Direnişimizin bugün varmış olduðu aşama Şemzinan, Çelê, Oramar ve Beytüşşebap alanlarında düşmanın iradesini kırma ve gerilla denetimini geliştirmedir. Gerilla denetiminin geliştiði alanlar daha da genişleyecek ve Kürdistan’ın tümünü kapsayıp demokratik özerkliðin inşasını saðlayana dek de devam edecektir.

Gerillanın Şemzinan, Oramar ve Beytüşşebap’ta bir hakimiyeti ve denetimi söz konusu. Bunu HPG ve YJA Star’ın yapmış olduðu açıklamalardan da takip etmekteyiz. Gerillanın mevcut pozisyonunu ve bulunduðu alanlardaki denetimini nasıl deðerlendiriyorsunuz?

“Gerillanın Denetimindeki Alanlarda Türk Devletinin Hakimiyeti Kalmamıştır”

Türk devleti ve onun ordu gücü, Kürt halkının yaşadıðı toprakları tamamen işgal etmiş durumda. Türk devletinin aðırlıklı ordu gücü; polis örgütlenmesi, özel örgütlenmiş birliklerin tümü Kürdistan’da konumlandırılmış. Kürdistan’da bu tarz bir mevzilenmeye ve konumlanmaya sahip olan bu askeri güç, Kürt halkına ve onun özgürlük savaşçılarına sürekli bir saldırı pozisyonundadır. Kürdistan’da insanlarımızın sayısı kadar asker gücünün konumlandırılmış olmasının halkımızın güvenliðini saðlamakla hiçbir alakasının olmadıðı açıktır. Kürdistan’da bu düzeyde konumlanmış bir ordunun temel amacı ve hedefi işgal ve soykırım dışında başka hiçbir şey olamaz. Ki zaten biz bunu günlük uygulamalarla da görmekteyiz. Her köşe başına bir karakol kurulmuş. Ýnsanlarımız sürekli bir baskı altında tutuluyor. Sözde özgür ve demokratik olduðunu söyleyen bir devlet sınırları içerisinde bunlar yaşanıyor. Kendi ülkesinde özgür yaşayamayan, dilini konuşamayan, tüm temel insanı hakları elinde alınan bir halk gerçekliði söz konusu. Gerilla güçlerimiz bu işgali durdurmaya ve halkımıza yönelik saldırılara cevap olma temelinde bir mücadele yürütmektedir. Bu gerilla hamlemizi hem halkımızı savunmaya yönelik hem de özgürlüðünü saðlama amaçlı başlattık. Bunun için halkımıza yönelik saldırı gerçekleştiren tüm güçler ve Kürdistan’da asimilasyonu, soykırımı geliştiren tüm kurum ve kuruluşları da hedef kapsamımıza aldık. Bu çerçevede gerilla güçlerimiz, Şemzinan, Çelê, Oramar ve Beytüşşebap’ta bulunan Türk ordusunun mevcut gücünü etkisizleştirmiştir. Mevcut durumda bu alanlarda düşmanın herhangi bir hakimiyeti kalmamıştır. Bu alanlarda halkın kendi öz yönetimini geliştirebileceði koşulları oluşturmayı hedefliyoruz. Aslında bu gerilla hamlemiz adım adım Kürdistan’da demokratik özerkliði inşa etme hamlesidir. Devletin çözümsüzlük politikalarına karşı kendi çözümümüzü gerçekleştirme direnişidir.

“TIRMANAN BU SAVAŞ GERÇEKLÝÐÝNÝ DAHA FAZLA GÝZLEYEMEYECEKTÝR”

Yaptıðınız açıklamalarda Türk ordusunun aðır kayıplar verdiði görülüyor. Ancak hem bu konuda hem de denetiminizde olduðunu açıkladıðınız alanlar konusunda Türk devlet yetkililerinin inkar yaklaşımı görülüyor. Neler söyleyeceksiniz?

Yaşanan çatışmalarda Türk ordusu aðır kayıplar veriyor. Sadece ordu gücü de deðil, her gün onlarca polisi çatışmalar sonucu ölmekte ve yine AKP hükümetinin temsilcileri gerilla güçlerimiz tarafından tutuklanıyor. Ayrıca Türk devleti çatışmalarda öldürülen polis ve asker cenazelerini gizliyor. Kaza vb. ölüm nedenleri ileri sürerek ölümlerini açıklıyor. Normal askerlik yapanları olduðu gibi açıklarken, esas olarak bizimle çatışan özel paralı güçlerin ölümlerini gizliyor ve ailelerini de maddi imkanlar karşılıðında susturuyor. Bir ara sözde ölen askerlerin isimlerini açıklayıp ailelerini göndermişlerdi. Ailelerin almış oldukları cenazeler isimleri açıklanan askerler deðildi. Skandal düzeydeki bu durumu basından sizler de takip etmişsinizdir.

AKP hükümeti elimizde tutuklu bulunan kendi temsilcilerine bile sahip çıkamayacak duruma gelmiş. Böylesi bir savaşı ve çatışma düzeyini gizlemeye çalışsa bile, bu yükselen ve gittikçe yayılan mücadelemiz karşısında pek mümkün deðil! Erdoðan kendi genelkurmay başkanıyla gelmiş olduðu Gedik Tepe’deki mevzilere neden şimdi gelemiyor? Yine havadan ve karadan bu alanlardan ulaşımın kesilmiş olması, gerillalarımız tarafından her gün saatlerce yolların denetim altında tutulması bu alanların denetimimizde olduðunun somut ifadesidir. Biz bu durumu kamuoyundan gizlemiyoruz. Yapmış olduðumuz günlük açıklamalarla bu durumu halkla paylaşıyoruz. Gerçeðin ne olduðunu merak edenler bizzat alana gelip görebilirler. Bölgeye gelip mevcut gerçeklikle karşılaşan ana muhalefet partisi heyeti de döndükten sonra hükümete Şemzinan’da neler olduðuna yönelik açıklama yapmasını istedi. Bu bile yaşanan gerçeði doðrular niteliktedir. Mevcut savaş gerçekliðini toplumdan gizlemektedir. Bu yönlü Türk medyasına da sürekli ayar vermektedir. Hatta AKP hükümetinin politikalarını eleştiren, gerçek yüzünü biraz olsun deşifre etmeye çalışan aydın ve yazar kesimlerini tehditlerle susturmaktadır.

Ayrıca zaten AKP hükümeti halkları birbirine kırdırtma, birbirine karşıtlaştırma ve düşmanlaştırma politikası güdüyor. Özgürlük mücadelemizi terörize ederek, bin yıllardır birlikte kardeşçe yaşayan Türk halkıyla Kürt halkını tamamen birbirine düşman hale getirmeye çalışmaktadır. Türkiye metropollerinde bulunan Kürt halkına şoven saldırılarla yönelmekte, Kürt halkı linç girişimleriyle karşılaşmaktadır. Bunu daha da ileri bir boyuta götürerek, en son Ýstanbul’da defnedilen gerilla cenazelerine bile saldırılarda bulunmuşlardır. Bunların tümü AKP’nin halkları birbirine düşmanlaştıran politikalarının sonucudur.

AKP hükümeti tam bir özel savaş hükümetidir. Özgürlük hareketimizi tasfiye etmek için tüm ordu ve polis gücünü üzerimize salmanın yanı sıra esasta da psikolojik savaşın her boyutunu deneyerek sonuç almak istemektedir. AKP hükümeti bize karşı mücadelesini psikolojik savaşa baðlamıştır. Halkları bu kadar karşıtlaştırma, bu kadar düşmanlaştırmanın hepsi özel savaş politikaları kapsamında yapılmaktadır. Özgürlük hareketimizi karalayarak, haklı, meşru direnişimizi de terörize ederek, direkt Kürt halkını hedef yapmaktadır. Özel savaş politikaları kapsamındaki esas saldırılarını da kadın özgürlük militanlarımızı direkt hedef yaparak hayata geçirmeye çalıştı. Direkt kadın gerillalarımıza yönelip şahadetlerine yol açtıðı gibi bu şahadetlerimizi de sanki iç infaz olaylarıymış gibi yansıtıp toplumu bu yönlü tahrik etmeye çalıştı. Bunlar çok sahte ve ucuz politikalar. Toplumda zihin bulanıklıðı yaratarak halkları birbirine karşı düşmanlaştırmayı, şovenizm ve faşizmi tırmandırmayı hedefliyor.

Kadın gerillaların eylemsellikleri son aylarda basında çokça yer alıyor. Belirttiðiniz hamle sürecindeki kadın etkinliðinden bahsedebilir misiniz?

Halkların devrim mücadeleleri kadın öncülüðünde gelişmektedir. Bu bizim devrim mücadelemiz açısından çok daha fazla önde olan bir durumdur. Hareketimizin doðuşu bile Kürt toplumu açısından bir devrim niteliðindedir. Bu niteliðini Kürt kadınlarının mücadele öncülüðünden almaktadır. PKK’nin kuruluş aşamasından bu yana PKK içerisinde yer alan Kürt kadın militanlaşması, ulaştıðı bu düzeyi Kürt toplumunun tümüne yayarak bu yönlü Kürt kadınlarını bilinçlendiren, örgütleyen ve serhildanlarda öncülük ettiren bir düzey yarattı. Kürt kadın militanlaşması Önderliðimizin özgürlük öðretisi doðrultusunda kadın gerilla ordulaşması düzeyine ulaştı. Ordulaşan kadın gerilla, direniş savaşında hep öncülük misyonu üstlenerek rol oynadı. Şehit Zilan ve Şehit Beritan yoldaşlarımızın mücadele öncülüðü ve özgürlüðe kendisini feda edecek düzeyde baðlı olmaları, bir kadın gerilla ordusu olarak üzerinde gelişip yükseldiðimiz büyük bir miras ve mücadele deðeri yarattı.

Devrim mücadelemiz bir halk devrim mücadelesi olduðu kadar aynı zamanda bir kadın devrimidir. Son dönemde yoðunlaşan bu devrim mücadelesine de YJA Star gerillalarımız Önderliðini sahiplenme ve Kürt halkının özgürlüðünü gerçekleştirmek temelinde öncülük etmektedir. Şemzinan, Çelê, Oramar ve Beytüşşebap hattında yoðunlaşan gerilla direnişimize kadın gerilla güçlerimiz de büyük bir cesaret ve yiðitlikle katılmaktadır. Özgürlük deðerlerine ve özgürlüðe ne kadar baðlı olduðunu fedai tarzda mücadeleye yönelerek göstermektedir. Bunun en somut ve yalın örneði Çelê Rindikê devrimci operasyonunda yer alan Jîn yoldaşımızın mücadele duruşudur. Düşman bile bu gerçekliði itiraf etmek zorunda kaldı. Yer aldıðı çatışmalarda öncülük yapıp yaralanmasına raðmen yarlı bir halde kendisini bir canlı bomba haline getirip fedai bir duruş sergiledi. Jîn yoldaşımızın öncülüðünde gelişen bu duruş, YJA Star gerillalarımızın tümünün mücadele duruşudur. Bu öncülük düzeyi kadın gerilla komutanlaşmasını yaratıðı gibi kendi öz gücüne ve örgütlülüðüne dayanarak, bahar aylarından bu yana yoðunlaşarak devam eden bir özgün eylem gerçekliðini de açıða çıkardı. Bu devrim mücadelesi asıl hedefine ulaşıncaya kadar da bu duruş ve gerilla eylemselliklerimiz yükselerek devam edecektir. Çünkü kadınlar olarak özgür bir gelecek ve dünya yaratma konusunda kendimizi sorumlu görmekteyiz. Bu dünya özgürleşip güzelleşecekse de bunu ancak Önder Apo’nun özgürlük felsefesiyle yoðrulan kadın mücadelesi ve öncülüðü yaratacaktır.

Yaşanan bir savaş var ve bu savaş gerçekliði içerisinde tarafların kayıpları oldu. Bu mücadelenin aktif bir öncü gücü olarak bizim de özgürlüðün bedeli olarak şahadetlerimiz yaşanmaktadır. Her şehit düşen yoldaşımız mücadele azmimizi bilemekte ve şehit yoldaşlarımızın yarım kalan özgürlük hayallerini gerçekleştirme iddiamızı güçlendirmektedir. Bu durum onların yoldaşları olarak bizde böyle bir etkiye yol açtıðı gibi halkımızı da aynı düzeyde etkilemektedir. Analarımız kızlarını sonsuz yolculuklarına uðurlarken ellerine kınalar yakıp uðurlamakta. Zılgıtlarla karşılamakta. Bu şahadet gerçekliðini kutsallaştırmakta ve serhıldanlarda öncülük pozisyonuna dönüştürmektedir. Yine kadın şahadetlerimizin yaşanmasına tepkiler de üst düzeyde yaşanmaktadır. Bu gerçeklik büyük bir öfke patlamasına, intikam ruhuna yol açmaktadır. En son Garzan’da 15 kadın yoldaşımızın şahadetini hazmedemeyip bedenini ateşe veren Günaydın Yaman’ın tutumu da bu gerçekliðe en derin öfkeyi, tepkiyi taşımaktadır. Kendi bedenini ateşe vermekten çekinmeyen Kürt kızları, özgürlük saflarına da akın etmektedir. Her gün onlarca Kürt kızı özgürlük saflarımıza gelip gerillalaşarak, mücadelemizin öncü gücü içerisinde yer almaktadır.

“ANALARIMIZIN BU MÜCADELEYE ÖNCÜLÜÐÜ TAKTÝRE ŞAYANDIR”

Mücadelemizin gelmiş olduðu aşama ciddi bir bilinçlenme yarattı. Yakalanan bu düzey analarımızı, kadınlarımızı ve çocuklarımızı da örgütlü bir güce dönüştürmektedir. Gerillanın yürüttüðü mücadeleye paralel olarak halkımız da özgürlük mücadelesine aktif bir şekilde katılmaktadır. Analarımızın bu mücadeleye öncülüðü taktire şayandır. Halkımız kavgamızın sebeplerinin bilincinde ve kavgamızı sahiplenmektedir. Mücadelemizi ısrarla Kürt halkının özgürlük mücadelesinden ayırmaya çalışan ve mücadelemizi terörize etmeye çalışan Türk devletinin yaklaşımlarına bir sahiplenme tutumudur. Halkımız sokaklarda, meydanlarda “PKK halktır, halk burada” sloganlarıyla cevap veriyor.

YJA Star meclis üyemiz olan Revan yoldaşımız öncülüðünde Beytüşşebap’ta gelişen direniş, görkemli bir direnişti. Bu direnişi halkımız, Kato daðlarına kadar çıkıp Revan yoldaşımızla şahadete ulaşan yoldaşlarımızın cenazelerini sahiplenerek destekledi ve sahip çıktı. Yoldaşlarımızın cenazelerini ulusal renklerimiz olan yeşil, sarı kırmızı flamalarıyla süsleyerek, Kato daðlarında cenaze töreni yaparak omuzlarında indirdi. Halkımız gerilla mücadelemiz, direnişimizle paralel olarak serhildan tutumunu daha da yükseltmelidir. Özgürlük mücadelemiz, halkımızın serhildanları daha da yükseltmesiyle kesin başarıya ulaşacaktır.

Kuşkusuz mücadelemiz zafere ve başarıya doðru önemli bir aşama kat etmişse, bu elbette ki halkımızın mücadelemizi ilk çıkışından bu yana desteklemesiyle baðlantılıdır. Biz de mücadele direncimizi, kararlılıðımızı halkımızın, analarımızın özgür yaşamdaki ısrarıyla, fedakar ve cesur duruşuyla biledik. Daha da güçlendirdik. Gelmiş olduðumuz aşama itibariyle de, özgür yaşama doðru daha da ileriye gitmemize yol açacak adımlar, halkımızın özgürlük mücadelemize daha aktif katılımıyla güçlenecektir, hızlanacaktır. Halkımız hiçbir biçimde kendi evlatlarının, özgürlük savaşçılarının cenazelerini Türk devletine teslim etmemelidir. Bu yönlü Beytüşşebap’ta göstermiş olduðu tutumu daha da ileriye taşırarak, özgürlük deðerleri olan gerillalarını kendi elleriyle topraða emanet etmelidir. Halkımız sürekli şehit düşen yoldaşlarımızı sahiplendi. Bu sahiplenme tutumundan düşmanın tüm baskılarına raðmen geri adım atmadı. En son Beytüşşebap’ta analarımız öncülüðünde açıða çıkan halkımızın duruşu ve Kürdistan’daki sömürgeci güce öfke ve isyan duruşu taktir edilecek bir duruştur. Bu mücadele duruşu Kürdistan’ın tüm bölgelerine yayılmalıdır. Devrimci halk savaşı sürecinde halkımızın serhıldanları geliştirerek tüm Kürdistan geneline yayması özgürlüðü de garantileyecektir.

“KÜRT HALKI SERHÝLDANLARI YÜKSELTMELÝDÝR”

Beytüşşebap’ta başta kadınlar, analar olmak üzere AKP ordusuna yönelik olarak göze çarpan ciddi bir öfke ve tepki vardı. Bu toplumsal kabarışı nasıl deðerlendiriyorsunuz?

Türk devletinin ve ordusunun halkımız üzerindeki uygulamaları Hitler faşizminin uygulamalarını bile aşacak düzeyde. Dili, kültürü ve kimliði yasaklanmış, inkar edilmiş bir halk gerçekliðimiz var. Yasaklarla bir baskı çemberine alınan, işkencelerden geçirilerek tutuklanan, neredeyse özgür nefes alıp vermesi bile yasaklanan bir cendere altındadır. Halkımız bu baskı ve soykırım rejiminin uygulamalarına yıllardır maruz kalmaktadır. Çocuklarımız bu soykırım rejiminin ölüm yayan yaşam gerçekliði altında büyümekte. Çocuklarımızın yaşam hakkı bile elinden alınmakta. Kürt varlıðı bir tehdit olarak görülmekte. Türk halkıyla bin yıllardır kardeşçe yaşayan bir halkın varlıðından neden bu kadar korku duyuluyor? Neden Türkleştirilmeye çalışılıyor bu halk? Neden kendi kültürel deðerlerinden kopartılmaya, asimile edilmeye çalışılıyor? Bu soruları Kürt halkı kendisine her gün sormaktadır. Böylesi bir baskı rejimi altında artık yaşamayı kabul etmemektedir. Avazı çıktıðı kadar “artık yeter” diyor. Kürdistan coðrafyasında yaşanan savaş gerçekliði birebir halkımıza yansıyor. Halkımızın gözleri önünde bu savaş gerçekleşiyor. Bunu görmemezlikten gelemiyor. Bu kadar öfke ve tepki bunadır. Gerillanın yükselen mücadelesi karşısında sıkışan Türk devleti ve AKP hükümeti halkımıza saldıracaktır. Ki daha önce de bunu defalarca yaptı. ’90’lı yıllarda özel savaş hükümeti eliyle gerçekleşen faili meçhul cinayetler ve katliamlar bunun en somut örneðidir. Binlerce insan kaybedildi. Çoðunun henüz akıbeti bile bilinmiyor. Kürt halkının yaşadıðı coðrafya Kürt halkının yaşadıðı bir yaşam alanı deðil de, bir mezara dönüştürülmeye çalışılıyor. Yaşamı tamamen durdurup ölümün soðuk sesini hakim kılmaya çalışıyor Türk devleti. Halkımız yaşam hakkını ve özgürlük hakkını savunmak için kendisini daha da örgütlü hale getirmelidir. Halkımızın serhildan duruşu Kürdistan’ın tüm bölgelerine yayılabilmelidir. Örgütlenen halk duruşunun nelere yol açtıðını, neleri yarattıðını herkes bilmektedir. Bugün Ortadoðu coðrafyasında yaşanan halk ayaklanmaları bunun en açık örneðidir. Kürt kadınlarına, gençlerine ve analarımıza çaðrımız da bu serhildan duruşlarını yükselterek sömürgeci güçleri Kürdistan’dan çıkartmaya dönüktür. Yine genç kızlarımızın gerilla saflarına akın ederek kadın gerilla ordusunu büyütmeye ve yükselen özgürlük mücadelesinde rolünü oynamaya çaðırıyoruz. Bizler de YJA Star kadın gerillaları olarak fedai bir ruhla özgürlük mücadelesini zafere ulaştırıncaya kadar devrim mücadelesini yükseltme ve başarma kararlılıðımızı belirtiyor ve tüm direnen güçlere mücadelelerinde başarılar diliyoruz.