GÖRÜNTÜLÜ

Genç: AKP savaş ve kaos tehdidi ile iktidar oldu

SAMER yöneticisi Yüksel Genç, 1 Kasım'da oyların AKP'ye yönelmesinde beş ana neden olduğunu belirterek, ''Bu beş neden arasında en önemlisi AKP'nin halkta yarattığı savaş ve kaos korkusudur'' dedi.

AKP'nin Kürdistan'da katliam ve kent kuşatmaları ile halkı sindirmeye çalıştığını da hatırlatan Genç, meşru ve hukuki bir seçim ortamının yaşanmadığını kaydetti.

SAMER Siyasi Araştırmalar Merkezi Yöneticisi Yüksel Genç, 1 Kasım Genel Seçimleri'nde ortaya çıkan tablonun nedenlerine dair ANF'nin sorularını yanıtladı.

'KATLİAMLAR, AKP'NİN SEÇİM STRATEJİSİYDİ!'

Seçimlerde otaya çıkan tabloyu neye bağlıyorsunuz?

Seçim sonuçları herkes açısından bir sürprize işaret etse de hiç anlaşılmayacak nedenlere de dayanmıyor, diyebiliriz. Çünkü Adil Gür’ün yapmış olduğu anketler dışındaki bütün anketlerde yüzde 39 ve 41 bandı arasında, AKP’nin kendi adına anket yaptırdığı şirketlerde bile yüzde 42  ve 43'ü bulduğu sonuçlardan söz ediyoruz.  Bunlara baktığımızda sonuçlar şaşırtıcı elbette, fakat  bu sonuç ne için şaşırtıcı? Bu sonuç nereden çıktı meselesini herkesin çok iyi düşünmesi gerektiğini ve Türkiye siyaset sosyolojisinin bir daha tartışılması gerektiğini öğreten bir sonuç. AKP’nin neden bu kadar yüksek bir sonuç aldığıyla ilgili ben dört ya da beş ana mesele olduğunu düşünüyorum. Bunun en başında gelen şey, beğenelim beğenmeyelim, kabul edelim kabul etmeyelim son beş ay içerisinde AKP’nin seçim stratejisinin ürünü bu. AKP nasıl bir seçim stratejisi uyguladı bu beş ayda? 7 Haziran’da kaybettiği oyların ona göre iki sebebi vardı. Biri HDP diğeri de MHP. HDP oylarının yani Kürt oylarının kendine dönebileceği konusundaki beklentisi sınırlıydı bu yüzden milliyetçi oyların büyük bir kısmının kendilerine dönebileceği ihtimali üzerine oynamak istediler. Öte yandan HDP’nin alabileceği oy oranını aşağıya çekebileceği bir dizi politik strateji de belirlediler deyim yerindeyse. HDP seçmeni açısından Kürdistan illerinde katliam pozisyonlarını yoğunlaştırarak, kentleri sıkıyönetim uygulamalarının merkezleri haline getirerek, kent kuşatmaları yaparak, sivil ölümlerinin kolaylaşmasına dönük bir kısım yaklaşım sergilediler. Bununla birlikte çok ciddi bir savaş korkusu hem iç hem dış savaş açısından savaş ve çatışma korkusu enjekte eden bir takım söylem ve pratikle bir süreç işlettiler. Bu süreci işletirken esas hedeflerden biri Kürt seçmenin sandık başına daha sınırlı gitmesini sağlamak sandığa gelen Kürt seçmenin ise özellikle büyük kent yığınlarını oluşturan kesimlerin ise korku, kaygı ve endişe kat sayısını yükselterek eğilimine etkide bulanmak ile ilgiliydi. Ama tabi birinci düzeydeki istemi sandığa katılımı düşürmekle ilgiliydi. İşte bu yüzden biz seçim öncesinde yüz küsur Özel Güvenlik Bölgesiyle seçime girdik. Yine birçok il ve ilçelerde toplanmış sandık ile seçime girdik. Yine Diyarbakır başta olmak üzere birçok il ve ilçelerde okul içlerinde ve dışında polis ve  askerlerin ağır silahlarla konumlandığı bir seçim pozisyonuyla karşı karşıya kaldık.

Milliyetçi kesimlere yönelik politikaları da sonuçlar üzerinde önemli faktörlerden biri mi?

Bir yandan Kürt sorunu ve 'Çözüm Süreci2 ile ilgili gelişmeleri tıkayarak, onu rafa kaldırarak bazı mesajlar vermeye çalışırken öte yandan milliyetçi kesimi daha fazla tatmin edebilmek için şiddet, çatışma ve gerilim pozisyonunu artıracak pratiklere yöneldi. Bu pratik milliyetçi kesimin onlara dönmesi için önemli zemin oluşturdu. Ancak milliyetçi kesimin AKP'ye dönmesi salt çatışma ve Kürt sorununun çözümünü durdurması ve çatışmaları derinleştirmesi ile ilgili değil. Esas olarak MHP’nin başındaki Bahçeli’nin 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra yürüttüğü politikayla da çok ilgiliydi. Uzlaşmaz , pratiksiz, uygulamasız ve kendi içerisinde yer yer tutarsızlığa düşen politik söylemleri nedeniyle aslında Bahçeli bilerek ve isteyerek seçmenlerini AKP’ye yönlendiren bir tutum sergiledi. Milliyetçi kesimin Bahçeli’nin bu tutumları karşısında duyduğu tepki ve refleks ama aynı zamanda benzer zeminlere sahip bir ikinci parti arayışı egemen olan partiye dönük daha güçlü olma durumu ile birleşerek etkili oldu.  Yine Bahçeli'ye olan tepki, AKP hükümetinin ve sonrasındaki seçim hükümetinin ortaya çıkardığı strateji ile buluşunca milliyetçi kesimin oyları da AKP’ye kaydı.

'KORKU VE BASKININ ZAFERİ!'

Son beş ayda, AKP'nin ''AKP iktidarı yoksa kaos var''  algısı oluşturmak için devreye soktuğu sınırsız şiddetin, sonuçlar üzerinde ne gibi etkisi  oldu?

Türkiye’de son beş aydır uygulanan çatışma stratejisinin, şiddet stratejisinin kendisi  salt Kürdistan’da değil Türkiye genelinde insanların can güvenliği ve iç çatışma kaygılarını çok derin yaşamasına, savaş alanına, bir istikrarsızlık alanına dönmekle ilgili endişelerinin kat sayısının çok hızlı artmasına yol açtı. Öte yandan ekonomik kriz aynı döneme denk geldi dolar bir anda üç binlerin üzerine çıkıverdi, döviz kurları hızla arttı, faiz de keza yükselmeye başladı. Bütün bunlar içinde insanlar çok hızlı bir biçimde bir iç savaşa dahil olma durumundan korktular hem de ekonomik olarak ortaya çıkan pozisyonun ciddi bir krize işaret etmesinden çok korktular. Biz seçimden bir ay önce Ekim ayı başlarında bir saha araştırması yapmıştık ve saha arştırmasında halka şunu sormuştuk: Türkiye’nin gidişatından endişeli misiniz? Yüzde yetmiş beş gibi çok yüksek bir rakam yani Türkiye’de her dört kişiden üçünün çok ciddi manada endişeli olduğunu fark ettik çalışmamızın sonunda.  Peki, en çok neden endişe ediyorsunuz diye sorduk insanlara ve insanlar bize ilk olarak bir iç çatışmanın tırmanıp büyümesinden korktuklarını, ikincisi bir ekonomik kriz ve işsizlikle yüz yüze gelmektan korktuklarını, üçüncüsü ise Suriye’de açığa çıkan savaş pozisyonuna Türkiye’nin çekilmeye çalışıldığını ve Türkiye’nin de bir şekilde bu batağa çekilmesinden endişe duyduklarını söylediler.  Ekonomik ve sosyal hayatı etkileyen üç önemli alandaki korkunun kendisi esasında genel olarak toplumlarda şunu yaratır; bu gibi kaygılar taşıyan toplumların genel eğilimi merkezde olan, güçlü olduğunu düşündüğü, tecrübeli olduğunu düşündüğü partiye dönük hareketlenmesini sağlar. Hele hele bu sürecin sorumlusu olduğu bir partinin tam da bunu gidermeye dönük olarak kitlelere ulaşınca merkez olan partiye dönmesi çok şaşırtıcı değil. Medyada sıklıkla seçim sonrası şu söyleniyor;  korku ve baskının zaferi.  Aslında bu seçim için kastedilen bu olabilir. Zira biz bu çalışmayı  yaptıktan on gün sonra AKP’nin de benzer bir çalışama yaptığını duyduk. Tam da buna uygun bir strateji geliştirdiler. Mesela Davutoğlu'nun ''biz gidersek toroslar gelir, ya da biz yoksak işsizlik var açlık var kriz var'' dediğini biliyoruz. Bunların sebebi toplumdaki endişenin oyların yönelimine etkide bulunacağını düşünmeleridir ki etkili de oldu.

Ankara Katliamı, seçmen üzerinde nasıl bir etki yarattı?

Ankara Katliamı ve sonrasındaki süreci muhalefet çok iyi değerlendiremedi. Batıda Türkiyeli halklarda oluşan can güvenliği ve savaş korkusu ve hayatlarının tehlikede olduğu gibi bir travmatik duygu ve korkuya uygun bir politik argümen söylem ve strateji belirlemediği kanaatindeyim. Dolayısıyla kendi partileri hedeflenmiş olmasına rağmen HDP, kısmen CHP’in kendisi politika yürütemedi. Bu katliam Türkiyeli halklarda ciddi anlamda Türkiye’nin bir savaş içerisine çekilmek istendiğine dair  duygu hanesini güçlendirdi.

Tam bu süreçte Rusya'nın Suriye denklemine pratik alanda da dahil olmasının Türkiye'deki seçmen üzerinde bir etkisi olmuş mudur?

Bu gelişme  pek  dillendirilmedi bugüne kadar. Kişisel kanaatim, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinden sonra Suriye üzerinden ortaya çıkan Orta Doğu’da yeniden bir bloklar arası gerilim hali güçlü bir şekilde oluştu. Bu oluşan gerginlik ve çatışma riski olan alanlara Türkiye’nin de dahil olabileceğine dair en güçlü kanaat Ankara Katliamı ile ortaya çıktı. Burada ben Türkiye’deki batılı ittifakların bazı kaygılar duyduğunu düşünüyorum. Rusya’nın Suriye’deki konumuna bağlı olarak Türkiye’nin ileride  İran, Çin ve Suriye’den oluşan bu bloğun etkisine ve karmaşa alanına girebileceğinden kaygı duyarak Türkiye’nin tek partili ya da daha istikrarlı ve bilinir bir parti ile yürümesini batı bloğu  kendi çıkarları açısından daha uygun gördü sanıyorum. Merkel’in seçimlere on gün kala Türkiye ziyaretinin de aslında batı blokunun Türkiye’de Erdoğan ve AKP hükümetine seçimden birinci çıkmaları konusunda  verdikleri desteğin göstergesi  olduğunu düşünüyorum. Toplum zaten bir iç savaş kaygısı yaşıyor.  Suriye’deki gibi  bir savaşa sürüklenme korkusu var. Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi ile hava sahamıza müdahale edildi, argümanlarını kullanarak da topluma olası bir sınır ötesi savaşın olabileceği mesajı veriliyordu. Topluma bu mesajlar yeterince verildi. Toplum bu durumda Türkiye diplomasisinde kendisini bu durumdan en iyi şekilde kurtarabileceğini umduğu AKP’ye yöneldi.

'ALTERNATİF OLUNAMADI'

Bu süreçte HDP'nin alterenatif oluşturmada zorlandığını söyleyebilir miyiz?

HDP, yeterli bir alternatif oluşturamadı. CHP’nin, HDP’nin bu konuda argümanlar oluşturamamış olması, oluşturmuşsa da bunun halka kitlelere yansıma biçimlerinin çok ikna edici olamaması yüzünden yani alternatifsizlik yüzünden insanlar zaten AKP’ye yöneldi. Bu seçim sonuçları gösterdi ki, Türkye’de ciddi bir alternatif oluşturmama durumu var.  Anketlerle çok rahat ölçülebilir, biz ölçtük, başkaları da ölçtü. Bu korkulara yönelik AKP’den farklı bir alternatif sunulabilseydi,  toplumların kendini güvende hissedebileceği argümanlar öne sürülebilseydi, muhalefet güçlü kılınsaydı o oyların AKP’ye yönelmeyeceini  düşünüyorum.

...